Kadınlar için ‘evetlerin vakti’ bitti

Ayşe Lebriz Berkem, ‘Hikâyelerimiz’ oyunuyla zorluklardan zorluk beğenmiş. Canlı Zoom performansıyla dört ayrı kadına dönüşüyor, üç hikâye ve bir baladı tek başına sırtlanıyor.

Haberin Devamı

Kadınlar için ‘evetlerin vakti’ bitti

Seyirciyi görmeden, hissetmeden, bilgisayar kamerasının küçücük gözüne doğru, tek başınıza bir hikâyeyi ayaklandırmak hiç kolay iş değil. Yeni tür bir performans sınavı oldu desek, yeridir. Ayşe Lebriz Berkem senelerin verdiği deneyimin de iddiasıyla olacak, zorluklardan zorluk beğenmiş: Canlı bir Zoom performansı olan ‘Hikâyelerimiz’de dört ayrı kadına dönüşüyor. Üç hikâye ve bir baladı sırayla, tek başına sırtlanıyor. Üstelik seyirciyi hazmı pek de kolay olmayan ama gerçekliğinden zerre sual olunmaz kadın yaşamlarına götürüyor. Yaşamak için, nefes alabilmek için hep direniş içinde olması gereken  kadınları anlatıyor.

Haberin Devamı

Kendisi de dahil, dört kadının yazdıklarını ekrana taşıyor. Verdiği kısacık nefes aralarında, saç ve kostümünü değiştirmiş olarak sıradaki kadına dönüşüyor. Ayfer Tunç’un ‘Fehime’si, kendi kaleminden çıkan Gülfer, Duygu Asena’nın öyküsü ‘Nur ya da Yalan’ın Nur’u oluyor. Finalde Süreyya Karacabey’in yazdığı ‘Kadın Savaşı Baladı’nda öfkeyi derin bir soluğa dönüştürüyor.

Ne Fehime’nin, ne Gülfer’in ne de aşkla sarılıp sarmalanmış Nur’un yaşadıkları bize konforlu bir seyir sunacak türde anlatılar. Hikâyelerin sertliği, Lebriz’in gözleri ve sesi kadar ellerini de oyuna dahil ettiği ve bir saati aşkın süre boyunca hiç düşmeyen performansıyla birleşince etki daha da belirgin oluyor.

ETKİLEYİCİ VE YORUCU

Çocukken evlendirilip ömrü boyunca şiddet gören bir kadın, pedofili mağduru iki çocuk, ‘kadın derneklerinin bile en çok aranan konuşmacısı’ sosyalist bir adamın şiddetine maruz kalan bir diğer kadın... Yolları belki de hiç kesişmeyecek farklı yaş, kültür ve sınıflardan bu üç kadının anlattıklarını, güçlü bir oyuncunun aktarımıyla arka arkaya dinlemek etkileyici ve yorucu bir deneyim.

Finaldeki balad imdada yetişmese, “İçinden kırılgan hikâyelerin geçtiği masallarımızın bittiğini; salonlarımızın, yatak odalarımızın, kadınları anneliğe hapsettiğiniz bütün kafeslerin uçup gittiğini, eşitlik kuramadığımız bütün yolların bittiğini, ‘evetlerin’ vaktinin bittiğini” anımsatmasa bu anlatılar eksik kalırmış. Hikâyeler gerçeğe ne kadar yakın ve sertse baladın şu sözü de o kadar sert ama güçlendirici: “Korkmadıkları için ölüyor kadınlar. Ölü kadınların lanetiyle yıkılacak düzeniniz. Hiddetimiz bundan.”

Yazarın Tüm Yazıları