Sürdürülebilir yaşam 

“İnsan her gün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir tablo görmeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemeli.” (Goethe)

Haberin Devamı

Sürdürülebilir yaşam

Yaşamın anlık zevklerine kapılarak yaşarken, kolaycılığa ve tüketime alıştırıldığımız bakış açısıyla geleceğimizin de tüketildiğinin farkında olmamız gerekiyor. Çoğalan insan nüfusu ve bu sebeple gereksinim duyulan endüstriyel üretim hızının, doğanınkinden kat be kat hızlandığı gerçeği de var. Hazıra konduğumuzu düşündüğümüz doğanın ‘sonsuz üretici’ olduğu yaklaşımı doğru olsa da son yıllarda teknolojik gelişmelerle birlikte edindiğimiz ‘kullan at’ yaşam tarzı; doğurganlığını sekteye uğrattığımız doğanın ‘ölüyorum’ çığlıklarını duyduğumuz anlamına da gelmiyor. Sevgi temelli ruhun gereksinimlerinin giderilmesi kalıcı bir mutluluk sağlarken; zevk temelli bedensel ihtiyaçlar, anlık hazların giderilmesi ile verdiği mutluluk gelip geçiyor; yenisini elde etmek için yine, yeniden tüketiyoruz. ‘Kullan at’ yaşam tarzının, gelecek nesillerin soluyacağı nefesi, yiyeceği yemeği kullanarak, hovardaca attığımız türde bir bilinç olduğunun farkında olmamak hazin bir durum. Sürdürülebilir yaşam tarzı, özünde doğa ve doğaya gösterilecek saygıyla, gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde aktarılmasını öngörüyor. Goethe’nin yukarıda yazdığım tavsiyesine kulak verin derim. Müzik, edebiyat, güzel sanatlar; yaratıcı, estetik, merhametli ve faydalı bir ruh hali edinmemizi sağlar. Her şeyden önemlisi bize bir kalbimiz ve ruhumuz olduğunu hatırlatır.

Sürdürülebilir yaşam

YARATICI TÜRK KADINI

Bana kalırsa bu ismi unutmayın derim. ‘Sürdürülebilir mutfak’ terimini duyduğumda bu terimin altını, kalın kalemle çizen isimdi ‘Ece Alaybeyoğlu’. Yeditepe Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü’nden mezun olduktan sonra önce Londra’da 2 Michelin yıldızlı bir restoranda staj yapıyor. Yaratıcı kişiliği elbette bununla da yetinmiyor; bu sefer Kopenhag’da bir başka 2 Michelin yıldızlı, hatta dünyanın en iyisi diye bilinen ‘Alchemist’te, geliştirme ve araştırma şefi olarak işe başlıyor. Cumhuriyet’in kadına verdiği önemin neticesi; yaratıcı Türk kadını ve ülkem adına göğsüm kabardı.

Sürdürülebilir yaşam

SÜRDÜRÜLEBİLİR MUTFAK

Sevgili Ece, girişte sürdürülebilirlik ile ilgili yazdığım her cümlenin ilham kaynağı oldu. Mutfağın öncelikle atık üretmemesi gerektiğini anlatırken örnekler de verdi. Yer elması veya patates kabuklarından cips üretmiş mesela, vişne tortusundan dondurma elde ederken hiç zorlanmamış, “Yaratıcılığımı kullandım” dedi. “Mutfakta yaratıcılığın sadece yoğurt mayalamak ya da turşu basmakla bir yere varamayacağını” söylerken; içimden “Maalesef onu bile yapmıyoruz artık” diye geçirdim. Umut aşılayan, “Hiç de zor değil sadece düşünmek yetiyor” cümlesine de “Doğayı sevmek ve gelecek nesillerin hesabını yapma duyarlılığı olmalı insanda” düşüncesine de bayıldım. Konusuna hakim ve ne yapması gerektiğini bilen bir bilinçle mutfağa kazandırmak istediği sıfır atık bakış açısı ve çöp olarak değerlendirilen atıkların değerlendirilmesine yönelik düşüncelerinin hepsine yürekten katıldım. Anadolu kadınlarının mutfaklarında nimet ziyan olmasın yaklaşımıyla atık üretmediklerini de hatırlamama sebep oldu sevgili Ece.

Sürdürülebilir yaşam

KARINCA VE PEYNİR

İşi yaratıcılık olan sevgili Ece’nin, yaşadığı İskandinav ülkesinin geleneğinde de var olan ‘redwood ants’ yani kızılağaç karıncasının salgıladığı formic asit ve bununla pıhtılaştırdığı sütten elde ettiği ancak henüz isimlendirmediği eşsiz bir peyniri var. Düşüncesi de yaratıcılığı da tamamen genç Türk kadını ‘Ece Alaybeyoğlu’na ait. Elde ettiği bu peynirden hazırlayacağı dondurmanın nefis tadını merak ediyorum. Ülkesine dönüp sahip olduğu mutfak bilincini hepimize aşılayacağı günleri de sabırsızlıkla beklediğimizi de belirtmek istiyorum.

KARBON AYAK İZİ

Her tüketimin ya üretim ya da kullanım aşamasında oluşan bir atığı var. Atığın oluşması; karbon gazının atmosfere karışması ve bundan dolayı doğaya değen güneş ışınlarının sera gazı etkisi ile yerde hapsolup kalmasının, küresel ısınmaya sebep olduğu ve iklim krizine yol açtığı biliniyor. Sevgili Ece, ekolojik dengenin, duyarlı davranışlarımızla korunabileceğini söyledi. Kullandığımız ürünün, üretim aşamasından, paketlenmesine, ulaştırılma yönteminden, pişirirken kullanılacak enerjiye, tüketirken oluşturacağı atık ve bunların sonucunda doğaya yaratacağı tahribata kadar, düşünülmesi gerektiğinin altını çiziyor. “Her adımımızı; atmosfere karbon gazı körüklediğini bilerek atmamız gerekirken, sevgi üretiminin oksijen yarattığını da unutmayın” dedi, gülümsedim.

Yazarın Tüm Yazıları