Henüz vakit varken...

“Her şeyi zaman varken yapmak gerek. Geciktirilmiş sözler, askıya alınmış hayaller, ertelenmiş itiraflar; bir gün hepsi pişmanlık olarak geri dönmeden önce, henüz vakit varken.” (Murathan Mungan)

Haberin Devamı

Zaman; elle tutulur, gözle görülür bir madde olsaydı ne iyi olurdu değil mi? Parayla satılsa mesela. Marketlerde yaptığımız alışverişlerde kasaya geldiğimizde iki kilo domates, bir bağ maydanoz, tuvalet kâğıdı ve diş fırçası ile birlikte zamanı da satın alabilsek keşke. Doğum günleri veya diğer özel yıldönümlerinde birbirimize zaman hediyesi verirken, sonsuzluğu da armağan etmek çok anlamlı olurdu mutlaka. ‘Vakit gerçekten nakit’ olabilirdi belki de kredi kartıyla yaptığımız alışverişlerde bilmem kaç liralık alışverişten sonra kartımıza puan olarak zaman yüklense; uçakla sık yaptığımız yolculuklarda mil yerine zaman birikse. ATM’lerden bile yükleyebildiğimiz zamanı hovardaca harcarken ‘nasılsa zamanım var’ ruh haliyle “anneciğim sana zaman yükledim sonra uğrarım, bana yaprak sarma yaparsın, zamanımız var babacığım bir ara balığa gidelim, vakit var oğlum parka sonra gideriz” diyerek sevdiklerimizi rahatlıkla erteleyebilirdik. ‘Acele etmeye gerek yok’ düşüncesi ile kariyerimizi, hayallerimizi, aşklarımızı, pişmanlıklarımızı da ötelerdik muhtemelen. Böyle bir şeyin olduğunu ‘düşünsenize’ deyip; sizi ütopik fantezilere sokmak istemiyorum. Bence düşünmeyin, çünkü... ‘Yok böyle bir şey’ ama varmış gibi yaşıyoruz. Siz iyisi mi her şeye rağmen olumlu düşünün, sevgiyle yaşayın, sevdiklerinize ve sevdiğiniz şeylere vakit ayırın. Farkında mısınız bilmiyorum ama yaşamı ertelemek çok pahalı, canımızdan ödüyoruz... Unutmayın!

Henüz vakit varken...

KELLE PAÇA

Temizlemek, tüyleri yok etmek hem de ön pişirim için, ekmek tandırının közüne bırakıldığından olsa gerek; Mezopotamya’da tadı da, kokusu da, lezzeti de tütsülenmiştir kelle paçanın. Kürtçede ‘ser’ baş, ‘pi’ ayağın paçası demek ‘ser û pi’ tüm Güneydoğu şehirlerinde kelle paça yemeğinin de ismidir. Tüm Anadolu’da olduğu gibi kış ayları başta olmak üzere, iyileştirici ve rahatlatıcı özelliği ile çoğunluğun ilaç gibi tükettiği bir tür çorba ya da yemek kale paça. Geçenlerde ‘kibe/işkembe dolma’ pişiren Nusaybinli Emel sultan pişirdi yine. Kelle ve ayak paçaları mahalledeki tandıra yollamış önce. Mahalle komşusu Laleş hanım tandırdan çıkardıktan sonra kaba temizliğini yapıp geri göndermiş. Emel sultan, bulaşık teli ve bıçak kullanarak sıcak suyla kelle ve paçalardaki karalık ve tüyleri iyice yok etmiş. Önceden ıslattığı nohutla birlikte normal tencerede ağır ağır pişirmiş. “Suyuna bak, temizliği anlarsın” dedi. Yemeğin suyu hakikaten çok berraktı, nohut yumuşacık, kelle ve paçalardaki et ve ilikler lokum gibiydi. Sarımsak dövüp suyuna karıştırdık, kimi limon sıktı, kimisi ekşi istemedi. Genişçe lenger’in içinde ve sofranın ortasındaydı ‘ser û pi’, tandır ekmeği bandık, soğan ve acı biberi katık yapıp yedik. Canınız çekti biliyorum, buyurun misafirimiz olun.

Henüz vakit varken...

SİVAS KÖFTESİ

“Sade et ve tuz” dedi Adem usta. Lezzetin sırrını sormuştum, verdiği cevaptı. Soru anlamsızdı aslında maharet sevgi ve özendeydi aslında. Ankara’nın nostaljik sokaklarında Ataç-1 Sokak’ta sevdiğim tarzda bir köfte dükkânı. Mütevazı, salaş ama çok temiz ve sıcak. Sadece köfte ve etli ekmek (pide) var ancak ikisi de şahane. Baba mesleğini Sivas’tan Ankara’ya taşırken köftenin de pidenin de geleneğini özgün haliyle birlikte getirmişler. Köfteyi yerken sadece etin tadını alıyorsunuz, yanında verilen pide ekmek fırından taze çıkmış el yakıyor. Kızılay’a gittiğinizde Adem ve Hanefi kardeşlerin işlettiği kendi çocuklarının da fırında, serviste çalıştığı aile işletmesinin sıcaklığı da yakıyor. Havalar soğudu, uğrayın, ısınırsınız.

Henüz vakit varken...

SOKAK CİĞERCİSİ

Kolunda sepetiyle, Sancak Mahallesi civarında dolaşır ‘Ciğerci Kasım’. Berber Ramazan’ın orada rastlayınca “Ver bi çeyrek ekmek arası” dedim ama çeyrek kesmedi üstüne de yarım yedim. Arnavut ciğerini bol soğanlı ve bol acılı yiyince tadına doymak mümkün değil. Kasaptan özenle seçtiği ciğerleri ince kıyım doğrayıp kızarttıktan sonra yağını iyice süzüyor, içine patates koymuyor, “Boşuna yer kaplıyor” derken hak verdim. Tandır dürüm de yapıyor, ekmek arası da. Sancak Mahallesi’nde kolunda sepetli, aşçı kıyafetli birini görürseniz durdurun, rastlayamazsanız Tiflis Caddesi’ndeki berber Ramazan’a uğrayıp nerede olduğunu sorun. Tadını alırsanız alışkanlık yapıyor, bilginiz olsun.

Yazarın Tüm Yazıları