Bayram sessizliği

“Suskunluk huzur içeriyor; sakinlik, dinginlik. Yaşam düğmesinin sesini kısmak gibi... Sessizlik ise düğmeyi kapatmak... Kesmek. Tamamen durdurmak.” (Khaled Hosseini)

Haberin Devamı

Yüreğimiz kanatlanıp sevinçten uçmuyor artık bayram sabahlarında. Gözümüze girmeyen uyku; sabah giyineceğimiz yeni kıyafetlerimiz için değil muhtemelen. Suskunduk... Pandeminin ilk başlarında ya hastalık kaygısı ya da gelecek endişesiydi bizi uykumuzdan alıkoyan. Şimdilerde; sessizliğin gölgesinde değişen uyku ve yeni geliştirdiğimiz sorumsuz yaşam düzeni. Tembelleşmeye giden bir miskinlik hali ya da ölüm korkusunun bize dayattığı duyarsızlaşma durumu var üzerimizde. Her şeye rağmen hayatımızı cebimize koyup bayram alışverişine çıktık, duygular ateş pahası ne merhamet alabiliyoruz ne de vicdanın fiyatını sorabiliyoruz, dükkânlar kapalı. Vitrinlerden izlediğimiz sevgi, aşk ve mutluluğun fiyatı el yakıyor, yanına bile yaklaşamıyor, sessizce evimize dönüyoruz. Sokakların sessizliği evimize, evimizin sessizliği içimize yerleşti. Bezmişliğin, bıkkınlığın, belirsizliğin sessizliği de var, çaresizliğin hüznü de. Elde avuçta ne varsa konuşacak, konuştuk. Ne varsa düşünecek, hepsini düşündük belki... Cebimizdekini tükettik, şimdi de kendimizi tüketiyoruz. Çocuklar öldürülüyor biz Gazze’ye sessizce bakıyoruz.

Bayram sessizliği

KOLLAJEN NEDİR?

Haberin Devamı

Kadın-erkek fark etmiyor, cildini yenileyerek güzelleşmek veya gençleşmek isteyenler, güçlenmek isteyen sporcular, eklem ağrıları çeken yaşlıların yanı sıra; dişleri, tırnakları ve saçları dökülenlerin de rağbet ettiği bir tür antioksidan (hücre hasarını önleyen moleküller) ‘Kollajen.’ Özellikle bayramlarda aşırı yüklendiğimiz hayvansal protein ‘Kelle-paça, kemik suyu, jölemsi ilik’ten kazandığımız, faydaları yüzyıllardır bilinen ve ilaç niyetine özellikle pişirerek tükettiğimiz geleneksel bir lezzet ve tedavi yöntemi diyebilirim. Geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GETAT) Hekimi Prof. Dr. Murat Hökelek’in aslında tıbbi terim ve dil kullanarak verdiği bilgilerin, halk diline dönüştürdüğüm halini okudunuz. Son zamanlarda sıkça duymaya başladığımız kollajen ve yaygınlaşan kullanımı ile ilgili çokça sorulan soruları da sordum; Sevgili Murat Hökelek cevapladı:

-Doğrusu nedir? Hangi kollajen kullanılmalı?

Piyasada çok fazla seçenek olması doğru seçimi zorlaştırıyor. Herkes bütçesine göre olanı, eş dost tavsiyesi, sosyal medya fenomenleri aracılığıyla karar verdiği ürünü alıyor. En doğrusu doğal yolla alınan kollajen yani geleneksel yemeklerden aldıklarımız. Kelle-paçayı her gün pişiremeyeceğimizi, pişirdiğimiz halde içeceğimiz birkaç kaseden yükleneceğimiz yağ ve kolesterolü de hesaba katmalıyız. Dolayısıyla uygun ve doğru koşullarla üretilmiş, güvenilir ve katkısız ‘saf kollajen’ türlerin kullanımı en doğrusu. Hidrolize edilmiş (Su ile ayrıştırılmış) saf toz kollajen, pişirdiğiniz her türlü yiyeceğe içeceğe eklemenize de olanak tanıyor.

-Kimler kullanmalı?

İntegratif tıp veya getat hekimleri kontrolünde 11 yaş ve üstü herkes kullanabilir. Vücudun çimentosu olarak betimleyebileceğimiz kollajen, yaş fark etmeksizin metabolizmayı destekler, bağışıklığı güçlendirir, zihinsel kavramayı destekler, hastalık, yaralanma ve operasyon sonrası iyileşmeyi hızlandırır.

-Kullanım şekli?

Klinik çalışmalarına göre günde 10-13 gr kollajen dozunun etkili olduğu görülmüştür. Alma nedeninize göre dozaj azalabilir, hekim kontrolü o yüzden önemlidir.
Gerek ruh halimiz gerekse hiç bitmeyecekmiş gibi gelen ve bizi yıpratan pandemi sürecinin yaralarını hızla gidermek için... Hepimizin saf kollajen ihtiyacı olduğu kesin.

Bayram sessizliği

KADAYIFLI LOKUM

Haberin Devamı

Geçen gün mail kutuma düştü ‘Kadayıflı Lokum.’ Geleneksel lezzetlere olan düşkünlüğümün yarattığı algıda seçicilik refleksiyle yakaladım onlarca mailin arasından. İstanbul’un en eski lokum üreticisi, 1864 yılında kurulan ‘Hafız Mustafa’nın üzerinde çalışıp yarattığı bir tatlıymış. Kadayıflı lokum ya da ‘Sütlü Osmanlı Saray Kadayıfı’ da deniyor. Lokumun hem de kadayıfın gelenekselliği ile tadını da tescil ettirdikleri ‘Uluslararası Tadım Enstitüsü’nden 2019 yılının lezzeti ödülünü Türkiye adına kapıyor. Hafız Mustafa’nın Eminönü’ndeki yerinde yediğim geleneksel poğaçanın tadını unutmadığım gibi Hafız Mustafa da oradan aklımda kalmış. Gurur verici bu durumun ağzımı tatlandıran en önemli tarafı geleneksel lezzetlerimizin dünya tarafından da beğeniliyor olması. Başarılarına rağmen sitem ediyorum; Dubai’ye açmışlar ama Başkent Ankara’ya açmamışlar. Kadayıflı lokumun sütlüsü, fıstıklısı ve narlısı var ama Ankara’da yok maalesef, www.hafizmustafa.com adresinden siparişle isteyeceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları