Ayşegül Domaniç Yelçe
Ayşegül Domaniç Yelçe
Ayşegül Domaniç YelçeYazarın Tüm Yazıları

“Her Şeye Rağmen İnsan Sevgisi”

Merhabalar sevgili okurlar.

Haberin Devamı

“Sabancı Vakfı Filantropi Seminerleri”nin dokuzuncusu, “Her Şeye Rağmen İnsan Sevgisi” başlığı ile, 8 Aralık 2016’da Sabancı Center’da gerçekleştirildi.

 

Filantropi kelimesi Yunanca’daki, insan sevgisi anlamına gelen “Filantropia” sözünden geliyor. Filantropizm Wikipedia’da “başkalarının tıbbi, ekonomik ve sosyal standartlarını yükseltmek ve mutluluklarını arttırmak için organize faaliyetler düzenlemek” olarak tanımlanıyor. Modern tanımlamalar ise “bir bireyin veya grubun ortak paydayı ileriye götürmek ve yaşam koşullarını iyileştirmek için yaptıkları gönüllü bağışlar” kavramını da kapsıyor.

 

Bugün Türkiye’nin bir aile tarafından kurulan en büyük vakıflarından birisi durumunda olan Sabancı Vakfı, Sabancı Grubu’nun hayır işlerinin düzenli bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla, 1974 yılında kurulmuş bulunuyor. “Toplumsal potansiyelin gelişimini sağlamak ve toplumsal duyarlılık bilincini gelecek nesillere aktarmak için özgün, yenilikçi ve kalıcı değerler oluşturarak insanların hayatında fark yaratmak” Sabancı Vakfı’nın var olma nedenini oluşturuyor. Vakıf, “kadınlar, gençler ve engellilere eşit fırsatların yaratılmasına ve topluma aktif katılımlarını destekleyen ortamların geliştirilmesine katkıda bulunmak” için hibe programları, ortaklıklar ve seminerler gibi destek amaçlı faaliyetler gerçekleştiriyor. Bu faaliyetler arasında yer alan Sabancı Vakfı Filantropi Seminerleri sivil toplum, vakıf, özel sektör ve kamu kuruluşu temsilcilerini uluslarası uzmanlarla bir araya getirerek vakıflar ve sivil toplumlar alanındaki yeni yaklaşımlar konusunda bilgi paylaşımına olanak sağlıyor.

 

Haberin Devamı

“Her Şeye Rağmen İnsan Sevgisi” başlıklı Sabancı Vakfı 9. Filantropi Semineri’nin moderatörü Şirin Payzın, konuşmacıları ise yaşadıkları tüm zorluklara karşın insan sevgisini ön planda tutan insan iki genç kadın: gazeteci-yazar Amanda Lindhout ile model, insan hakları aktivisti ve yazar Waris Dirie idi.

 

Haberin Devamı

Seminerin açılış konuşması Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı tarafından yapıldı. Konuşmasına Filantropi Seminerleri’ni her yıl 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü ile aynı haftada düzenlediklerinin altını çizerek başlayan Sabancı; insan haklarının sivil toplum çalışmalarının özü olduğunu, insan haklarının tüm insanların hak ve saygınlık açısından eşit ve özgür olarak doğduğu anlayışına dayandığını, ancak bütün bireyler haklarını eşit ve özgürce kullanabildiğinde gelişmiş bir toplumdan söz edilebileceğini söyledi.

 

Seminerin konuşmacılarından Amanda Lindhout, 1981 yılında Kanada’da dar gelirli bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiş. Büyüme sürecini National Geographic dergilerini okuyarak geçiren Lindhout, 24 yaşında gazeteci olmaya karar vermiş. Mesleğini savaş muhabiri olarak sürdürmeyi seçen genç kadının gazetecilik kariyeri 2007 yılında Afganistan’da başlamış. Dünyanın tehlikeli bölgelerini gezen genç gazeteci Ağustos 2008 yılında gittiği Somali’de, kendisine eşlik eden Avustralya’lı foto muhabiri Nigel Brennan ile birlikte kaçırılarak 460 gün boyunca rehin tutulmuş. Penceresiz, karanlık bir odada zincirlenmiş olarak tutulduğu bu süre zarfında aç ve susuz bırakılmış, çok ağır işkencelere ve cinsel tacize maruz kalmış. Lindhout’u tehlikeye sürükleyen tartışılmaz iyimserliği ve şaşmaz kararlılığı, aynı zamanda, geçirdiği  bu zorlu süreçte onun hayata tutunmasını sağlamış. Rehin tutulduğu günlerde asla kendisinden alınamayacağını düşündüğü şeyleri -örneğin ışığı, gökyüzünü ve hatta ismini- bile, kaybetmeye başladığını ifade eden Lindhout, insanın böyle zamanlarda kendine dönüp cesareti kendi içinde bulmaya çalıştığını söylüyor.

 

Haberin Devamı

“Her Şeye Rağmen İnsan Sevgisi”
 

Tutsak tutulduğu dönemde ‘ancak çok acı çeken insanların başkalarına büyük acılar çektirebileceği’ anlayışına varan Amanda Lindhout, barışı kendi içimizde bulmadan daha barışçıl bir toplumda ve daha barışçıl bir dünyada yaşama olanağının olmadığını düşünüyor. Bu nedenle de, öfke ve nefretten uzaklaşarak Somali’deki koşulları değiştirmek için çalışmaya karar verdiğini ve Küresel Zenginleştirme Vakfı’nı (Global Enrichment Foundation) kurduğunu söylüyor. Küresel Zenginleştirme Vakfı; Somali’deki büyüme çağındaki çocukların çevresini değiştirerek süregelen şiddete dur demek, kadın ve çocukların eğitimine katkıda bulunmak amacıyla bağış topluyor.

 

Haberin Devamı

Lindhout’un Somali’deki tutsaklık günlerini konu aldığı, 2013 yılında yayınlanan “A House in the Sky” adlı kitabı New York Times’ın en çok okunan kitaplar listesine girmiş ve pek çok ödüle layık görülmüş bulunuyor. Söz konusu kitap Türkiye’de de, 2016 yılında, Serpil Demirci çevirisi ile Form Bilişim Yayınları tarafından “Gökteki Ev” adı ile yayınlanmış durumda.

 

Seminerin diğer konuşmacısı olan Waris Diri, 1965 yılında Somali’li göçmen bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiş. Henüz beş yaşındayken kadın sünnetine uğrayan Dirie, on üç yaşına geldiğinde yaşlı bir adamla evlendirilmek istenince evden kaçmış.  Hayatını kazanabilmek için birkaç akrabası ile Londra’ya giden genç kız bir yandan çalışmış, bir yandan da İngilizce kurslarına devam etmiş. 1987 yılında, tesadüfen, Pirelli takvimini hazırlayan fotoğrafçı Terence Donovan tarafından keşfedilmiş ve o günden sonra birçok ünlü markanın yüzü olmuş. Waris Diri, 1997 yılında kadın sünnetinin engellenmesi konusunda “Çöl Çiçeği Vakfı”nı (Desert Flower Foundation) kurmuş. 1997–2003 yılları arasında aynı konuda Birleşmiş Milletler İyi Niyet Elçisi olarak görev yapan Dirie, 2010 yılında Afrika Birliği’nin Barış Elçisi olmuş. Dirie’nin 1998’de “Çöl Çiçeği” adı ile yazdığı otobiyografisi 2009 yılında filme de çekilmiş.

 

Haberin Devamı

“Her Şeye Rağmen İnsan Sevgisi”

 

Waris Dirie, kadına yönelik her türlü şiddetin temelinde umursamazlık ve eğitim eksikliği olduğunu söylüyor. “Kadın ve erkek eşitliği çok önemli, çünkü aslında hiçbir farkımız yok birbirimizden. Bu nedenle değişmek, eşitliği sağlamak zorundayız.” diyen Dirie; hayata geliş amacının ‘200 milyon kadının hayatını etkileyen kadın sünnetiyle, erken yaşta zorla evliliklerle ve kadına karşı şiddetin her türlüsüyle savaşmak’ olduğunu söylüyor. Eşitliğin temelinde saygının yer aldığını belirten insan hakları aktivisti, “Hayatın amacını unutuyoruz. Birlikte olmaya ve birbirimizi anlamaya ihtiyacımız var. Dünyayı ancak öyle değiştirebiliriz.” diyerek sesleniyor bizlere.

 

Sabancı Vakfı’nın 9. Filantropi Semineri’nden hem çok mutlu, hem de geleceğe umutla bakarak ayrıldım. Sevginin çok şey değiştirebileceği yönündeki inancımı başka ağızlardan da duymak çok iyi geldi bana. Zira çağımızdaki sorunların çoğunun sevgisizlikten kaynaklandığına ve bu sorunların ancak sevgi ile aşılabileceğine inananlardanım ben.

 

Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz Cumartesi akşamı İstanbul’da Beşiktaş Vodafone Arena Stadı’nın hemen yanındaki 'Beleştepe' olarak bilinen yerde teröristler bomba yüklü bir aracı patlattı, aynı dakikalarda bir canlı bomba da kendisini havaya uçurdu. Dün akşam, ben bu yazıyı kaleme aldığım sıralarda, şehit sayısı 38’e, yaralı sayısı ise 155’e yükselmişti. Bu alçak saldırıları gerçekleştirenler, inanıyorum ki, “insan sevgisi”ni hiç bilmemiş olan câni ruhlu kişiler. Keşke teröristlere “insan sevgisi” aşılamanın bir yolu olsa…

 

Umarım ülkemizin yaşadığı son bombalı saldırılar olarak geçer tarihe Cumartesi akşamı meydana gelen korkunç patlamalar.

  

Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…

Yazarın Tüm Yazıları