Ayşe Okumuş

Anksiyete ile nasıl başa çıkılır?

6 Ağustos 2021
Kaygı yaşamın normal bir parçasıdır. Herkes günlük yaşam içinde değişik konularla ilgili kaygı duyabilir.

Yetişmesi gereken bir iş, sınav, sağlık, para, çocuklar ve aileyle ilgili sorunlar birçok insanı kaygılandırabilir. Aslında kaygı, bir ölçüde bizim günlük sorunlarla baş edebilmemiz için hazırlıklı olmamızı, bir tehlike durumunda da hızlı karar verip kurtulmamızı sağlar. Normalde bu tür kaygı hafiftir ve baş edilebilir düzeydedir.

Kaygı bozukluğu günlük hayatımızı kötü anlamda engelleyerek  devamlı endişe, mutsuzluk ve huzursuzluk hissetmemize neden olur. Bu olumsuz duygular elimizde olmadan sosyal hayatımızda sürekli olarak kaygı, endişe, çarpıntı, aşırı terleme, uyku bozukluğu, nefes darlığı, sosyal hayatta iletişim bozukluğu,toplum önünde konuşma korkusuna neden olur.

Her durumda başına gelebilecek en kötü senaryoyu düşünür ve bunu kontrol edemez.Çevresinde çoğunlukla “pimpirikli    ve evhamlı” olarak adlandırılırlar.

Kişide bu anksiyete bozukluğunun söz konusu olmasının sadece kişinin kendisi için değil, eşi ve aile fertleri için de çok olumsuz etkileri vardır. Bu rahatsızlığı olan kişilerin korku şikayetlerinden dolayı evde ve işteki işlevleri sağlıklı kişilerinkinden daha kötüdür. Bu hastalık yüzünden ilişkiler içinde gerginlikler yaşandığı sıkça görülmektedir.

Anksiyete ile nasıl başa çıkabiliriz?

Yazının Devamını Oku

Kanser hastaları egzersiz yapmalı mı?

14 Mart 2021
Egzersiz ve kanserden korunma arasında ilişki sağlayan en önemli mekanizmalardan biri kilo kontrolü ve özellikle karın bölgesindeki yağlanmayı azaltmaktır. Yağ dokusu östrojen ve testosteronun başlıca kaynağıdır. Bu hormonlardaki artış rahim, meme ve prostat kanserleri için risk faktörüdür.

Sporun en önemli etkisi meme ve kolorektal kanserler üzerindedir. Kanser tanısı sonrası verilen egzersiz reçetesinin cerrahi sonuçları geliştirmede, hissedilen yakınmaları azaltmada, radyoterapi ve kemoterapiye bağlı yan etkilerle baş etmede, fiziksel işlevi sürdürme veya arttırmada, psikolojik sağlığı geliştirmede, yağ alımını ve kas-kemik kaybını azaltmada ve yaşam süresini uzatmada olası yararları çoktur. Bu nedenle, düzenli egzersiz yapılması tüm popülasyonda olduğu gibi özellikle kanser açısından yüksek riskteki kişilere önerilmelidir.

Egzersiz bağırsak hareketlerini arttırarak gastrointestinal geçiş zamanını ve bağırsak mukozasının potansiyel kansere sebep olan maddelerle temas süresini kısaltabilir, kolon hücre çoğalmasını baskılayan bazı önemli bileşenlerin etkisini arttırırken hücre çoğalmasını uyaran zararlı bileşenlerin etkisini azaltır. Böylece kolon kanseri riskinin azalmasını sağlayabilir.

Kanser tedavisi sırasında kullanılan kemoterapi ajanlarına ve radyoterapiye bağlı olarak yorgunluk, kilo kaybı, kemik ve kas kitlesinde azalma, kaydiyovasküler ve kardiyopülmoner sistemlerde fonksiyon kaybı, kansızlık, ağrı, ishal, uyuşma, bulantı, kusma, lenf ödemi, enfeksiyon riskinde artış, halsizlik gibi yan etkiler ortaya çıkmaktadır. Bu yan etkilere bağlı olarak hastaların yaşam kalitesi de düşmektedir.

Yaşam kalitesini yükseltmek amacı ile kanser tanılı hastalarımıza öneri olarak;

-Hareketsizlikten kaçınılmalıdır. Az aktivite yapmak bile hiçbir şey yapmamaktan daha iyidir. Herhangi bir düzeydeki aktivite sağlığı geliştirmeye yardımcı olabilir.

-Düzenli fiziksel aktivite yapılması gerekir. Haftada en az 150 dakika süre ile orta şiddetteki aktivite veya 75 dakika yüksek şiddetteki aktivite yapılması uygun olacaktır.

-Egzersiz, düşük tempo ve şiddette başlamalı ve kademeli arttırılmalıdır.

-Egzersiz tipi, şiddeti ve sıklığı kanserin tipine ve derecesine ve hastanın durumuna göre düzenlenmelidir.

Yazının Devamını Oku

Kanser hastaları için beslenme önerileri

12 Ocak 2021
Kanser çevresel ve genetik nedenlere bağlı olarak gelişen kontrolsüz hücre çoğalmasıdır. Çevresel faktörler arasında beslenme ve yaşam biçimi gibi unsurlar yer alır. Kanser beslenme ile doğrudan ilişkilidir ve beslenmeye bağlı olarak kanser gelişim oranı %35 olarak saptanmıştır.

-Lifli gıdaların bağırsak kanserlerini önlediği bilinmektedir. Ayrıca çok et, yağ ve süt mamullerini tüketen insanlarında meme, bağırsak kanserleri ile koroner kalp hastalıkları riski daha yüksektir. Yağsız etler, örneğin, balık ve tavuk kırmızı etin yerine tercih edilmelidir.

-Tuzun midede mukozayı zayıflatarak mide ve yemek borusu kanseri riskini arttırdığı bilinmektedir. Dolayısıyla kanserli hastalarda beslenme ile ilgili konulara her zaman önem verilmelidir.

-Kanser hastasının beslenmesindeki amaç; beslenme yetersizliklerini önlemek, kilo kaybını en aza indirmek,  sıvı-elektrolit dengesini sağlamak ve sürdürmektir. Kanser hastasının radyoterapi ve kemoterapi tedavisinde günlük alması gereken sıvı miktarı normale göre 1000-1500 ml. arttırılmalıdır. Çünkü tedavide hedeflenen tümör hücresi yıkımına bağlı olarak ortaya çıkan artıklar böbreğin yükünü arttırmaktadır. Eğer sıvı miktarı arttırılmazsa böbrek yetmezliğine neden olabilmektedir.

-Kolon, meme ve prostat kanserlerinin oluşumundan diyetteki yağ dengesi sorumlu tutulmaktadır. Aşırı yağlı diyet kansere zemin hazırlar. Bu nedenle  tahıl, sebze ve meyveler diyette yeterince bulunmalıdır. Doğal koruyucu besinler olan lahana, Brüksel lahanası, karnabahar, turpgillere yer verilmelidir.

-Aşırı tuz tüketimi, salamuralar, turşu ve tütsülenmiş besinler, işlem görmüş sosis, salam gibi ürünlerden kaçınılmalıdır. Bu ürünlerin  mide ve yemek borusu kanserlerinde etkili olduğu bilinmektedir. Aşırı karbonhidratlı besinler (şeker, nişasta gibi) tüketilmemelidir. Ayrıca diyetin yeterli ve dengeli miktarda vitamin ve mineral içeriğine de özen gösterilmelidir. Özellikli C, E, A vitamini diyette yeterince bulunmalıdır.

-Hastada iştah azalması varsa; öğünler büyük porsiyonlarda olmamalı, ufak ufak kahvaltılar şeklinde verilmelidir. Öncelikle katı besinler verilmeli, içecekler öğünlerden sonraya bırakılmalıdır. Enerji sağlamayan içeceklerden de kaçınılmalıdır. Ufak yorucu olmayan egzersizlerle iştahı arttırma yoluna gidilmelidir. Hacmi az, enerji ve protein açısından konsantre yiyecekler seçilmelidir.

-Protein ve toplam kalori alımını belirli düzeyde tutmak amacıyla hastalar; balık, kümes hayvanları, yumurta, süt ve süt ürünleri gibi protein bakımından zengin yiyecekleri,  A ve C vitaminleri içeren sebze ve meyveleri tüketimi önemlidir. Bu yiyecekler arasında kavun, karpuz, çilek, turunçgiller, domates, yeşilbiber, lahana, karnabahar, ıspanak, patates, havuç, kabak vb. tüketmelidir.

-Yemeklerden önce 5-10 dakikalık bir yürüyüş ya da yatakta yapılan sınırlı hareketlerin bile iştahı açtığı görülmüştür. Tüm yiyecekleri zevkli bir biçimde ve güzel bir ortamda sunmak önemlidir. Azar azar ama sık yemek, çok yemek çeşidi bulundurmak, sabahları genellikle iştahın en açık zamanı olduğundan bundan yararlanarak kahvaltıyı günün en büyük öğünü haline getirmek, yemek yerken midenin boşalmasını sağlamak için yavaş yemek, her şeyi iyice çiğnemek, ağızdaki farklı herhangi bir tadı taze meyve, meyve suyu ya da emilen ekşi sert şekerlemelerle gidermeye çalışmak iştahı arttırmanın önemli püf noktalarıdır.

Yazının Devamını Oku

Kanser tedavisinde radyoterapinin yeri

21 Aralık 2020
Radyoterapi (ışın tedavisi) iyonize radyasyonun kullanılarak kanser hastalığının tedavi edilmesi anlamına gelir. Radyoterapi ile verilen yüksek dozdaki radyasyon, kanserli hücreleri öldürebilir ve bölünüp çoğalmalarını engelleyebilir. Radyoterapi, normal hücrelere göre çok daha hızlı büyüyüp, çoğalan kanser hücreleri üzerinde oldukça etkilidir.

Kanser tedavisinde %60 oranında yeri bulunan radyoterapide  günümüzde hedefe yönelik tedavi yaklaşımı uygulanmaktadır. Radyoterapi sırasında tümörlü alan belirlenerek, ışınlar daha yüksek dozda ve yalnızca kanserli hücreye gönderilir. Radyoterapi bölgesel bir tedavi olduğu için günlük 15-20 dakikalık seanslar sonrası hasta rutin hayatına devam edebilir.

Radyoterapi ile sadece hastanın etkin bir şekilde tedavi edilmesi değil aynı zamanda tedavi sonrası kaliteli bir yaşam sürmesi de hedeflenmektedir. Bu nedenle radyoterapi uygulamalarında geçmişte kanserli dokuyu tamamen yok etmek için çok geniş bir alanı kapsayan ışınlama tekniklerinin yerini artık tümörün çevresinin tamamen saran ve yalnızca kanserli bölgeyi hedef alan tedaviler almıştır. Böylece sağlıklı dokular daha çok korunabilmekte, çok yüksek ışın kullanılabildiği için de tümör daha yüksek oranda kontrol altına alınabilmektedir. Normal dokuyu tamamen radyasyondan korumak gibi bir durum söz konusu olmasa da dokuların tolerans dozlarını aşmayacak şekilde bir ışınlama ile konfor sağlanmaktadır.

Radyoterapi hangi kanser tedavilerinde kullanılır?

Yüksek enerjili radyasyonun kanser tedavilerinde kullanılması ile birlikte gün geçtikçe yenilenen radyoterapi teknolojileri, günümüzde artık pek çok kanser türü için öncelikli seçenek olarak uygulanmaktadır. Organları koruma özelliği bulunduğu için jinekolojik kanserler, baş boyun kanserleri ve prostat kanserlerinde tek başına da çok iyi sonuçlar vermektedir. Beyin tümörlerinde de cerrahi sonrasında tercih edilmekte ve özellikle küçük lezyonları yok edebilme özelliği bakımından tek başına da uygulanmaktadır.

Hemen hemen tüm kanser tedavilerinde kullanılan radyoterapi özellikle bazı kanser tipleri için tek tedavi yöntemidir. Radyoterapi bazen cerrahi öncesinde tümörü küçültme amacı ile verilmektedir. Bazı tümörlerde ise cerrahi sonrasında kalmış olabilecek kanser hücrelerini temizleme amacı ile uygulanmaktadır. Kanser hastalarının yarıdan fazlasında cerrahi ve ilaç tedavisi gibi tedavilere ek olarak radyoterapi de uygulanmaktadır.

Radyoterapi  tedavisinde nelere dikat edilmeli?

Radyoterapi tedavisinden önce ve tedavi sürecinde koruyucu bazı önlemler almak, hastanın radyoterapi sürecini, daha sağlıklı ve konforlu şekilde geçirmesine yardımcı olur. Bu nedenle bu önerilere dikkat edebilirsiniz.

Radyoterapi tedavisine başlamadan önce doktorunuza düzenli olarak kullandığınız tüm ilaçlar hakkına bilgi vermelisiniz.

Yazının Devamını Oku