Nisan hüznü...

 Nisan demek hüzün demek. Diğer aylarda hüzün yok mu? Var elbette ama nisan daha fena işte...

Haberin Devamı


Bir nisan ayı babacığımı ebediyete yolladık, bir nisan ayı tüm hayatım değişti.
Ve bir 19 Nisan daha geçti.
Senin ölüm yıldönümündü babam be...
Ben çoktan kaç sene geçti diye saymayı bıraktım. Acın yüreğimde neredeyse hiç azalmamışken...
Kaç yıl olduğunu, ne kadar süre geçtiğini hesaplamak beni daha da fazla üzmekten başka hiçbir halta yaramıyor çünkü!
O sabah kalktım, mutfağa gidip kendime her zamanki gibi bir kahve yaptım. Ve her zamanki gibi yılların verdiği alışkanlıkla büyük saatli maarif takviminin sayfasını kopardım.
Sonra takvim yaprağının arka sayfasını çevirdim. “Bugün ne pişirelim”i hiç kaçırmam.
Baktım menüde dalyan köfte var. İçimden geçirdim bir an “Babam pek severdi” diye...
Günün tarihini de es geçmem hiç. Okuyunca... İşte be babam, orası vurdu beni.
Günün tarihi: 18 yıl önce bugün (19 Nisan 1999)...
1941 yılında doğan mizah yazarı ve karikatürist Tekin Aral vefat etti. Ağabeyi Oğuz Aral ile Gırgır ve Fırt dergilerini çıkarttı...
O beyaz küçük takvim sayfası yılların sayısını gözüme gözüme soksa da koltuklarım kabarmadı desem yalan olur!
Onur duydum elbet, gurur duydum. Tüm hayatım boyunca duyduğum gibi...
En büyük feryadımı, çaresizliğimi bir nisan ayında yaşadım ben...
Babamı kaybettiğim o nisan ayında ilk kez baharın gelişini göremedim, güneşin gülümsemeye başlaması ilk kez içimi ısıtamadı.
Yine gelmiş nisan, her geldiğinde de acısı hep ama hep aynı.
Canım babam, 18 yıl önce demir aldın bu limandan, meçhule gittin, ardından bir mendil bile sallayamadım.
Hayatlarımızın belki de en keyifli günlerini yaşadığımız o sene, hem sen hem biz, kaderin bu kahpe oyununa çok hazırlıksız yakalandık.
Ne aptal bir şey, bu işin hazırlığı mı olurmuş? Olmaz da...
Hani yıllarca hasta yaşasaydın, bilinen ağır bir hastalığın olsaydı, bu durumu hâlâ kabullenmemeye çalışan beynim, gideceğini acaba daha mı çabuk kabullenirdi?
Yok ya, bu sadece kendimi bir nevi kandırmaca, farkı yok ki sen gittikten sonra. Acıda da herhalde olmazdı artma ya da azalma.
Ama belki sadece şu olurdu; nasıl olsa iyileşecek, hastaneden çıkacak modunda dolanmazdım ortalarda. Gelir daha çok yanında durur, daha çok tutardım elini, daha çok öpüverirdim o güzel gıdıcığından...
Olan olmuş, sen gidivermişsin bir kere. Tam 18 sene olmuş be babam.
Yahu ne kahır, ne çileymiş; benim sana duyduğum ne büyük bir sevgiymiş...
Hiç mi azalmaz be acı? Hiç mi yanmayı bırakmaz şu yürek dediğin?
Akıldan hiç mi çıkmaz? Şu akıl hiç mi mola vermez, biraz az düşündürtmez?
“Her acı er ya da geç, bir gün üstünü örtmeye başlar” derdim.
Büyük konuşmuşum! İyi halt etmişim; örtü mörtü yok. Acı kalıyor hep çırılçıplak!
Öksüzler bilirler acı dinmez, unutulur gibi olur, şov devam eder, görüntü budur, ama hiçbir şey eskisi gibi olmaz.
Sen eskisi gibi olamazsın, ne huyun ne suyun eskisi gibi kalır.
Yüreğin eskisi gibi olmaz, kalbin bile eskisi gibi çarpmaz.
Sevdiğin sevmediğin yemekler bile değişir. Giyinme tarzın bile, dostun bile... Başka bir şey olursun sen.
Öksüzler bilir işte...
Öksüzler ölmezler bilakis çoğu güçlenirler. Söz vermişlerdir içlerinden: “Ben senin kızınım/oğlunum, sen merak etme bak, rahat uyu. Oradan bir yerden beni görüp gurur duyacaksın benimle!”
Öksüz var şanslı, öksüz var şanssız. Ben şanslısındanım. Harika bir babanın evladıydım. Onu 28 yaşımda kaybettim. Onu yaşayabildim.
O da kendini tepe tepe kullandırttı bana. Tabii kırk yılın başında sert bakmadığında!
Ateş düştüğü yeri yakar; diğerleri çemberin etrafında sadece turlar durur. Acın kalır seninle yine. Bana oluyor arada böyle.
Ne zaman sana çok yoğunlaşsam, hop geliveriyorsun rüyalarıma, Allah’tan onlar var, ya bir de olmasalar?
Sensiz engellerim daha fazla, cevaplayamadığım sorular her gün artmakta. Tıkanıp kalıyorum, sanırım biraz da yaşlanıyorum.
Ah ya babam olsaydı var ya...
Meydan okurdum ona buna, “Hadi len” derdim beni üzene, yoluma taş koyana...
Boyum bile kısaldı senden sonra ya da dik duramıyorum artık eskisi gibi, bilmiyorum...
Bir güvensizlik sanki... Filmlerdeki gibi bodyguard’ımdın ya sen benim hani.
Ama kızmayasın, sevmezsin sen kızlarının bu hallerini.
Ayşecik dimdik ayakta yine şimdi. Hatta kalbe pil taktırdık, senden sonra yola devam tam gazla.
Gururum aşkım Tekin Aral’ım... Seni çok seviyorum ve çok ama çok çok çok özledim babam.

Yazarın Tüm Yazıları