Nikâhsız annelere mahalle baskısı yapmayın

Ömer Tuğrul İnançer yaptı yine yapacağını.

Haberin Devamı

Nikâhsız annelere mahalle baskısı yapmayın

Geçen yıl hamile kadınlar için sarf ettiği sözlere bu yıl nikâhsız anneleri ekledi. Haydar Haydar türküsünün sonu ne der bilirsiniz: “Kime ne!”

Hoşgörü, hoş görmek, hoşnut olmak... Tasavvuf büyükleri “Hoşgörünün sonucu hiçliktir... Hiçlik her şey olmak demektir” diyor. Ama hiçlik deyince korkuyoruz. Onun her şey demek olduğunu anlamadan, hep konuşuyoruz. Kalp kırıyoruz, can yakıyoruz. Tasavvuf düşünürü Ömer Tuğrul İnançer bu yılın son ayında yine patlattı bombasını. Hatırlarsanız geçen yıl hamile ve çalışan kadınlara takmıştı kafayı. ‘Gönül adamı’na göre hamile kadınların sokakta gezmesi estetik değil, terbiyesizlikti. Çalışan kadınlar da kariyer aşkına yuvalarını dağıtıyordu. Kadınlar ne yaptı? Döküldüler sokağa. ‘Hamile ve Sokakta... Gezine Gezine Doğuracağız... Diren Hamile...’ Tam olan biteni unutuyorduk ki ‘gönül adamı’ bu defa da evlenmeden çocuk yapan kadınları hedef aldı. Dil yine nefret dolu... “Hem evlenmem hem hamile kalırım diyenler var. Hürriyetmiş! Or....luğun adının hürriyet olduğu dünyaya tükürürüm” diyor.

Nikâhsız annelere mahalle baskısı yapmayın


Artık ünlü ünsüz pek çok kadın evlenmeden çocuk sahibi oluyor. Deniz Akkaya, Leyla Bilginel, Meryem Uzerli ve şimdi Özgü Namal aklıma ilk gelenler. Bir de “Önce çocuk sonra nikâh” diyenler var. Seda Sayan’la başlayıp Hülya Avşar, Bergüzar Korel, Emina Türkcan, Seçkin Piriler, Yeliz Yeşilmen, Pınar Tezcan, Ece Doğulu, Şirin Ediger’le devam ettiğini biliyoruz... Anne olmak ya da olmamak... Evlenmeden çocuk yapmak ya da yapmamak... Hepsi kişinin kendi tercihi... Kadınların evlenmeden çocuk yapmak için can attıklarını, bir de bunu hürriyet olarak gördüklerini hiç sanmıyorum. Çünkü anne olmak hürriyetin bittiği nokta... Ve ne yazık ki evlenmeden çocuk yapan eğer ünlüyse hemen bağrımıza basıyoruz. Mesela Meryem Uzerli’nin minik ve güzel Lara’sı hepimizin bebeği. Can Ateş’e bir anda bütün kadınlar düşman olduk. Ama o nikâhsız anne, mahalleden ‘no name’ biriyse linç edelim. Konu kadın olunca herkesin linç edecek bir sözü oluyor. Peki; nikâhsız anneler ne yaşıyor, ne hissediyor? Hiç empati yaptık mı? Davranış bilimleri uzmanı Aşkım Kapışmak, “Nikâhsız anneler yenilmişlik ve sahipsizlik duygusu yaşarlar. Nikâhlı kadınlarla bir arada olmakta zorlanırlar. Mahalle baskısı asla peşlerini bırakmaz, aile tarafından dışlanırlar. Eş olamadıkları için annelik duygusuna sıkışıp kalırlar. Gelecek kaygıları her geçen gün daha da artar. Çocuk büyüdükçe özellikle de okul sürecinde sosyal temaslar zorlaşır” diyor.
İnsan önce kendini sevmeli


Nikâhsız annelere mahalle baskısı yapmayın

Sonra tasavvufa gönül veren sanatçı Deniz Arcak’la konuşuyoruz. O da bir gönül adamının gönlünden böyle sözlerin kopabileceğine ihtimal veremiyor. Ama söz ağızdan çıkıyor bir kere. Arcak; “Tasavvuf, hamurunu aşkla, sevgiyle, muhabbetle yoğurmaktır... Kendini devamlı yerden yere vurmak değildir. Herkes kendi ayıbıyla uğraşırsa başkalarına kötü bakacak yüzü kalmaz.İnsan önce kendini sevmeli. Biz beşeriz şaşarız, günah da bizim kime ne?” diyor. Ve Haydar Haydar türküsünün sözlerini mırıldanmaya başlıyor... “Kâh çıkarım gökyüzüne, seyrederim âlemi... Kâh inerim yeryüzüne, seyreder âlem beni... Sofular haram demişler, bu aşkın şarabına... Ben doldurur, ben içerim, günah benim kime ne...” Hayatın, hoşgörünün, iyiliğin anlamını bir kendimizde bir türkülerde aramalı... Ve en nihayetinde sormalı: Sahi kime ne?

Yazarın Tüm Yazıları