Zaman makinasından bir not!

Günaydın yıldız savaşçıları;

Haberin Devamı

Bugün size dedemin mektuplarından seçtim. Baktım 7 Temmuz da bir şey yazmış mı diye. Yıllar önceye gittim. Bilenler bilir. Benim dedem yıllar önce her yaşadığı günü ve öğrendiklerini yazıya dökmüş bir resim öğretmeni. Öldükten sonra atölyesinden bavullarla mektuplar çıktı. Kendi kendine yazdığı mektuplar başka dostlarına yazdıkları derken hepsini sizlerle birlikte okuyup hayretler içerisinde bende yeni şeyler öğreniyorum. Uzun süredir benden mektup isteyen okuyucularım vardı. Bende 7 temmuzda yazılan mektup var mı diye baktım ve buldum. O zaman 72 yaşındaki halinden bahsediyor. Yani şansımız varsa bizim de göreceğimiz bir yaştan bahsediyor. Ayrıca yaş konusunu konuşmayı sevmezdi. Birine abla, amca, teyze sıfatlanmasını hoş bulmazdı. 72 yaşında gözüküyorum ile başlayan cümlesinde bir iç isyan var ve bana tebessüm ettirdi. Herkesin ruhuna inanırdı. 

Haberin Devamı

Sizlerle paylaşıyorum. 

“Ben yetmiş iki yaşında gözüküyorum. Özgürce düşünerek, bu epeyce uzun sayılan zaman içinde neleri öğrendiğimi soruyorum kendime? önce şunu açık kalplilikle demeliyim ki, boooomboş bir zaman geçirmişim. Bir su kabağı gibi sadece görüntü. Kültür birikimim, dini inançlarım yok denecek seviyede. Akademik klasik eğitinin, bilimsel öğrenim, tarih, coğrafya, hukuk, matematik, fizik, kimya, toplum bilimin evrelerinden yoksunum. Ama yaşamı seviyorum, yaşamayı seviyorum. Bunun için hep dikkatle kendi yargılarıma göre çarelere baş vuruyorum. Yiyor gereği kadar ya da yapıma uyduğu kadar yiyorum, uyuyorum, yürüyorum, su içiyorum. İlk gereksinimlerimi bir böceğin, bir hayvanın, bir bitkinin duyarlığı içinde dengelemeye özeniyorum.

Kafamda oluşan gerekçeler bilimsel değil, hepsi duyumsal. Okuyup öğrendiklerimle bile çelişik uygulamam. Zamanlama, planlama, hesaplama bende kısa. Tipik bir anlayışla, hemen hemen her şeyi, yeniden keşfetmek bir garip tutkum. Böylece bir şey, bir olgu, bir yargı, benim için çok yönlü bir sentezle özümsenebilir. Bu da daima geç kalmayı getirir. En basite indirgersem, yön bilgisi ve duygusu bile benim için göreceli. Doğruluğu kanıtlanmış bir olgu her defasında kararsızlığa sürükler beni. Elimdeki yarım verelerin ışığında, yaratılışı, yaratılışın nedenlerini, sınırlı süreğenliğini, kimyasal, fiziksel, biyolojik olayların gerçekte nedenlerini, doğumu, ölümü uzun uzun sorgularım. Görüntülü sevgiden yoksun olduğumu bildiğim halde, salt sevgiyi irdelerim. Sevgiyi severim. Sevenleri severim. Sevgiyi yine evrensel nedenler içinde yoğunlaştırmak isterim. Aslında açıklayamadığım özde bir şey var. Ben sevgiyle doluyum, her nesneyi, her objeyi sonsuz seviyorum. Ama alışılmış görüntüden yoksun. Vatanı severim, devleti severim, ülkem için öz emek vermişleri severim, insanlık için küçük bir hizmet vermiş herkesi severim, canlı olmayı, bütün canlıları severim. Tekmil doğayı, kimselerin sevemeyeceği kadar severim. Allah’ı severim...Onu sorgulayanları da inananlar kadar severim. Sevgiyi, onun uzantısı olan aşkı doğuştan beri delice, mantığı bile kenara iterek severim. Ve derim ki, ben bir divane aşığım.

Haberin Devamı

Birey olarak onu duymadan, onu düşlemeden, onu sıradan bir nesneye yüklemeden bir küçük anım geçmez. Çocukluğumda bilimsel olmayan, duyumsal ve fakat içten inandığım konuları çevreme aktardığımda, yahut da yarım bilgimle düşlerimi anlattığımda, bilgisiz, ukala durumuna düşerdim. Okul sıralarında derslerim, resim de dahil, hemen hemen hep başarısız olurlardı. Sınıfları bin zorlukla geçerdim. Kendimi bildim bileli hafızam, yani belleğim, çok çok zayıftı. Yine hiçbir konuda birileriyle yarışmaya cesaret edemezdim, etsem de başarısız olurdum. Böyle bir fikir anatomisine sahip olan ben, bir gün kendimi lise resim hocası buldum. Yemyeşil, gencecik bir resim hocası. Şimdi ise emekli, bilgi dağarcığı zengin, sanatı anlayarak ortaya koymaya çalışan, mesleki bilgisi, genel kültürü olan, okuduklarını anlayan, durum değerlendirmesi yapabilen, hemen hemen her dalda önbilgisi ve yargısı olan, sırasında konuşması ciddiye alınan, söz verebilen ve sözünü yerine getirebilen, unutması çok az, prensiplerine saygılı ve felsefesi olan, yılmadan hep araştıran, bulgularını sentez eden ve özümseyen, çevre ile ilgili çağdaş olmaya hep hazır olan bir kişiyim. Geleceğe umutla, aşkla bakıyor, birçok eskiyen organlarıma karşın hayatı seven, ileriye doğru hamle içinde birisiyim Pekiyi bu başlangıçtaki anlattığım kişi nasıl oldu da şu son betimlediğim yapıya ulaştı?

Haberin Devamı

Şu anda hiç de yabana atılmayacak bir performansım var.
Bu paragraftan sonra da yorumlayamadığım ara bölümü irdelemeye çalışacağım.” 

Bir gün hepimiz gideceğiz…

En güzeli kendimize yatırım yapma. Bomboş bir hayat yaşamışsın hissi çok ağır gelir. 

Mutlu günler dilerim… 

 

Yazarın Tüm Yazıları