İçimiz hep bir hoşçakal ülkesi…

Günaydın hepinize yepyeni bir günden. Zaman çabuk akıp gidiyor görüldüğü üzere.

Haberin Devamı

*

Ay tüm gün Kova burcunda ilerliyor. Mars ve Plüton birbirlerine karşıtlık yapıyor.

Bugün özgürlük damarlarımızda akarak bizi dürtebilir. Var olan değerleri yenilikçi tarafımıza bırakmak isteyebiliriz.

Bugünkü anlaşmazlıkları tolere edebilmek için kendimizi tedavi edebiliriz. Hırslarımıza yenik düşerek var olan imkanlarımızı da kaybetmemeliyiz. Kendi içimizde kaygı ve korkulardan uzaklaşarak daha iyimser bir bakış açısına bürünmeliyiz. Bugünlerde biraz daha özel yaşamımız bizi etkiliyor olabilir.

Cahit Zarifoğlu’nun dediği yerde olabiliriz;

Bu dünya soğuk

Rüzgâr genelde ters yöne eser

Limon ağaçları kurur

Bahaneler hep hazır

Günler çabuk geçer

İçimiz hep bir hoşçakal ülkesi…

*

Ne hikmetse, en çok ilgiye muhtaç olan özel yaşamımız hep sekteye uğrayan taraf oluyor. Sehpanın diğer ayakları daha önemli değil ama hep daha uzun.

Haberin Devamı

Böylelikle dengesi bozuluyor yaşamımızın.

“Bir başka güne telafi ederim” ümidiyle yaşıyoruz en yoğun günleri.

Ancak hayatın ertelenmeyecek kadar kısa ve sevdiklerimizin ihmal edilmeyecek kadar değerli olduğunu unutuveriyoruz, işler, projeler arasında koştururken.

Birlikte aynı ev dışında bir paylaşım yapamadan, birbirimizin halini hatırını soramadan, mutluluğumuz için bu denli yoğun çalıştığımızı iddia ediyoruz; mutsuz olarak ve mutsuz ederek mutluluğu hayal ediyoruz.

Bugünün mutsuzlukları yarının sıkıntılarına zemin hazırlıyor.

“Şu parayı bir kazanalım, şu evi bir alalım da hayatımızı yaşarız” dediğimizde, yıllar sonra bir evimiz oluyor belki ama içinde ağız tadıyla yaşanacak huzurlu bir hayatımız olamıyor.

İhmallerimizle büyümüş, okul çağına gelmiş çocuklarımızdan gelen sorun sinyallerine şaşırıyoruz “Nerede hata yaptık?” diyerek. Hırgür ve ihmallerimizle gücendirdiğimiz, yıllarca iş arkadaşımızdan daha az görmeyi içimize sindirebildiğimiz eşimizin bu sinirli, tahammülsüz haline şaşırıyoruz.

Oysaki evlenirken ne anlayışlı bir insandı sevdiğimiz…

Ardından gelen sitemler, arayamadığımız ve ilgilenemediğimiz anne-babalarımızdan ya da unutulan akrabalardan söz etmek dahi istemiyorum.

Haberin Devamı

Yıllar sonra fark ediyoruz ki cebimizdeki paraların çokluğu, iş yerinde kazandığımız tecrübeler, sahip olduğumuz kariyer mutlu olmak için yeterli değilmiş, belki bu kadarı gerekli de değilmiş.

Günler, aylar, yıllar geçmiş ve elde olanlar, olamayanların yanında hiçbir kıymet etmezmiş…

Ünlü bir düşünür şöyle demiş; Yaşlandığımız için oyun oynamaktan vazgeçmiyoruz, oyundan vazgeçtiğimiz için yaşlanıyoruz….

*

Mutlu günler dilerim…

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları