Hiçbir şey için endişe etme, bırak işlerini alem yürütsün.

Günaydın herkese yepyeni bir günden sevgili dostlarım,Haftanın son iş gününün kapanışını yapıyoruz.

Haberin Devamı

 

İnstagram ve sosyal medya içeriklerine çok fazla zaman harcamaktansa kitap yazmaya ya da makale hazırlamaya daha fazla önem veriyorum. Yarın instagram’ın fişini çekme kararı alsalar geriye okuyabileceğiniz köşe yazıları ya da kitaplar olacak. Yazılı ve doküman olmayan her şey değerini kaybedecek.

Nasıl oldu da bir sabah uyandık pandemi ilan edildi ve hayat içinde bildiklerimizi tamamen sorguladık. Bunun gibi düşünün.

*

Yani bir sabah uyanırız sosyal medya kısıtlaması gelir ya da instagram Türkiye’den çekilir.

O zaman ne olur?

Orada yaptığımız her şey nankörce koca bir çöplük olarak kalır.

Bu yüzden çok fazla oraya uzun bilgi paylaşımları yapmıyorum. Sadece burçlarınızla ilgili şarkılı müzikli ya da komik capslerle hissettiklerinizi size anlatmaya çalışıyorum. Günlük yazdığım yazılardan sizleri haberdar ediyorum.

 

Haberin Devamı

İnstagram takipçilerinden biri şöyle bir şey yazmış.

-Aygül Hanım sizden böyle capsler beklemiyoruz. Kaliteli ve aydınlık yazılar bekliyoruz.

Yorumu 3 kere filan okudum. Kişinin profiline girdim. İlkokul öğretmeni yazıyor.

Allah Allah, dedim…

Benim yazılarımı mı eleştiriyor acaba neyi beğenmedi. Sonuçta bir ilköğretim hocası ve benim herhalde her gün yazı yazdığımı biliyordur diye düşündüm. Bunu anlamak için cevap verdim. Belki beni geliştirecek bir bakış açısı vardır. Ya da kimi neden, niçin takip ediyor?

 

Kendisine cevap yazdım:

Benim 1000’den fazla köşe yazım var son 5 yıl içinde yazdığım, Hürriyet gazetesinden ya da mahmure.com sayfasından hiç okudunuz mu?

Cevap şöyle geldi:

Aaa, siz yazıyor musunuz?

Mahmure.com benim her gün okuduğum yer, haftalıkları çok beğeniyorum. Onu siz mi yazıyorsunuz?

*

Şöyle bir düşündüm…

Sonra arkadan evet orada yazıyorum hatta haftanın 5 günü köşe yazısı yazıyorum. Hergün gökyüzünün yeryüzü ile uyumunu yapmaya çalışıyorum. Yaptığım uyumu size aktarıyorum. Okuyor musunuz?

Cevap: Bilmem hiç denk gelmedim. Bakacağım Aygül Hanım, teşekkürler.

Haberin Devamı

Yani, bu hayatın içinde geçen olayı neden tek tek anlattım.

Biliyor musunuz?

İlkokul öğretmeni, doktor, mühendis, avukat, ordinaryüs profesör olsanız da farkındalık ve merak hayatınızda yoksa dümdüz bir yolda hiçbir manzaraya bakmadan yaşayıp gidiyorsunuz. Öylesine boş ve öylesine garip…

Sosyal medyada kimi neden takip ediyorsunuz?

Bu kadın ya da adam kim?

Necidir, nerede yazar, ya da yazmaz mı?

Hayat görüşü nasıl birini takip ediyorum?

Bunları değerli bulmalısınız arkadaşlar.

Düşünce tarihinin ilk bilim kadını Hypatia’nın dediği gibi “yanlış da olsa düşünmek hiç düşünmemekten daha iyidir” düşünün lütfen bunları.

Zaman zaman elbet ki boyumuzu aşan anlamadığımız şeyler olabilir. Saygı duyuyorum. Ama bunları düşünerek ve kendimizi geliştirerek aşabiliriz. İnsanları inciterek hayatınızı toparlayamazsınız. İnsanların varlıklarından cesaret bulabilecek kadar karakterinizi güçlendirmelisiniz. Kendinize kılıf hazırlamaktan vazgeçin. Cesaret kırılır. Kırılması da gerekir. Ama eğer siz cesaretinizi azim ve iradeyle inşa ettiyseniz kırılmasının hiç önemi yoktur. Venüs hali hazırda gerilerken ve ikizler burcunda bu hareketini yaparken bu dönemi meraklı bir şekilde değerlendirin. Hayatınızda kimi neden niçin takip ediyorsunuz?

Haberin Devamı

Sosyal medya sizin ne kadar zamanınızı alıyor?

Sosyal medya yerine daha gerçek bir alanda blog veya web sayfasına mı geçiş yapsanız?

Bu zihin kirliliğini düşünün…

 

Neyi istediysek bizden gitti.

Hayat çok tuhaf bir döngü… 16 Yıllık bir bürokratlık geçmişim var. Şöyle dönüp bir geçmişe baktığımda hep görevlere ben talip olmuşum. Elimde dosyalar, hazırladığım projeler ve sürekli başkanlardan randevu almaya çalışmak ve siyasi düzlemleri geçmek zorunda kalmak için mücadele vermekle geçmiş koca ömür… Tek arzum bu olduğu için hep kaybetmiş gibi görünen biriyimdir.

*

2016 Yılında güzel bir projem vardı. Ev hanımlarına okul sömestr tatil aralığında çocuklarının internet güvenliğini takip etmeleri için bir ebeveyn güvenlik programı kurulumu ve takibini anlatma eğitimi düzenlemekti. İlçede bulunan anne-babaların teknolojiye daha yakın olmaları ve çocuklarının teknolojik alanda gelebilecek zararlara karşı korumaları adına bir projeydi. Hatta böyle bir alan olsun istedim. Hatta bunun bir çağrı merkezi bile olmalıydı. Şüpheli bir durum halinde belediyeden bilişim alanında çocuğun bilgisayarını kontrol edebilmeliydi. Çünkü bu durumun sonraki boyutları çocuğun psikolojik, maddi, bağımlılık faktörlerini etkileyen sonuçlara kadar varabiliyordu. Hatta belki emniyet ve narkotikle bağlı çalışılabilirdi. Bir gün sabaha kadar hiç uyumadan bunu hazırladım.

Bu sefer oldu dedim.

Haberin Devamı

Bu proje ilerleyen zamanın en önemli ve en ihtiyacı olan çalışması olacak diye heyecandan kalp çarpıntımı anlatamam. Şu an yazarken bile çarptı :)

Neyse proje hazır, o dönemin başkanından randevu alındı.

Dizler titriyor,

İçeri girildi,

Giymişim takımı, sunum yapmak için can atıyorum.

Buz gibi bir surat görüyorum ama hala hızımı kesmiyorum.

Heyecanla anlatıyorum, sözüm yarıda kesildi.

Neden yaptın bunu durduk yere?

İlerisi için teknolojik anlamda önem arz edeceğini öngörüyorum. Bu yüzden şimdiden ilçemizde bunları tespit etsek ve bir kontrol ağı oluştursak diye düşündüm dedim.

Neden, dedi?

Ben yüksek lisansımı Bilgi Güvenliği üzerine yaptım, bilgisayar programcısıyım.

Bu işim benim dedim.

Hımm dedi…

Haberin Devamı

O hımmm’dan öyle şeyler anladım ki…

Gerisin geriye döndüm.

Aşağıya bahçeye indim.

Nefes alamıyordum.

O gün gökyüzünde Güneş-Merkür kavuşumu vardı. Mayıs ayının sonlarıydı…

Hava sıcak, herkes bahçede,

Başkanın odasına girip çıktığınız için dedikodular üst noktada. Neden girdi, neden çıktı diye büyük bir guru takipte sizi izliyor. Dedikodu yapacaklar ya da sizin zayıflıklarınızdan mutlu olacak büyük bir kitlenin güzel bir yemisiniz artık…

Bahçede bankta çöktüm, güneş gözlüğümü taktım. Kafamı yukarı doğru kaldırarak ağladım.

Güneş yüzüme vuruyordu ve o gün tam Güneş-Merkür kavuşumu vardı. Güneşe bakarak, öyle olsun dedim…

Her şey geçiyor sevgili dostlarım, ama her şey…

Geçmeyen şeyler kaybettiğiniz ve bir daha göremeyeceğiniz sevdikleriniz oluyor. Ölümlü olduğumuzu ve bu dünyanın gerçek olmadığını unutuyoruz.

Onların dışında her şeyi aşıyorsunuz.

Demem o ki; bazen gökyüzünde o an güzel şeyler olacağına inandığınız dönemlerde hayatınızın yıkıntısını yaşayabilirsiniz. Bu bir son veya final asla değildir. Bunu bir işaret kabul etmelisiniz. Kabul edilmediyseniz, gönderildiyseniz, istenmiyorsanız hep bir sebebi vardır. O dönemler kendime teselli veren yine ben şöyle demiştim: Bak kızım, seni kabul etmemeleri için hiçbir neden yok. Eğer sen kabul edilmiyorsan Allah’ın planı senin için farklı işleyecek. Lütfen odak noktanı değiştir.

O gün haritama göre bunun değişmesi kararını aldım.

Sonra ben uslanmaz bir koç burcu kişisi olarak bir dosya daha hazırlayıp başka kapılara gittim.

Odak noktamı değiştirmeyi böyle anlıyordum ne yapayım. Gülmeyin :)

Odak noktası değiştirmek öyle kolay olsaydı, ooooo :)

O zaman yıldızlara ne gerek vardı…

Sonra en güzel şey şu oluyor. Sizin mücadeleniz ve emeğiniz mutlaka başka bir alanda başka bir yönde vücut buluyor. Niyetiniz ve hizmet aşkınız yeter ki olsun…Pes etmeyin…

Bugün hadi gelin yeni bir odak noktası bulun kendinize…

Mutlu günler dilerim…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları