Akrep Dolunayı sonrası; “Kapattık kardeşim çabalamıyoruz.”

Günaydın yıldız savaşçıları;

Haberin Devamı

Savaşacak hali kalmayanlar ve artık ben bıktım yıldım diyenler size de günaydın… 

Biliyorsunuz bizim yıldızların kitabında yılmak, bıkmak ya da pes etmek yok. Yeni bir yol bulmak yeniden umut etmek yeniden denemek var. Bu öyle her zaman çok kolay olabilen bir şey değil. Bir an geliyor. Yine mi böyle olacak? Yine mi ben yapacağım? Ya da hep mi böyle gidecek diye soruyoruz. 

Harold Pinter şöyle der: “Fırtına dinip karanlık çöktüğünde ve ay tüm zarafetiyle geceyi aydınlattığında; işte o zaman sadece denizin ve dalgaların ritmi ile baş başa kalır insan. İşte o zaman Tanrı’nın insanoğluna nelerin bahşetmiş olduğunu anlarsın, cennetin ne demek olduğunu anlarsın.” 

Bizlerde belki şu an dinmeyen fırtınanın karanlığı ne düşünmemiz gerektiğini bilmiyoruz. Şu aralar gereğinden fazla birilerini kafanıza takıyor olabilirsiniz. Unutmayın bazı insanlar kötü bir şakadan başka bir şey değil. 

Haberin Devamı

Bazen geçmişte kalanın asla geçmişte kalmadığına inanıyorum. Alay ediyor gibi geliyor sanki benimle birileri…Herkes bir yolunu buluyor sanki…Çaresizlik kötü ve beklemek büyük bir işkence ama yine de bunu hayatımızın bir noktasında hep yapacağız. Gün ışıdı, kaygılarımız kocaman… 17 Gün sonunda güllük gülistanlık mı çıkacağız bu savaştan? 

Bir yanılgımız var. Sadece kendimizin anıları var sanıyoruz. Her insanın bir anısı olduğunu unutuyoruz. Anılardan yapılıyoruz. Hele ki insan yaşlandıkça o anılar kutusuna çok fena düşüyor. Başında bir şey anlamıyorsunuz ama sonrasında bir şey oluyor ve o anılar kutusu elinizde patlıyor. Ne çok şey anı oldu. Çilekler eski çilek değil, karpuz eskisi gibi kokmuyor, sokakta bir çocuk eskisi gibi ip atlayamıyor, Dedeyle içilen günün kahvesi ya da günün sütü yok artık. İnsanlar zenginlikle yoksulluğun arasındaki şeyin sadece para olduğunu sanıyorlar. Hâlbuki ne yoksul zenginler var unutuyorlar.

Eskide özledikleriniz, sevdikleriniz artık geride kalmak zorunda olanlar…

Yüreğimden söküp atamadıklarım ama böyle yaşaması da hiç kolay olmayanlar….

Dedemin bir sözü vardır: “Kuyuya tükürme suyundan içeceğin tutar” 

Haberin Devamı

Bugün Ay yay burcunda ilerleyecek ve güney düğüm ile kavuşacak. 

Anılar kutusu bir anda elinize düşmüş gibi hissedebilirsiniz. Kötü şeyler yaşamanın neler kazandırdığını ya da neler kaybettirdiğini ancak kendi akıl ölçüsünde idrak edebilir insan…

Ama genel olarak hepimize etkisi daha soğukkanlı olmamızı sağladığı diye düşünüyorum.

Mayıs ayından inanın çok umutluyum. Hayatımızda kişisel anlamda çok hızlı değişimleri vaat ediyor. Bunu kendinize bir psikolojik baskı yaratmaktan daha çok bu krizi bir fırsat noktasında değerlendirmeyi seçin. Büyük kararlardan sonra her şey durulur, sadeleşir ve sakinleşir. Kader içinde irade, farkındalık, idrak ve bilgi barındırır. Seçim hakkı verir sizlere. Kendinizi feleğin çemberinden geçmek için bunlara hazırlayın. Güzel günler çok uzakta değil. Bunlar birgün anı olarak kalacak. 

Haberin Devamı

Plüton Retro’su başladı! 

Özellikle Koç, Yengeç, Terazi ve oğlakları çok daha fazla ilgilendiren bir süreç olduğunu söyleyebilirim. Geçen yılda bu zamanda Retro’ya girmişti ve ekim aylarında düz hareketine geri dönmüştü. Geçtiğimiz yıl bu zamanlarda gitmesine izin vermediğiniz şeyler elinizden zorla mı gitti? O zamandan bu zamana hayatında neler değiştirdin? 

Yer çekimini unutmuş gibi yaşıyoruz. Hiç düşmeyecek, hiç kaybetmeyecek ve hiç sarsılmayacakmışız gibi… 

Ve düşmek bu yüzden sarsıyor bizi…Düşmeye dair en ufak bir fikri bile barındırmak istemiyoruz zihnimizde… 

Fizik öğretmenime bir gün oturup ağlamıştım. Ortaokulda kendime göre sorunlarım vardı ve derslerime odaklanamıyordum. Başarılı olamıyordum. Ev sorunları yüzünden mutlu ders çalışanlara özeniyordum. Bana şöyle bir örnek vermişti öğretmenim. 

Haberin Devamı

İnsan on kiloluk bir demiri, bir kiloluk demirden daha iştahlı çeker. Ağırlaştıkça yükümüz arttıkça yer çekiminin iştihanı arttırırız. Salyaları akar ve bizi ısırmak için bekler.

Yani “kütlesi olan ne varsa çek ve yükselmesine izin verme” denildi evrene… Çünkü çekim yasası var. Evrenin yasaları var dedi. 

Bu nedenle yerdeyiz yani zemindeyiz. Yıldız ve güneş yukarıda…Onlar gökyüzünde dans ederken bizler aşağıda birbirimizin bu dertlerine dert diyoruz. Yıldızlar şarkı söylerken biz burada gelen sınav notumuza ağlıyoruz. Ve bizi yukarı çekecek olan tek şey ne biliyor musun?

Önce yerin dibinde olduğunu kabul etmek. Önce bunun farkında varalım.

Sen farkına varmışsın. Bu iyi haber. Yükselmek ve yıldızlara ulaşmak için kendimizi derinlere salmalıyız. İyileşmek ve iyi olmak için kötülüğü tanımalıyız. Yükselmek için, idrak etmek için düşmemiz lazım.

Haberin Devamı

Yoksa başarılı olamayız. Sonra mendil verdi.

Gözlerimi sildim. Fizikçiyle ancak bu kadar dertleşilir dedi. Güldük…. 

İşte görüyor musunuz az önce yukarıda yazar hanım demişti “anı kutusu” elinizde patlamasın diye… 

Ben yazarı dinlemedim. Benim de elimde patladı 

Belki de bu anı hepimize yeter… 

Nietzsche’nin dediği gibi: İnsanlar kendi ışıklarını ancak kendileri yakabilirler. Bizden kendi aydınlığımızı yaratmamızı istiyor evren… Peki o zaman…

 

Mutlu günler dilerim…

Yazarın Tüm Yazıları