Ateş Yalazan - Arşiv Balıkçısı
Ateş Yalazan - Arşiv Balıkçısı
Ateş Yalazan - Arşiv BalıkçısıYazarın Tüm Yazıları

Konservatuvarlı arabeskçinin acılı hayatı

Yüzünü kezzapla yakan eski erkek arkadaşıyla evlendi Berfin Özek. Tüm Türkiye şok oldu.

Haberin Devamı

Berfin’le ilgili haberi “Bergen gibi olmasın” manşetiyle dünkü Hürriyet’te okudunuz.

Peki, kimdi Bergen? Neler yaşamıştı? Arşive daldım, Bergen’in acılarının izini sürdüm.

Gerçek adı Belgin Çakır’dı.

Konservatuvarlı arabeskçinin acılı hayatı

Adı hep arabeskle anıldı ama aslında konservatuvarlıydı.

Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Atilla Atasoy, Derya Baykal gibi isimlerle okudu. İki yıl piyano ve viyolonsel dersleri aldı.

Ekonomik sıkıntılar nedeniyle sürdüremedi okulu, bırakıp PTT’de çalışmaya başladı.

Bir gece, arkadaşlarıyla birlikte Ankara’nın en gözde kulüplerinden Feyman’a gitti.

Konservatuvarlı arabeskçinin acılı hayatı
Halis Serbes

Haberin Devamı

ALTIN PLAK KAZANDI

Arkadaşlarının ısrarıyla bir şarkı söyleyince hayatının akışı da değişti. Hemen o gece teklif aldı. Şarkıcı oldu.

Türk hafif müziği söylüyordu. Birçok şehirde çalıştı. Adana’da sahneye çıktığı dönemde tanıştı katili Halis Serbes ile.

Kısa sürede nişanlandılar, evlendiler. Ancak kocası sahneye çıkmasını istemiyordu. Çok baskı yaptı, şiddet uyguladı.

Belgin ayrılmak istiyordu. 31 Ekim 1982 gecesi İzmir’de çalıştığı kulüpten çıkıp otomobile bindi. Yarım açık camdan elindeki bir şişe kezzabı genç kadının suratına fırlattı Serbes.

Ertesi günkü Hürriyet’in başlığı şöyleydi: “Güzel Belgin’in yüzü tanınmaz halde.”

Kaçan saldırgan yakalandı cezaevine girdi. Tahmin edileceği gibi çok kalmadı.

Belgin’in adı, 80’lerin ortasına gelirken artık Bergen’di ve arabesk söylüyordu. Gözünü ve yüzünün yaralı kısmını saçlarıyla kapatıyordu.

“Acıların Kadını” olarak tanındı. Böyle bir şarkı ve film de yaptı. 1987’de Altın Plak kazandı.

Bu dönemde yeniden Serbes ile yaşamaya başladı. Zaten onu affetmiş, cezaevinde bile ziyaret etmişti.

Ama kıskançlık ve şiddet hız kesmeden sürdü. 1989’da yine ayrılmak istedi Bergen.

Kayseri Fuarı’ndaki programından sonra Mersin’e dönerken Toroslar’daki bir lokantanın girişinde Serbes’in kurşunlarına hedef oldu.

Haberin Devamı

6 kurşun sıktı katil. 3’ü Bergen’e, 3’ü de annesi Sabahat Çakır’a. Bergen öldü, annesi yaralandı.

Serbes yine kaçtı. 10 Ağustos 1991 tarihli Hürriyet’in haberine göre Berlin’de yakalanarak Türkiye’ye getirildi.

ACABA NE KADAR YATTI?

Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi’nde 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1992 Mart’ındaki haberde iç burkan şu cümleler vardı:

“Serbes, içerde yattığı süre göz önüne alınarak Şartlı Tahliye Yasası’na göre serbest bırakıldı.”

“Davul zurnayla kurbanlar kesilerek” karşılandı. Topu topu 1.5 yıl kalmıştı cezaevinde ama “Suçumun cezasını fazlasıyla çektim” dedi.

Bergen’in katiliyle ilgili şaşırtıcı haberler burada bitmiyordu.

Konservatuvarlı arabeskçinin acılı hayatı

Canan Gerede 1995’te Bergen’in hayatından esinlenerek “Aşk Ölümden Soğuktur” filmini çekti ve Altın Portakal kazandı.

Haberin Devamı

Başrollerini Bennu Gerede ile Kadir İnanır’ın paylaştıkları filmin galası Beyoğlu’nda yapıldı.

Galada ilginç bir isim vardı: Bergen’in katili Halis Serbes.

Filmi sonuna kadar seyretti. Bu sefer açıklama yapmadan ayrıldı.

Aradan yıllar geçti ama ne zaman Bergen’in hayatının anlatılacağı film gündeme gelse hâlâ mikrofonlar ‘onu katleden Serbes’e uzatılıyor.

Kadına şiddette hayat hep aynı akıyor.

Yaptıklarının cezasını çekmeyen erkekler...

Erkek şiddetine karşı korunamayan kadınlar...

Konservatuvarlı arabeskçinin acılı hayatı
17 ARALIK 1986

NAİM’E MİTİNG GİBİ KARŞILAMA

“BULGARİSTAN’dan geldiğinden beri Türkiye onu çok sevdi. Naim, ağırlığının üç katını kaldırmak için podyumda kakülüne üflerken, milyonlar da ekran başında nefesini tutuyordu. Ve kırdığı her rekorda Türk milleti de ağırlıkları onunla birlikte yüklendi. Bu millet seni unutmayacak Küçük Dev Adam.

Haberin Devamı

“Rekorların rekortmeni” Naim Süleymanoğlu, henüz sadece 50 yaşında hayatını kaybettiğinde, 19 Kasım 2017 tarihli Hürriyet’in manşeti böyleydi. Dünya onu Naim Süleymanov olarak tanıdı. Bulgaristan’ın baskılarından kaçıp, Melbourne’daki Türkiye Büyükelçiliği’ne sığındığında tarih 10 Aralık 1986’ydı. Günlerce manşetlerdeydi. İlk birkaç gün haberlerde ismi Naim Süleyman olarak geçti.

Konservatuvarlı arabeskçinin acılı hayatı

Daha sonra herkesin yüreğine işlenen Naim Süleymanoğlu oldu. Ve 35 yıl önce bugün Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığına kabul edildi.

Ertesi gün Ankara’dan İstanbul’a geldiğinde Taksim Meydanı miting alanı gibiydi.

Naim, Taksim’e “helikopterle” geldi.

Hürriyet de, “Naim gökten indi” başlığını attı.

Haberin Devamı

Konservatuvarlı arabeskçinin acılı hayatı
18 nisan 1985

SAUNADAKİ PASTIRMALI BAŞKALDIRI

ANAP’ın kurucularından Halil Şıvgın, 1985 yılında Genel Başkan Yardımcılığı’ndan alındı.

“Hareketçiler” adıyla başkaldırı içindeydi.

18 Nisan 1985 tarihli Hürriyet’in birinci sayfasındaki haber bunu ilan ediyordu:

“Şıvgın meydan okudu.”

Habere göre Şıvgın ve arkadaşları saunada buluşmuş, “dört başı mamur” sofrada son gelişmeleri değerlendirmişti.

Mönüde Adana kebap ve pastırma vardı.

Şıvgın da “Hareket bundan sonra başlıyor” demişti.

Hürriyet’ten Fahir Arıkan’ın görüntülediği saunadaki başkaldırıda yüzlerin pek gülmediği de not ediliyordu.

Yazarın Tüm Yazıları