Aslı Elif Tanuğur Samancı

Propolisin korona üzerine etkisi ile ilgili bir vaka raporu

27 Nisan 2021
Koronavirüs pandemisi sebebiyle uzmanlar tarafından sık sık bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine vurgu yapılmaktadır. Propolis, özellikle bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklardan korunmada immün sisteme olumlu katkı sağlama özelliği ile dikkat çekmektedir. Koronavirüs pandemisinde propolisin yıldızı gün ve gün daha da parlamaya devam etmektedir.

2020 yılı boyunca yapılan birçok bilimsel değerlendirme ve çalışmada, propolisin, hem koronavirüs bulaşması hem de virüsün hastalık şiddeti üzerinde mevcut medikal tedaviye destek sağlayabileceğine dair olumlu işaretler görülmektedir.

Bu olumlu işaretlere en son olarak 2021 Nisan Acta Medica Mediterranae dergisinde "COVID-19 VE ANADOLU PROPOLİSİ: BİR OLGU SUNUMU’’ başlıklı yayınlanan olgu raporunda medikal tedaviye cevap vermeyen ve umutsuz vaka olarak görülen covid-19 hastasında Anadolu propolisinin dikkat çekici etkilerine yer verilmiştir.

Bu olgu raporuna göre korona testi pozitif olarak belirlenen ve boğazında sadece hafif bir kaşıntı olan 38 yaşında bir sağlık çalışanı mevcut ilaç tedavisi ile evde karantina koşullarında takip edilmeye başlanmıştır. Hastanın korona test pozitifliği yanında nefes alıp verme ve akciğer görüntülemesi ile laboratuvar sonuçları da normaldi. Ancak hasta ev karantinası ve ilaç tedavisine rağmen 3. günde yoğun öksürük başlamış ve 5. gün yüksek ateş ve şiddetli öksürük ile hastaneye yatırılmasına karar verilmiştir. Öksürük şiddeti o kadar güçlüydü ki, hasta normal konuşmasını bile yapamıyor halde, hastaneye yatırılmıştır. 

Medikal tedavisine ek ilaçlar eklenmesine rağmen hastaneye yatışından 3. gün sonrasında şiddetli solunum yetmezliği gelişmiş olan hasta bu sefer yoğun bakıma sevk edilerek entübe (solunum desteğinin sağlanması için ağız ya da burun yoluyla özel bir tüp yerleştirilmesi) edilmesine karar verilmiştir. Yoğun bakım koşullarında mevcut tedaviler ile mekanik solunum desteğine rağmen hastanın durumunda herhangi bir iyileşme gözlenmediği gibi durumun hayati tehlike oluşturabilme eşiğine gelindiğine şahit olunmuştur. Tedaviyi düzenleyen hekimin kararıyla son bir umut olarak hastanın tedavisine gerekli onaylar sonrası Anadolu propolisinin eklenmesi kararı verilmiştir.

Mevcut tedaviye İTÜ ARI Teknokent’te geliştirilen %30’luk Anadolu propolisi günlük 20 damla eklenerek hastanın durumu izlenmiştir. Anadolu propolisinin tedaviye eklendiği 3. günde hastanın solunum güçlüğü azalmış ve daha rahat nefes alabildiği görülmüştür. 7. Günde hastanın mekanik solunum desteği ihtiyacı kalmamış ve yoğun bakımdan normal servise transfer edilmiştir. Normal serviste 10 gün daha takip edilen hasta sonrasında taburcu edilmiştir. Hasta taburcu edildiğinde ek solunum desteğine ihtiyacı kalmamıştır. İTÜ ARI Teknokent’te geliştirilen %30’luk Anadolu propolisi günlük 20 damla destek tedavisi almaya devam eden hastanın 10 gün sonraki ilk kontrolünde akciğer görüntülemesinde belirgin iyileşme tespit edilmiştir. Sonraki 15.gün kontrolünde akciğer görüntülmesinde hastanın akciğerleri tamamen normale dönmüştü.

Covid-19 hastalık sonrası sıklıkla görülen nefes darlığı, tam geçmeyen göğüs ağrısı şikayeti ve akciğer görüntülemede görülen sekeller en önemli problemlerdir. Ancak bu olgu raporunda bu tür problemlerle karşılaşılmadığı gibi; mevcut medikal tedaviye eklenen İTÜ ARI Teknokent’te geliştirilen %30’luk Anadolu propolisi günlük 20 damla destek tedavisi ile, hastanın akciğer bulgularının sekelsiz tamamen gerilemesi ve normale dönmesi ile nefes darlığının iyileşmesi oldukça anlamlıdır. Covid-19 Pandemi sürecinde elde edilen mevcut araştırmalar ve bu son deneyim propolisin korona tedavisine olumlu katkılar sunabileceğine dair ipuçları desteklemektedir.

Ref: https://www.actamedicamediterranea.com/archive/2021/medica-2/covid-19-and-anatolian-propolis-a-case-report

 

Yazının Devamını Oku

"Tek Tam Gıda" olan polenin lesitin içeriği ve faydaları

20 Nisan 2021
Polen, bitkilerin üreme hücreleridir. Arılar tarafından, yavru beslenmesinde ve arı sütü salgılayan genç işçi arıların beslenmesinde yüksek miktarda kullanılır. Polen, bileşimindeki lifler, vitaminler, mineraller, aminoasitler ve fenolik bileşiklerle değerli bir besin maddesidir. İçeriğinde doğal olarak; A, E, C, D, K, B1, B2, B3, B5, B6 vitaminleri, potasyum, kalsiyum, magnezyum, çinko, demir, selenyum ve fosfor gibi mineraller yer alır.

Polen, tüm bu bileşenleri bir arada barındırdığı için literatürde “Tek Tam Gıda” olarak geçer. Günlük vitamin ve mineral ihtiyacının karşılanmasına yardımcı olur. Polen, içeriğinde vücudumuz için önemli rol üstlenen fosfolipit gruplarını barındırmaktadır. Bu lipitlerden biri de yağ metabolizması ve hücre zarında görev alan lesitindir.

Lesitin nedir?
Lesitin, diğer ismiyle fostatidilkolin, Yunanca’da yumurta sarısı anlamına gelen tüm vücudumuzun ihtiyaç duyduğu ve hücre zarının yapıtaşlarından olan bir maddedir. Beynimizdeki koruyucu zarlar ve kalın bağırsak mukozası yüksek miktarda lesitin içerir.

Bilimsel yayınlar ne söylüyor?

Bilimsel yayınlarda, bağırsak sağlığı için oldukça önemli olan lesitinin, ülseratif kolit gibi inflamasyonun aktif olduğu sindirim sistemi hastalıklarında kullanılmasının faydalı olabileceği bildirilmektedir. Ayrıca lesitinin, beyin fonksiyon bozukluğuyla ortaya çıkan serebral enfarktüs ve inmenin önlenmesinde etkili bir destek olduğu gösterilmiştir. Bilimsel araştırmalar, lesitin desteğinin zihinsel performansı iyileştirdiğini göstermektedir. Yeni doğan gelişiminin kritik dönemlerinde lesitin desteğinin, hafıza üzerinde uzun vadeli yararlı etkilere sahip olabileceği bildirilmektedir.

Lesitinden zengin beslenme yüksek doymamış yağ asidi içeriğiyle, LDL (kötü huylu) kolesterolün düşük seviyelerde tutulmasını sağlamaktadır. Lesitin, ayrıca karaciğerde yağ metabolizması ve dönüşümü için kritik rol oynayan bir fosfolipittir. Bunun yanında, organ fonksiyon bozukluklarının olduğu durumlar, gebelik ve laktasyon (emzirme) dönemlerinde vücudun lesitin ihtiyacı artmaktadır. Bu dönemlerde zengin lesitin içeriğine sahip olan polen tüketimi ayrı bir önem kazanmaktadır. Yetişkinlerin günde 2-4 tatlı kaşığı, çocukların 1-2 tatlı kaşığı doğrudan veya su, süt, yoğurt gibi gıdalara karıştırarak tüketimi polenden gelen lesitin desteği için yeterli olacaktır.

Kaynaklar:

Yazının Devamını Oku

İyi Bir Propolis Özütü Nasıl Olmalıdır?

4 Şubat 2021
Propolis arıların bitkilerin yaprak, sap ve tomurcuklarından topladığı %100 doğal bir arı ürünüdür. Doğadaki en güçlü doğal antioksidan gıdalardan biridir ve aynı zamanda antiviral, antibakteriyel, antifungal, antikanserojen, antienflamatuvar özelliklere de sahiptir.

Bağışıklık sistemini geliştirdiği ve vücudu enfeksiyonlara karşı koruduğu bir çok bilimsel çalışmada gösterilmiştir. Ancak propolis kovandan çıktığı ham hali ile balmumu ile karışıktır ve insan vücudu sindiremez. Doğru tüketimi özüt (ekstrakt)  yani damla halindendedir. Propolisin özütlenmesi yani ham halden damla haline getirilmesi işlemi çok önemlidir. Zira bu işlem doğru yapılmaz ise propolisin faydasından bahsetmek mümkün değildir. Propolisin özütlenmesi işlemi, mutlaka uzman gıda mühendisleri tarafından laboratuvar koşullarında özel ekipmanlar ile yapılmalı ve doğru çözücüler kullanılmalıdır.

Sadece su veya bitkisel yağlar ile özütlenmesi mümkün değildir. Su ile beraber çözücü olarak mutlaka etanol, glikol, gliserol gibi gıdadan elde edilme ve antioksidan maddeleri taşıyan işlem yardımcıları da kullanılmalıdır. Çünkü sadece bu maddelerin varlığı ile propolisin etken maddeleri özüte geçer. Bu nedenle sadece su bazlı veya bitkisel yağ bazlı iddiası ile satılan ürünlerde propolisin insan sağlığına etki edecek düzeyde bulunmadığı, yapılan araştırmalarda gösterilmiştir.

Ayrıca özütleme sırasında ham propoliste bulunan  balmumu tamamen ayrıştırılmalıdır. Özütleme işleminde, propolisin içerisindeki fenolik ve flavonoid bileşenlerin maksimum düzeyde elde edilmesi önemlidir. Aksi takdirde propolisin faydasından bahsetmek söz konusu değildir.

Peki iyi bir propolis özütü nasıl olmalı?

Öncelikle Anadolu propolisi Dünya'da fenolik zenginliği ve çeşitliliği açısından en değerli propolistir. Genellikle poplar (kavakgiller familyası) tipi olan, Anadolu Propolisi’nin rengi kahverengidir. Özütlendiğinde de rengi açık kahveden koyu kahveye kadar değişir. Suya karışır özellikte olan  Anadolu Propolisi Özütü, suya damlatıldığında da suyun rengini sarı yapar. Ayrıca hiç şeker içermediği için tadı acımtıraktır. Kokusu kendine has ve keskindir.

%30 oranında Saf Anadolu propolisi içeren bir özütün her ml.sinde en az 250 mg toplam antioksidan kapasite bulunur. Ayrıca fenolik profilinde mutlaka KAFE (Kafeik asit fenetil ester), Kafeik asit, Pinosembrin, Krisin, Galanjin, Apigenin, Resveratrol, Ferulik asit ve Kuarsetin de olmalı ve bunların toplamı her ml.sinde en az 50 mg seviyesinde bulunmalıdır. Doğru hazırlanmış bir propolis özütünde  en az 15 farklı fenolik madde bulunur.

Yazının Devamını Oku

Doğanın en özel hediyeleri antioksidan gıdalar

20 Ocak 2021
İnsan vücudunda her gün serbest radikaller yani hücre atıkları oluşur. Serbest radikallerin vücutta birikmesi sağlık açısından önemli sorunlara yol açabilir. Bunlar arasında, gastrointestinal hastalıklar, infertilite, kardiyovasküler hastalıklar, solunum ve sindirim sistemi bozuklukları sayılabilir. Yeterli miktarda antioksidan alımı ile serbest radikallerin olumsuz etkilerinden kurtulmak mümkündür.

Amerikan Gıda ve Sağlık Örgütü yeterli antioksidan alımı için her gün; 5 porsiyon meyve ve sebze, 6-11 porsiyon tam tahıl tüketilmesini tavsiye etmektedir. Dolayısıyla antioksidan açısından zengin beslenmenin önemi çok açıktır. En zengin doğal antioksidan gıdalar arasında propolis ve polen başı çekmektedir. Ayrıca kırmızı mor meyveler, koyu yeşil yapraklı sebzeler, soğan, sarımsak, zencefil, zerdeçal, tarçın, kudret narı, ginseng, elma sirkesi de sayılabilir.

Doğada bilinen en güçlü antioksidan propolis

Pro (ön) + polis (koruyan) kelimelerinden oluşan propolis, arıların kovanlarının ön temizleyicisidir. Propolis; arıların bitkilerin yaprak, sap ve tomurcuklarından topladığı fenolik ve flavonoid maddelerden oluşan tamamen doğal bir arı ürünüdür. Arılar tarafından kovandaki mikropları yok etmek ve sterilizasyon sağlamak için kullanılır. Arılar, petek gözlerini önce propolis ile kaplar ve sonra ana arı petek gözüne yumurtasını bırakır. Bu sayede yumurtanın sağlıklı bir şekilde gelişmesi sağlanır. Ayrıca arılar, propolisle sıvanan petek gözlerine balını, polenini ve arı sütünü koyar. Böylece arının ürünleri kovanda bozulmadan saklanır. Propolis nardan 80 kat daha güçlü antioksidan kapasiteye sahiptir. Bunun yanında, antibakteriyel, antifungal, antiviral, antienflamatuvar ve antitümör yani bakterilere, mantarlara ve virüslere karşı koruyucu etkileri de vardır. Yüksek antioksidan özelliği ile propolis, solunum yolları hastalıklarından mide bağırsak rahatsızlıklarına; ağız içi aft, yara ve uçuktan kansere kadar pek çok farklı hastalıkta tedaviye destek olarak kullanılabilir ve bu tedavileri hızlandırdığına dair birçok bilimsel çalışma mevcuttur.

Propolis diğer gıdalardan farklı bir antioksidan profiline sahiptir. İçeriğinde doğal olarak; kafeik asit fenetil ester (KAFE), kafeik asit, kuarsetin, klorojenik asit, palmitik asit, pinosembrin, galanjin, p-kumarik asit, krisin gibi çok etkili antioksidanları yüksek miktarda içerir. 

Doğal vitamin, mineral ve protein içeriği ile bağışıklık desteği polen

Bitkilerin üreme hücreleri olan polen, arılar tarafından yavru ve arı sütü salgılayan genç işçi arıların beslenmesinde yüksek miktarda kullanılır. Polenin bileşiminde doğal olarak; A, D, E, K ve B grubu vitaminleri, potasyum, kalsiyum, magnezyum, çinko ve demir mineraller yer alır. Ayrıca, polen bileşiminde yaklaşık %30 oranında protein içerir. Polen tüm bu bileşenleri bir arada barındırdığı için literatürde “Tek Tam Gıda” olarak geçer. Yani bir canlının yaşayabilmesi için gerekli olan tüm besin öğelerini içerir. Düzenli tükettiğinizde günlük vitamin ve mineral ihtiyacının karşılanmasına yardımcı olur.

Antioksidan zengini diğer gıdalar

Zencefil, zerdeçal, tarçın ve elma sirkesi gibi besinler de düzenli olarak beslenmeye dahil edilmelidir çünkü yetersiz antioksidan içeren bir beslenme planı, kişilerde zamanla sağlık sorunlarına yol açabilir. 

Yazının Devamını Oku

Kanserde Besin Takviyesi Olarak Propolisin Kullanımı

18 Ocak 2021
Propolis nedir? Propolis, arıların bitkilerin yaprak, sap ve tomurcuklarından topladığı tamamen doğal bir arı ürünüdür. İçerisinde bulunan fenolik ve flavonoid bileşenlerle nardan 80 kat daha güçlü bir antioksidandır.

Arılar tarafından kovandaki mikropları yok etmek ve sterilizasyonu sağlamak için kullanılır. Propolis binlerce yıldır da hastalıkların tedavisinde destekleyici olarak kullanılmaktadır.

Faydaları Nelerdir?

Propolis; antioksidan ve antibakteriyel etkisinin yanı sıra, antimikrobiyal, antifungal, antiviral, antienflamatuvar ve antitümör etkilere de sahiptir. Solunum yolları hastalıklarından kansere kadar pek çok farklı hastalıkta tedaviye destek olarak kullanıldığında olumlu etkileri gözlendiğine dair bilimsel çalışmalar mevcuttur.

Propolisin Antitümör Özelliği

Bilimsel kaynaklarda özellikle antitümör etkisi ile ilgili 30.000’in üzerinde akademik yayın bulunmaktadır. Bu yayınlarda propolisin, insan vücudunda sağlıklı dokuya hiçbir şekilde zarar vermeden, kanserli dokunun inhibe olmasına yardımcı olduğu belirtilmektedir. Araştırmacılar; akciğer, karaciğer, baş boyun, meme, rahim, tiroid, pankreas, mide ve bağırsak gibi çeşitli kanser türlerinde düzenli olarak, propolis özütü kullanımını önermektedirler.

Bilimsel Yayınlar Ne Diyor?

Yazının Devamını Oku

Ham Bal Nedir? Neden Ham Bal Tüketmeliyiz?

21 Aralık 2020
Ham bal; kovandan alındığı haliyle tüketime sunulan, pastörizasyon ve filtrasyon işlemlerine tabi tutulmamış, balın en doğal halidir. Pastörizasyon, yani yüksek sıcaklıklara (65-80 °C) ısıtma işlemi, balın içerisindeki enzimlerin, fenolik ve flavonoid yapıdaki değerli bileşenlerin azalmasına ve etkilerini kaybetmesine neden olur.

Filtreleme işlemi ise balın içerisindeki yararlı polen sayısının azalmasına yol açar. Ham bal, pastörize edilmediğinden yani yüksek sıcaklıklarda ısıl işleme maruz kalmadığından ve polenleri tutacak şekilde filtre edilmediğinden besin içeriği tüm doğallığıyla korunur.

Neden Ham Bal?

Bal kovandan elde edildikten kısa bir süre sonra katılaşır yani kristalleşir. Halk arasında bu durum “balın donması” olarak da adlandırılır. Aslında bu tamamen doğal bir olaydır ve bal kristalize hali ile de tüketilebilir. Ancak bu tamamen doğal ve sadece fiziksel bir değişim olan durumu engellemek için, ballara normalde uygulanması hiç gerekli olmayan bir işlem yani pastörizasyon uygulanmaktadır. Süt ve meyve sularına raf ömrünü sağlamak amacıyla uygulanan bu işlemin, ballara uygulanmasının tek nedeni fiziksel görünümünü berrak ve akışkan yapmaktır. Kesinlikle gerekli değildir. Bal ham hali ile yani kovandan çıktığı haliyle bozulmaz çünkü antibakteriyel, antifungal ve antioksidandır. Bu anlamda doğadaki ender gıdalardandır. Pastörizasyon işleminin bala uygulanıyor olmasının tek amacı; balların, raflarda daha uzun süre sıvı ve berrak bir şekilde kalmasını sağlamaktır. Ancak bal 45°C’nin üzerinde ısıtılırsa besin değeri azalır. İçerisindeki yararlı enzimler, proteinler, vitaminler ve antioksidan özelliğe sahip fenolik ve flavonoid yapıdaki değerli bileşenler zarar görür. Bu durumda da balın hiçbir faydası kalmaz. Dolayısıyla, balın pastörize ve filtre edilmemiş ham hali ile tüketilmesi doğrudur. Ne yazık ki piyasada satılan balların %80’i pastörize edildiği halde, bu durum etiketleri üzerinde belirtilmiyor.

Ham Balın Besin Öğeleri Nelerdir?

Ham balın birçok faydası vardır. Bal ham halde iken antibakteriyel aktivite gösteren doğal bir gıdadır. Her çocuk yılda ortalama olarak 3-8 kez viral üst solunum yolu enfeksiyonu geçirmektedir. Üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocukların %76’sında öksürük şikayeti gözlemlenmektedir. Bu durumlarda ham bal, boğaz ağrısı, öksürük gibi şikayetlerin azalmasına destek olmaktadır. Ham balın içerisinde aminoasitler, A, C, E ve B grubu vitaminler, folik asit, demir, çinko ve antioksidan özellik gösteren fenolik ve flavonoid bileşenler yer almaktadır.

Ham bal bu değerli içeriğiyle antienflamatuvar, antiviral, antibakteriyel ve antioksidan özellikler göstermektedir. Aynı zamanda öksürüğün azalmasına yardımcı olmaktadır. Ek olarak, Ham balın polisakkaritleri mukoza üzerinde film tabaka oluşturarak irritasyonu da engellemektedir. Dolayısıyla ham bal beslenme planına dahil edildiğinde hastaların iyileşme süresinde kısalmaya destek olmaktadır.

Ham Balın Yararlarına Dair Birçok Bilimsel Çalışma Mevcuttur.

2014 yılında Amerikan Pediatri Akademisi’nde yayınlanan, çift kör randomize kontrollü bilimsel bir çalışmada, ham balın gece öksürüğü ve uyku kalitesi üzerine etkisi araştırılmıştır. Çalışmaya, 7 gündür öksürük sebebiyle hastanede yatan 130 çocuk katılmıştır. Katılımcılar 2 gruba ayrılmışlardır. Birinci grup deney grubu olarak belirlenmiş ve her çocuğa, gece uykusundan 30 dakika önce, 10 g ham bal verilmiştir. İkinci grup ise kontrol grubu olarak belirlenmiş ve bu gruptaki çocuklara hiç ham bal verilmemiştir. Çalışmanın sonucunda düzenli olarak ham bal tüketen grubun gece öksürüklerinde azalma görüldüğü ve uyku kalitelerinin de aynı oranda arttığı belirtilmiştir. Araştırmacılar özellikle çocukluk çağında görülen öksürükte tedaviye destek olarak ham bal kullanılmasını önermişlerdir. Bunun yanında doğadaki en güçlü antioksidanlardan olan saf Anadolu Propolisinden çocukların beslenmelerine, günde en az 10 damla eklemeleri önerilmektedir. Propolis ve ham bal güçlü antienflamatuvar özelliği ile hem hastalıklara yakalanma sıklığını azaltmada, hem de hastalık süresini kısaltmada yardımcı olmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Önemli Bir Doğal Probiyotik Olarak Arı Ekmeği

8 Aralık 2020
Arı ekmeğini daha önce duymuş muydunuz? İnanılmaz faydaları olan arı ekmeğini daha yakından tanıyalım.

Arı ekmeği nedir?

Arı ekmeği, doğal bir arı ürünüdür. Arılar bitkilerin tozlarını (tohumlarını) toplayıp kovana getirir, kendi enzimlerini katar ve petek gözlerinde depolar. Bu ürüne polen denir. Petek gözlerinde depolanan polen arıların enzimleri sayesinde zamanla fermente olur ve arı ekmeğine dönüşür. Yani arı ekmeği, polenin dış zarının arının kendi enzimleriyle sindirilmesi sonucu, besin içeriği açığa çıkmış fermente halidir. 

Enzimlerle polenin dış zarının parçalanması bir fermentasyon işlemi olup, bu fermentasyonda yararlı bakteriler gelişmektedir. Arı ekmeği, bileşiminde bulunan Lactobacillus bakterileriyle doğal probiyotik bir gıdadır. İçeriğinde doğal olarak lipitler, antioksidanlar, aminoasitler, enzimler, A, D, E, K, C ve B grubu vitaminlerini ve magnezyum, demir, selenyum, çinko, potasyum, kalsiyum minerallerini bulundurur. Ayrıca yaklaşık %35 oranında doğal protein içerir.

Faydaları nelerdir?

Arı ekmeği, mide ve bağırsak sağlığı açısından değerli bir arı ürünüdür. Sindirim sistemi fonksiyonlarını düzenleyici etkileri bulunmaktadır. Arı ekmeğinin en önemli özelliklerinden biri de doğal bir probiyotik olmasıdır. Probiyotikler, bağırsak florasını dengeleyip, sağlığı olumlu yönde etkileyen canlı mikroorganizmalardır. Yani mide ve bağırsak sağlığımız için oldukça kıymetli dost bakterilerdir. Arı ekmeği de bileşiminde bulunan Lactobacillus bakterileriyle doğal bir probiyotik kaynağıdır ve sindirim sistemini düzenlemeye ve bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olur. 

Probiyotik etkisi ile arı ekmeği

2006 yılında Christian Albrechts Üniversitesi Tıbbi Mikrobiyoloji Bölümü’nde yapılan çift, kör, randomize kontrollü bir çalışmada, düzenli probiyotik tüketiminin viral solunum yolu enfeksiyonları üzerine etkileri araştırılmıştır. Araştırmaya 479 kişi katılmıştır. Katılımcılar 2 gruba ayrılmıştır. Bir grup probiyotik takviyesi alırken diğer grup hiç probiyotik almamıştır.

Çalışmanın sonucunda probiyotik takviyesi alan grubun solunum yolu enfeksiyonlarında görülen semptomlar da azalma olduğu belirtilmiştir. Araştırmacılar, viral solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisine destek olarak probiyotik kullanımını önermişlerdir. Bu sebeple probiyotik özellik gösteren ve tamamen doğal bir arı ürünü olan arı ekmeğinden gün içerisinde 6-12 adet doğrudan ya da sevdiğiniz ılık veya soğuk gıdaların içerisine ilave ederek tüketilmesi önerilmiştir.

Yazının Devamını Oku

Çocuk ve yetişkin beslenmesinde arı sütünün önemi

10 Kasım 2020
Arı sütü, arıların kendi vücutlarından salgıladıkları çok değerli bir arı ürünüdür. Arılar tarafından kovanda yavru arıları ve kraliçe arıyı beslemek için kullanılır. Kovandaki işçi arılar yalnızca 45 gün yaşarken, hayatı boyunca arı sütü ile beslenen kraliçe arı 5-7 yıl arası yaşar. Diğer arılardan 2 kat daha fazla gelişir ve her gün kovana 2000 yumurta bırakarak koloninin devamlılığını sağlar.

Arı sütü, bileşiminde doğal olarak protein, karbonhidrat ve lipitlerin yanı sıra organik asitler, aminoasitler, enzimler, A, E, D, B grubu vitaminleri (B1, B2, B5, B6, B8, B9, B12), C vitamini ve çinko, magnezyum, demir, kalsiyum, bakır gibi önemli mineralleri içerir. Bunun yanında, başka herhangi bir gıda maddesinde bulunmayan royalaktin ve 10-HDA (10-hidroksidekanoik asit) organik bileşenleri de bulunur.

Arı sütü çocuklarda bağışıklığı güçlendiriyor

Zengin bileşenleri ile arı sütü çocuklarda bedensel ve zihinsel gelişimi destekleyici, iştah düzenleyici ve bağışıklığı arttırıcı etkilere sahiptir.  2016 yılında Assiut Üniversitesi Çocuk Hastanesi’nde yapılan bir çalışmada; kronik, sebebi bilinmeyen, immünolojik bozukluklarla birlikte, birçok organ ve sistemi tutan bir bağ dokusu hastalığı olan Sistemik Lupus Eritematozus’lu (SLE) çocuklarda, arı sütü kullanımının hastalığın seyri üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Çalışmaya 40 çocuk katılmış; katılımcılardan 20 kişi deney grubunu, 20 kişi ise kontrol grubunu oluşturmuştur. Deney grubu arı sütü alırken, kontrol grubu hiç arı sütü almamıştır. Çalışmanın sonucunda arı sütü takviyesi alan grubun bağışıklık hücrelerinin sayısında artış olmuştur. Bu çalışma, arı sütünün bağışıklık sistemi üzerine önemli rol oynadığını ortaya koymuştur ve hastalık döneminde semptomların azalmasını desteklediğini de göstermiştir (1).

Çocukların büyüme ve gelişmelerine destek olmak ve aynı zamanda bağışıklık sistemlerini güçlü tutmak amacıyla, arı sütünü ham balla karışık olarak her gün 1 tatlı kaşığı verebilirsiniz. Ham balla karıştırıldığında arı sütünün vücutta emilimi artmaktadır.

Yetişkinlerde kalp ve damar hastalıklarına karşı arı sütü

Bilimsel kaynaklarda arı sütünün, yetişkinlerde enerji ve zindelik arttırıcı, doğurganlık geliştirici (sperm sayısı ve yumurta kalitesini arttırıcı), kalp damar hastalıklarına karşı koruyucu ve ciltte kolajen sentezini arttırıcı özellikleri olduğu belirtilmektedir.

2017 yılında Chung Shan Üniversitesi’nde yapılan çift kör randomize plasebo kontrollü bilimsel bir çalışmada, arı sütünün yüksek kolesterol seviyesi üzerine etkisi araştırılmıştır. Çalışmaya, yüksek kolesterol hastası 40 kişi katılmıştır. Katılımcılar deney ve kontrol grubu olarak ikiye ayrılmışlardır. Deney grubuna 3 ay boyunca günde 350 mg arı sütü verilmiştir. Kontrol grubu ise hiç arı sütü almamıştır. Çalışmada, arı sütü takviyesi alan bireylerin toplam trigliserit, LDL (kötü huylu kolesterol) ve toplam kolesterol, seviyelerinin düşüş göstererek, normal aralığa geldiği tespit edilmiştir. Çalışmanın sonucunda, 3 ay boyunca arı sütü  takviyesi alan grubun kardiyovasküler hastalık riskinin azaldığı gözlemlenmiştir. Araştırmacılar, kalp sağlığı açısından düzenli olarak arı sütü tüketimini önermişlerdir.

Kaynaklar:

Yazının Devamını Oku