Paylaş
Birçok otelin girmemesi şaşırtıcı
Fransız kökenli Michelin Rehberi, 1900 yılından beri varlığını sürdürmekte.
Başlangıçta kamyon şoförlerine ilgili güzergâhta restoran önerilerinde bulunan ve sürücülere ücretsiz olarak dağıtılan bu rehber, zamanla gastronomi odaklı prestijli bir yayına dönüştü.

Bu sene, kuruluşundan 125 yıl sonra, ilk kez bu uzmanlığını oteller seviyesine yükselterek Michelin Yıldızı yerine sektörün en iyilerine Michelin Anahtarı dağıtmaya başladı.
Kriterler otellerin mimari değeri, hizmet kalitesi ve özgünlüğüne göre belirlenmiş.
Bir anahtar özel bir konaklamayı, iki anahtar olağanüstü bir deneyimi, üç anahtar ise mükemmellik düzeyinde bir konaklamayı ifade ediyor.
Geçtiğimiz hafta açıklanan sonuçlara göre; dünya genelinde 2 bin 457 otel derecelendirilirken, Türkiye’de 22 otel bir, üç otel iki ve bir otel de üç Michelin Anahtarı’na sahip oldu.
Bir ve iki Michelin anahtarı alan otelleri kutluyorum. Özellikle henüz ilk sezonlarını yaşayan Haliç’teki Aliee, Bodrum’daki Ahama, Büyükada’daki Princes’ Palace Resort gibi otellerin bu kadar yeniyken bu derecelendirmeyi alabilmesi ciddi başarı.
Üç Michelin Anahtarı almaksa tabii ki çok ayırt edici bir durum. Michelin Key müfettişlerinin denetimi sonrası üç Michelin anahtarını Türkiye’de sadece Four Seaons Hotel Sultanahmet alabilmiş.
Sanırım bu kararda önceden bir hapishane olan otelin geçmişi, Ayasofya’ya karşı konumu ve tarihi dokusu da büyük rol oynamıştır.
Dünyadaki listelere baktığımda ABD’de 16, Fransa’da 14, İtalya’da sekiz, İngiltere’de de yedi otelin üç Michelin anahtarına layık olduğunu görünce Türkiye’de bu sayının azlığına hem üzüldüm hem de bu derecelendirmeyi yüzde yüz gerçekçi bulmadım doğrusu.
Pera Palace ve Çırağan Palace Kempinski gibi birçok global derecelendirmeye girmiş ve ödüllendirilmiş muhteşem otellerimizin tek bir Michelin Anahtarı dahi alamadığını görünce, ya bu otellerin o gizli denetimlerden geçmediğini ya da denetim kriterlerinin yeteri kadar adil ve doğru olmadığını düşünmeye başladım.
Kısacası restoranlara dağıtılan Michelin Yıldızı’nda olduğu gibi otellere dağıtılan Michelin Anahtarı’na dair de kafam net, yüreğim de pek ferah değil açıkçası.
Anadolu’nun karıncalı yoğurdu
Michelin Yıldızı demişken...
Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da bulunan, iki Michelin Yıldızı sahibi, adı ‘simyacı’ anlamına gelen dünyaca ünlü restoran Alchemist, karıncalı lezzetler sunmaya başladı.
Anadolu’da 9 bin yıllık bir gelenek olan ve karıncaların sütü keserek fermente olmasını sağladıkları bu tarif, geçtiğimiz hafta gastronomi dünyasında adeta olay oldu. Öğrendiğime göre Kopenhag’da bir laboratuvarı anımsatan restorandaki şefler, karıncalı süt kaplarını bir gece dolapta saklamış. Karıncaların savunma mekanizması olarak ürettiği asit, yoğurda benzersiz bir tat ve doku kazandırmış. Neticede yeni lezzetler ortaya çıkarılmış:
Karıncalı dondurma, karıncalı peynirler ve karınca sütlü kokteyl.
Bu arada bilim insanları uygun koşullarda yapılmadığında sağlık riski oluşturabileceği için bu tarifin evde denenmemesi gerektiği konusunda uyarıyor. Çünkü karıncalar çeşitli parazitler barındırabiliyor.
Böylesine eski bir tarifin dünyanın en ünlü restoranlarından birinde yerini bulması kanımca çok daha önemli bir şeyi gösteriyor: Anadolu kültürü halen modern dünyaya konu olmamış birçok geleneğe ve değere sahip. Bunları keşfettikçe hayran kalmamak elde değil. İşte bu yüzden Anadolu gastronomi kültürü tüm Michelin yıldızlarını fazlasıyla hak ediyor.
Paylaş