Çocuklar duysun artık!

Yeniden pişirilip pişirilip önümüze konduğu için, ‘bizim izleyici ne verirsen onu alır’ dendiği için, memleketçe ‘işi bileceksin, işe gitmeyeceksin’ zihniyetinde olduğumuz için, ‘fazla kafayı yormayacaksın, ortaokul seviyesini aşmayacaksın’ şeklinde bir kanal yaklaşımımız olduğu için; 2017 yaz sezonunda, yeni sezona da devam etsin umuduyla, eski diziler ardı ardına ekranlara döndü.

Haberin Devamı

Bu fenomen dizilerin yapımcısı ben olsaydım aynı şeyi yapmazdım diyemiyorum, o kadar açık söyleyeyim!

 

Konsept belli, el alışmış, maliyetler çalışılmış, ekip hazır, izleyici alışkın, neden yeniden denemeyelim ki, değil mi?

 

*

 

Değil işte!

 

*

 

Daha iyisini vermek yerine, yenisini bulmak, özgün bir şeyler denemek, farklı olanla riske girmek yerine; eskiyi dayatmak, icat etmek yerine biraz değişikliğe giderek ‘aynı tas, aynı hamam’ işleri dayamak, tam da bize layık işler.

 

*

 

Haberin Devamı

Sanat yapılmıyor ki televizyonda? Yayınla gitsin! Ver, izlesinler!

 

Televizyon karşısında, meyve soyarken seyredilecek işlere niye iki gram daha kafa yorulsun ki?

 

Akarken doldurmak lazım, öyle değil mi?

 

*

 

‘Türk Malı heey, Türk Malı hoo!’ diyerek yeniden başlayan Erman Kuzu yavanlığı zirveye oturunca, ilk yayınlarını hasretle beklediğimiz Gülse Birsel tanrıçasının elinden çıkma, Avrupa Yakası ve Yalan Dünya tekrarları da fevkalade iş yapmaya devam ettikçe; Mahallenin Muhtarları ve Akasya Durağı’nın da yeniden çekilmesinin gündeme geldiği konuşuluyor dizi camiasında.

 

*

 

Peki, neden yeni şeyler denenmiyor?

 

*

 

Çünkü, artık mizah yazmak çok zorlaştı.

 

*

 

Öyle zor ki; suya sabuna dokunmayacaksın, asla fazla eleştirmeyeceksin. Yalaka davranmayacak ama çok da yandaş olmayacaksın.

 

Haberin Devamı

Bir kesimi kırmayacak, öteki kesimi de pohpohlamayacaksın.

 

Her yerden uzak olacak ama ‘bir yere’ yakınlığını hissettireceksin.

 

*

 

Halbuki mizah eleştirinin özüdür, hatta kolay kolay karşılık bile verilemeyenidir!

 

Kimine serttir, kimine yumuşacıktır. Kimine anarşisttir, kimine alternatif. Kimi gördüğü anda avukatını arar, kimi duvarına asar.

 

*

 

Akıllı insan işidir mizah.

 

Mizaha gülerek cevap vermezsen, akılsız durumuna düşersin!

 

*

 

Mizahi eleştiriyi çaresizce engellemenin tek yolu, mizaha çift dalmaktır.

 

Ayaklarını yerden kesmektir. Kırmızı kartlık hareket yapıp, ‘ben bişey yapmadım hocam!’ diyerek ellerini havaya kaldıran futbolcu gibi, ortalığı velveleye vermektir.

 

Şu an olan da, budur.

 

Haberin Devamı

O yüzden bugün, yeni ve yenilikçi mizah yapılması çok zordur memlekette!

 

*

 

Olay aslında basit.

 

Eski, bilindik, aşina karakterler ‘gündeme uygun’ bir şekilde, tekrar servis edilir.

 

İki doz ‘yeni dünyada sosyal medyanın hayattaki gücü’ eklenir. Naftalin kokan, zaten eskiden beri sermayenin peşinde olan Fıs Fıs İsmail sandıktan çıkartılır. Agresif Çaycı Hüseyin, günümüze uygun bir şekilde, daha sert bir tavırla ortaya sürülür. İki bin doğumlular da kendinden bir şeyler bulsun diye vloggerlar, bloggerlar serpiştirilir.

 

Taş fırın erkeği Haluk, zaten her zaman, her türlü yeniliğe karşı, her iktidarın yandaşı bir tiplemedir. Ona da bilimi, matematiği, düşünceyi değil; asfaltı, hafriyatı, betonu öven replikler eklenir.

 

Haberin Devamı

Her şey güncellenmiştir! O zaman, bu tarz dizileri tekrar gündeme getirmeyip, para kazanmamak akıl işi değildir!

 

İşte bu şekilde puslu havalarda, mizahla uzaktan yakından alakası olmayan, hatta ‘güce yakın olma çabası içerisinde olan komikçi diziler’ tekrar ortaya çıkar.

 

*

 

Elbette, ortaya çıkanı mizah zannedenler çıkabilir ama asla ortaya mizah çıkmaz!

 

Sadece, her zamanki gibi birileri para kazanır, diğerleri de seyreder...

 

*

 

Çocuklar Duymasın, Türk Malı, Akasya Durağı, Mahallenin Muhtarları tekrar tekrar önümüze gelebilir. Sevenler kırılmasın.

 

Ama asla geçmişte 465 bölüm yayınlanmış, dizilerin şahı, ‘Bizimkiler’ tekrar gündeme gelemez!

 

*

 

Çünkü, bugünün Türkiye’si ‘Benim adım Cemil! Koş Sevim koş!’ diyen bir bira sevdalısı baykuşu kaldırmaz.

 

Haberin Devamı

‘Vatandaşa cart curt yok!’ diyen mahallenin abisi Horozcu Katil, bugünkü sistemimizi zorlar. Büyük ihtimalle, söylemlerinden dolayı gün yüzü göremez.

 

‘Öyle yumuşak yumuşak, ne tatlı pembe pembe’ diyen Halis kardeşimizi yanlış anlarız bugünün Türkiye’sinde. İstiklal’de rengarenk günlerde yürüse Dummkopf Halis, tomayla su sıkarız çok büyük olasılıkla.

 

Kapıcı Cafer ‘Buyrunn!’ diye çığırırsa, ilgili dernekler ayaklanır.

 

‘Sus iblis! Kırarım boynuzunu!’ diyemez yandan çarklı Halil Pazarlama! Haşa! İblis denir mi televizyonda!

 

*

 

O yüzden, geçmişe geri dönüş yaşanmakta televizyonda.

 

Risksiz, renksiz, mizahsız, komik olmayan, yüzeysel işler geri dönmekte.

 

Sadece renksiz olsa iyi, bir de rengini belli edenler revaçta!

 

Akarken doldurmak lazım, öyle değil mi?

 

*

Sevgili arkadaşlar; bu akşam Beşiktaş BKM Mutfak’ta, yani 29 Temmuz Cumartesi saat 20:00’de, tek kişilik gösterim #Kralmuhabbet var.

 

Yaz sıcağında İstanbul’da olan, gündemden uzak iki eğleneyim, kafayı sıfırlayayım, karnım ağrıyana kadar güleyim, yanaklarım acısın, gözlerimin kırışmasını dert etmiyorum diyen ve tabi ki, bir de tanışmak isteyen herkesi beklerim!

 

*

 

Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam

 

 

Yazarın Tüm Yazıları