Aksiyon filminden komedi çıkarmak

Bu hafta tavsiyelerim sinema üstüne yine. Hürriyet Video’nun Sinefil programı o kadar iyi geri dönüşler alıyor ki, kendimi bu konuda daha da sorumlu hissetmeye başladım. Dikkat! Yeni nesil, videolu, yazılı, hormonlu sinema gurusu geliyor!

Haberin Devamı

Fragman takıntım 

Sinefil’i izliyorsanız, biliyorsunuzdur. Bir çok konuya takıntılıyım aslında. Örneğin bir filmin fragmanının ‘en az’ film kadar iyi olması gerektiği konusuna takıntılıyım. Dünyada fragmanı ayrı çeken var, sadece fragman yapan şirketler var, filmi çekenle fragmanı yapan bambaşka kafalar. Bizdeyse filmin içinden sahneleri al, birbiri ardına yapıştır, altına bir müzik çak, sonra bekle ki seyirci gelsin.

Haberin Devamı

Gişeye oynuyorsan, memleketimde türler belli. Komedi, korku, dram.

Komedi filmiyse; filmdeki bir iki küfürü fragmana serpiştir, komik bir kaç sahneyi ardı ardına kolajla, birileri düşüyorsa kesin koy. Tokatlama varsa, arka arkaya milletin birbirini tokatlamasını mutlaka göster. İçinde Türk müziği motifleri olan, darbukalı marbukalı bir de müzik yerleştirdin mi altına, müjde! Bir fragmanınız oldu!

Korku filmiyse, fragman işi daha da basit. Zaten korku filmi deyince, kesinlikle ismi lazım değil, bir ‘üç harfliler’ filmi çekmiş oluyorsun. Bizde başka türlüsü yürümüyor sanılıyor, hiç de denenmiyor. İşin başındakiler böyle inanıyor diye, öyle oluyor. Fragmana gelince, önce ‘yaşanmış bir hikaye’ kartını öne süreceksin. Karakterlerini normal hayatlarında göstereceksin. Muhtemelen toplaşıp kimsenin olmadığı, terk edilmiş bir yere gidiyorlar ya, onun altını çizeceksin. Sonra vereceksin Arapça bir iki cümle, mutlaka bir imamı konuşturacaksın, sonra bas gaza! Kaotik görüntüler, karmakarışık sahneler, çığlıklar, amatör animasyonlar. Pardon beyefendi, bakar mısınız? Sizin de bir fragmanınız oldu!

Haberin Devamı

Dram yaptıysan, zaten iddialı bir filme girişmişsindir. Sağlam bir yapım firması, işinin ehli ekipler, tıkır tıkır ödenen paralar. Diğerlerine nazaran daha sağlam bütçe. Tabi ki en önemlisi de, popüler mi popüler, yakışıklı mı, yakışıklı bir jönümüz var; güzel mi, güzel, ünlü mü, bir başrol kadın oyuncumuz var. Bu tür filmlerin fragmanına sarmıyorum sadece, filme de sardırıyorum. Çünkü bu kadar dizi enflasyonu olan bir ülkede, bu filmlerin işi çok zor. O jönü zaten her hafta 120 dakika televizyonda görüyorsun. Bir 120 dakika da sinemaya gidip, görüp ne yapacaksın? Misal, o güzel kızın ne kadar masum olduğuna inanmışsın dizide. Kafanda yer etmesi için, magazin programları zaten geri kalan vaktini de bununla dolduruyor. Nasıl inanacaksın filmde kıskanç, gudubet bir tipleme oynuyorsa?

Haberin Devamı

O yüzden çok iddialı olması gerekiyor filmin ve filme izleyici çağıran fragmanın. Filmler için bir şey diyemem, her birinde yeni umutlar beslemeye devam ediyoruz. Ama dram filminin fragmanları için umutsuzum.

Blockbuster filmler

Amerikan sinemasında; dev bütçeli, sanatsal kaygıları ikinci planda olan, gişede çok ciddi rakamlar yakalamak için planlanmış stratejileri olan filmlere deniyor. Yıldızlar geçidi gibi oyuncuları, gözünü budaktan sakınmayan ünlü yönetmenleri, kamyonlarla para harcayan yapımcıları oluyor.

Dünya genelinde de, milyonlarca kişi tarafından seyrediliyor, orta halli bir ülkeye refah getirecek kadar meblağlarda da gişe yapıyorlar.

Haberin Devamı

Bu filmlerin tartışmaya açık olanları da var, tartışmasız çok iyi kabul edilenleri de.

Çarpışan arabalar şeklinde de irdeleyebileceğimiz Hızlı ve Öfkeli serisi bir ‘blockbuster’ mesela. Oyuncak satayım diye başlayıp, karmakarışık robotlu filmler yapan Transformers serisi de öyle. ‘Arkadaşlar, ergenleri de yakalamamız lazım!’ sloganıyla yola çıkan Açlık Oyunları serisi ve genç kızları sinemaya çekmek için, suratına bakılmayacak vampir cinsini damızlık, pırıl pırıl oğlanlara dönüştüren Alacakaranlık serisi de birer ‘blockbuster’.

Ama, dünya sinemasının kilometre taşlarından Star Wars da blockbuster, Godfather – Baba serisi de, Forrest Gump da, ilk izlediğimizde herkese kafayı çizdiren Matrix de, Avatar da...

Haberin Devamı

Tamamen cebindeki parayı hedefleyen de var, izlediğinde koltuğa çakan da. Kuruşu kuruşuna hesaplanmış stratejisini hissettiren de var, filme harcanan parayı sanki senin için harcamışlar gibi hissettiren de.

Galaksinin Koruyucuları 2  

Yalan yok, her Marvel filmini çok etkileyici bulmuyorum. Bugüne kadar üretilmiş 750’nin üzerinde Marvel karakteri var. Bunların bir çoğu zamanında çizgi roman olarak da başarılı olamamış. Bazılarının sinema versiyonlarını sevmeyebiliyorum. Yani anlayacağınız, illa Marvel diye veya bu tarz filmleri seviyorum diye değil söyleyeceklerim: Galaksinin Koruyucuları çok iyi film!

Filmin birincisini hatırlamak için, ikincisine daha iyi odaklanabilmek için ilkini tekrar seyrettim geceden ve filme ondan sonra gittim.

Size ilginç gelebilir, ama Yüzüklerin Efendisi filmleri geldiğinde de, ikinciyi izlerken önce evde birinciyi izleyip sonra filme gitmiş, üçüncüde ise biri ve ikiyi ardı ardına izleyip, sonra hemen sinemada üçüncüyü izlemiştim. Hayatınızda boş işler ve tuhaflık arıyorsanız, tavsiye ederim.

Birincisinden çok daha iyi, çok daha esprili, çok daha sağlam bir konusu olan bir film çıktı karşıma. Galaksinin Koruyucuları zaten kendiyle oldukça fazla dalga keçen bir yapıdaydı ama bu film şaşırtıcı derecede komik. Sinemada sesli gülenler o kadar çoktu ki, tek başıma olmadığımı anladım.

Filmin birincisini sevip de, Bebek Groot’u bekleyenler, beklediklerinden daha iyi bir karakter bulacaklar. Filmi ilk kez seyredenler ise yeni bir fenomen karakterle karşılaşacaklar bence. Tüm takım ayrı ayrı şahane ama bu film Drax’in filmi olmuş, çok komik bir karakter.

Böyle bir aksiyon yoğunluğundan, bu kadar komedi beklemiyordum. İki saat boyunca yormayan bir aksiyon, nazikçe serpiştirilmiş kaliteli komediyle birleşmiş.

Filmle ilgili not: Film biter bitmez hemen çıkmayın. Çok fazla ek sahne var ve beklemeye değer. İlgililere duyurulur!

*

Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam

Yazarın Tüm Yazıları