‘Zincir bakkal anonim şirketi’

25 yıldır müşterisi olduğum Bakkal Mustafa’dan yalnızca alışveriş yapmıyorum, dükkânın önündeki tabureye oturup laflıyoruz da. Birçok kez şahit oldum evin anahtarının bakkala bırakıldığına. Müşterilerinin “Bizim kız okuldan döndüğünde evde olamayacağım, senden alır anahtarı” dediğini de “hafta sonu ben yokum, cumartesi kuzen gelecek, senden alır anahtarı” dediğini de çokça işittim. Müşterileri için, yalnızca bir bakkal değil o. Düşünsenize, evin anahtarını, evin dışında kime emanet edebilirsiniz? Güveniyor yani müşterileri bu müesseseye. Tabelasında da ‘Güven Gıda’ yazıyor zaten. Since 1975 (kuruluş tarihi). Bakkalın kurucusu; birinci nesil Mehmet Amca on yıl önce rahmetli oldu. İkinci nesil Mustafa, Bağ-Kur’dan sekiz yıl önce emekli oldu.

Haberin Devamı

VERESİYE DEFTERİ

Üçüncü nesil, üç kardeş. Büyükten küçüğe sayayım. Murat, Mert ve Mete (Ben onlara 3M diyorum) aktif görevde şu an. (Kurucu dedeyi ve babalarını da ekleyince 5 M oluyorlar) Hani hep, şirketler için nesiller arası geçişin sancılı olduğu, hatta birçok devasa şirketin nesiller arası geçişi sağlayamamasından piyasadan kaybolduğundan bahsedilir. Güven Gıda’da; nesiller arası görev-yetki devri sancısız gerçekleşti. Yine dev şirketler için sosyal sorumluluktan bahsedilir. Şirketler yalnızca kârı hedeflemezler, ilaveten ‘sosyal sorumluluk kapsamında da faaliyet göstermelidir’ denilir. Bizim bakkalda sosyal sorumluluk bir slogandan ibaret değil, hakkıyla ve gönülden yapılıyor. Mahallede kimin düğünü var mutluluğu paylaşılır, kimin cenazesi var acısı paylaşılır. Bitti mi? Hayır. Alışverişe paran mı çıkışmadı, kredi kartının limiti mi doldu, sorun değil, Güven Gıda’nın veresiye defteri hizmetinizde.

İKLİM DEĞİŞİYOR

Eve servis mi istiyorsun, telefon aç “iki ekmek, bir şişe süt” söyle. Merak etme, beş dakikayı bulmaz M’lerden birinin zili çalması. Hangi devasa markette; kasiyerle Fener - Cim Bom muhabbeti yapabilirsin ki? Değil muhabbet etmek, “sıra gelse de, ödeyip kaçayım” deriz hep. Halbuki Bakkal Mustafa’yla maç muhabbetinin en keyiflisini yaparsın. Yalnızca ‘ucuz mal’ kriteri ile devasa marketlere yöneldikçe, bakkalımızı ihmal ediyoruz. Hepsi bakkal Mustafa gibi kahraman değil, baş edemiyor devasa marketlerle rekabette, ‘dükkânı kapatmak zorunda’ kalıyorlar. Kapanan yalnız bakkal olmuyor, mahalledeki iklim de değişiyor. Evimizin anahtarını emanet edebilecek bir dostumuzu, maç muhabbeti yapıp, acımızı sevincimizi paylaşacak dostumuzu da kaybediyoruz aslında. Yalnızca bakkal değil; manav da, kasap da, nalbur da birer birer mahalleyi terk ediyor. Ucuz malın cazibesinden esnafımızı ihmal ederken parayla ölçülemeyen sosyal faydalardan mahrum kalıyoruz. Bu işletmelerin/esnafların mahallelerdeki varlığının; toplumsal dayanışmaya, iletişime farkında olmadan ve bedel tahsil etmeden, mahallede var olmalarıyla gönülden sağladıkları fayda çok açık.

MALİYE KİTAPLARINDA YAZAR

Devlet, sosyal faydası olan ürünleri (mal/hizmetleri) düşük vergi oranı ile destekler. Aşı, süt gibi ürünler, eğitim ve sağlık gibi hizmetler. Bu mal ve hizmetleri tüketenler bir yandan kendileri direkt fayda sağlarken, aynı zamanda çevrelerindeki insanlar da, hatta gelecek nesiller de bu mal/hizmetlerden endirekt fayda sağlarlar. O yüzden bu mal ve hizmetlerin üzerindeki vergi yükü de minimum olmalıdır. Tüketene ve çevreye zararlı olan bazı ürünler vardır ki bunlara da devlet yüksek vergi uygular. Sigara, akaryakıt gibi. Bu mal ve hizmetleri tüketenler bir yandan kendileri direkt zarar görürken, aynı zamanda çevrelerindeki insanlarda, hatta gelecek nesiller de bu mal/hizmetlerden endirekt zarar görürler.

Haberin Devamı

POZİTİF AYRIMCILIK

Bizim bakkala dönelim tekrar. Bakkal Mustafa, müşterisine ekmek, süt, gazete satarak kâr elde ediyor ama topluma da görünmeyen birçok sosyal faydayı bedelsiz sunuyor. Dolayısıyla vergide, sigorta priminde pozitif ayrımcılığı fazlasıyla hak ediyor. Geçen hafta Ticaret Bakanı Ruhsat Pekcan, ‘esnafa destek paketi’ geleceğinden bahsetti. Bakan Pekcan’ın açıklamasında “Kira, elektrik, su, doğalgaz ödemeleri karşılığında belirlenecek miktarda hibe ödeme yardımında bulunulması için görüşmeler sürüyor” dedi. Esnaf odaları da; esnafın daha ucuza mal temini ve satışını sağlayacak dağıtım ve satın alma modelleri geliştirerek destek verebilir. Devletin de, esnaf odalarının da tüm boyutlarıyla konuyu ele alıp destekleri hayata geçirmesi ‘mahallemizin geleceği için şart’ görünüyor. Vatandaş olarak bizler de bakkalımıza esnafımıza sahip çıkalım Gidişat değişmezse belli ki; gelecek nesillerimiz bakkalı mahallede değil, yalnızca ‘eski Türk filmlerinde’ görebilecekler.

MALİYETİ AŞAĞI ÇEKİYOR

Yukarıdaki yazıyı 2016 ‘da yazmıştım aslında. (8 Mart 2016 Hürriyet) Bugün; küçük değişikliklerle günümüze uyarlamış oldum. 2016’da da, bugün de, bakkallar markete göre daha pahalıya mal alıyorlar, dolayısıyla daha pahalıya mal satmak zorunda kalıyorlar. O yüzden daha ucuza mal temin etme yönünde neler yapılabileceği konusunu ele almak istedim. Herhangi bir bakkal bir haftada kaç paket makarna satabilir? Diyelim 50 adet. Peki; aynı hafta herhangi bir zincir market tüm şubelerinde kaç paket makarna satabilir? Diyelim 50 bin adet. E o zaman tabi ki zincir market bakkala göre çok daha ucuza ürün satın alacak ve çok daha ucuza bu ürünü satacak. Zincir marketin daha ucuza mal satmasının sebebi de bu. Aynı zamanda bakkal peşin veya 30 gün vadeyle mal alabiliyorken, market belki 90 belki 120 gün vadeyle mal alma imkânına sahip. İlaveten; marketler raf kirası, ciro primi vb. isimler altında tedarikçilerine ilave giderler yansıttığından aldığı ürünün maliyetini daha da aşağıya çekebiliyor.

TEK BAŞINA OLMAZ

Hiçbir bakkal tek başına ucuza ürün temin edemez ama onbinlerce bakkal hepsi birden tek elden temin ederse, işte o zaman zincir marketle rekabet edebilir. Onbinlerce bakkal veya bakkallar odası bir anonim şirket kurduğunda, bu anonim şirketin onbinlerce bakkal için uygun fiyatlı mal temin etmesi hiç de zor olmayacaktır. En kolayı şirketin adınıunvanını belirlemek ama şimdiden önerimi de söyleyeyim: ‘Zincir Bakkal Anonim Şirketi’. Şirketin hissedarları, bizzat bakkallar olacak. Ayrıca bakkallar odası da, devlet de belirli yüzdelerde hissedar olabilir. Hatta halka açılarak hisselerin borsada işlem görmeye başlamasıyla herkesin ortak olma imkânı da sağlanabilir. Sektörden deneyimli yöneticilerden, kurumsal yapıyı, organizasyonu kurup geliştirecek kadrolar da kurulur. Tüm ülkeye; aynı zincir marketler gibi devasa dağıtım depoları da kurulur. Bakkal, artık sattığı ürünleri bu depolardan şimdikine göre çok daha ucuza temin eder. Dolayısıyla da çok daha ucuza mal satarak artık zincir marketlerle de rekabet edebilir.

SADECE BAKKALLAR DEĞİL

Esnaf odaları, ticaret odaları da hem sermayedar olarak hem yönetim-organizasyon anlamında destek verdiğinde çok daha etkin sonuçlar alınacaktır. Yalnız bakkallar için değil; kasap, manav, nalbur gibi diğer esnaflar için de aynı model işletilerek zincir marketlerle rekabet mümkün hale gelebilir. Ayrıca eczacıların anonim şirket kurarak değil ama kooperatif kurarak ‘uygun fiyatlı ürün-ilaç temin ettiği’ uzun yıllardır işletilen modelden de örnek uygulamalar sisteme dahil edilebilir. Bakkalların hissedar olacağı anonim şirketin; birçok ürünü bizzat üreticiden temin etmesinden kaynaklı olarak, enflasyonla mücadele anlamında genel ekonomiye de olumlu katkıları olacaktır.

Yazarın Tüm Yazıları