Yiğit Bulut, Babacan’a tam da istediğini verdi!

Parti kurmak için hazırlıklar yapan Ali Babacan’ın canı bugünlerde ne ister?

Haberin Devamı

Tabii ki şunları ister:

Dikkat merkezi olmak İSTER. Kendisinden söz edilmesini İSTER. Hedef olmak İSTER. Kendisinden çekinildiği algısı yaratan çıkışlar yapılmasını İSTER. Üzerine çullanılmasını İSTER. Bir hikâyesi olsun İSTER. Kendisine meydan okunmasını İSTER.

*

Ve bütün bu isteklerinin de...

Bilhassa iktidarın en merkezi konumunda bulunan bir pozisyondaki yetkili tarafından karşılanmasını ister!

*

 “Cumhurbaşkanı Başdanışmanı” sıfatını taşıyan Yiğit Bulut’un...

“Çık karşıma Ali Babacan! Çık da seninle tartışalım! Çık da boyunun ölçüsünü alayım” tarzı meydan okuması...

Ali Babacan’ın tüm bu isteklerinin yerine getirilmesine önemli ölçüde bir katkı sunmuştur.

*

Anlaşılan tıpkı Ekrem İmamoğlu’nu kendi elleriyle büyüttükleri gibi...

Ali Babacan’ı da kendi elleriyle büyütecekler!

Haberin Devamı

İMAMOĞLU’NUN HATASI NEDİR, NE DEĞİLDİR?

HATASI BU DEĞİLDİR: Siyasi görüşüne zerre kadar bakmadan, tamamen liyakati olup olmadığına odaklanarak... AK Parti
çizgisine mensup bir kişiyi, belediyede üst düzey yönetici yapmak...

*

HATASI BUDUR: Pek edep adap bilmeyen, siyasi liderlere hakaret içeren mesajları sosyal medyada paylaşan, kendisine trollük denilen illeti yakıştıran bir kişiyi, belediyede yönetici yapmak...

CANAN KAFTANCIOĞLU NE DİYOR BU İŞE?

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, seçimden önce Sayıştay raporlarını gerekçe göstererek bazı belediye yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.

*

Canan Hanım’ın suç duyurusunda bulunduğu isimler arasında eski İETT Genel Müdürü Ahmet Bağış da bulunmaktaydı.

*

Ve bingo!

Ekrem İmamoğlu, Canan Hanım’ın “görevi kötüye kullandı” diye hakkında suç duyurusunda bulunduğu Ahmet Bağış’ı İETT’ye genel müdür olarak atadı.

*

Şimdi konuşması gereken ne Ekrem İmamoğlu’dur, ne Ahmet Bağış’tır... Sadece ve sadece Canan Kaftancıoğlu’dur.

*

Bakalım ne yapacak? Yutkunup susacak mı? Aslanlar gibi kükreyecek mi?

BIRAK KONUŞSUN ÇOCUK

TRT Çocuk’ta bir program...

Utku isimli küçük bir çocuk, telefonla yayına katılıyor.

Utku, tam konuşmasını bitirecekken...

“Kazdağları” ile ilgili bir sosyal mesaj vermek istiyor.

*

Haberin Devamı

Ancak küçük Utku’nun ağzından daha “Kaz” kelimesi bile tam olarak çıkmamışken...

Sunucu ablası, “Aman ağzımızın tadı bozulmasın Utkucuğum” edasıyla lafı Utku’nun ağzına tıkıyor.

Böylece Utku, çok erken bir yaşta “sansür” olgusuyla tanışıveriyor.

*

O sunucu ablaya sesleniyorum:

Ne olurdu bıraksaydın da konuşsaydı minik Utku? Adam mı ölürdü? Hava mı kararırdı? Hükümet mi düşerdi? Kanada fakir mi düşerdi? Gezi mi patlardı? Yaz günü ağustosta kar mı yağardı? Bir fırtına bizi mi alırdı? Evlerinin önü susam mı olurdu?

Ne olurdu ha ne olurdu?

SUÇÜSTÜ YAKALANDIĞIMDA ANINDA SÖYLEDİĞİM ŞEYLER

Millet aç aç...

*

Hepimiz sonunda öleceğiz.

*

Panik atak geçiriyorum, beni acile götürün.

*

Haberin Devamı

Yaz kızım... İki yüz torba çimento, 20 kamyon çakıl...

ARKADAŞLARIMIN ÖLMEDEN ÖNCE YAPMAK İSTEDİKLERİ

YAKIN arkadaşlarıma “Ölmeden önce yapmak istediğin şey nedir” diye sordum. Verdikleri cevaplar içinde en ilgimi çekenler şunlar oldu:

*

Küçük de olsa bir ada sahibi olmak...

“Baba 4” filmini sinemada izlemek...

Las Vegas’ta birkaç rezil gece geçirmek...

Bir kış Baden-Baden kaplıcalarına gitmek...

Acun’un sürat teknesiyle fotoğraf çektirmek...

Yeni çekilecek James Bond’un figürasyonunda yer almak...

Çay kahve söyleyecek kadar Çince öğrenmek...

Trafikte bir polis aracı tarafından kovalanmak...

Al Pacino ile bir akşam yemeği yemek...

Gönül Yazar’la buluşup hatıralarını dinlemek...

Yazarın Tüm Yazıları