Ve haftada iki defa, onlarca kez şu argümanlara maruz kalıyorum:
*
Siz Öcalan’dan mektup getirip okuttunuz.
*
CHP, HDP ile iş tutuyor.
*
Osman Öcalan’ı TRT’ye kim çıkardı?
*
Bu 40 yıl süresince...
Yapılmayan kalmadı.
*
- Üzerine gidildi... Aman verilmedi... Sınır ötesi operasyonlar yapıldı...
*
- Siyasi kolunun partileri kapatıldı...
*
- Askeri yöntemlere ağırlık verildi... Köyler boşaltıldı...
Güya ahlak abidesi... Güya tarafsız... Güya dürüst... Güya saptırma yapmıyor... Güya aşağılık işlerden uzak...
*
Peki ya gerçek? Tam tersi.
Tek farkları şu: Ahlaksızlığı birazcık daha sofistike biçimde yapıyorlar.
*
Dün uzun, upuzun bir yazı yazdım, Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin grup toplantısında yaptığı Gara harekâtı konulu konuşmayı analiz eden.
*
Dedim ki:
Çok hoşuma gitti bu ziyaret ve bu bilgilendirme.
Muhalefet dışlanmadı diye...
Demokratik bir tutum sergilendi diye...
Yıllardır yapılmayan yapıldı diye...
Kutuplaşma belası bir nebze olsun dinecek diye...
Memnun oldum.
Fakat ne oldu?
Katil kimdir?
*
Tabii ki tetiği çeken alçaktır.
Tabii ki tetiği çeken alçağa emri veren alçaktır.
Tabii ki “vur” emri verenin bağlı olduğu örgüttür.
Tabii ki örgütün uzantılarıdır.
Tabii ki örgütün iplerini elinde tutan güçlerdir.
*
Gözler kısılıp HDP’ye bakılıyor.
*
- “Ne diyecekler acaba?” diye...
*
- “Katliama yönelik şöyle okkalı bir kınama yapacaklar mı?” diye...
*
- “Acaba yine bir gerekçe bulacaklar mı?” diye...
*
- Bebek katletmiştir.
- Öğretmen katletmiştir.
- Köylü katletmiştir.
- İzne giden askerleri katletmiştir.
- İşçi katletmiştir.
- Bombayla vatandaş katletmiştir.
*
İşte en son...
Yakın zamanlara kadar bu memlekette...
Laikliğin, neredeyse din düşmanlığı gibi algılanıp uygulanması...
*
Laiklik, böyle algılanıp uygulandı diye doğru dürüst uygulanmasından vazgeçilemez.
*
Çünkü doğru dürüst uygulanırsa laiklik...
- Tek bir din anlayışının topluma dayatılmasının önüne geçer.
- Dini değişik biçimlerde anlama ve yorumlama özgürlüğüne fırsat verir.
Ne zaman kiminle ne yapacağını çok iyi biliyor.
*
Kumpas zamanı...
Zekeriya ile vakit geçirip poz veriyor.
*
Maklube zamanı ise...
Rockefeller’ın torunu Ariana’yla poz veriyor.
*
Öztrak’ın bu eleştirisine, çok sert bir cevap verdi Muharrem İnce.
Dedikleri şunlar:
*
“Boğaziçili misiniz, Boğazdışılı mısınız onu bunu bilmem. Aklınızın ucundan bile geçirmeyin. Biz abdest alır dışarı çıkmayız. Bizim zaten abdestimiz var. Bilin istedik de... Şöyle söyleyeyim. Siz hani bir ayı geçti eylem yapıyorsunuz ya. Biz eylem falan yapmayız. Biz gece vakti işi bitirir ertesi gün işe gideriz bilin istedim.”
Bu nedir Allah aşkına?
*
Boğaziçi gerilimi bitmesin diye mi yapılıyor bu tür provokasyonlar?
*
Bir ilahiyat dekanına yakışıyor mu böyle bir tehdit dili?
*
Bir taraf İskilipli’yi göklere çıkarıyor.
Bir taraf ise yerin dibine batırıyor.
*
Oysa İskilipli Atıf hakkında...
Türkiye Uzay Ajansı’nın hazırladığı bu klip, Atatürk’ün ünlü “İstikbal Göklerdedir” sözüyle birlikte sunuluyordu.
*
Klip şundan ibaretti:
- Şöhretin Kıvanç Tatlıtuğ/Kenan İmirzalıoğlu aşamasını yakaladığımı falan düşünüp ara sıra gülümserdim.
*
- Rektörlük binasının tam önünde “Ey Boğaziçi! Ya sen beni alacaksın ya da ben seni” diye tek kişilik bir eylem planlardım.
*
- Ali Kırca ile Mehmet Ali Birand isimlerinden yola çıkarak... “Mehmet Ali Kırca” gibi bir ismi uydurmayı nasıl başardığıma şaşıp kalırdım.
Diyalog kültürü devreye girse...
*
Öğrenciler bir adım geri atsa...
Yöneticilerimiz bir adım geri atsa...
*
Rektör Bulu, yeni bir yaklaşım denese...
*
O açıklamayı okuyunca...
“Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda/Kemal Bey bütün olayın farkında” diye ıslıkla bir melodi tutturdum.
Şöyle diyor Kılıçdaroğlu açıklamasında:
*
“Ben sevgili öğrencilerimize değil, onların anne ve babalarına seslenmek istiyorum. Karşımızda kontrolünü kaybetmiş bir siyasi iktidar var. Gerginlikten besleniyor. Bizler aklıselim sahibi olmak zorundayız. Sağduyu ile hareket etmek zorundayız. İktidarın değirmenine su taşımamak zorundayız.”
*
Ne demek istiyor Kılıçdaroğlu?
“AİHM kararı uygulanmalı” demiş.
Çok tepki almış.
*
Cemil Çiçek de...
“AİHM kararı uygulanmalı” demiş.
- Dikkat! Birine “delikanlı” sıfatını yakıştırmak için onunla aynı fikirde olmak gerekmiyor.
*
- Delikanlılığının sayısız göstergesi var Çelebi’nin: Ergenekon’a karşı direnişi... Mahkeme salonlarındaki dik duruşu... FETÖ’cü yargıya karşı başkaldırışı... İnançlarından ödün vermeyişi...
*
Yeni Şafak da Cumhuriyet de ‘tam bir tiyatro’ dedi
ABD’nin Suriye’ye yönelik harekâtının ardından...
Kartlar yeniden dağıtılmaya başladı.
*
İşte bakın:
*
Aslı Aydıntaşbaş’ın Cumhuriyet’teki dünkü yazısının başlığı:
“TAM BİR TİYATRO”
*
Yeni Şafak’ın koskocaman puntolarla attığı dünkü manşeti:
“TAM BİR TİYATRO”
*
Bunun ardından...
Cumhuriyet’ten Aslı Aydıntaşbaş ile Yeni Şafak gazetesi birleşip...
“Bu operasyon insanlığın vicdanına tercüman olmuştur” diye açıklama yapan Dışişleri Bakanlığı’na...
“Ne vicdanı, ne tercümanı birader! Tam bir tiyatro bu! Tam bir tiyatro!” diye ayar verse...
Mevlüt Çavuşoğlu Bey nasıl bir cevap geliştirir acaba?
ÇOK MUTLU OLMAK İÇİN ŞU BEŞ ŞEYİ HAYAL ET
- BİR: Trump ve Putin Beylerin büyük bir arenada kispetlerini çekip yağlı güreşe tutuştuklarını hayal et!
*
- İKİ: Hüseyin Gülerce’nin o eski alışkanlıkla bir anda ağzından “Hoca efendi” kelimesini kaçırdığını hayal et!
*
- ÜÇ: Melih Gökçek’in Ankara Güvenpark’ta ikinci Gezi eylemlerinin başlatıcısı olarak ortaya çıktığını hayal et!
*
- DÖRT: İHH Başkanı’nın “İçimizi serinletmek için Suriye’yi yeniden vur Trump Baba” diye demeç verdiğini hayal et!
*
- BEŞ: Tam 10 gün boyunca hiçbir siyasi konuşmaya, marşa, şiire, bağırmaya, çıkışmaya falan... Maruz kalmadığını hayal et!
ABD, Suriye’yi vurunca...
Ahmet Davutoğlu da atağa kalktı.
Şöyle demiş Davutoğlu:
“Suriyeli imam Münir kardeşimiz neden Şam’daki Emevi Camisi’nde değil de bugün Batman’dadır? Mutlaka bir gün Münir kardeşimizin Emevi Camisi’nde tekrar sesi yankılanacaktır”
Hey gidi hey!
Bir haftada Emevi Camii’nde Cuma namazı kılmak hayalinden İmam Münir’in bir gün mutlaka Emevi Camisi’nde namaz kıldırması hayaline gelinmiş durumda.
Strateji gitti, derinlik gitti ama sarhoşluk az da olsa sürüyor!
POSTA’nın Pazar ekine röportaj verip...
“Ülkemizde baskı yok, her şey şahane, yaşasın Tayyip Erdoğan” falan diyerek... Gündeme gelmeye ve dikkat çekmeye çalışan ünlüler kervanına şimdi de Ferdi Tayfur girmiş.
Ama durun bir dakika!
Lütfen Ferdi Tayfur’u diğerlerinden ayrı tutalım.
O Ferdi Tayfur ki...
Söylediği tüm güzelim şarkıları bir tarafa bıraksak da...
Sadece ve sadece...
“Susadım çeşmeye varmaz olaydım / Elinden bir tas su içmez olaydım” şarkısıyla bile...
Benim kendisine sonsuz bir kredi açtığım bir sanatçıdır.
Kısacası...
Ferdi Tayfur ne derse desin, ne eylerse eylesin...
Kabulümdür.
İDDİA ediyorum:
“Yeryüzünün en saçma ama buna karşılık en tiryakilik yaratan yemeği” konulu bir yarışma yapılsa...
Birincilik, bizim Yozgat’a mahsus “ARABAŞI” isimli...
“Çorbayla hamur yutma” esasına dayalı olan yemeğe verilir.
FAYDALI BİLGİLER
- Instagram’a saat 19.00’da fotoğraf koyarsanız, en fazla like’ı alabilirsiniz. Çünkü Instagram... Saat 19.00’dan sonra acayip bereketli bir yer haline gelmekte.
*
- Toplu selfie çeken şahıs, sadece ve sadece kendisinin nasıl çıktığına odaklanır. O nedenle toplu selfie çekimlerini asla başkalarına bırakmamalısın!
NE DEİZMİ! GENÇLER FENA HALDE BUNALMIŞ DURUMDA
DEİZM meizm hikâye!
*
Olan şu:
- Ahlakı önemsemeyen inançtan...
- Saçmalıklara saçmalık diyemeyen dini otoriteden...
- Din adına alay edilecek şeyler söyleyen madrabazlardan...
- Din yükselirken ahlakın çöküşe geçmesinden...
Falan...
Gençlerimiz fena halde bunalmış, darlanmış, usanmış durumda.
*
Deizmi meizmi bir tarafa bırakın da...
Şu bunalma, daralma, usanmayla mücadele edin!
DEĞİLDİR
- Seçim, savaş değildir.
*
- Fikir ayrılığı, düşmanlık değildir.
*
- Millet, sadece aynı kafadakiler değildir.
*
- Siyasi yarış, ölüm kalım yarışı değildir.
*
- Farklılıklar, zenginlikten başka bir şey değildir.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR