Hoş geldin bebek

YENİ yılın ilk bebeği, Ankara Şehir Hastanesi’nde dünyaya gelmiş. Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca da Gökhan bebeği ziyaret edip kucağına almış. Dünyadan habersiz Gökhan bebek, Bakan Bey’i ve ilgili kalabalığı pek takmadan yummuş gözlerini, keyfine bakmış...

Haberin Devamı

Hoş geldin bebek

Ben de yılın ilk bebeği için Nâzım Hikmet’in bir şiirinden minik bir uyarlama denemesi yapayım dedim:

*

Hoş geldin bebek.

Yaşama sırası sende.

Senin yolunu gözlüyor yerli otomobil, Kanal İstanbul, Libya tezkeresi filan.

Dobra Demet, gözlüklü Hande filan.

*

Hoş geldin bebek.

Yaşama sırası sende.

Senin yolunu gözlüyor İstanbul Havalimanı, 2023 seçimleri, toplumsal cepheleşme filan.

Medyatik Acun, efendi Tarkan filan.

*

Hoş geldin bebek.

Yaşama sırası sende.

Senin yolunu gözlüyor.

Sekülerizm, muhafazakârlık filan.

Hoş geldin bebek

Haberin Devamı

OLMADI PAPA HAZRETLERİ!

PAPA, halkı selamlarken bir kadına elinin birini kaptırıyor. Bunun üzerine sinirlenen Papa, “Bırak elimi” ayarı çekip kadının eline hafifçe vuruyor.

*

Olmadı Papa hazretleri!

“Bir yanağına vurana öbür yanağını uzat” diyen Hıristiyanlık ilkesi gereği, o kadına öbür elini uzatmalıydın.

*

Şu işe bakın hele!

Papa’ya bile Hıristiyanlık öğretme işi bize kaldı.

Vay arkadaş!

SEZAİ KARAKOÇ’A FAHRİ DOKTORA VEREN ELLER DERT GÖRMESİN

SİVAS Cumhuriyet Üniversitesi Senatosu, yılın son günü aldığı bir kararla...

Türk şiirinin yaşayan en büyük temsilcisi şair Sezai Karakoç’a, “Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı” alanında “fahri bilim doktoru” unvanı vermiş. Üniversite rektörü Âlim Yıldız, fahri doktora unvanını İstanbul’da Diriliş Yayınları’nda şair Sezai Karakoç’a takdim etmiş.

*

Sezai Karakoç’a fahri doktora verilmesi hususunda rektör Yıldız’ın şahsında tüm Sivas Cumhuriyet Üniversitesi camiasını canıgönülden kutluyor, “Bahtiyar olunuz” diyorum.

SAVCI DA KONUŞUR ARINÇ DA KONUŞUR

SAVCI KONUŞUR: Savcı sav sahibidir. Suçlama makamıdır. İddia eder. İddiasıyla ilgili olarak kamuoyunu bilgilendirir. Tezini anlatır. “Bizim yaklaşımımız böyle” der. “Dosyamız sağlam” der. Savcının konuşması, “ihsas-ı rey” anlamına gelmez. Bülent Arınç’ın damadının dosyasıyla ilgili görüşünü açıklar savcı. Sonuçta kararı verecek olan hâkimlerdir. Savcıya “Senin görüş açıklaman mahkemenin kararını etkiler” denmez, denemez. Çünkü savcının görevidir mahkeme kararını etkilemek...

*

Haberin Devamı

ARINÇ KONUŞUR: Savcının açıklamalarını beğenmeyen her vatandaşın savcıya itiraz etme hakkı olduğu gibi Bülent Arınç’ın da böyle bir hakkı vardır. Ancak bunu yaparken makamını kullanmaması gerekir. “Gözdağı” anlamına gelecek sözler etmemesi gerekir. “Sen konuşamazsın, sen savcısın” dememesi gerekir. “Ben savcı gibi düşünmüyorum, o dosya sağlam değil” diyebilir. “Mahkeme en doğru kararı verecek” diyebilir. “Savcı yanılıyor” diyebilir.

Hoş geldin bebek

TELEFONDA TAVLA OYNAMAK DA NEDİR BE HEY OKAN KURT?

TAVLA dediğin...

Zar şakırtıları içinde oynanır.

“Küt” diye pulları vurursun.

“Penc ü se!” falan diye haykırmadan olmaz.

Meydan okursun, “Öğren de gel” dersin falan.

Oyun bittiğinde “şak” diye kapatırsın.

*

Haberin Devamı

Telefonda tavla oynamak demek...

Tavlanın tüm geleneklerinin, göreneklerinin, umdelerinin ve icaplarının ayaklar altına alınması demektir. Tavlaya ihanet etmek demektir.

*

Telefonda tavla oynayarak hem eşini ve çocuğunu ihmal eden, hem de tavla denilen olguya hunharca ihanet eden Okan Kurt’a sesleniyorum:

Dilerim ömrün boyunca hep iki mars bir düz olursun!

Hoş geldin bebek

BİRKAÇ İYİ ADAMDAN BİRİ

HER birimiz bir tarafa savrulduk. Günlük çekişmeler, siyasi kutuplaşmalar... Her birimizi bir tarafa fırlattı. Hep büyük laflar etmeye çalışıyoruz, daima karşı tarafa laf sokmakla uğraşıyoruz, yaptığımız sürekli açık aramak... Her gün hiçbir işe yaramayan bir araba laf ediyoruz. İşimiz gücümüz lafazanlık olmuş.

*

Haberin Devamı

Bu arada aramızda bütün bu gündelik ve faydasız çekişmelere zerre kadar prim vermeden sadece ve sadece iyiliğe yönelmiş olanlar da var.

Onların başını da Haluk Levent çekiyor!

*

İşte bakın! Yılbaşı gecesi gitmiş hastanede iki hasta çocuğun odasına... Almış eline gitarını... Mini bir konser vermiş çocuklara...

*

Bin bir lafa bedeldir bir iyilik diyorum ve Haluk Levent’e selamlar yolluyorum.

EVİMİN PENCERESİNDEN NİŞANTAŞI EĞLENCESİ

EVİMİN arka penceresi Abdi İpekçi Caddesi’ne bakıyor. Yılbaşı gecesi acayip şenlikliydi bu cadde. Dev bir sahne... Eğlenceye susamış ahali... Yukarıdan seyrettim bütün eğlenceyi... Tabii yine mırıldanarak... İşte mırıldandıklarım:

*

Haberin Devamı

Hey gidi Mustafa Sarıgül hey! Sen olsaydın, kesin çıkar sahneye bir de konuşma patlatırdın.

*

Yukarıdan bakınca minik bir mahalle mitingi gibi gözüküyor bu eğlence... Bir eksiklik var ama ne olduğunu tam olarak bilemedim.

*

Barış Manço’nun “Gibi Gibi” şarkısı... Mehmet Erdem’in sesinden... Ahali coştu... Büyük adamdı Barış Manço. Gerçekten büyük.

*

Aha! İzmir’in dağlarında çiçekler açtırıyorlar! Ahalinin en büyük katılımı “Yaşa Mustafa Kemal Paşa” bölümünde oldu.

*

Önde 40 kişilik bir grup var. Zıplayan onlar, hoplayan onlar, kendinden geçen onlar. Çeperler ise kendilerini bir türlü veremiyorlar olaya.

*

İşte geri sayım başladı... Ardından da “Dünyaya Geldik Bir Kere” şarkısı... Bu şarkı, son dönemde ideolojik bir anlam mı kazandı nedir?

 

Yazarın Tüm Yazıları