Söyledikleri şunlar:
*
“CHP Genel Merkezi’yle ilişkili bazı kişiler, ‘Elimizde görüntülerin var’ dediler. Var dedikleri görüntüleri izlememe izin vermediler. İstifa mektubum bile hazırlanmıştı. Bir şantajcıya inanıp partim beni harcadı. Ne taciz ne tecavüz ne eşcinsellik ne de ihale yolsuzluğu... Hiçbirinin içinde yokum.”
Çok net bir açıklama bu.
Meydan okuyor Teoman Bey.
Ayrıca kendinden de çok emin.
*
Hadi adını da söyleyeyim: Faruk Bildirici.
*
Kendi kendine “medya ombudsmanı” diye bir unvan veren bu adamın işi gücü açık kovalamak.
Alıyor eline gazeteyi, tek kaşını kaldırıyor ve başlıyor kendince hatalar aramaya.
- İşyerlerini açamayan esnafı çileden çıkarıyor.
*
- Muhalefetin eline muazzam bir koz veriyor.
*
- Sağlık Bakanlığı’nın uyarılarını etkisiz hale getiriyor.
*
- Kapanmaya yönelik öfkeyi çoğaltıyor.
*
Ve haftada iki defa, onlarca kez şu argümanlara maruz kalıyorum:
*
Siz Öcalan’dan mektup getirip okuttunuz.
*
CHP, HDP ile iş tutuyor.
*
Osman Öcalan’ı TRT’ye kim çıkardı?
*
Kazanmaya çalışmak yerine...
- Ötelersen...
- Dışlarsan...
- İtersen...
- Mahkûm edersen...
- Yargılarsan...
- PKK’dan ayırmazsan...
- Yaftalarsan...
Bu 40 yıl süresince...
Yapılmayan kalmadı.
*
- Üzerine gidildi... Aman verilmedi... Sınır ötesi operasyonlar yapıldı...
*
- Siyasi kolunun partileri kapatıldı...
*
- Askeri yöntemlere ağırlık verildi... Köyler boşaltıldı...
Güya ahlak abidesi... Güya tarafsız... Güya dürüst... Güya saptırma yapmıyor... Güya aşağılık işlerden uzak...
*
Peki ya gerçek? Tam tersi.
Tek farkları şu: Ahlaksızlığı birazcık daha sofistike biçimde yapıyorlar.
*
Dün uzun, upuzun bir yazı yazdım, Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin grup toplantısında yaptığı Gara harekâtı konulu konuşmayı analiz eden.
*
Dedim ki:
Çok hoşuma gitti bu ziyaret ve bu bilgilendirme.
Muhalefet dışlanmadı diye...
Demokratik bir tutum sergilendi diye...
Yıllardır yapılmayan yapıldı diye...
Kutuplaşma belası bir nebze olsun dinecek diye...
Memnun oldum.
Fakat ne oldu?
Katil kimdir?
*
Tabii ki tetiği çeken alçaktır.
Tabii ki tetiği çeken alçağa emri veren alçaktır.
Tabii ki “vur” emri verenin bağlı olduğu örgüttür.
Tabii ki örgütün uzantılarıdır.
Tabii ki örgütün iplerini elinde tutan güçlerdir.
*
Gözler kısılıp HDP’ye bakılıyor.
*
- “Ne diyecekler acaba?” diye...
*
- “Katliama yönelik şöyle okkalı bir kınama yapacaklar mı?” diye...
*
- “Acaba yine bir gerekçe bulacaklar mı?” diye...
*
- Bebek katletmiştir.
- Öğretmen katletmiştir.
- Köylü katletmiştir.
- İzne giden askerleri katletmiştir.
- İşçi katletmiştir.
- Bombayla vatandaş katletmiştir.
*
İşte en son...
Yakın zamanlara kadar bu memlekette...
Laikliğin, neredeyse din düşmanlığı gibi algılanıp uygulanması...
*
Laiklik, böyle algılanıp uygulandı diye doğru dürüst uygulanmasından vazgeçilemez.
*
Çünkü doğru dürüst uygulanırsa laiklik...
- Tek bir din anlayışının topluma dayatılmasının önüne geçer.
- Dini değişik biçimlerde anlama ve yorumlama özgürlüğüne fırsat verir.
Ne zaman kiminle ne yapacağını çok iyi biliyor.
*
Kumpas zamanı...
Zekeriya ile vakit geçirip poz veriyor.
*
Maklube zamanı ise...
Rockefeller’ın torunu Ariana’yla poz veriyor.
*
Öztrak’ın bu eleştirisine, çok sert bir cevap verdi Muharrem İnce.
Dedikleri şunlar:
*
“Boğaziçili misiniz, Boğazdışılı mısınız onu bunu bilmem. Aklınızın ucundan bile geçirmeyin. Biz abdest alır dışarı çıkmayız. Bizim zaten abdestimiz var. Bilin istedik de... Şöyle söyleyeyim. Siz hani bir ayı geçti eylem yapıyorsunuz ya. Biz eylem falan yapmayız. Biz gece vakti işi bitirir ertesi gün işe gideriz bilin istedim.”
Bu nedir Allah aşkına?
*
Boğaziçi gerilimi bitmesin diye mi yapılıyor bu tür provokasyonlar?
*
Bir ilahiyat dekanına yakışıyor mu böyle bir tehdit dili?
*
Bir taraf İskilipli’yi göklere çıkarıyor.
Bir taraf ise yerin dibine batırıyor.
*
Oysa İskilipli Atıf hakkında...
En önemli iki gündem: Gıda fiyatlarındaki artış ve restoran-kafe sektörü
Türkiye’nin iki önemli gündem maddesi var:
BİR: Kafe ve restoranların durumu.
*
İKİ: Gıda fiyatlarındaki artış.
*
Dünkü Hürriyet’te...
Artık batma noktasına gelen kafe ve restoranların yapıcı önerilerine yer verdik.
Kafe ve restoran sektörünün önde gelen isimleri...
En sert tedbirlerle, çok sıkı denetimlerle, ağır cezalarla...
Kafe ve restoranların bir an önce açılmasını talep ediyorlar.
Batma noktasına gelen bu sektörün kurtulması açısından bu taleplere kulak verilmesi gerekiyor.
*
Bugünkü Hürriyet’te ise...
Gıda fiyatlarındaki anormal artışlara yer veriyoruz.
Nedir bu artışın nedeni?
Denetimle aşılabilecek bir sorun mudur?
Başka nedenleri mi var?
Tüm tarafların görüşlerini aktardık.
Halkın en önemli gündem maddesi olan bu konuda da harekete geçilmesi gerekiyor.
*
Her iki konunun da ısrarla takipçisiyiz ve takipçisi olmaya devam edeceğiz.
KAMALA NASIL BAKIYOR
“Biden gidici” der gibi bakıyor.
“Elbet bu başkanlık bana geçecek” der gibi bakıyor.
“Sevincimi fazla belli etmesem mi acaba” der gibi bakıyor.
“Her şey çok kolay olacak” der gibi bakıyor.
İNCİL
BIDEN’ın İncil’e el basıp yemin etmesi karşısında...
Bir kişi bile çıkıp...
Nerede laiklik?
Hani din ve devlet işleri ayrıydı?
Bu ülkede sadece Hıristiyanlar mı yaşıyor?
Sen başka dinlere mensup kişilerin de başkanısın Biden Efendi!
Demedi.
*
Neden acaba?
Sorun bizde mi, Amerika’da mı?
HEY GİDİ EROL HOCA HEY
PROF. Erol Katırcıoğlu, her zaman sağduyuyu temsil eden, her zaman vicdani bir duruş sergileyen, her zaman ılımlı tavır alan, her zaman şovdan kaçınan önemli bir hocaydı benim gözümde.
HDP’den milletvekili seçildiğini öğrenince sevinmiştim.
HDP’nin değişip dönüşmesine öncülük edebileceğini umarak.
*
Fakat heyhat!
*
Erol Hoca, HDP’yi değiştireceğine...
HDP, Erol Hoca’yı değiştirmiş.
Bunu fark ettim.
*
Nasıl mı fark ettim?
Şöyle:
*
Erol Katırcıoğlu, Diyarbakır’da HDP il binasına girerken...
Evlatlarını PKK’ya kaptırmış “Diyarbakır Anneleri”ni görünce...
Patlatmış bir zafer işareti...
*
Bu tıynette biri değildi Erol Hoca...
Yazık olmuş.
KEŞKE YALNIZ BU DÖVME İÇİN BOŞASAYDIN ONU SILA
HAZER Amani, koluna bir şiiri, daha doğrusu “şiirimsi bir şey”i dövme yaptırmış.
O şiirimsi şey, şöyle bir şey:
*
“Baktım sana kızgın değilim, kırgın değilim, dargın değilim. Kısacası artık ben sana hiçbir şey değilim.”
*
Eğer Hazer Amani, iddia edildiği gibi bu “şiirimsi şey”i, gerçekten de Cemal Süreya şiiri sanarak koluna dövme yaptırdıysa...
Fena!
*
Yok eğer Hazer Amani, bu “şiirimsi şey”i, çok beğendiği, çok anlamlı bulduğu, çok kıymet verdiği için koluna dövme yaptırdıysa...
Çok ama çok daha fena!
*
Sıla’ya bir tavsiyem var:
*
Cemal Süreya’nın ‘Keşke Yalnız Bunun İçin Sevseydim Seni’ şiirinden ilham alarak...
Hazer Amani’ye şöyle bir mesaj göndersin:
*
“Keşke yalnız bu dövme için boşasaydım seni.”
NUR VERGİN’İN KARDEŞİNDEN AÇIKLAMA GELDİ
AÇIKLAMA aynen şöyle:
“Sayın Hakan...
Ablam Bahar Nur Vergin 17 Ocak Pazar gecesini 18 Ocak Pazartesi sabahına bağlayan gece uykusunda hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Her gün kendisini yoklayan ve o gün öğleden sonra saatlerinde kendisine ulaşamayan Etiler Alkent Sitesi güvenlik amiri Musa Aytar polise haber vermiş ve polisin eşliğinde çilingir ile kapının açılmasını sağlamıştır.
Ablamı yatak odasında bulduklarında komşusu Canay Yaşar Hanımefendi beni arayarak durumu haber verdi.
Ben de hemen işlemlere başladım ki, o sırada sayın İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu beni arayarak kendisinin nereye gömülmesini uygun bulduğumuzu sordu.
Ben ablam Nur’un Merkezefendi’yi çok arzu etmiş olduğunu belirttim.
Bunun üzerine sayın Cumhurbaşkanımız bir kararname imzaladı.
Cumhurbaşkanımız da katılmak istediği için 19 Ocak 2021 tarihinde öğle namazı ile birlikte ablamı Merkezefendi mezarlığına defnettik.”
EMİNE YASEMİN CONKER
*
Nur Vergin için bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.