Binali Bey...
Hem sözlerine açıklık getirdi hem de Ergenekon ve Balyoz konusunda ne düşündüğünü ayrıntılarıyla anlattı.
*
BİR: Kafe ve restoranların durumu.
*
İKİ: Gıda fiyatlarındaki artış.
*
Dünkü Hürriyet’te...
Artık batma noktasına gelen kafe ve restoranların yapıcı önerilerine yer verdik.
Kafe ve restoran sektörünün önde gelen isimleri...
En sert tedbirlerle, çok sıkı denetimlerle, ağır cezalarla...
Telefonum çaldı.
Sedat Ergin, heyecanlı bir ses tonuyla şunları anlattı:
*
“Çok alakasız bir yerden öğrendim. Nur Vergin vefat etmiş. Kimsesi yokmuş. Cenazesi iki gün evde kalmış. Çilingir marifetiyle evinin kapısı açılmış. Polis iki gündür yana yakıla Nur Vergin’in bir yakınını arıyor, bulamıyormuş. Cenaze ortada kalmış.”
*
Haberi aldığım anda şoke oldum.
*
Çin aşısının küçümsendiği, acayip kuşkularla karşılandığı, “Çin aşısı mı? Aman kalsın!” dendiği, “Ben Alman aşısı olurum arkadaş” tavrının konduğu günlerde...
Bazı önemli şahıslara...
Şöyle bir soru soruluyordu:
*
“Efendim, siz Çin aşısı olur musunuz?”
*
Önemli şahıslar, bu soruya...
İyi ama...
- İktidar yumuşak mı?
- Cumhurbaşkanı Erdoğan yumuşak mı?
- AK Parti sözcüleri yumuşak mı?
Hayır! Asla!
*
Normal şartlar altında baktığımızda söylemem gereken şudur:
*
- Sanki ben orayı terk edince... Herkes orada kalacak ve arkamdan konuşacakmış gibi düşündüğümden...
*
- Yeni yerlere ısınma sürecinin üzerimde yarattığı ağır tedirginlik ve yoğun stresten korkuyor olmamdan...
*
- İçinde bulunduğum grupların “Çıkalım mı, çıkmayalım mı” konusunda yaptıkları tartışmadan fena halde sıkıldığımdan...
İşte o Enes, bir vegan dergisine pozlar vermiş.
*
Maruldan kıyafetler giyerek fotoğraflar çektirmiş.
Ve şu mesajları vermiş:
- Et olumsuz etki yaratıyor.
- İnekler ve tavuklar vahşice öldürülüyor.
“Milli Mücadele’de biz 7 düvelle falan savaşmadık. Bu tür masalları çocukken dinlemiştik ama anladık, yalanmış. Tek savaştığımız devlet Yunanistan ve kısmen Fransa’dır.”
*
Tarih profesörü titrim yok ama aklım ve izanım var.
Akıl ve izan çerçevesinde...
Bir ABD yetkilisi...
“Our boys have done it” demişti.
Yani...
“Bizim çocuklar başardı.”
ABD’deki son olayların başladığı andan itibaren öylece bekledim.
Bir yetkilimiz çıksa da...
“Kongreyi basanlar bizim çocuklar değil” diye bir demeç patlatsa diye...
*
Amacından saparsa...
Tadında bırakılmazsa...
Bir büyük kargaşaya dönüşürse...
İllegal örgütlerin katılımına açık hale gelirse...
Üniversitenin dışına taşarsa...
Barışçıl yönünü kaybederse...
Polisle çatışma noktasına varırsa...
Söyledikleri, HDP açısından gerçekten yenilir yutulur cinsten şeyler değil.
*
Tam olarak söylediği şu Ağıralioğlu’nun:
- 15 Temmuz badiresinden sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’nin durumu nedir? Toparlanma oldu mu?
*
- HULUSİ AKAR: 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra ordudan uzaklaştırılanlar oldu. Generallerin yüzde 50’si, kurmay subayların yüzde 73’ü görevden uzaklaştırıldı. Bunun ardından bir ay sonra Fırat Kalkanı Harekâtı gerçekleşti. Sonra da 4 büyük başarılı operasyon. Dünyada başka hiçbir ordu bunun altından kalkamazdı.
*
SÖZDE DEVLET TEHDİDİNİ PARÇALAYIP ATTIK
- Harekâtların amacı, sizin “terör koridoru” diye nitelediğiniz yapıyı bozmaktı. Bunda başarılı olundu mu?
*
Adı: Sevgi Kılıç.
*
Sevgi Kılıç’ın CHP’nin Parti Meclisi’ne seçilmesini başından beri hep şöyle karşıladım:
“Ne güzel! Ne şahane! Ne hoş!”
1. STRESE UYUM SAĞLA
Uyum sağla demek kolay... Nasıl yapacağız bu işi Osman Hocam? Huyunu suyunu bilmiyoruz ki bu meretin.
*
2. AZ KONUŞ ÇOK DİNLE
Maskelerin fora olduğu...
Mesafelerin aradan kalktığı...
Hepimizin aşılandığı...
“Ben de korona oldum” cümlesinin hiç işitilmediği...
Vaka sayısı, ölüm sayısı tartışmalarının yerle yeksan olduğu...
Kucaklaşma döneminin başladığı...
“Entübe” kelimesinin unutulduğu...
65 yaş üstünün rahat bırakıldığı...
Bunun iki türlüsü var:
*
BİRİNCİ TÜR
Postanede, emniyette, devlet dairesinde görevli olanlar, toplumsal statüsünün yüksek olduğunu düşündükleri tiplere...
“Siz” diye hitap ediyorlar.
Toplumsal statüsünü düşük gördüklerine ise kolaylıkla “sen” diyorlar.
Her önüne gelene “sen” dense...
Genel bir kabalık deyip geçeceğim.
Polis, “Kalacak yerim yok” diyen bir vatandaşımıza...
Sokağa çıkma kısıtlamasına uymadığı gerekçesiyle...
3 bin 150 lira ceza kesmişti.
*
Bu olay nedeniyle Türk Polis Teşkilatı’ndan bir özür açıklaması geldi.
Canan’a öyle Nagehan’a böyle
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, sosyal medyada şöyle demişti:
“Katil devlet”.
*
Nagehan Alçı da birkaç gün önce televizyon ekranından şöyle haykırdı:
“Katil devlet”.
*
Canan Kaftancıoğlu’nun başına gelenleri yazıyorum:
Üzerine gidildi de gidildi.
Mavi gökyüzü kendisine dar edildi.
Mahkemelere düştü.
Hapis cezaları aldı.
*
Nagehan Alçı’nın başına gelenleri yazıyorum:
*
Hiçbir şey!
*
Unuttum...
Hatırlatın lütfen:
Adalet, neyin temeliydi?
SAÇMA SAPAN BİR FİKİR: ARABADA SİGARAYA CEZA
SAÇMA sapan çünkü...
Hangi arabada kimin sigara içtiğini tespit etmek müthiş bir organizasyon yeteneği gerektirir ki... Devletimizin böyle bir yeteneği olsaydı depremden bu denli ürkmezdik!
*
Saçma sapan çünkü...
Ha şahsın evinin salonunda sigara içmeyi yasaklamışsın ha arabasında... Arada pek fark yok gibi... Özel alan olması bakımından...
*
Saçma sapan çünkü...
Arabaları, arada bir müdür başyardımcılarının baskın vererek sigara kontrolü yaptığı lise tuvaletlerine çevirir ki... OMG!
*
Saçma sapan çünkü...
Arabada sigara içmeyen tiryakileri bile arabada sigara içmeye teşvik eder... Malum: Yasakların cazibeyi arttırmak gibi bir huyu vardır.
ADI BATSIN BÖYLE DEVLET TERBİYESİNİN
“ÇAĞRILDI/Çağrılmadı” tartışmaları artık geride kalmışken...
Ekrem İmamoğlu, nihayet doğru dürüst bir cevap verebildi.
Dedi ki:
“Çağrılmadım”.
*
İyi ama neden bu zamana kadar susmuş?
Onun da cevabını verdi İmamoğlu:
“Aldığım devlet terbiyesi nedeniyle sustum”.
*
Toplantıya çağrılmamışsın ama çağrıldığına dair iddialar var.
Ve sen susuyorsun.
Daha doğrusu susmuyorsun da lastikli laflarla vaziyeti geçiştirmeye çalışıyorsun.
Neden?
Devlet terbiyesi gereği...
*
Devlet terbiyesinden pek nasip almadığımdan olacak...
“Çağrıldım” ya da “Çağrılmadım” demenin, neden “devlet terbiyesizliği” olduğunu anlamadım, anlayamadım.
Devletin en tepesindeki kişiler, “Çağırdık kardeşim çağırdık” derlerken... Devlet terbiyesizliği yapmış olmuyorlar da...
Sen “Çağrılmadım kardeşim çağrılmadım” deyince mi devlet terbiyesizliği yapmış olacaksın?
*
Bırak devlet terbiyesini, hiçbir terbiye, haksızlık karşısında susmayı öğütlemez, öğütleyemez!
Eğer bir terbiye...
Sana karşı yapılan apaçık bir haksızlık karşısında sana susmayı öğütlüyorsa... Senin haksızlığa karşı haykırmana, açıklama yapmana, ifşa etmene engel oluyorsa...
Adı batsın böyle terbiyenin!
*
Ayrıca...
Böyle sersem sepelek bir terbiyenin terbiyelisi olmaktansa terbiyesizi olmak, süper onurlu bir tutumdur.
![Canan’a öyle Nagehan’a böyle]()
ÇOK NET BİR ORTAK NOKTA: AZİZ SANCAR’A HÜRMET
NEW York’ta düzenlenen Ara Güler sergisine Nobel ödüllü Aziz Sancar da katıldı.
Aziz Sancar’a Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gösterdiği hürmeti görünce...
İçimden şöyle dedim:
“Bu ülkede herkesin ama herkesin bir ortak noktası var: Aziz Sancar’a hürmet!”.
*
Umarım Aziz Sancar’larımızın sayısı artar.
Çünkü bu olursa...
Üzerinde ittifak edeceğimiz kişi sayısı da artmış olacak.
SANIRIM
Başımdan geçen bir olayı, aynı kişilere yeniden yeniden anlatırken yakalıyorum kendimi... Sanırım yaşlanıyorum.
New York seyahatinin yorgunluğunu üzerimden atmam, New York seyahat süresini bile geçti. Sanırım çaptan düşüyorum.
Film izlerken elim sürekli sardırma tuşunda... Hep ileri alıyorum... Hep... Sanırım tahammülsüzleşiyorum.
Apaçık haksızlığa maruz kalsam bile... Aldırmıyorum! En azından eskisi kadar aldırmıyorum. Sanırım dervişleşiyorum.
Çok kolay unutuyorum, çok kolay affediyorum, çok kolay barışıyorum. Sanırım vurdumduymazlaşıyorum.
Hep aynı mekânlara gidiyorum. Hep aynı kişilerle görüşüyorum. Hep aynı şeyleri yapıyorum. Sanırım obsesifleşiyorum.
![Canan’a öyle Nagehan’a böyle]()
FUAT OKTAY’A DAİR
“CUMHURBAŞKANI Yardımcısı” sıfatıyla...
Bu zamana kadar Cumhurbaşkanı’nın önüne hiç geçmedi.
*
Belki de bu yüzden...
Etkili bir çıkışını, bir polemiğin ortasında kalışını, bir tartışmaya dalışını falan görmedik.
Ses tonunu bile çok ender duyduk.
*
Ve bütün bunlar nedeniyle sandık ki...
Hitabeti kötüdür, etkinliği pek yoktur, idareten o görevdedir falan...
*
Ancak en son Ekrem İmamoğlu etrafında yapılan “Çağrıldı/Çağrılmadı” tartışmasıyla ilgili olarak kameraların karşısında yaptığı açıklamayı izleyince...
Gerektiğinde gayet ağırbaşlı, gayet düzeyli, gayet okkalı açıklamalar yaptığını, yapabildiğini öğrenmiş olduk.
Haber Yorumlarını Göster
Haber Yorumlarını Gizle