Laschet’in en önemli iki özelliği var:
- BİR: Türkiye dostu...
- İKİ: PKK’ya terörist demeyenlere çok kızıyor...
*
Bir tartışma programında izledim Armin Laschet’i...
Önleri kesilir, tartışılırdı.
Sayıları artar, tartışılırdı.
Mağdur edilirler, tartışılırdı.
Mağduriyetleri giderilir, tartışılırdı.
Tartışılır babam tartışılırdı yani.
*
Bu nedenle de...
İmam-hatipler, bir zamanlar tartışma programlarının
İyi ama...
- İktidar yumuşak mı?
- Cumhurbaşkanı Erdoğan yumuşak mı?
- AK Parti sözcüleri yumuşak mı?
Hayır! Asla!
*
Normal şartlar altında baktığımızda söylemem gereken şudur:
*
- Sanki ben orayı terk edince... Herkes orada kalacak ve arkamdan konuşacakmış gibi düşündüğümden...
*
- Yeni yerlere ısınma sürecinin üzerimde yarattığı ağır tedirginlik ve yoğun stresten korkuyor olmamdan...
*
- İçinde bulunduğum grupların “Çıkalım mı, çıkmayalım mı” konusunda yaptıkları tartışmadan fena halde sıkıldığımdan...
İşte o Enes, bir vegan dergisine pozlar vermiş.
*
Maruldan kıyafetler giyerek fotoğraflar çektirmiş.
Ve şu mesajları vermiş:
- Et olumsuz etki yaratıyor.
- İnekler ve tavuklar vahşice öldürülüyor.
“Milli Mücadele’de biz 7 düvelle falan savaşmadık. Bu tür masalları çocukken dinlemiştik ama anladık, yalanmış. Tek savaştığımız devlet Yunanistan ve kısmen Fransa’dır.”
*
Tarih profesörü titrim yok ama aklım ve izanım var.
Akıl ve izan çerçevesinde...
Bir ABD yetkilisi...
“Our boys have done it” demişti.
Yani...
“Bizim çocuklar başardı.”
ABD’deki son olayların başladığı andan itibaren öylece bekledim.
Bir yetkilimiz çıksa da...
“Kongreyi basanlar bizim çocuklar değil” diye bir demeç patlatsa diye...
*
- 15 Temmuz badiresinden sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’nin durumu nedir? Toparlanma oldu mu?
*
- HULUSİ AKAR: 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra ordudan uzaklaştırılanlar oldu. Generallerin yüzde 50’si, kurmay subayların yüzde 73’ü görevden uzaklaştırıldı. Bunun ardından bir ay sonra Fırat Kalkanı Harekâtı gerçekleşti. Sonra da 4 büyük başarılı operasyon. Dünyada başka hiçbir ordu bunun altından kalkamazdı.
*
SÖZDE DEVLET TEHDİDİNİ PARÇALAYIP ATTIK
- Harekâtların amacı, sizin “terör koridoru” diye nitelediğiniz yapıyı bozmaktı. Bunda başarılı olundu mu?
*
Adı: Sevgi Kılıç.
*
Sevgi Kılıç’ın CHP’nin Parti Meclisi’ne seçilmesini başından beri hep şöyle karşıladım:
“Ne güzel! Ne şahane! Ne hoş!”
1. STRESE UYUM SAĞLA
Uyum sağla demek kolay... Nasıl yapacağız bu işi Osman Hocam? Huyunu suyunu bilmiyoruz ki bu meretin.
*
2. AZ KONUŞ ÇOK DİNLE
Maskelerin fora olduğu...
Mesafelerin aradan kalktığı...
Hepimizin aşılandığı...
“Ben de korona oldum” cümlesinin hiç işitilmediği...
Vaka sayısı, ölüm sayısı tartışmalarının yerle yeksan olduğu...
Kucaklaşma döneminin başladığı...
“Entübe” kelimesinin unutulduğu...
65 yaş üstünün rahat bırakıldığı...
Bunun iki türlüsü var:
*
BİRİNCİ TÜR
Postanede, emniyette, devlet dairesinde görevli olanlar, toplumsal statüsünün yüksek olduğunu düşündükleri tiplere...
“Siz” diye hitap ediyorlar.
Toplumsal statüsünü düşük gördüklerine ise kolaylıkla “sen” diyorlar.
Her önüne gelene “sen” dense...
Genel bir kabalık deyip geçeceğim.
Polis, “Kalacak yerim yok” diyen bir vatandaşımıza...
Sokağa çıkma kısıtlamasına uymadığı gerekçesiyle...
3 bin 150 lira ceza kesmişti.
*
Bu olay nedeniyle Türk Polis Teşkilatı’ndan bir özür açıklaması geldi.
Hem Çin aşısı geliyor Türkiye’ye... Hem de bizim Uğur-Özlem hocaların Alman aşısı...
*
Bu aşılar, belli bir planlama dahilinde yapılacak vatandaşa...
Yani artık hangisi denk gelirse.
*
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı aradım.
Deizm çığ gibi artıyor!
Hiçbir ölçülmüş veriye dayanmayan bu türden cümlelerle sürekli ortalığın telaşa verilmesi...
Deizm propagandası yapmaktan başka bir şey değildir.
*
Nihat Hatipoğlu’nu seversiniz, sevmezsiniz.
Müslümanlar, Kuran’ın “Allah kelamı” olduğuna inanıyorlar. Bu inanış nedeniyle de orijinale sadakat gösteriyorlar. Arapçaya yönelik bir saygı duruşu değildir bu! “Allah kelamı” kabul edilen metne yönelik saygı duruşudur. İbadetlerde, törenlerde Kuran’ın orijinal halinin okunması konusundaki duyarlılığın temel nedeni budur.
*
TÜRKÇE OLMAZ MI?
Türkçe Kuran olmaz mı? Tabii ki olur. Nitekim çok miktarda Kuran meali var. Sadece Türkçe değil. Çince Kuran da olur, İngilizce Kuran da olur, Almanca Kuran da olur, Japonca Kuran da olur. Fakat bütün bunlar, orijinalin yerini tutmaz. Çünkü orijinalin Allah kelamı olduğuna inanılır.
NASIL ANLAYACAĞIZ?
Ritüellerde, dualarda, ibadetlerde, törenlerde Kuran’ın orijinali okunur. Ama bilmek için, öğrenmek için, anlamak için... Tabii ki orijinal metnin çevirisi okunur. Türkçe meal işte bunun için vardır. Kuran’ın daha ayrıntılı yorumu olan Türkçe tefsirler bunun için vardır.
*
Dünyaca ünlü neyzenimiz Kudsi Erguner, bu ayinle ilgili şu hükmü veriyor:
*
“Türkçe Kuran, naat ve ayinin okunduğu bu gösteri, dini, tasavvufi ve Mevlevi geleneklere tamamen aykırıdır.”
*
Peki kimdir İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin himayesinde düzenlenen ayinin arkasındaki isim?
*
“EMAV–Evrensel Mevlânâ Âşıkları Vakfı” adlı bir vakıf.
Vakfın kurucusu ve onursal başkanı, kendisini
Aşağılık Alman’ın okuduğu şiir falan değil, resmen küfür
- Tayyip Erdoğan’ın düşmanı olsanız da...
- Tayyip Erdoğan’dan nefret etseniz de...
- Tayyip Erdoğan’ın politikalarının ülkeyi batırdığını düşünseniz de...
- Tayyip Erdoğan denilince... Nevriniz dönse de...
Jan Böhmermann denilen aşağılık Alman’ın televizyon ekranında okuduğu o iğrenç metin için...
“Ne var canım bunda! Altı üstü bir komedyenin okuduğu şiir! Niye bu kadar abartılıyor ki!” dememelisiniz.
*
“Şiir” adı altında ekrandan okunan metni, baştan sona dinledim.
- Midem bulandı.
- Kusacak gibi oldum.
- Öfkeden deliye döndüm.
*
Jan Böhmermann denilen aşağılık Alman...
- Mizah falan yapmıyor, küfrediyordu.
- Eleştirmiyor, düpedüz sövüyordu.
- Alay bile etmiyor, en kusturucu sözlerle alenen dümdüz gidiyordu.
*
Üstelik bu aşağılık Alman...
Sadece Tayyip Erdoğan’a da küfretmiyordu.
Türklere de ağza alınmayacak küfürler sallıyordu.
*
Kısacası...
Söz konusu olan...
- Küfürdür.
- Aşağılamadır.
- Hakarettir.
- Nefret suçudur.
- Irkçılıktır.
*
Bu nedenle...
“Şiir okuduğu için hapse giren bir siyasetçi, nasıl olur da bir mizahçının şiirine dava açar” falan denilmesin.
Çünkü ortada şiir falan yok.
Ortada...
Mide bulandırıcı bir küfürname, kusturucu bir nefret sövgüsü, pespaye bir ırkçılık var.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ASIL BU YAPILANLARLA YARA ALIR
ORTADA “mülteci krizi” falan olmasa...
Merkel, imkânı yok geçit vermezdi o aşağılık Alman’ın yargılanmasına...
*
Üstelik Alman yasalarında...
“Yabancı devlet adamlarına hakaret” suçunu düzenleyen kapı gibi maddeler bulunmasına rağmen...
*
Merkel’in yaptığı nedir?
Şudur:
Topu Alman yargısına atarak durumdan sıyırmak...
*
Almanya’da Merkel’in bu yaptığına bile ciddi itirazlar var.
Neymiş efendim, bu aşağılık Alman yargılanırsa...
- İfade, basın ve sanat özgürlüğü yara alırmış.
- Mizahın hakaret suçlamasıyla cezai takibe uğraması çağdaş demokrasiye uymazmış.
*
Size bir şey söyleyeyim mi?
- Mide bulandırıcı küfürlere...
- Nefret suçuna varmış hakaretlere...
- En aşağılık ırkçılığa...
Mizah diyerek, sanat diyerek, ifade özgürlüğü diyerek sahip çıkmak...
Basın özgürlüğüne en büyük darbeyi vuracaktır.
*
Bu yaklaşım...
“Tükürürüm böyle basın özgürlüğünün içine” demek için sırada bekleyen basın özgürlüğüne saygısız tiplerin iştahını kabartacaktır.
*
Bu yaklaşım...
Basın özgürlüğünden ödü patlayanlara, “İşte bunların basın özgürlüğü falan dedikleri bu” deme hakkı verecektir.
*
Bu yaklaşım...
GRİNİN ELLİ TONU
DOĞRUDUR:Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan...
- Eleştiri konusunda tahammüllü değil.
- Karikatüre bile dava açıyor.
- Hakaret kapsamını, alabildiğine genişletiyor.Bunların hepsi doğru...
*
İyi ama Tayyip Erdoğan’ın genel tutumu budur diye...
Nefret suçu işleyen, düpedüz küfreden ve utanmazca ırkçılık yapan aşağılık bir adamın yaptığına sahip mi çıkılacak?
*
- Hem Erdoğan’ın eleştiri karşısında tahammülsüzlüğüne dikkat çekmek...
- Hem de Erdoğan’a yönelik en aşağılık ve mide bulandırıcı küfürlere itiraz etmek...Mümkün değil midir?
*
Hep siyah mı var?
Hep beyaz mı var?
İyi de nerede kaldı grinin elli tonu?
Basın özgürlüğüne darbe vurmaya meraklı tiplerin eline...
Basın özgürlüğüne darbe vurmaları için bulunmaz bir meşruiyet fırsatı verecektir.
BIYIK KONUSUNU YENİDEN DÜŞÜNÜN DERİM YALÇIN BEY
BAŞBAKAN Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın geçen gün attığı tweet, sosyal medyada epey konuşuldu.
*
Akdoğan’ın mesajında...
Bir fotoğraf ve bir de “Komor Adaları ile kalkınma işbirliği anlaşmasını imzaladık” cümlesi yer alıyordu.
*
Herkes Ümraniye kadar nüfusu olan Komor Adaları ile kalkınma işbirliği anlaşmasının imzalanmasına laf ederken...
Benim gözüm Yalçın Akdoğan’ın bıyığına takıldı.
*
Tercihlere, beğenilere sonuna kadar saygılı olmakla birlikte...
Yine de söylemeden edemeyeceğim:
Şu bıyık konusunu bir kez daha düşünseniz Yalçın Bey...
ALTAN TAN’LA AYNI YERDEYİM
ALTAN Tan şöyle demiş:
“Bütün İslami tarikat ve cemaatler, Kuran kursları, yurtlar tecavüzcüdür, sapıktır demeyeceğim, demeyeceğim, demeyeceğim”.
*
Ben de öyle Altan Bey.
Ben de demedim, demiyorum, demeyeceğim.
*
Böyle demediğimiz için... Bizlere “İslamcılıktan gelenler asla demokrat olamaz” falan diyorlar ya...
Onlara da sesleniyorum:
Böyle ahlaksız bir genelleme yapacağıma... Demokrat olmamayı tercih ederim.
Haber Yorumlarını Göster
Haber Yorumlarını Gizle