HTS KAYITLARI GELMİŞ
Gözaltındaki emekli amirallerin HTS kayıtları gelmiş ancak onların analizleri tamamlanmamış.
Ne üzerinde duruluyor?
1- Emekli amirallerin muvazzaflarla bir irtibatı var mı?
2- Bildiri kimlere gönderildi, kendisine bildiri geldiği halde imzalamayan oldu mu? 104 emekli amiralin yayınladığı bildiriye 86 emekli amiralin katılmadığı ifade ediliyor.
3- Bildirinin hazırlanması ve yayınlanması sürecinde yönetici konumunda olanların dış irtibatları var mı?
4- Bildirinin hazırlanıp yayınlanma sürecinde siyasilerle irtibat kuruldu mu?
5-
CHP ETKİSİ
Erdoğan, AK Parti grubundaki konuşmasında da bildiriyi yayınlayan amirallerle CHP arasındaki ilişkiye özel bir yer ayırdı. “Çok açık net olarak söylüyorum. Bu emekli generallerin merkezinde CHP’nin kendisi vardır” diye konuştu.
FAHRETTİN ALTUN ADINI KOYDU
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile konuştum. Neyi konuştun diyeceksiniz. AK Parti grubunda başka bir gündem yoktu ki? Emekli amirallerin bildirisi tartışılıyordu. Bildiriye dikkati çeken ilk çıkışı yapan İletişim Başkanı Prof.Dr. Fahrettin Altun’la da sıcağı sıcağına verdiği tepkiyi değerlendirdik. Fahrettin Altun, ilk andan itibaren gece yarısı bildirisinin adını koydu. Darbe tehdidini deşifre etti.
AMİRALLERLE CHP İLİŞKİSİ
Soylu da amirallerle CHP ilişkisine dikkat çekmiş, “CHP’ye üye olan 4 kişi var. Aileleriyle, yakınlarıyla üye olanlar da olduğu biliniyor. O gece biz sabaha kadar uyumadık, çalıştık ve tüm irtibatlarını ortaya çıkardık. Son 30 günde kimlerle irtibat kurdukları, hangi siyasi partiyle yoğunluklu irtibat kurdukları çok açık ve net” demişti.
CHP’NİN YAPTIĞI ARKASI YARIN
Soylu
HADDİNİ AŞAN BİR BİLDİRİ
Milli Savunma Bakanı Akar, 104 emekli amiralin yayınladığı bildiriyle ilgili soruma kapsamlı bir yanıt verdi. “Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kullanıyorlar. Bunu görüyorsunuz değil mi? Bu arkadaşların Silahlı Kuvvetler’de bir görevi, sorumluluğu var mı? Yok. Dolayısıyla bunlar kendi içlerinde, kendi egoları doğrultusunda, ben bilirim, ben ederim anlayışı içinde. Devletin Dışişleri, İçişleri, Milli Savunma bakanlıkları var, MİT var, Genelkurmay var, Kuvvet Komutanlıkları var, burada onlarca insan çeşitli konularda görev ve sorumluluklarının bilinci içinde kendi konularına çalışıyor. Üniversiteler var. Sorumlu ve görevli olan herkes her şeyi çalışıyor. 104 kişiyi bir şekilde manipüle ediyorsun, bir araya getiriyorsun. Haddini aşan bir bildiri bu. Neye hizmet ediyor? Moral motivasyon bozuyor, düşmanı sevindiriyor, birliği beraberliği bozuyor” dedi.
DÜŞMANI SEVİNDİRMEK
Milli Savunma Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada da önemli vurgular vardı. Hulusi Akar, “Bu açıklama için çalıştık, kelimeleri özenle seçtik” dedi. Bildiriyi, “problemli bir durum” olarak değerlendirdi. “Türk Silahlı Kuvvetleri Cumhuriyet tarihinin en yoğun dönemini yaşıyor. Operasyon da eğitim de dahil. Böyle bir durumda bu insanların moral ve motivasyonunu bozmak ne demektir, onun adını siz koyun. Bu düşmanı sevindirmekten başka neye yarar? Bunun ne manası var?” diye tepki gösterdi.
TÜRKİYE’NİN İMAJINA ZARAR VERİYOR
Milli Savunma Bakanı Akar, bildirinin Türkiye’nin imajına zarar verdiğinin altını çizdi. “Çık televizyonlar serbest, orada konuş, gazeteye yaz, konferans ver. Bir kere Türkiye’nin imajını bozuyorlar. Türk Silahlı Kuvvetleri, hiçbir görev ve sorumluluğu olmayan kişi veya kişilerin hırs, ihtiras ve şahsi emellerine araç yapılamaz. Bizi karıştırmayın. Biz işimizde, gücümüzdeyiz” dedi.
İÇERİDE BAĞLANTILARI VAR MI?
Bildirinin ele alındığı kritik toplantıda aldığı bilgiler de o yönde olmalı ki Erdoğan, darbe tehdidini önemli buldu. Daha doğrusu bu bildiriyi bir sürecin başlama vuruşu olarak değerlendirdi.
DARBEYE KARŞI DİRAYETLİ
Karşımızda 15 Temmuz’da darbeyi püskürten lider, 27 Nisan’ta e-muhtıra veren askere karşı muhtıra veren Erdoğan vardı. Cumhurbaşkanı bir kez daha darbe tehdidini önemseyen, darbelerle mücadelede kararlı bir lider profili çizdi. Güven verdi.
GECE YARISI BİLDİRİSİ ART NİYETLİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan daha söze başlamadan işin fotoğrafını çekti. “Bir gece yarısı gerçekleşen bu eylem hem üslubu, hem yöntemi hem açacağı tahribat açısından kesinlikle art niyetli bir eylemdir” dedi.
KAHRAMAN ASKER VURGUSU
Erdoğan, Cumhurbaşkanı sıfatıyla aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başkomutanı. Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetleri ile darbe bildirisi yayınlayan emekli amiralleri ayrı tuttu. “Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bühtandır” diye konuştu.
DARBEYE KARŞI ÇIKAN
Anayasa Mahkemesi HDP’yle ilgili iddianameyi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na iade etmeye karar verdi. Ama bu HDP hakkındaki kapatma davasının reddedildiği anlamına gelmiyor. Anayasa Mahkemesi bu yönde de karar verebilirdi. Ama tespit edilen usul eksikliklerinin giderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na iade edilmesine karar verdi.
İade kararıyla birlikte HDP hakkında kapatma davası düştü. Eğer Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı iddianamedeki eksiklikleri tamamlayıp, yeniden göndermezse, HDP hakkında bir kapatma davası gündemde olmayacak.
Ama ben buna ihtimal vermiyorum. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın usul eksiklerini tamamlayıp, HDP hakkında yeniden kapatma davası açmasını bekliyorum.
BAHÇELİ’NİN TEPKİSİ
Zaten MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de, “Beklentimiz, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, iddianameyi yeni baştan düzenleyip tekraren HDP’yi kapatma davasını açmasıdır” dedi.
Anayasa Mahkemesi’nin kararına Bahçeli’nin tepkisi sert oldu. Bahçeli, Anayasa Mahkemesi’nin kapatılmasını yeni bir hedef olarak gösterdi. “HDP’nin kapatılması kadar Anayasa Mahkemesi’nin de kapanması artık ertelenemez bir hedef olmalıdır” dedi.
Görünen o ki HDP’yle ilgili kapatma davası siyaseti yeniden şekillendirecek. Parti kapatma davaları ve Anayasa Mahkemesi başkanlarının kritik süreçlerdeki çıkışları, siyaseti etkilemişti. Ahmet Necdet Sezer böyle bir çıkışın sonucunda cumhurbaşkanlığına uzandı. HDP kapatma davası üzerinden 2023 seçimlerini etkileyecek bir süreç bizi bekliyor.
ANAYASA MAHKEMESİ’NİN DURUŞU
Bir de CHP lideri sokağa çıkacak, esnafın derdini dinleyecekti. Kırıkkale ve Aksaray’da da sokağa çıkmadı değil. Bunda biraz Meral Akşener’i kıskanma durumu vardı. Ama olsun.
ERKEN SEÇİM OLACAK MI?
CHP liderinin bir de erken seçim iddiası var. Kılıçdaroğlu, iktidarın bu sonbaharda erken seçime gideceğini düşünüyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde erken seçim kararı alınmasının iki yolu var. Ya Meclis erken seçim kararı alacak ya da Cumhurbaşkanı seçime gidecek. Her iki durumda da hem Meclis’in hem Cumhurbaşkanlığı’nın ömrü kısalıyor. Seçimlere 2 yıl varken, Erdoğan pandemi şartlarında neden seçime gitsin?
BAHÇELİ’NİN YANITI
Ayrıca Türkiye’yi erken seçimlere taşıyan Devlet Bahçeli daha dünkü grup toplantısında Kılıçdaroğlu’na, ”Sonbaharda seçim görenler, rüyalarında darı ambarı düşünüyorlar. Boşuna heveslenmesinler, seçim zamanında yapılacak” diye yanıt verdi.
Kılıçdaroğlu da biliyor sonbaharda seçim olmayacağını. Çünkü muhalefetin erken seçim kararı almaya sayısı yetmiyor. Kılıçdaroğlu, erken seçim kozuyla hem muhalefeti diri tutuyor hem de CHP’deki muhalifleri susturuyor.
HELALLEŞME BÖYLE Mİ OLACAK?
GENİŞ TEMSİL
Yeni MKYK’nın dikkat çekici taraflarından birini temsil oranının geniş tutulması oluşturuyor. Kadınların, hukukçuların, Kürtlerin, Alevilerin, gayri müslim vatandaşlarımızın temsiline önem verilmesi yeni dönemde bu kesimlere yönelik söyleyecek yeni sözler olduğunu gösteriyor.
YENİ ANAYASA ÇAĞRISI
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti kongresindeki en güçlü mesajı yeni anayasa olmuştu. Erdoğan, “Yeni anayasa çalışmalarında bu safhaya önümüzdeki yılın ilk diliminde ulaşmayı hedefliyoruz” demişti. AK Parti, yeni anayasa için 2022 yılının başında harekete geçiyor.
Erdoğan, AK Parti’nin yeni MKYK’sını da ağırlıklı olarak hukukçulardan oluşturarak yeni anayasa çalışmasını yapacak kadroyu hazırlamış.
HUKUKÇULAR AĞIRLIKLI
AK Parti’nin 75 kişilik MKYK’sının 26’sı hukukçulardan oluşuyor. MKYK’nın üçte biri hukukçu. İsim sırasına göre yazacağım:
Abdurrahim Fırat, Ali İhsan Yavuz, Behiye Eker, Bekir Bozdağ, Belgin Uygur, Bülent Tüfenkçi, Cem Şahin, Cüneyt Yüksel, Derya Yanık, Emine Zeybek, Fatih Şahin, Haluk İpek, Hamza Dağ, Hayati Yazıcı, İbrahim Halil Yıldız, İsa Sinan Göktaş, İsmail Cenk Dilberoğlu, Mehmet Ali Dilberoğlu, Mehmet Ali Zengin, Mehmet Özhaseki, Metin Tarhan, Mustafa Köse, Mücahit Birinci, Özlem Zengin, Tahir Akyürek ve Türk İslam Karakoç.
Yok 15 Temmuz’dan ders alınmamış da, yok Harp Okulları tarikatlara teslim edilecekmiş de....
FETÖ, Harp Okulları’na “irtica” düzenlemesinin olduğu tarihlerde yerleşti. Ahmet Zeki Üçok’un tespitlerine göre FETÖ’cüler tarafından atılan öğrenci sayısı 4 bin civarında.
Demek ki yönetmelikte irtica maddesinin olması FETÖ’cülerin TSK’ya sızmasına engel olamamış. Ayrıca FETÖ bu maddeye rağmen 4 bin öğrenciyi atabilmiş.
86’DA TESPİT EDİLENLER, 15 TEMMUZ’DA DARBEYE KALKIŞTI
FETÖ’nün askeri okullara giriş sınav sorularını çaldığı ilk olarak 1986’da tespit edildi. Tabii tespit edilmeden önce ne yaptılar, bilinmiyor. O zaman buram buram 12 Eylül havası esiyordu. Laiklik ve Atatürkçülük adına darbe yapan Evren işbaşındaydı. Peki askeri okullara giriş sınav sorularının çalındığı tespit edildikten sonra ne oldu? FETÖ’cüler atıldı mı? Yok. Ne gezer... Göstermelik 40-50 öğrencinin okulla ilişiği kesildi. O öğrenciler FETÖ’nün altın nesil olarak tanımladığı 1994 mezunları oldular. Gidip teğmenlik yıldızlarını Fetullah Gülen’e taktıran nesil... Biz onları başka nerede gördük? 15 Temmuz darbesinin generalleri olarak çıktılar karşımıza. İrtica adı altında post modern darbe girişimini yaşatanların, Erbakan’ı devirip kendi onay verdikleri hükümeti kurduranların devirleri yaşandı. O zaman FETÖ’yü Harp Okulları’ndan, askeri liselerden, TSK’dan niye temizlemediniz? Elinizi tutan mı vardı?
28 ŞUBAT FETÖ’YÜ, FETÖ 28 ŞUBAT’I DESTEKLİYORDU
FETÖ, TSK’ya Atatürkçülük adına darbenin yapıldığı 12 Eylül döneminde sızdı. İrtica adına hükümetlerin devrildiği 28 Şubat sürecinde kökleşti. Çünkü FETÖ, 28 Şubat’ı destekliyordu. Gülen, TV’lere çıkıp Erbakan’a çekilmesi yönünde çağrılar yapıyordu. 28 Şubat FETÖ’yü, FETÖ de 28 Şubat’ı kullandı.
27 Nisan e-muhtırasının verildiği, Cumhuriyet Mitingleri’nin düzenlendiği, 367 kararlarına imza atıldığı dönemlerde ise kritik noktalara yerleşmeye başladı.
2023 SEÇİMLERİ
AK Parti’nin yeni yönetimi aynı zamanda partiyi 2023 seçimlerine taşımak gibi çok önemli bir misyona sahip. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Önümüzde 2023 seçimleri var. 2023 seçimleri ülkemiz için tarihi bir dönüm noktasında yaşanacaktır” demişti. Erdoğan, MKYK toplantısının açılışında da 2023 seçimlerine değiniyor. “2023 bir dönüm noktası olacak” diyor. Ardından da “Artık masa başında değil, sahada olacağız” diye konuşuyor.
2023 PERSPEKTİFİNE GÖRE
Erdoğan, gençlik ve kadın kolları yönetimini 2023 perspektifine göre şekillendirmiş, “Yeni bir anlayış getiriyoruz” diye şifreyi vermişti. AK Parti MKYK’sını ise önce 50’den 75’e çıkardı. Yeni başkanlıklar oluşturdu. İlk MKYK toplantısını asıl ve yedek üyelerle birlikte yapıyor.
BOSTANCI’DAN MAMAK CEZAEVİ
İlk toplantıda MKYK üyelerini kendilerini tanıtıyorlar.
AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı ile Orhan Miroğlu, kendilerini tanıtırken, cezaevi vurgusu yapıyorlar. Naci Bostancı çok birikimli bir isim. Kendini tanıtırken, 12 Eylül döneminde 1 yıl Mamak Cezaevi’nde yattığından söz ediyor. 12 Eylül darbesi Türkiye’nin tüm birikimlerini cezaevlerine doldurmuş; kimi işkencede, kimi ağır cezaevi şartlarında bedel ödemek zorunda kalmıştı. Avrupa’dan gelen bir heyet cezaevlerindeki işkence iddialarını araştırırken, Mamak Cezaevi’nde onlarla görüşenlerden birisi de Naci Bostancı’ydı. Bostancı ağır cezaevi koşullarına rağmen yabancılara Türkiye’yi şikâyet etmemişti. Bostancı’nın milliyetçiliği oralarda sınandı.
MİROĞLU’NDAN DİYARBAKIR CEZAEVİ
Hem kar yağışı, hem AK Parti kongresi üst üste gelince Atatürk Spor Salonu’na ulaşmak biraz zaman aldı.
Kongre salonuna ulaşmak için araçlarımızdan inip kar yağışı altında bir müddet yürüdük. Yani anlayacağınız “Beraber yürüdük biz bu yollarda” durumu oluştu.
Kongre salonuna ulaştığımızda ise pandemiye rağmen salon doluydu. Salondaki afişlerde, kongrenin teması olan istikrar ve güven vurgusu hâkimdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın salona girişiyle tribünler dalgalandı. Ancak pandemi nedeniyle Erdoğan her zaman yaptığı salon turunu bu kez yapmadı.
AK Parti demek Erdoğan demek, Erdoğan demek AK Parti demek.
Erdoğan kürsüye çıktığı andan itibaren salonu bir orkestra şefi gibi yönetti.
TRİBÜNLERLE DİYALOĞU
Cumhurbaşkanı
Erdoğan, “2023 Türkiye’de yeni bir dönüşüm süreci olacak” demişti. Aslında bugünkü kongre ile birlikte hem söylem ve hedefler olarak, hem de parti ve kabinedeki kadrolarla 2023’ün parametrelerini verecek.
İDDİALI HEDEFLER
Cumhurbaşkanı Erdoğan kongreden önce birkaç gündür hiçbir program koymadı. Bu süre zarfında kongrede yapacağı konuşmaya hazırlandı. Kongrenin teması “güven ve istikrar” olacak.
Erdoğan, “Türkiye’nin gerek insan haklarıyla ilgili yaptığım reform paketi, gerekse ekonomi paketiyle ilgili bütün bunları kapsayan, çok daha geniş anlamda bir konuşmayı şu anda planlamış durumdayım” demişti.
Erdoğan’ın Türkiye’nin önüne;
1) İnsan hakları ve özgürlükler,
2) Ekonomik kalkınma ve refah toplumu,
3)
Ülkemizde o kadar çok parti kapatıldı, o kadar çok parti hakkında kapatma davası açıldı ki hatırlamakta zorlanıyoruz. Bunlardan biri de AK Parti hakkında açılan ilk kapatma davası.
AK Parti hakkında Abdurrahman Yalçınkaya’nın 14 Mart 2008 tarihinde açtığı kapatma davası bilinir. Ama Sabih Kanadoğlu tarafından 23 Ekim 2002 tarihinde açılan kapatma davası pek bilinmez. Abdurrahman Yalçınkaya tarafından açılan davada 22 Temmuz seçimlerinden yüzde 47 oy alarak tek başına iktidar olarak çıkan AK Parti, bir oy farkıyla kapatılmaktan kıl payı kurtulmuştu. Ama laikliğe aykırı odak oluşturmaktan Hazine yardımının kesilmesi cezasına çarpıtılmıştı. Anayasa Mahkemesi’nde sözlü savunmayı üstlenen Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, AK Parti’nin Türkiye’nin her bölgesinden oy aldığını, Türkiye’nin bütünlüğünü temsil ettiğini hatırlatarak, “AK Parti’yi ortadan kaldırdığınızda yerine ne koyacaksınız?” diye sormuştu.
‘AMA LAİKLİK’ DİYEN GENERAL
Bir AK Parti milletvekili, şahsi dostluğu olan dönemin kudretli generallerinden birini ziyaret etmişti. AK Parti iktidarıyla birlikte ekonominin toparlandığını, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecine girdiğini, partinin kapatılmasıyla birlikte Türkiye’nin büyük zarar göreceğini anlatmıştı. Ama kudretli general, dudak ucuyla, “Ama bizim için laiklik daha önemli” yanıtını vermişti.
İLK KAPATMA DAVASI
Bu anekdotlardan sonra asıl konuya gelmek istiyorum. Aslında AK Parti hakkında bir değil iki kapatma davası açılmıştı. İlk davayı Sabih Kanadoğlu açmıştı. Hukuk rezaleti olan 367 kararı ile tarihe geçen dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, 23 Ekim 2002 tarihinde AK Parti’nin kapatılması için dava açmıştı.
ÖNCE İHTAR İSTEDİ
Ama onun bir adım öncesi var. AK Parti 14 Ağustos 2001 tarihinde kuruldu.
Erdoğan, 24 Mart Çarşamba günü yapılacak AK Parti kongresi öncesinde mesajlarını cuma namazından sonra verdi. Biden ile Putin arasındaki tartışmaya, Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Von Der Leyen ile yapacağı görüşmeye, Kilis’e atılan rokete ve nihayet AK Parti kongresinde vereceği mesajlara değindi. Ama iki konuya girmedi. Oysa Türkiye’nin gündeminde Andımız ve HDP’ye açılan kapatma davası vardı. Erdoğan her iki tartışmaya da girmeyerek mesafeli durduğu mesajını verdi.
ANDIMIZ, İSTİKLAL MARŞI
Erdoğan Andımız konusunda tavrını Devlet Övünç Madalyası Tevcih törenindeki konuşmasında ortaya koydu. “Milli andımız İstiklal Marşı’dır” dedi. Erdoğan, Danıştay andımızla ilgili düzenlemeyi iptal ettiğinde de aynı tavrı ortaya koymuş, “Bizim andımız, İstiklal Marşımızdır ve İstiklal Marşımızla beraber yolumuza devam ediyoruz” demişti.
ERDOĞAN VE BAHÇELİ’NİN USTALIĞI
Andımız ve HDP kararıyla birlikte gözler cumhur ittifakına çevrildi. Ancak Erdoğan ve Bahçeli’nin liderliği sayesinde cumhur ittifakı süreçten zarar görmeden çıkmayı başardı
2023 MANİFESTOSU
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, AK Parti kongresinde yapacağı konuşma için “2023’ün manifestosu olacaktır” yönündeki sözleri gözleri kurultaya çevirdi. İnsan Hakları Eylem Planı ve Ekonomi Reformu’nu açıklayan Erdoğan’ın, kurultay konuşmasında reformlar konusunda Türkiye’nin önüne yeni hedefler koyması bekleniyor.
KURULTAYIN TEMASI
Bahçeli’ye “Muhatap alacaksan Erdoğan’ı muhatap alacaksın. Andımız’ın okunmasını istiyorsan bizim gibi, yapacağın basit bir şey var. Açarsın Erdoğan’a telefon, ‘Bu ant okunmadan kusura bakma bir daha bir araya gelemeyiz. Ben ülkemi, bayrağımı seviyorum, Andımız’ın okunmasını istiyorum’ dersin. Yapar mı? Göreceğiz” diye çağrı yaptı.
Ancak Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun tuzağına düşmedi. Andımız kararına sert tepki gösterdi. “Öğrenci andı kararı pimi çekilmiş bir bombadır” dedi. Ama bunu cumhur ittifakı içinde bir krize dönüştürmedi.
Siyaset bumerang gibi, iddianız dönüp sizi vuruyor.
DEMİRTAŞ’IN ANDIMIZ BAŞVURUSU
MHP’liler de Demirtaş üzerinden Kılıçdaroğlu’nu vurmaya başladılar.
Biri Andımız’la, diğeri ise Atatürk’le ilgili.
Kılıçdaroğlu çıktığı her yayında Demirtaş’ın serbest bırakılmasını gündeme getiriyor. Andımız konusunda yeri göğü inleten CHP Lideri’nin önünde ise bir sorun duruyor. MHP’liler, Selahattin Demirtaş’ın 2011 yılında kızı Delal’in Andımız’dan muaf tutulması için Diyarbakır Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvuruda bulunduğunu hatırlatıyorlar. Demirtaş, başvuru dilekçesinde, “Kızımın anadilde eğitim hakkı tanınmazken, her gün Andımız adı altında ırkçı söylemler içeren bir metnin okutulmasını kabul etmiyor, çocuklara yönelik bu şekilde bir uygulamayı insan hakkı ihlali olarak görüyorum” demişti.
ATATÜRK’E HAKARET ŞEREF MADALYASI MI?
Gazetecinin görevi tarihe tanıklık etmektir. O nedenle Genel Kurul’daki oturum başlamadan önce Meclis’te yerimi aldım.
GERGERLİOĞLU MECLİS’TE
Meclis Başkanvekili Celal Adan saat 14.00’te oturumu açtı. Gergerlioğlu, 4 dakika sonra HDP milletvekillerinin alkışları arasında Genel Kurul salonuna girdi. HDP’li iki milletvekili sosyal medyadan hemen canlı yayına geçtiler. Artık her cep telefonu bir canlı yayın aracı oldu.
Meclis Başkanvekili Celal Adan önce gündem dışı konuşma talebinde bulunanlara söz verdi. Çanakkale Zaferi, İstiklal Marşı ve Andımız üzerine konuşmalar yapıldı. Ta ki HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş’a sıra gelinceye kadar... Beştaş, Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesinin Meclis’e darbe olacağını savundu. Celal Adan’a, “O tezkereyi okumayın” diye çağrı yaptı.
PROTESTOCU BİR KOLTUK ÜSTÜMDEYMİŞ
Görüşmeleri basın locasından izliyordum. Oturduğum koltuğun bir üstünden birisi ayağa kalktı. “Yaşasın özgürlükçü demokrasi, yaşasın demokratik Türkiye! Kahrolsun otokrasi, demokrasi istiyoruz” diye slogan atmaya başladı. Celal Adan o sırada oturuma ara verdi. Geçmişte dinleyici locasında slogan atıp pankart açan bir grup olmuştu. O refleksle hemen yanında başka kimse var mı, pankart açacak mı diye sağa sola baktım.
DEVA PARTİSİ KURUCUSU
Protestocu şahıs bir süre ayakta benzer cümleleri tekrarladıktan sonra yerine oturdu. O sırada konuştuk. AK Parti’nin Meclis’e girdiği ilk dönem Bitlis milletvekilliği yapmış. İsminin
YENİ PARTİLERE İHTİYAÇ VAR MI?
Mustafa Sarıgül partisini kurdu. Muharrem İnce’nin partisi gün sayıyor. Ümit Özdağ ise yeni parti kurmak için yola çıktı. Peki yeni partilere ihtiyaç var mı? Ankete katılanların yüzde 86.7’si “Yeni bir partiye ihtiyaç yok” diyor. “Var” diyenlerin oranı ise yüzde 13.3. Yeni parti kuranların dikkatini çekmek istedim.
PARTİSİNİ DEĞİŞTİRİR Mİ?
Bizde parti tutmak, siyasi kimliğin bir parçası. O nedenle parti değiştirmeye pek sıcak bakmıyoruz. “Partimi değiştirip yeni partiye oy veririm” diyenlerin oranı yüzde 15.2 çıkıyor. Yüzde 54.4’ü ise “Yeni partilere oy vermem” diyor. Ama asıl bir veri var ki, yeni parti kuranların onları ikna etmesi gerekiyor: Yüzde 30.4’lük bir kesim ise “Belki veririm” safında.
ERKEN SEÇİM OLSUN MU?
Muhalefet zaman zaman erken seçimi gündeme getiriyor ama halkımız pek oralı değil. Ankete katılanların yüzde 62.2’si “Seçimler zamanında yapılsın” yanıtını verirken, erken seçimi isteyenlerin oranı yüzde 37.8’de kalmış.
SEÇİM BARAJINDA ŞAŞIRTICI SONUÇ
12 Eylül darbesinin ürünü olan yüzde 10 seçim barajının kaldırılmasını tartışıyoruz. Hem de 1983 seçimlerinden bu yana. Konsensus, halkımıza seçim barajını sormuş. Ama ankete katılanların yüzde 64.9’u, yüzde 10 seçim barajının korunmasını istiyor. AK Parti’de seçim barajının yüzde 7’ye indirilmesi eğilimi ağır basıyor ama anketten yüzde 5 çıkmış.
Siyaset, iki gösterge üzerinden şekilleniyor:
1- Yüzde 50 artı 1.
2- İttifaklar.
SAADET FAKTÖRÜ
AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu cumhur ittifakı, şimdiden pozisyonunu netleştirdiği için oraya dönük bir tartışma söz konusu değil.
Cumhur ittifakında tek merak edilen nokta, Saadet Partisi’nin pozisyonu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın SP Yüksek İstişare Kurulu üyesi Oğuzhan Asiltürk’ü ziyaretiyle birlikte Saadet Partisi’nin konumu önem kazandı. 2023 seçimlerinde Saadet Partisi’nin tercihi etkili olacak.
İYİ PARTİ VE HDP’NİN POZİSYONU
24 Haziran 2018 seçimleri ile 31 Mart yerel seçimlerinde ittifak yapmanın yararını gören millet ittifakında ise İYİ Parti ve HDP’nin konumu belirleyici olacak.
Hilmi Daşdemir’in başkanı olduğu Optimar’ın 28 Şubat-5 Mart tarihleri arasında yaptığı araştırmayı da o dikkatle okudum.
Türkiye’nin gündeminde ne mi var dersiniz? Ne yeni anayasa, ne HDP’nin kapatılması ne de Cumhurbaşkanlığı seçimi bu kadar belirleyici değil. Hatta yüzyılın salgını korona bile ikinci sıraya düşmüş durumda.
İlk sırada yüzde 35.2’yle ekonomi geliyor. Üçüncü sırada ise 16.1’le işsizlik yer alıyor. Ekonomiyle işsizliği birlikte değerlendirdiğimizde ise Türkiye’nin gündeminin yarısı ekonomi ve işsizlik. Geri kalan yarısında ise korona, eğitim, terör gibi başlıklar geliyor.
‘HANGİ PARTİ ÇÖZER’ SORUSUNA VERİLEN YANIT
Ekonomi ve işsizlik birinci gündem maddesi ama “Bunu kim çözer” diye sorulduğunda ankete katılanların yüzde 27.3’ü AK Parti diyor. CHP diyenlerin oranı yüzde 15. Onu yüzde 6 ile İYİ Parti, yüzde 5.4’le MHP izliyor. Halk CHP’yi çözüm mercii olarak görmüyor. Muhalefetin bu sonuçları iyi değerlendirmesi gerekiyor.
BABACAN GÖSTERGESİ
Ali Babacan’ın ekonomiyle ilgili yönü ön planda olduğu için daha yüksek bir oran beklerdim ama DEVA Partisi diyenlerin oranı yüzde 0.6. Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi iddialı isimler tarafından kurulan, arkasında Abdullah Gül’ün olduğu DEVA ve Gelecek partileri tutmadı. Bunu her veride görmek mümkün.
YENİ ANAYASA
Cunta bağlantıları araştırılmalı
Kenan Evren’in anılarını yeniden okuyorum. Sadece Evren’i değil, darbecilerin anılarını okudukça görüyorum ki, darbeler bir günde olmuyor.
Darbe zemini bir günde hazırlanmıyor. Darbeler bir süreç. Bildirilerle, manşetlerle, açıklamalarla asker kışkırtılıyor. TSK içinde cuntalar oluşturuluyor. Darbe bir saplantı haline getiriliyor. Bakınız 12 Mart’a.
28 ŞUBAT’TA DA DENİZCİLER
104 emekli amiralin darbe imalı bildirisi sizi şaşırtmasın, 28 Şubat’ın fitilini de önce denizciler ateşlemişti. Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya, Erbakan’ın YAŞ üyelerine verdiği yemekte içki içerek 28 Şubat’ın ilk işaretini vermişti.
EMEKLİ ASKER DARBELERİ
28 Şubat’ın Genelkurmay Başkanı İsmail Karadayı, Sincan’da tankların yürütüldüğünü televizyonlardan öğrenmişti. Cuntacılık budur işte. 27 Mayısçılar ellerini TSK’nın içinden hiç çekmediler. Talat Aydemir ikinci darbe girişimi sırasında emekliydi. 9 Martçılar ise MBK üyesi emekli askerlerdi. Ama darbecilik ruhlarına sindiği için askerin içindekilerle işbirliği yapıp, darbe girişiminde bulunmuşlardı. Emekli amirallerin bir hedefinin de bu olduğu anlaşılıyor.
ÖNCEDEN İRTİCAYDI ŞİMDİ MONTRÖ OLDU
Geçmişte irticayı kılıf yapıyorlardı. Laiklik tehlikede diyorlardı. Emekli amiraller ise Montrö’yü kılıf yapmışlar. Emekli amiraller, Kanal İstanbul gündeme geldiği günden bu yana ekranlarda Montrö’yü savunuyorlar. Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un olmayan bir sözü üzerinden tekrar Montrö gündeme geldiğinden beri de emekli oramiraller, ekranlarda Montrö’yü savunuyorlar. Kimse onlara engel oldu mu? Ne söyleyemiyorlardı da darbe tehdidinde bulunma gereği duydular?
DARBE İMASI
Peki darbe tehditli bildiriye ne gerek var? Nedir bu demokrasiye parmak sallamak? “Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir” tehdidi ne anlama geliyor? Bu dil darbe dilidir. Bu dil muhtıra dilidir. Bu dilin sahipleri darbe kışkırtıcılığından hesap vermelidir. Çünkü biz bu demokrasiyi bildirilerle kazanmadık. Biz bu demokrasiyi darağaçlarına, tanklara bedel koruduk. 15 Temmuz’da şehitler verme pahasına, tanklara, savaş uçaklarına, bombalara, kurşunlara karşı durduk. Emekli amirallere yem etmeyiz.
DAHA AĞIRI GELİR
Eğer buna müsamaha gösterilirse arkasından daha ağırı gelir. 28 Şubat’ta Başbakan Erbakan’a küfreden Osman Özbek isimli general korundu da ne oldu? Arkasından daha ağır baskılar geldi. Seçilmiş Başbakan istifa etmek zorunda kaldı. Osman Özbek’ten hesap sorulsa, 28 Şubatçılar cesaretlendirilmezdi. O nedenle darbe tehditinde bulunanlara hesap sorulmalı. Yoksa bu iş yol olur.
9 SUBAY OLAYI ENGELLENSE 27 MAYIS OLMAZDI
27 Mayıs’tan önce 9 Subay olayı yaşanmıştı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, “Mesele ciddidir. Bu iş, 9 subayın işi değil. Bütün memlekette ordu içinde cuntalar kök salmıştır. Bunların üzerine ciddiyetle gidin, teşkilatı meydana çıkarın” demişti. Ama olmadı. 9 subaydan hesap sorulmadı. 9 subayın tamamı da 27 Mayıs’ın lider kadrosunda yer aldı. 9 subaycılar yakalanınca TSK’daki cuntalar çil yavrusu gibi dağılmıştı. Ancak onlar ceza almayıp, bırakılınca TSK’daki cuntalar yeniden faaliyetlerine başladılar. Ta ki 27 Mayıs darbesine kadar.
CUNTA BAĞLANTISI VAR MI?
Şimdi 104 emekli amiralle ilgili soruşturmanın da ciddiyetle yürütülmesi gerekiyor. Bu bildiri bir sinyal olabilir. Asıl önemli olan nokta, bunların TSK içinde de bir bağlantılarının, cuntaların olup olmadığının ortaya çıkarılmasıdır. Çünkü bunların arasında 28 Şubat ve Cumhuriyet mitingleri bağlantılı isimler var. Celal Bayar’ın, “Dokuz subay olayı iyi değerlendirilmiş olsaydı, 27 Mayıs olmazdı” sözü iktidarın kulağına küpe olmalı.
KILIÇDAROĞLU DESTEKLİYOR MU?
Darbe kokulu açıklama bir demokrasi sınavına dönüştü. Maalesef ki CHP lideri Kılıçdaroğlu, demokrasi sınavında çaktı. 15 Temmuz’a “kontrollü darbe” diyen CHP lideri, emekli amirallerin darbe tehdidi karşısında ise “Bu sahte gündem tutmaz” dedi. Neyi sahteymiş Sayın Kılıçdaroğlu? Darbe tehdidinin sahtesi olur mu? “Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir”in neresi sahte? Açın okuyun darbe bildirilerini, muhtıra metinlerini okuyun, bu cümlenin tıpkısının aynısı orada değil mi?
Kılıçdaroğlu, darbeye karşı mısınız, değil mi? Bu bildiriyi onaylıyor musunuz, onaylamıyor musunuz?
Hani darbe olduğunda tankın üzerine çıkacaktınız? Bırakın tankın üzerine çıkmayı, kapıya çıkmayı bile beceremediniz. Yaptığınız açıklama darbe tehdidine destek vermekten başka bir anlama gelmiyor. Nokta.
CHP, ÜNİFORMASINI GİYDİ
Kılıçdaroğlu böyle der de CHP yöneticileri ondan eksik kalır mı? Grup başkanvekili Engin Özkoç “Vatansever eleştirileri tebrik ediyorum” diyerek darbe tehditli bildiriye tam destek verdi. CHP sözcüsü Faik Öztrak ise darbe tehditinde bulunanları değil, demokrasiye sahip çıkanları suçladı. “103 tane amiralin açıklamasından darbe çıkartmak olsa olsa sivil darbecilere mahsus bir özelliktir” diye konuştu. Şaşırmadım. Çünkü Öztrak Ailesi her darbede görev üstlenmiştir. Faik Bey belki heyecanlanmış olabilir ama Türkiye eski Türkiye değil. Üzüldüm çünkü CHP yeniden askeri üniformasını giydi. 27 Mayıs darbesinin ünlü formülü olan, “CHP artı ordu eşittir darbe” denklemi yeniden kuruldu.
İMAMOĞLU NİYE SUSKUN
Siyasi olaylar karşısında açıklama yapmaktan çekinmeyen hele hele HDP’yle ilgili bir sorun olduğunda kendini paralayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu niye sustunuz? Sizin için darbe tehdidi önemli değil mi? Gün demokrasiye sahip çıkma günü değil mi?
AKŞENER VE AĞIRALİOĞLU’NA TEBRİKLER
28 Şubat’ın yiğit kadını olarak Meral Akşener ise bildiri karşısında kararlı bir duruş sergiledi. “Emekli amirallerin canı sıkılmış, bir bildiri yayınlamışlar. Bu bir zevzekliktir” dedi. Gece yarısı yayınlanan bildirilerin muhtıraları hatırlattığını ifade etti. Aynı şekilde Yavuz Ağıralioğlu da amirallerin bildirisinde darbe iması olduğunu ve bundan rahatsızlık duyduğunu belirterek demokratik bir duruş sergiledi.
AYTUN ÇIRAY LEKE SÜRDÜ
İYİ Parti’li Aytun Çıray militarist yönünü önplana çıkarıp, “Bir tbp.teğmen olarak altına imzamı atıyorum” dedi. Böylece darbe tehdidine destek veren ilk siyasetçi oldu. Aytun Çıray, İYİ Parti’nin demokrasi duruşuna leke sürdü.
ERDOĞAN DEĞERLENDİRİYOR
AK Parti MYK bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığında toplanıp, bu bildiriyi masaya yatıracak. Ama ondan önce saat 15.00’te Külliye’de Erdoğan’ın başkanlığında bir değerlendirme toplantısı yapılacak. Bu da Cumhurbaşkanı’nın bu işe ne kadar önem verdiğini gösteriyor. Erdoğan zaten ilk andan itibaren süreci adım adım takip ediyor.
Bu arada Erdoğan’ın Ankara’ya gelişi bakanlık beklentisi içinde olanları heyecanlandırdı. Çünkü Erdoğan’ın haftasonu Marmaris’te kabine değişikliği üzerinde çalıştığı konuşuluyordu.