Paylaş
Suriyeli muhalifler ve TSK karadan girecek, ABD ise operasyona havadan destek verecekti.
Cerablus, DEAŞ’ten temizlendikten sonra içeride bir güvenli bölge oluşturulacaktı.
G-20 zirvesi için Antalya’ya gelen Putin’e haritalar üzerinden operasyon anlatılmış; Rus lider, “Biz yüksek sesle tepki gösteririz ama üzerinde durmayız” demişti.
Ortak harekât planı ABD ile birlikte hazırlanmış, sınıra gerekli birlikler kaydırılmış, büyük Cerablus operasyonu için sıra düğmeye basılmaya kalmıştı.
24 Kasım 2015 tarihiydi.
O gün Rus uçağı düşürüldü.
Bırakın Cerablus operasyonunu yapmayı, o günden itibaren Suriye üzerinde uçak uçuramaz hale geldik.
Sınırdan ancak Fırtına obüslerinin menzili içinde kalan bölgelere, misilleme atışları yapabildik.
İkinci Cerablus operasyonu için harekete geçildiğinde DEAŞ, bu kez Gaziantep’te düğünü kana buladı.
Her an başlamak üzere olan ikinci Cerablus operasyonunun ilginç bir perde arkası var.
Menbiç operasyonunda Türkiye’nin PYD-YPG hassasiyeti nedeniyle Amerikalılar, Demokratik Suriye Güçleri adı altındaki yapı oluşturdu. DSG’nin ana omurgasını PYD-YPG oluşturuyordu. PYD-YPG, Cerablus operasyonu içinde hazırlıklıydı ama Türkiye’nin ağırlığını koyması üzerine Amerikalılar, Türkiye destekli Suriyeli muhaliflerin yapmasına ikna oldu. Gaziantep’teki saldırının gerçekleştiği gece Cerablus operasyonuna katılacak birlik ve mühimmat sevkıyatı yapılıyordu.
DEAŞ, Cerablus’a misilleme olarak Gaziantep’teki kanlı eylemi gerçekleştirdi.
BİRİ FARK EDİP SESLENMİŞ
Cerablus, DEAŞ açısından önemli. Cerablus düşünce sıra Rakka’ya gelecek. Ama bizim açımızdan daha önemli. Hem DEAŞ’ı sınırımızdan söküp atacağız hem de Kobani’den Afrin’e bir Kürt koridoru oluşturulmasının önüne geçeceğiz. Cerablus operasyonunun ikinci önemli yanı ise Suriye politikamızın değiştiği bir zamana denk gelmesi. Rusya ile yakınlaşmanın sonuçlarında biri Suriye’de ortaya çıktı. Şimdilik “Esed”, “Esad” oldu. Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunan Rusya, İran ve Suriye’nin oluşturduğu bir blokta yer alıyoruz. Ama DEAŞ’a yönelik operasyonlarda ise ABD ile birlikte hareket ediyoruz.
Gaziantep’teki saldırıyla ilgili ise daha çok görgü tanıklarının verdiği bilgilerden hareket ediliyor. Kına gecesinin yapıldığı sokağa çıkan yollardaki kamera kayıtları inceleniyor. Görgü tanıkları 12 yaşlarında bir erkek çocuğunun iki yetişkin tarafından düğünün yapıldığı yere getirildiğini aktarıyor.
Çocuk, eğlenenlerin arasında dolaşırken, düğüne katılanlardan biri fark edip, “Canlı bomba!” diye seslenmiş. O anda büyük bir patlama gerçekleşmiş. Değerlendirmeler, yetişkin iki kişinin uzaktan kumanda ile canlı bombanın düğmesine bastığı yönünde.
ÖLENLERİN HEPSİ BİZİM
Gaziantep’teki patlamadan sonra Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ve Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmaz’la görüşüyorum. Telefonuma cevap veremedikleri anlarda bir cenazede olduklarını anlıyorum. Her telefon açtığımda ölenlerin sayısı artıyor. Ancak Antepliler dayanışma içinde yaralarını sarmaya, ağır saldırının altından kalkmaya çalışıyor. Parti farkı gözetmeden, “Ölenler bizim” diyorlar. Hafta sonu Cumhurbaşkanı Erdoğan da Gaziantep’te olacak. Demokrasi Mitingi’nde konuşacak, acılı ailelere taziye ziyaretinde bulunacak. Gazianteplilerin bir hassasiyetini de paylaşmak isterim: Özellikle HDP’lilerin, “Ölenler partimizden” şeklindeki açıklamalarından rahatsızlar. Siirt Pervarililerin yoğun olduğu bir bölge. Seçimde AK Parti ve HDP’ye oy çıkmış. “Demokrasi Mitingi”ne yoğun bir katılım olmuş. Canlı bomba eyleminde hayatını kaybeden 10 yaşındaki Emine Nisa Güven’in bir fotoğrafını gördüm, yüreğim sızladı. Türk bayrağına sarılı olarak demokrasi nöbetinde. Ölüm ve çocuk ikisini yan yana getirmek o kadar zor ki... Ölenlerin çoğu çocuk. Hiç ölenin partisi sorulur mu, hiç çocuğun partisi olur mu?
Paylaş