Paylaş
İlk olarak Bahçeli konuştu. Terörsüz Türkiye konusunda çerçevesi çok iyi çizilmiş bir konuşma yaptı. Bahçeli, ilk çağrıyı yaptığı 22 Ekim gününden bu yana sürecin arkasında duruyor. Eğilmiyor, bükülmüyor, sürece çok güçlü bir şekilde destek veriyor. Bir anlamda buz kırıcılığı yapıyor.
Bahçeli, dün de sürece yeni bir ivme kazandıracak olan açıklamalar yaptı.
“Terörsüz Türkiye devlet politikasıdır” dedi. “Şehit ailelerimiz kaygılanmasın. Gazilerimiz korkuya kapılmasın. Onların başlarını kesinlikle öne eğdirmeyeceğiz” diye güvence verdi.
Bahçeli, zaman ayarlı konuşmayı bilen bir lider.
ÖCALAN ÇAĞRI YAPMALI
Mazlum Abdi’nin Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Şam’da toplantıda olduğu sırada, Öcalan’ın SDG’ye silah bırakması için yeniden çağrı yapmasını istedi. “PKK’nın kurucu önderliği SDG-YPG’ye direkt aynı mahiyette ve muhtevada bir çağrıda bulunarak, Şam yönetimiyle imzalanan 10 Mart tarihli mutabakata uyulmasını istemelidir” dedi.
Bahçeli, Öcalan için “PKK’nın kurucu önderliği” deyince bir şok yaşanmıştı. MHP Lideri, “Eğmeden, bükmeden söylemeliyim ki PKK’nın kurucu önderliği elini taşın altına koymuştur” dedi. Lider böyle olur. Lider, kimi zaman kendi partisini dahi karşısına almayı göze alabilen kişi demektir.
MİLLETVEKİLLERİ İMRALI’YA GİDECEK Mİ
Bir süredir Terörsüz Türkiye komisyonundan bir grup milletvekilinin Öcalan’la görüşmesi tartışılıyor. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş buna komisyonun karar vereceğini söyledi. Kapıyı aralamış oldu. Bahçeli bu konuda da Meclis’in elini güçlendirecek bir çıkış yaptı. “Gerekirse Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda görev yapan milletvekillerinden bir grup İmralı’ya giderek yüz yüze görüşme sağlamalı, mesajlar ilk ağızdan alınmalı ve kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Bunda çekinilecek bir husus görmüyorum” dedi.
Öcalan’la görüşme konusunda MHP ve DEM Parti’nin tavrı çok net. Ancak diğer partilerin kafası karışık. “Meclis, Öcalan’ın ayağına gitti” diye propaganda yapılmasından endişe ediyorlar. AK Parti’yi ihtiyatlı olarak görüyorum. Bu konuda cesur olmak gerekiyor. Öcalan’a gitmek değil asıl önemli olan Öcalan’ın ne diyeceği. Öcalan’ın çağrısıyla SDG’nin silah bırakıp Suriye ordusuna entegre olması sağlanacaksa İmralı’ya gidilmesinde bir sakınca yok.
ÖCALAN ÇAĞRI YAPARSA
Bu süreç başladığında dağ gibi soru işaretleri ve korkular vardı. Bunların başında da Öcalan örgütüne hâkim olacak mı sorusu geliyordu. Öcalan, 27 Şubat’ta çağrı yaptı. Kandil 12 Mayıs’ta silah bırakma ve fesih kararı aldı. Gördük ki örgütüne hâkimmiş. Şimdi SDG’ye hâkim olup olmadığını test etme zamanı. Öcalan, “Ben SDG’yi de kastediyorum. Silah bırakıp Suriye’ye entegre olsunlar” derse, Mazlum Abdi buna karşı direnecek mi? Direnirse o zaman Öcalan’la karşı karşıya gelmiş olur. Kandil ile Kobani mücadelesi yaşanır. Şunu da unutmamak lazım. Öcalan 76 yaşında. Öcalan hayattayken bu sorunu çözmeliyiz. Ayrıca bu konu Özal’ın söylediği gibi bu konu Türkiye’nin büyük devlet olma mücadelesidir. Özal, “Türkiye, Kürt meselesini çözmeden bölgesinde ve dünyada büyük bir güç olamaz” demişti. Türkiye, bölgesel bir güç, küresel bir oyuncu. Öcalan’la görüşülürse ne olur, İmralı’ya gidilirse muhalefet istismar eder mi kaygısını bir kenara bırakmak gerekiyor. Kan ve gözyaşının hâkim olduğu Ortadoğu’da Kürt sorununu çözen Türkiye’yi kimse tutamaz.
ERDOĞAN-TRUMP MUTABAKATI
SDG konusunda bilerek sona sakladığım bir noktaya dikkatimizi çekmek istiyorum.
Bu süreçlerin kilometre taşlarından birini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Başkan Trump’la yaptığı görüşme oluşturuyor. Trump, daha önce, “Bölgesel konularda sizinle birlikte çalışacağız” demişti. Birkaç kez “Suriye’nin anahtarı Türkiye’nin elinde” diye konuşmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Trump’la yaptığı görüşmenin Suriye boyutuna baktım. Büyük ölçüde bir mutabakat söz konusu. Görüş birliği hâkim diyebilirim. Bu bizim için önemli bir fırsat. SDG konusuna sadece İmralı ya da Şam olarak bakarsak yanlış olur. SDG konusu doğrudan ABD konusu. SDG’yi kurup besleyen CENTCOM oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump arasında varılan Suriye mutabakatı ve SDG-YPG konusundaki anlayış birliği umut verici. SDG konusunda İmralı’da Öcalan, Şam’da Ahmed Şara, Washington’da Trump yanımızda yer alıyor. Konjonktür lehimize. İsrail ve İran’ın engellemelerine rağmen bizim bu konuda cesur olmamız gerekiyor. Korkaklar tarih yazamaz.
NOBEL’İN YOLU GAZZE’DEN GEÇİYOR
ABD Başkanı Trump, Nobel’i almayı takıntı haline getirmiş durumda. Tutkulu bir şekilde Nobel’i almak istiyor. Generallerle toplantısında şimdiye kadar 7 savaşı durdurduğu savundu. Bunların arasında hiç yapılmayan savaşlar da vardı ama o tam 8 kez Nobel’i hak ettiğini söyledi.
Sözü Gazze savaşına getirdi. Savaşın biteceği konusunda umutlu konuştu. Trump da anladı ki Nobel’in yolu Gazze’den geçiyor. Nobel ödülleri 10 Ekim’de açıklanacak. Trump, Nobel’i kaçırmamak için 10 Ekim’den önce ateşkesi sağlamaya çalışıyor. Trump, Gazze’de ateşkesi sağlayıp akan kanı durdursun da Nobel’i mi alır, 8’inci savaşı durdurdum diye mi övünür umurumda değil. Yeter ki masum çocuklar ölmesin.
Paylaş