Kardeşim ne hakkınız var

Koskoca Selahattin Demirtaş...

Haberin Devamı

Şu ülkenin aklı başında az sayıda siyasetçisinden biri.
Pazar günü ülkenin az sayıda aklı başında gazetecisini topluyor.
Sonra İmralı’dan gelen mesajları aktarıyor...

Aman Allah’ım, neler neler...
İsrail lobileri, Ermeni lobileri, Amerika’daki odaklar, faiz baronları, onlar bunlar...
Dünyanın en fıttırık komplo teorisyenlerini yaya bırakacak teoriler...
Aklı başında arkadaşlarımız aynı zamanda çok nazik ve terbiyeli insanlar...
İtirazlarını bile zarif biçimde dile getirip, yine de sonuna kadar dinlemişler.
Yemin ediyorum ben olsaydım, ya alay etmeye, dalga geçmeye başlardım ya da “Kardeşim sen bu deli saçması teorilerinle kendine biat edenleri kandırabilir, aptal yerine koyabilirsin ama beni koyamazsın. Ne hakkın var pazar günümü bu saçmalıklarla berbat etmeye” deyip, orayı terk eder, bir üst kattaki barda kendime bir kadeh şarap söyleyip, yatışmaya çalışırdım.

Allah aşkına, Peygamber aşkına...
Akıl, izan, mantık adına...
21. yüzyılda düştüğümüz şu hale bakın.
-Muhafazakâr kesimin bir bölümünün gözü kulağı Ankara’da, Başbakan’ın hepimizi aptal yerine koyan komplo teorilerini, darbe hikâyelerini dinliyor.
Ve inanıp, aynı hikâyeleri kendisi de anlatmaya başlıyor.
Neden? Nasıl olur?
Çünkü biat var. Kesin inanç var. Akıl devre dışı. Aklın yerini paranoya almış.

-Muhafazakâr insanların bir bölümünün gözü kulağı Pensilvanya’da...
Oradan ne söylenirse, kesin biat vecdi içinde.
Ne sorguluyor, ne kendine soruyor... Kendine dahi soramayınca Hoca’ya da soramıyor.
Kesin inanç, kesin biat gözünü, kulağını, vicdanını, aklını, izanını alıp, bitpazarında satılığa çıkarmış.

Ülkenin Kürt vatandaşlarına bakıyorum.
Onların bir bölümünün gözü kulağı da İmralı’da...
Orada desen de ne akıl kalmış ne izan.
Ne mantık kalmış, ne fizik, ne kimya.
Veya hepsi yerli yerinde de, derin bir oportünizm idareyi ele almış.
İmralı ağzını açtı mı, “biat”ın demir kanunu işliyor.

Söyleyin Allah aşkına...
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, aklını, izanını, vicdanını, inancını kaybetmiş üç komplo erbabının iki dudağı arasında ezilip gitmek zorunda mı...
O üç dudaktan hangi saçma çıkarsa çıksın, önünde secdeye gelmek zorunda mıyız...
Yok mu bizim bir akıl alternatifimiz, bir vicdan seçeneğimiz...
Nasıl oldu da, koskoca bir Cumhuriyet, 20’nci yüzyılın ilk yarısının “Kesin inançlılar tarikatının” müridi haline geldi...

Geleceğe, ona buna biat etmiş, gözü kulağı üç dudağın arasında bir kindar nesil miras bırakıyoruz.
Size de yuh.
Bize de yuh.
Hepimize de yuhhhh.
Tarihe siz, deli saçmalarının, siyasi hurafenin, ancak aptalların inanacağı komplo teorilerinin şeyhleri olarak...
Biz de saçmalara, o hurafelere, o komplo teorilerine inanan saf ve aptal müritler olarak geçeceğiz...
Bundan 90 yıl önce bir millet uyanmıştı.
Şimdi uykuya yatıyor...
Üç şeyh uğruna ya Rab...
Ne güneşler batıyor.

Haberin Devamı

Sevgili Ekrem, sevgili Mustafa bir kulak verin

Haberin Devamı

-SEVGİLİ Ekrem Dumanlı...
Zaman
gazetesinin genel yayın yönetmeni...
Bak, açıkça söylüyorum.
Darbenin medya ayağı sensin...
Böyle giderse bir gün yargılanacaksın.
-Sevgili Mustafa Karaalioğlu...
Star
gazetesinin genel yayın yönetmeni.
Darbenin öteki medya ayağı da sensin.
Böyle giderse bir gün yargılanacaksın.
Demedi demeyin, tecrübe konuşuyor.
Attığın manşet, yazdığın yazı bir gün sana iddianame olarak dönecek.
Dost bildiğin kalemler, parmaklarını sana uzatıp, “Onu da alın, onu da alın” diye tam tam çalacak.
Son 5 yılda “Manşet suçları” diye bir katalog suç yaratıldı.
Şimdi ortalıkta darbe salvoları uçuşuyor.
Birbirinizin gazetelerinden, karşı tarafa atılmış 6 darbe iddiası var.
En önemli tanık da İmralı sakini...
O da “Darbe” diyor.
Manşetler, artık 28 Şubat’ı masum çıkaracak kadar gaddarlaştı.
İnsan kıyımı, itibar linci had safhada...
Hepinize tavsiyem.
Valizleriniz hazır olsun.
Bu savaştan kim galip çıkarsa, ötekini Silivri maltalarına göndermek için baltalarını bilemeye başladı.
“Manşetlerle darbeye hizmet” iddianameleri, gazete köşelerine şimdiden sızdırılıyor.
Bilin ki, yarattığınız bu canavar yüzünden...
Her gazeteci, bir gün mutlaka darbeci olarak suçlanmayı tadacak...

Haberin Devamı

Yangın yerine dönmüş bir ülkeden ‘eyvah’

YILBAŞINDAN beri Emre Aydın’ın yeni CD’sini dinliyorum.
Özellikle “Eyvah...”
Öyle iyi geliyor ki...
“İçimde deprem yine eyvah...
Halim yok hiç artık eyvah...
Düşüyor sustuklarım yine gözlerimden eyvah...”
Bu, hepimizi aptal yerine koyan aktörler o koltuklarda, o makamlarda oturdukça...
Eyvah... Memleketim için eyvah.
Boş verin...
‘Eyvah’ı dinleyin...
Bu çocuk harika... Yeni CD’si de öyle.

Yazarın Tüm Yazıları