Hukuk intikam aracı mıdır?

DÜNKÜ makalesinde Oral Çalışlar (Radikal) şu cümleleri kullanıyor:

“...Ergenekon davasının militarizmle bir hesaplaşmaya dönüşmesinden hoşlanmayan çevreler... Ergenekon davası, varlığını sürdüren bir darbecilikle hesaplaşıyor...”

Haberin Devamı

Oral Çalışlar askeri darbeler döneminde haksız darbeler yemiş, çok meşakkat çekmiş bir kişi. Askerlerle (militarizm) hesaplaşmak arzusu çok insani bir talep.
Ancak yazdıklarını okurken şu soruyu sormadan edemedim.

Kişisel duygular talep edebilir ama yargının görevi hesaplaşmak mıdır?

Hukuk felsefesine göre cevap “hayır!”

Hesaplaşmak “intikam” almayı içeren bir istektir. Hukuk ise “intikam” duygularından mümkün olduğunca uzak durması gereken bir kavram. Adı üzerinde hukuk “adalet” dağıtmak zorundadır. Hukuk tabii ki ceza verir. Ancak, ceza: i) kamu vicdanını tatmin etmek ve ii) caydırıcı örnek olmak zorundadır ve bunun için vicdanlarda genel kabul görecek oldukça objektif bir adalet terazisi ile ölçülmek durumundadır.

Hesaplaşmak subjektif bir olgudur ancak hukuk somut/objektif olmak zorundadır.

Bunun içindir ki cezayı mağdur değil, hukuk belirler ve hep aynı kıstası uygular.

Mağdurun suçlu ile hesaplaştırıldığı davalar çağdaş hukukun öğretisi değildir.

* * *

Dikkat ediyorum, “askeri vesayet”i yıkmak gayreti içinde olduklarını iddia edenlerin önemli bir kısmı, statükodan kurtulma mücadelesinde sık sık asker veya yargı ile hesaplaşmayı vurguluyorlar.

Hesaplaşma o kadar önemli ki hukuk teferruat bile olabiliyor.

“Kimse Ergenekon iddianamelerinin dikensiz gül bahçesi olduğunu iddia etmiyor. Binlerce sayfa içinde mesnetsiz pek çok iddia ve yüzlerce şüpheli arasında mağdur edilmiş pek çok kişi olduğu açık. Ama Türkiye şartlarında ve Türkiye adliye kültürü içinde yürütülmeye çalışılan böylesine bir soruşturmanın sorunlu alanlarına yoğunlaşıp büyük iddiaların karambole getirilmesi (Gareth Jenkins’in “Ergenekon raporu” -CÜ) pek iyi niyetli bir değerlendirme biçimi değil.” (Taraf Gazetesi, Yıldıray Oğur, 01/02.12.2009)

* * *

Buna karşılık, en azından yakın zamana dek, AKP’lilerin de sevdiği-saydığı, Ergenekon Davası İddianameleri’ni de kıyasıya eleştirmiş değerli hukuk adamı Sami
Selçuk Anayasa değişikliği tartışmaları ile ilgili olarak diyor ki:(Star, 28.04.2010):

1) Yürütme, yasama, yargıyı düpedüz suçluyor: “Onlar” diyor, “yanlıdırlar, çünkü siyasal güdüyle (saik) karar veriyorlar!”
Bu bir eleştiri değil; doğrudan suçlamadır.

2) “Siz istemeseniz de, biz bu değişiklikleri yaparız. Halkın da onayını alırız” derseniz, yanılgıları katlarsınız.

3) “Bu Anayasa gitsin de yerine ne gelirse gelsin, yenisi nasıl olsa bundan iyi olur” mantığıyla yola çıkarsak, yağmurdan kaçarken doluya tutulabiliriz.

4) “Ben seni mat ederim” çocuksu yarışıyla olmaz.

* * *

Bu satırları yazarken Sami Selçuk “55 yıl hukukun içinde hukuk için çırpınmış; bir hukuk öğrencisi ve yargıç stajyeri iken 1955-1960 arası güçlü yürütmenin yargıçları, savcıları nasıl sağa sola savurduğunu, bunun acılarını, yıkımlarını dehşetle izlemiş” bir hukukçu olduğunu da vurguluyor.

Keşke şu sözler her türlü hukuksal eyleme “hesaplaşma” güdüsü ile yaklaşanların kulağına küpe olsa:

“Siyasallaşmış yargı suçlamalarıyla, önyargılarıyla, öç izlenimi uyandıran öfkelerle, kaygılarla yargıyı terbiye etmek, hizaya getirmek hiç olmaz.”

Yazarın Tüm Yazıları