Hasan Mutlucan’dan türküler eksik

SABAHIN saat 05.00’i. Adalet Bakanlığı resmi açıklama yapıyor. Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner o saatlerde Erzurum’da ya sorguda ya da hakkında verilecek mahkeme kararını bekliyor.

Haberin Devamı

Adalet Bakanlığının açıklaması tam o zamana denk geliyor. Açıklamadan kısa süre sonra, Erzurum’da İlhan Cihaner tutuklanıyor.

Sabahın köründe bir bakanlığın resmi açıklamasının Cumhuriyet tarihinde eşi, benzeri yok.

Sabahın köründe resmi açıklamanın iki örneği var. 27 Mayıs ile 12 Eylül askeri darbe sabahlarında. Üçüncü darbe, 12 Mart Muhtırası TRT’nin saat 13.00 haber bülteninde yayınlanıyor.

Askeri darbeler açıklanması ardından TV ve radyolarda Hasan Mutlucan’dan türküler yayınlanıyor.

Adalet Bakanlığı açıklaması sonrasında Hasan Mutlucan’dan türküler elbette yok. Çünkü, açıklama askeri değil.

12 EYLÜL’DE BİLE...


Başsavcı İlhan Cihaner’in avukatı Turgut Kazan, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e dün bir mektup yazıyor.

Mektubunda Kazan, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerini hatırlatıyor:

“12 Mart ve 12 Eylül dönemlerini yaşadım. Her iki askeri yönetim de hukuk düşmanıydı. Adeta, hukuk devletine savaş açmışlardı. Ama, adliyenin arandığı ve Cumhuriyet Başsavcısının tutuklandığı bir uygulamayı bugüne kadar yaşamamıştık. 12 Eylül zulmü bile böyle bir uygulamaya başvurmamıştı. Şimdi sivil rejim, demokratik açılım türküleriyle, böylesine unutulmaz ve akıl almaz bir örnek verdi.”

Skandalın patladığı andan itibaren, saflar netleşiyor. Bir tarafta salt hukuk adamları ve hukuk mantığı, öte yanda hükümetin siyasal tavrı.

HSYK’nın Erzurum Başsavcı ve ekibini görevden alması ile birlikte iyice alevlenen hukuk krizinde hükümet yalnız kalıyor. Devletin yüksek yargı organları HSYK kararını destekliyor, hükümet onlara ateş püskürüyor.

Hukukçular bir yanda, iktidar öte tarafta. O kadar ki, karşılıklı açıklamalar “onlar ve biz” haline dönüşüyor.

SİSTEMİN SÜBAPLARI


Adalet Bakanlığının sabahın köründe yaptığı açıklama bir ilk. Onun deşilmesi gerek;

Açıklamayı kaleme alan kim? Neden o saatte yayınlanıyor?

Açıklama yargı organları ile hükümeti karşı karşıya getiren süreci keskinleştiren bir dönemeç.

Bu skandallar bütünü sonrasında ortaya çıkan tablo, bütün tarafların kullandığı ortak deyimle, vahim. Doğru, vahim.

Çünkü, Erzurum-Erzincan yargı çekişmesi çok başka bir gerçeği gün yüzüne çıkartıyor: Senin yargın-benim yargım. Her siyasal görüşe göre, bir yargı.
Bu tespitin Türkçesi var. Yargıya siyasal baskı bu skandalla kayıtlara geçmiş oluyor.

Tek bir teselli var. Yargı savaşı çıksa bile, sistemin yine de sübapları işliyor. Bir başsavcının yasalara aykırı biçimde tutuklanması karşısında, devreye HSYK girebiliyor ve hukuksuzluğu düzeltiyor.

Yürütmenin yargıya darbe girişimi HSYK’dan dönüyor, Yargıtay ve Danıştay bunu destekliyor. Kimsenin ağzından düşürmediği demokrasiden bir örnek.

Haberin Devamı

Kapatma davası çok yanlış

Haberin Devamı

YARGITAY Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya Erzincan, Erzurum ve Habur Kapısında yaşananları mercek altına alıyor.

Bu haber “Adalet ve Kalkınma Partisi’ne kapatma davası hazırlığı” olarak yorumlanıyor. Hatta, davanın martta açılacağı iddiaları dolaşıyor.

Umarım bu yorum yanlıştır, bu iddialar yanlıştır.

1-Yanlış olur, çünkü parti kapatmakla Türkiye’de demokrasi hiç bir yere varmıyor. Ayrıca, kapatılan partinin yerine yenisi hemen kuruluyor.

2-Yanlış olur, çünkü parti kapatmak, partisi kapatılanları mağdur durumuna düşüyor. O partinin oylarını hak etmediği ölçüde artırıyor.

3-Yanış olur, çünkü kapatma davası açmak, düşüşe geçen iktidar partisine su taşımaktan farksız.

Haberin Devamı

17 bin yer

Kriz mi, deprem mi, artık ne ise, bu karmaşa içinde çok önemli bir haber:

“Bira satışı yapan 17 bin yer kapandı. Son dört yılda mahalle baskısı nedeniyle binlerce işyerine kilit vuruldu. Yeni satış noktası açmak isteyenler ruhsat alamıyor.”

İşte, asıl mesele bu. Bütün bu krizlerin, yargıya baskının altında yatan bu. Toplumu kendi ideolojisine göre yeniden biçimlendirmek. Yaşanan bunca gerginlik, işte bu nedenle.

Herkesin gözü önünde, her gün yeni bir gerginlik yaşanırken, öte yanda hiç kimse fark etmeden, sessiz ve derinden uygulamalar birbirini izliyor.
Belediyelere sorarsanız, “içki yasağı yok”.

Bu haber ne o zaman? 

Yazarın Tüm Yazıları