Yazar çizer takımı meÄŸer futbola ne meraklıymış

Güncelleme Tarihi:

Yazar çizer takımı meğer futbola ne meraklıymış
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 26, 2002 00:00

Yaygın bir kanaate göre, futbolla entelektüellerin yıldızı pek barışmaz. Güya futbol bilinçsiz zümrenin uÄŸraşıdır, hatta kimilerine göre afyonu! Yıllarca aydınlar arasında böyle bir düşüncenin hakim olduÄŸu sanıldı. Ancak Turgut Çeviker'in Yapı Kredi Yayınları için hazırladığı ‘‘Türk Edebiyatı'nda Futbol’’ adlı antoloji bunun tam tersinin geçerli olduÄŸunu gösteriyor. Futbolun ülkemize geliÅŸinden itibaren Türk yazarları ve çizerleri futbolla ilgilenmiÅŸ, takım tutmuÅŸ, futbol hakkında yazmış, hatta aralarından sıkı fanatikler bile çıkarmış! ERCÃœMEND EKREM TALUÄ°lk futbol sürgünüO tarihte, ayak topu, memleketimizde henüz yayılmamıştı. Bunu yalnız Amerikan mektebinde oynuyorlardı. Hatta iÅŸittiÄŸimize göre, orada bile Türk talebe bu oyuna katılmaktan yasakedilmiÅŸlerdi. Her ileri harekette öne geçen Mektebi Sultani -yani Galatasaray Lisesi- bunda da önayak olmuÅŸtu. Büyük sınıflardaki bazı talebe, bir top getirttiler ve gizliden gizliye, ta Cendere'ye, Burunsuz Mandıra'ya kadar gidip oynuyorlardı.Birgün, boÅŸboÄŸazlık edip, bunu YaÅŸar aÄŸabeye söylediler.-Ulan, beni de götürün de göreyim! dedi.Oyun, bütün hararetiyle sürüp gidiyordu. Bebek sırtlarında, ÅŸehzade Kemaleddin Efendi'ye ait bir köşkün hemen arkasındaki düzlükte idik. Derken bizim YaÅŸar AÄŸabey, verilen paslara içerledi. DurduÄŸu noktadan, yay gibi fırladı, topun hizasına gelince yaradana sığındı ve bir tekme savurdu:- Gümmm!..Hakikaten top, minimini gözükünceye kadar, havada yükseldi.. Aldığı hızla münteha noktasını bulduktan sonra saÄŸa bir münhani çizdi ve: -Åžangırrr!..Diye, adam boyundaki merdiven camlarını indirerek, doÄŸru ÅŸehzadenin köşkünden içeriye girdi. Arnavut bahçıvanın biri elinde kazma ile bizim tarafa koÅŸuyordu. Hepimiz savuÅŸtuk. Fakat ÅŸaÅŸkına dönen YaÅŸar aÄŸabey yakayı ele vermiÅŸti. Suikast töhmeti ile Traslusgarb'ı boyladı; bir daha yüzünü görmedik. Futbolun bizdeki ilk kurbanı bu oldu... (Akbaba, 1935)NAZIM HÄ°KMETFutbolda sınıf bilinciFenere kanımın kaynaması baÅŸka sebepten... Son yaptığım içtimai, felsefi, harsi, kozmografik tetkikat neticesinde, anladım ki, Fener, Ä°stanbul, Kadıköy filan semtlerinin mümessilidir... Galatasaray BeyoÄŸlu, ÅžiÅŸli semtlerinde taraftar sahibidir... Fener'in kaptanı Sirkeci'de dükkan açmış... Galatasaray'ınki BeyoÄŸlu'nda. Sporda da olsa, halka dayanalım vatandaÅŸlar!... Halka, kapılarımızı geniÅŸ açalım iki gözüm! (Yeni Gün, 1931)ÇETÄ°N ALTANHalkçılık ÅŸuuruBen bütün hayatımda ya on ya on beÅŸ maça gittim. Son defa geçen çarÅŸamba Galatasaray-Fener maçına gittim... Her taraf tıklım tıklım Fenerlilerle dolu. Galatasaraylılar kapalı tribünde bir avuç kalmışlar... Her iki taraf birbirine homoseksüalite ile ilgili galiz çığlıklar fırlatıyor. Bununla beraber ben aynı kanaatte deÄŸilim. Galatasaray-Fener maçında halkın Fener'i tutması gayet basit bir sebebe dayanıyor. Galatasaray öteden beri, zengin ve elit bir zümrenin sembolü olmuÅŸtur. Fener ise halk içinden çıkan bir firmadır. Netekim Karagümrük de bu yüzden son maçında büyük bir ilgi gördü. Toplumdaki halkçılık ÅŸuurunun bir göstergesidir bu. Ne yazık ki, bu gösteri, fikri bir yüksekliÄŸe eriÅŸemiyor ve sadece stadyomda kalıyor. (TaÅŸ-Karikatür, 1959)KÜÇÜK Ä°SKENDEREmreEski bir saat durmuÅŸ aÅŸkın en olmadık yerindeMütemadiyen uzatmaları oyanayan bir karanlık belki deRüya deÄŸil! heves hiç deÄŸil! yalnızca hayattan ölüme bir pas!Emsali olmayan bir kaza gibi geçecek ellerinden ellerime veda!Burada lafı uzatmak, dokuz kusurlu hareketten bir tanesi;Ecel gibi, bir resme dokunmak gibi, kana kimlik sormak gibi!Lüzumsuz bir röveÅŸatayla ayı aÄŸlara göndermek sankiÖlümüne, diyorum, bazı adamlar kimi zaman jilet yutarlarZehre bulanır korkunun orta sahasıO sancıdır kalbin taca çıkması; YaÅŸanılanlar:Gole giderken düşürülen futbolcunun sedyeyle oyundan alınmasıLalelere kırmızı kart, daÄŸlara sarıUsul usul yaklaÅŸan bir sevdada, yüzde yüzlük bir penaltı hatırası! (Ocak 1999)ÃœLKÃœ TAMEROrhan Kemal'ın golü müthiÅŸtiKeÅŸanlı Ali Destanı'nın ilk oynanışıydı. Oyunun sanatçılarıyla edebiyatçılar arasında bir futbol maçı yapalım dedik. Memet Fuat, Altunizade sahasını verdi. Biz edebiyatçılar toplanıp takımımızı kurduk. Kaptanımız Orhan Kemal olacaktı elbette. KeÅŸanlılar'ın kaptanı, oyunun yazarı Haldun Taner'di. Takım'a bir de 'konuk oyuncu' almışlardı: Bedri Koraman. Maçın hakemi kimdi dersiniz? Halit Kıvanç! Maç günü Altunizade'de bizi destekleyenlerin ellerinde koca bir pankart vardı: Yürüyün, Fazıl'ın aslanları! Fazıl'ın, yani DaÄŸlarca'nın.Ben santrfor oynuyordum. Maçın baÅŸlamasıyla birlikte ayağıma bir top geldi. Yaradana sığınıp şöyle bir patlattım. Olacak iÅŸ deÄŸil, top gitti, kalenin örümceÄŸini aldı, doksana takıldı.Biraz sonra KeÅŸanlılar bir gol attılar. Bunu yine benim bir golüm izledi. Arkasından, Feridun Metin frikikten Hagi'yi bile kıskandıracak nefis bir gol attı. Devreyi 3-1 kapattık. Ä°kinci devrenin hemen başında KeÅŸanlılar'ın iki golü geldi. Bir gol daha attım. Biraz sonra da ceza alanı içinde resmen biçildim. Halit Kıvanç, penaltımızı verdi. Çok penaltı gördüm bugüne kadar. Lefter'in, Metin'in, Ä°stanbulsporlu Ä°brahim'in penaltılarını nasıl unutabilirim! Ama o gün Orhan Kemal'in attığı penaltı kadar güzelini görmedim desem, kimseye haksızlık etmiÅŸ olmam! Orhan AÄŸabey, kaleciyi saÄŸa yatırıp sol köşeye gönderdi topu. Maç bitti. 5-3'lük yenginin coÅŸkusuyla, kaptanımız omuzlarımızda, sahada bir tur attık... (YaÅŸamak Hatırlamaktır, 1998)Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!