Yaza güçlü kollarla girin

2 DAKİKA HAVLUYLA EGZERSİZ: Havluyla yapacağınız bu küçük egzersiz, kış boyunca yumuşamış, kaslı görünümünü kaybetmiş kollarınızı eski gücüne ve görünümüne kavuşturmak için ideal. Üstelik sabahları banyo ritüellerinde kolaylıkla yapılabilecek bir hareket. İnce katladığınız el havlusunu iki elinizle birlikte yukarıya kaldırarak önce sağa sonra da sola doğru çekin.
5 DAKİKA KREM UYGULAMASI: Kuru dirseklerinizin yeniden yumuşacık olmaları için, onları ikiye böldüğünüz bir adet limonla ovun. Meyve asitleri yüzeydeki ölü kepekçikleri arındırıyor. Ardından dirseklerinize bir bebek yağıyla masaj yapın. Bu sırada kollarınızı da unutmayın. Duş yaparken deniz tuzu peeling’i uygulayın. Ardından losyonla kremlemeyi ihmal etmeyin.
30 DAKİKA HAVUZ SEFASI: 15 dakikalık yüzmenin ardından, kaslarınızın sıkılaşmasına yardımcı olacak ‘aqua egzersizi’yle çalışmanıza son noktayı koyabilirsiniz.
? Suyun altında yumruklarınızla birkaç dakika boks yapın.
? Kollarınızı öne doğru açın. Avuç içleriniz dışarıyı göstersin. Kollarınızı omuz hizasına kaldırın ve suyun içinde 10 kez aşağı yukarı kaldırıp indirin.
? Omuz hizanıza kadar suyun içine girin. Kollarınızı göğsünüzün etrafından vücudunuza sarın ve açarak iyice gerginleştirin.
TEMİZLİK İŞİ: Evlerde yaz temizliği, aynı zamanda kasları çalıştırmanın da en doğal yollarından biri. Özellikle perde asmak, toz almak ve yerleri silmek, etkili birer vücut egzersizi.

Yaza varissiz girmek için yeni bir yöntem: Köpük tedavisi

“Bacaklarda toplardamarların yapısal bozukluğuna bağlı olarak genişleyip içlerinde kanın birikmesine ‘varis’ adı veriliyor. Damar çapı 1 mm’den az olanlara ‘telenjiektazi’, 1-4 mm arasında olanlara ‘retiküler’, 4 mm’den büyük olanlara ise ‘büyük toplardamar varisleri’ adı veriliyor.
Yetişkinlerin yüzde 15-20’sinde varis görülüyor. Bu sorunun kadınlarda görülme sıklığı, erkeklere göre 2-4 kat daha fazla. 20 yaşından büyük kadınların yüzde 55’inde varis şikayeti var. Uzun süre ayakta durmak, hamilelik, şişmanlık, hareketsiz yaşam, doğum kontrol hapları ve diğer hormon ilaçları varis oluşumuna etki eden faktörler arasında sayılıyor. Variste görüntü bozukluğunun yanı sıra ağrı, kaşıntı ve gece krampları gibi belirtiler de görülebiliyor.”

DAMARLARA KÖPÜK UYGULAMASI

Köpük (foam) Skleroterapi’de, damar içine sklerozan (büzüştürücü) madde veriliyor. Varis tedavisinde geliştirilen en son tedavi tekniği olan Köpük Skleroterapi, diğer tekniklerle uygulanan skleroterapi tedavilerine göre oldukça yüksek başarı oranı taşıyor.
Dr. Topoğlu, bu yöntemde sklerozan ilacın damar içinde kan ile yer değiştirdiğini ve bu sayede damar duvarı ile doğrudan temas ettiğini anlatıyor: “Böylece tedavi etkinliğinin artması sağlanıyor. Oldukça hızlı ve ağrısız bir tedavi olan Köpük Skleroterapi sonrasında, uygulama yapılan bölge bandaja alınıyor ve 72 saat bandajlı kalması sağlanıyor. 72 saat sonunda, hastanın varis çorabı kullanmasına gerek kalmıyor ve başarılı bir varis tedavisi sağlanmış oluyor.”

Kimlere uygulanıyor

Köpük Skleroterapi, oldukça etkili bir tedavi olmasının yanında, çok geniş bir hasta grubuna da güvenle uygulanabilen bir yöntem. 1 mm çapındaki küçük damarların oluşturduğu örümcek ağı şeklindeki varislerden (telenjiektazi), 10 mm çapındaki büyük ve ağrılı varislere kadar her türlü durumda uygulanabiliyor.
Günümüz varis tedavilerinde, cerrahiye en iyi alternatiflerden biri Köpük Skleroterapi. Hastanın bu uygulamayla ağrısız, acısız, anestezi almadan ve hastanede yatmadan ömrü boyunca taşıdığı varislerinden tek uygulama ile kurtulması mümkün.

Türk erkekleri deodoran kullanmayı bilmiyor

Yapılan bir araştırma, Türk erkeklerinin kişisel bakıma önem vermeye başladığını ancak hâlâ deodoran kullanımında yeterli seviyeye ulaşamadığını gösterdi.
Venezuela’da yüzde 98.4, Arjantin’de yüzde 93.2, Peru’da ise yüzde 90.6 oranında deodoran kullanıldığını gösteren araştırma sonuçları, Türkiye’nin yüzde 34 hane penetrasyonu ile ‘en az deodoran kullanan ülke’ konumunda olduğuna işaret ediyor.
Deodoran kullanım oranında Suudi Arabistan’ın bile gerisinde kalan Türk erkeklerinin yüzde 57’si, sık sık yıkanmamanın ter kokusuna yol açtığını söylüyor.
Deodoran kullananların yüzde 45’i terlemekten utanıyor ve ter kokusuna en etkili silah olarak deodorana sarılıyor. (Kaynak: Rexona)

Makyajda 80’ler etkisi

80’li yılları neden bu kadar çok seviyoruz dersiniz? Çünkü disko çağının ışıltılı dönemi, en az giyilen kıyafetler kadar makyajlarını da efsanevi kılıyor...
Örneğin, mor göz farı 80’li yıllar kadınlarının vazgeçilmez kozmetik ürünleri arasında yer alıyordu. Tüm göz kapağının üzerine uygulanan mor tonları, gözün iç kısımlarında altın tonlarıyla birleşiyor ve ortaya kusursuz bir göz makyajı çıkıyordu. Kaşların belirgin bir şekilde vurgulanması ve kirpik diplerine güçlü bir şekilde sürülen siyah göz kalemiyle maskara da gözlerin 80’ler makyajında başrolde olduğunun önemli göstergelerinden biriydi.
Yeni sezonda kozmetik markaları koleksiyonlarını yine 80’lerin etkisinde hazırladı. Renk paletlerinde yer alan şeker pembeler, göz alıcı morlar, kobalt maviler ve neon yeşiller, geçmişle nostaljik bir oyun oynarken aynı zamanda bizleri neonun sıra dışı dünyasına sürüklüyor.
Dudaklarda ise bu yaz kırmızının her türlü versiyonu mevcut. Ama dikkat! Bu rengi uygularken makyaj artistleri özellikle ten renginde dudak kalemi kullanmak gerektiğini belirtiyorlar. Kırmızının yakıcılığını dudaklarda vurgulamanın son noktası ise ruju sürdükten sonra transparan bir parlatıcıyla dudakların üzerinden geçmek...

Sadece Tekin Acar mağazalarında

“Lancome Tresor Eau Legere”, romantik ve duygu yüklü kadının yaza özel taze meyve ve çiçeksi aromalarla süslü yaz kokusu... Oscar ödüllü sinema sanatçısı Kate Winslet imzası ile hazırlanmış yaz kokusunun baş notasını İtalyan bergamot esansı ve beyaz karabiber, orta notasını otto gülü ve frizya, dip notasını ise sandal ağacı ve misk oluşturuyor.