Çabuk düşünen, çabuk hareket eden, rakibi presle boğan
Galatasaray gibi. Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur derler. Moskova'da çabuk futbolcularıyla hızlı gelişen Lokomotiv ataklarından kurtuldu, ama dün gece zar Rusya'daki gibi gelmedi.
Fatih Terim'in daha uzun yolu var eski ekibi yaratmak için.
Luis van Gaal,
Rivaldo'yu neden istemedi? Çünkü
Rivaldo, Galatasaraylı futbolcuların oynadığına yakın bir mantalite ile oynuyor, rakibin kendisini kontrol imkanını kendi yaratıyordu.
HIZLI OLAN KAZANDI
Topu koşturmak, topsuz koşmak, hızlı karar vermek ve uygulamak ve de hep hareket halinde olmak, futbolun temel esasları. Galatasaray yavaş bir takım. Pas trafiğinde yavaş, rakip alana geçmede, topu blok halde ceza sahasına götürmede yavaş. Futbolcular arasında düşünce birliği yaratmada yavaş. Zaten hızlı olan kazandı.
Galatasaray kendi alanından 10 saniyede çıkıyorsa, Barcelona 5 saniyede çıkıyordu. Yavaş oynayan bir takımın her planını, rakip futbolcu da, rakip teknik direktör de kolayca çözüyor.
Sarr, Arif, Felipe, Hakan Ünsal ağır oyuncular.
Bülent düştü kalkamadı, düşüp kalkan, golü atan
Kluivert oldu.
Duran toplar hep tehlike. Aynı dakikada aynı yere iki kenar top iniyor, iki kafa vuruşundan birini
Mondragon önlüyor, diğeri
Luis Enrique'nin kafasından ağlarda.
Dün G.Saray'da eski inancı, oyunu forse etme heyecanını da göremedik. Bu kadar kolay çözülen takım olmamanın yolu bulunmalı. Galatasaray yavaş yavaş oynuyor, dilerim yavaş yavaş değil, hızlı hızlı düzelir.