Yasemin'ce







Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Bütün çocuklar güzeldir

'Şu İzmir'in dağlarında

Bülbül öter bağlarında'

Ne güzel bir şarkıdır... Bu şarkıyı hatırlamayan var mı? Tabii ki yeni değil, eski bir şarkı. Zaten bülbüllerin öttüğü bağlarından belli oluyor ne kadar eski olduğu!

Yani demek istiyorum ki, dağları duruyorsa da ne bağ kaldı, ne bülbül...

Çok merak etmiştim. Ne olmuştu da o güzelim bağlar yok olmuştu? Hem de bir zamanların ünlü şaraplarının çıkartıldığı üzümlerin yetiştiği bağlara ne olmuştu da, yok olup gitmişti?

Acaba iklim mi, bozulmuştu? Asit yağmurları mı yok etmişti, yoksa topraklar mı zehirlenmişti diye düşünürken ve de sorup soruştururken öğrendim ki, bambaşka nedenle yok olmuş, bağlar... Hem de daha sularda, havalarda kirlilik ortaya çıkmadan çok önce insanlar burada şarap üretmekten vazgeçmişler. Şaraphaneler terk edilmiş, tabii bağlar da... Kendi kendine bağ olacak hali yok ki, asmaların. Boşuna dememişler; 'Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur' diye...

*

Anlayacağınız İzmir'in bağları yok olunca bülbüllerin de sesi kesilmiş ve dağlara göç etmişler. Şimdi dağların yamaçlarından bülbül seslerini duyar gibi oluyorsunuz. Ya da bana öyle geliyor. Belki de hayal gücüm bana oyun oynuyor. Ama heybetli dağların şarkılardaki gibi aynen duruyor olduğunu görmekten aldığım keyifle bülbülleri de oraya göndermiş olabilirim ve hatta seslerini bile duyabilirim.

Tabii ki, dağların heyecan verici heybetiyle bülbülün naifliği uyuşmuyor, ama olsun. Bülbüllerin olmamasına dayanamam. Tıpkı çocukların ağlamasına dayanamadığım gibi...

Çocuklar deyince aklıma geldi. Bu kez İzmir'e gidiş nedenim çocuklardı. Hem de birbirinden güzel çocuklar. Ve bu güzeller arasında en güzelini seçmek üzere jüri üyesi olarak İzmir'e gelmiş bulunuyorum.

*

'BG&Store' adlı çocuk giyim mağazasının düzenlediği organizasyon büyük bir çarşının içinde gerçekleştiriliyor. Çocuklardan daha hevesli anne-babalar, görevliler ve hummalı bir koşuşturmaca içinde başım dönüyor. En fazla da çocuklardan etkileniyorum. Ne kadar güzeller...

Soruyorum, hepsi İzmirli. Düşünüyorum, acaba İzmir'in havasından mı, suyundan mı, bu kadar güzeller, yoksa daha başka bir neden var mı, diye.

Sanırım bu neden, benden kaynaklanıyor. Benim gözüm bütün çocukları güzel görüyor. Çünkü çocuklar, benim gözümde saf olanı sembolize ediyor.

Hayvanlar, bitkiler ve çocuklar... Doğanın olağanüstü güzelliğini yansıtıyorlar. Her türlü kayıt, şart ve entrikadan uzak, saflığı temsil ediyorlar.

Şimdi bu gözle bakan ben, nasıl 'en güzel'i seçeceğim? Tabii seçim yapamıyorum. BG&Store'un sahibi Seyyit Bey beni şikayet ediyor. 'Ama olmaz ki, birini seçmemiz gerek' diyor ve Organizasyon'u düzenleyen Gar Ajans'ın sahibi Salih Bey'den yardım istiyor.

Bu sırada ben büyük bir keyifle çocukları izliyorum. Çocukların kimisi hoplaya zıplaya podyumda dolaşırken kimisi de güzellik yarışmasını sunan Ayşen Laçin'in kucağında yanımıza yaklaşıyor. İçimden 'bravo' diyorum. Çünkü, çocukları idare etmek, hem de sahnede, zor iş. Sonra öğreniyorum ki, Ayşen Hanım'ın işi zaten çocuklarla ilgiliymiş. Bir ilköğretim okulunun müdiresiymiş. Anlayacağınız çocuklarla iletişim kurmayı biliyor, belli ki, çocukları seviyor.

*

Zaten her işin başı 'sevgi' değil mi? Çocukları sevmek ise, her şeyi sevmekten daha kolay. Hem çok güzeller, hem de aldıkları sevgiyi geriye öyle bir yansıtıyorlar ki, kendinizi bambaşka hissediyorsunuz. Sıkıntı, sorun, dünyayla ilgili endişeler, her şey kafanızdan silinip gidiyor. Sadece siz ve çocuk, bütün dünyayı kaplıyorsunuz. Yani bir çeşit meditasyon yapmış oluyorsunuz. (Meditasyon yapmayı bilmeyenlere tavsiye olunur. Zihninizi boşaltmak ve bütün sıkıntılarınızdan uzaklaşıp mutlu olmak istiyorsanız, çocuklarla iletişim kurun ve böylece sevgi meditasyonu yapın.)

*

İlk elemeler bu sırada yapılıyor. Hepsi 'Elma şekeri güzeli' ilan ediliyor. Ve şeker güzelleri yanımıza geliyorlar ve jüri masasının etrafına diziliyorlar. 'Tanrım ne kadar güzeller.' Bu sırada Ayşen kalan güzelleri tanıtıyor ve çocuklara soruyor; 'Bu yarışmaya neden katıldın' deyince, çocuk hemen cevabı yapıştırıyor; 'eğlence olsun' diyor. Aslında hepimize yaşam dersi veriyor.

'Eğlence olsun' hayatın şifre kelimesi. Eğlenmek, keyif almak... Hırs, kıskançlık ve zorlamalardan uzak, yapabileceklerini yapmak. Bu kadar işte! Çocuklar biliyor. Çünkü onlar katışıksız ve saflar. Onlardan öğreneceğimiz çok şey var, diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları