Yasemin'ce...

GALAKSİLER VE İNSANLARİçinde bulunduğumuz dönem, ‘‘Hızlandırılmış yaşam programı’’ sanki... Ve, biz bütün dikkatimizi toparlayıp bu hıza ayak uydurmaya çalışıyoruz. Çalışıyoruz diyorum, çünkü istesek de, istemesek de hatta reddetsek bile hızın cazibesine farkında olmadan kapılıp gidiyoruz.Zamanla yarışıyoruz. Ve, çoğumuz da zamanın bizi yakalayıp içine aldığını ve sürekli koşturduğunun farkına varmadan koşuyor. Zamanı ele geçirmeye çalışıyor. Hem de böyle yaptığını bilmeden, sadece var olabilmek için yapıyor. Tamamen içgüdüsel bir itilimle hareket ediyor.Zaten kesintisiz bir hareketin içindeyiz. Şuuruna varmasak bile içinde bulunduğumuz kitlenin gelişim süreciyle birlikte hareket ediyoruz. Kitlesel hareketin içinde hepimiz ait olduğumuz yerde hem kendi içimizde, hem de kitleyle birlikte deviniyoruz. Tıpkı galaksiler gibi...Dünya, içinde bulunduğu galaksinin hareketine dahil olduğu gibi aynı zamanda kendi sistemi içinde sürekli hareket ediyor. Biz bu hareketin ne kadarının farkında olduğumuzun hiç önemi yok. Bizim bilip bilmememiz, dünyanın ve ait olduğu galaksinin ve diğer galaksilerle hareketini etkilemiyor. Sistem, kendi yasalarını uygularken, insan, bu sistemi ve yasalarını keşfetmeye çalışıyor. Peki, insan, bunları bilse de bilmese de evrenin yasaları işlemeye devam edeceğine göre, neden keşfetmeye çalışıyoruz? Bilmeye, öğrenmeye, anlamaya ihtiyaç duyuyoruz? Böyle bir bilginin pratik hayatımıza ne çeşit bir katkısı olacak? Bilgilerin böylesine büyük bir hızla ardı ardına ortaya çıktığı bu dönem içinde daha bir tanesini kavrayamadan, içimize sindirmeden bir diğeriyle karşılaşıyoruz. Keşiflerle karşılaştığımız zaman büyük bir heyecan duyuyoruz. Peki, bu sırada neler düşünüyoruz?Öğrendiklerimiz, bizi nasıl etkiliyor? Nasıl biçimliyor? Ve, bütün bunlar davranışlarımıza nasıl yansıyor? İçimize sindiremediğimiz ve kavrayamadığımız bilgiler, nasıl olur da bizi yönlendirebilir? Davranışlarımızı etkilemesi mümkün mü? Diyenler çıkabilir...Zaten anlamını kavramadan öğrendiğimiz o kadar çok şey var ki... Fakat, bütün ‘‘Şeyler’’ bizi biçimliyor. Öğrendiklerimizin tümü, yaşam şeklimizi oluşturuyor. Ve, bütün bunlar şuurumuzda oluşmasa bile bilinçaltımızı harekete geçirip ortaya koyduğumuz davranışlar şeklinde açığa çıkıyor. Nedenini anlayamadığımız bir çok davranışımızın altında saklı olan tek neden, ‘‘Öğrendiklerimiz’’ ve anlasak da anlamasak da öğrendiklerimizin tümü biraraya gelip bizi yönlendiriyor. İşte, bu noktada keşiflerin anlamı ve bilginin açıklanmasının önemi ortaya çıkıyor. İçinizde kuvvetle hissettiğiniz ve nedenini tam olarak kavrayamadığınız değişim arzularının nedeni, şimdiye kadar öğrendiklerinizin birikiminden başka birşey değil. Ve, farkında olmadan biriktirdiklerinizin sonucunda oluşan potansiyeli gezgenlerden akan enerji harekete geçiriyor ve siz nedenini anlayamadığınız istekler duymaya başlıyorsunuz. Şimdi, keşifler sonucu ulaşılan bilgilerin üzerinde düşünen ve anlamını kavrayan bir kişinin, öğrendiklerini kullanacağı ve pratik hayatına şuurlu bir biçimde yansıtacağı açıkça görülüyor. Böylece, değişen bilgilerle birlikte kendi içindeki değişikliği bilincinde olarak gerçekleştireceği için, çok daha sağlıklı bir gelişim ve devinim içinde bulunacaktır. Halbuki, bilginin anlamını kavramamış olanlar, bu değişim sürecini sancılı bir biçimde yaşamaktadırlar. Kesintisiz hareketin bir parçası olan insan, dahil olduğu topluluğun içindeki yerinde hareket ettiği gibi aynı zamanda toplulukla birlikte ve dünya ile birlikte devinmektedir. Bu nedenle de ister anlamış olsun ister hiç kavramamış olsun, evrensel yasaların doğrultusunda devinmeye devam edecektir. Evrensel yasa, makro kozmostan, mikro kozmosa kadar her planda aynıdır. Ve, insan, kendi içinde kozmosun bir modelidir. Ve, kozmosu çözdükçe kendisini de çözecektir. Yıllardır kesin gözüyle bakılan bilgiler ve kitaplara geçirilen, değişmez denilen yasaların değişmesiyle birlikte elbette ki, düşüncelerimiz ve hayata bakışımız değişecek. Eski kitapların hükümünü geçersiz kılan keşifler nasıl, yeni kitapların yazılmasına neden oluyorsa, bizim de algılamalarımızın değişmesine neden oluyor. Dünyayı böylece daha farklı görüyor ve değerlendiriyoruz. Ve bütün bunlar davranışlarımıza yansıyor. Nedenini çözemediğimiz, içinden çıkamadığımız, bize neler olduğunu telaşla düşündüğümüz, değişim arzularına neden oluyor. Kalıp halinde ezberlediğimiz kuralların değişmesiyle birlikte artık zihnimizin içindeki kalıplardan sıyrılabilir, daha açık ve net bir algılama içine girerek bilgileri kavrayabiliriz. Kozmik yasaların bizim içinde aynı şekilde çalıştığının farkına varabiliriz, diyorum, Yasemin'ce...
Yazarın Tüm Yazıları