Yaşamak cesaret işi! Aşk da...

- Kötü adam kime denir?- Nasıl desem, masumiyete tav olan bir adama...- Ya kötü kadın...- Bir erkeğin ondan sıkılmasına izin vermeyen kadına!A woman of No İmportance/ Act One (Önemi Olmayan Kadın adlı oyun, sahne 1)- Güzel bir kadına iyi davranmanın tek yolu, onunla sevişmektir. Güzel olmayanlara iyi davranmak ise kesinlikle karmaşık değillerse mümkün olur!The Importance of Being Earnest/ Act One (Dürüstçe Davranmanın Önemi adlı oyun, sahne 1)- Kadınlar kesinlikle perdenin kapandığını bilmezler. Sürekli bir ‘‘Altıncı Sahne’’dir gider, onu beklerler. Onlar, herşeyin devamını isterler...The Picture of Dorian Gray/ Chapter Eight (Dorian Gray'ın Resmi, bölüm 8)- Kadınlar bizi zayıflıklarımız ve hatalarımız için sever. Onlardan bizde ne kadar çok olursa, affedilebilme oranımız o kadar artar!The Picture of Dorian Gray/ Chapter Fifteen (Dorian Gray'in Resmi, bölüm 15)- Yirmi yıl süren tutkulu bir aşk, kadını bir enkaza çevirir, ama yirmi yıl devam eden bir evlilik devlet dairesine...A Woman of No Importance/ Act One (Önemi Olmayan Kadın adlı oyun, sahne 1)***Evet, doğru tahmin ettiniz bütün bu aforizmalar, (ya da alıntılar, hangisini tercih ederseniz) Oscar Wilde'dan.Bir kısmı, Brian Gilbert'ın yönettiği, Stephen Fry ve Vanessa Redgrave'in muhteşem oyunculuklarını döktürdükleri ‘‘Wilde’’ adlı filmden, bir kısmı ise, filminden inanılmaz etkilenip, kendimi en yakın kitabevine atıp, Oscar Wilde üzerine yazılmış ne varsa toparlayıp bu ülkeye getirdiğim kitaplardan...Bir Wilde furyası var ki Londra'da sormayın!Filmin afişi kitap kapaklarında yer alıyor, Wilde için ayrı reyonlar açılıyor, oyunları, aforizmaları, albümleri kapış kapış gidiyor.Ama boşuna değil, çünkü söz konusu film (en azından) İngiltere'de çok itibar görüyor. Hatta şimdiden Oscar'ı kazanırsa Oscar'ın (Wilde) nasıl mezarında bile ‘‘ikiyüzlüler’’le dalga geçileceği konuşuluyor. ‘‘Oscar Wilde, sadece edebiyat eserlerinin yer aldığı raflarda değil, genç adamlarla da yatakta!’’ deniliyor. 1997 yapımı olan bu film bir eşcinseli değil, özel bir adamı, Wilde'ı anlatıyor, çünkü eşcinsellerin neredeyse hiç biri onun gibi olamıyor! Başrol oyuncusu Stephen Fry, burada ne kadar tanınıyor bilmiyorum ama İngilizler onu biliyor, seviyor, belki de cinsel tercihlerini gizlemediği için de ona itibar ediyor. Film üzerine yazılan kritiklerde hep aynı şey vurgulanıyor: ‘‘Fiziksel olarak Wilde'a benzerliğinin yanı sıra, Fry, filme de hakkını vermiş!’’.Filmin ülkemize gelip gelmeyeceği konusunda ise ciddi endişelerim var, çünkü dediğim gibi filmin konusu edebi kişiliğinden çok Oscar Wilde'ın cinsel tercihleri ve yaşadığı dönemde (1854-1900) İngiliz aristokrasisine karşı nasıl mücadele ettiği, ‘‘Ben buyum, yerse!’’ dediği...Mahkemelere çıkıp, hapislerde yattığı...Ama bu arada sürekli üretmeye devam ettiği, yazdığı...Anlayacağınız o özel bir kişi...Ve onun seçimleri, seçimlerinin arkasında durma biçimi, mücadele edişi, kısacası yaşadıkları müthiş bir cesaret işi!Belki tüm bunlar onun tarihe mal olma nedeni...***Film, Richard Ellmann'ın yazdığı Oscar Wilde biyografisinden uyarlanmış. Demek istiyorum ki, siz filmi seyrederken, izlediklerinizin palavra olmadığını anlıyorsunuz, bütün hücrelerinizde Wilde'ın yaşadıklarını hissediyorsunuz. En önemlisi filmden çıkarken adama her zamankinden fazla saygı duyuyorsunuz.İşte, sadede geldik, aslında bu yazıyı yazma sebebim buydu: Bir adam var, evet hepimizin tanıdığı bir yazar ve o müthiş bir şey yapmış, ama o yaptığı müthiş şey sadece verdiği eserler değil. Şu: Adam yaşamını savunmuş, seçimini savunmuş.Dibine kadar, sonuna kadar. Bedelini mi ödemek gerekmiş? Eşek gibi ödemiş. Film bunu anlatıyor. Şimdi gelin de böyle bir hayata, böyle bir adama saygı duymayın? Ne mümkün!Tom Hanks'in Philadelphia filminde, bir sahne vardı, onun içinde bulunduğu durumu, hastalığını, cinsel tercihlerini, evet eşcinselliğini üstü kapalı değil açık açık ailesine anlattığı bir sahne, bin yıl geçse ben orada annenin oğluna söylediği o lafı unutmayacağım:- Ben çocuklarımı arkada saklansınlar diye yetiştirmedim!Ha şöyle...İşte bu film de böyle!***Yaşamanın da, aşkın da cesaret işi olduğunu düşünüyorum.Oscar Wilde, sadece çok iyi yazmakla kalmamış, bir dolu ‘‘iyi yazan’’dan farklı olarak, çok da cesur davranmış.Bu herkesin harcı değil.Yazının girişindeki aforizmaları hepimizi etkiliyor değil mi?Ve tabii eserleri...‘‘Tabii ki! O koskoca Oscar Wilde’’ diyoruz.Ama sadece bazı şeyleri iyi söyleyebildiği, insanların içini okuyabildiği, iyi yazabildiği için mi diyoruz?Hayır, halt etmişiz...Bunu yapabilen bir çok insan var. Ama onun gibi kuralların, kalıpların karşısında durmayı becerebilen, iki yüzlü olmadan bunu yapabilen çok az insan var.Belki bir çoğunuz için (belki değil, kesinlikle öyle!), Wilde'ın eşcinsel olması ‘‘itici bir faktör’’dür. Çünkü bu bir damga. Ve siz kolaylıkla onu, artık yaşamıyor olsa bile reddedebilirsiniz.Ama ne tuhaftır...Benim için tam tersi oldu.Şimdi ben ona daha fazla saygı duyuyorum.Daha fazla mücadele verdiği, kuralları, kalıpları karşısına almasına rağmen, vazgeçmediği, yaptığı işlere devam ettiği, bir şeylerin adını koyduğu için...Ben bir şeylerin adını koymayan, bilmemize rağmen yokmuş gibi davranan yüreksiz, cesaretsiz insanlarla birarada yaşamaktan çok ama çok sıkılıyorum.Evet, yaşamak cesaret istiyor...Oscar Wilde bu cesareti göstermiş.Doğal olarak da, herkese, herşeye rağmen tarihe geçmiş!
Yazarın Tüm Yazıları