Barem Research’ün Türkiye halkasını gerçekleştirdiği WIN/ Gallup International Association ‘Global Mutluluk’ araştırması için dünya genelinde 54 ülkede 56 bine yakın kişiye son bir yılda kendilerini nasıl hissettikleri soruldu. Dünya genelinde mutlu olanların toplam nüfusa oranı 53, mutsuzların oranı ise 13 çıktı. Dünya genelinde “ne mutlu, ne mutsuzum” diyenlerin oranı yüzde 32. Bir önceki yıl yapılan araştırmada insanların yüzde 54’ü mutluyum demişti.
Türkiye sonuçlarına göreyse, Türklerin yüzde 40’ı mutlu, yüzde 17’si mutsuz, yüzde 42’si ise ne mutlu ne mutsuz. Verilere göre 2011 yılında yüzde 44 olan mutlu Türklerin oranı 2012 yılında 4 puan düşerek yüzde 40’a geriledi.
KİTAP SAYISI 10 YILDA 100 KAT ARTTI
Amerika’da 2012 yılında mutluluk üzerine 5000 kitap yayımlandı. Bu rakam sadece on yıl önce 50 idi. Mutsuzluktan, yabancılaşmadan, kalabalık içinde yalnız olmaktan sıkılan mutluluk reçetesi niyetine bu kitaplara sarılıyor.
Sinema, çocukların taze zihinlerinin besini. O besinle gelişir, ileriye dönük hayaller kurar, yaratıcı düşünmeyi öğrenirler. Yeni arkadaşlar edinmek, dost kazanmak gibidir sinema perdesi. Eğlencedir de aynı zamanda, yepyeni bir dünyanın kapıları ardına kadar açılır önlerinde.
Ancak Türkiye’de yetişkinlerde olduğu gibi çocukların da sinemaya gitme oranları çok düşük. Örneğin, Amerika’da insanlar yılda ortalama dört kez sinemaya giderken Türkiye’de bu oran, ‘bir’ bile değil. Fransa’da nüfusun dört katı sinema bileti satılırken Türkiye’de toplam nüfusun ancak yarısı kadar sinema bileti satılıyor. Tabii bu durumdan çocuk filmleri de nasibini alıyor.
Özellikle Anadolu’da, hem ekonomik sebeplerle hem de alışkanlık kazandırılmadığı için çocuk filmleri izlenme oranları çok düşük. Bu nedenle sinema sahipleri de çocuk filmlerini göstermekten imtina ediyor. Oysa çocuklar çok meraklı. Böyle fırsatlar yaratıldığında alınan sonuçlar gösteriyor ki hiç de sinemadan uzak değiller. Çünkü Anadolu’da sinema, tiyatro, sanat atölyesi gibi çocukların zihinsel gelişimlerini sağlayabilecek çok az etkinlik yapılıyor.
HEDEF 1 MİLYON ÇOCUK
Her şeyin başı seks
Blogcu Anne’den çocuktan sonra cinsel hayatı minimum zararla devam ettirmek için hazırlanmış bir rehber.
* Bir ilişkinin en az yüzde sekseni cinsellik. Hele de evliliklerde, hele de çocuktan sonra... * Biyolojik saat farkları dikkate alındığında, tek tarafın istekli olması cinsel birliktelik için yeterli.
* Haftada en az üç kere birlikte olunması düzenli bir cinsel yaşam için gerekli.* Yatak odasında televizyon olmamalı.
* Cep telefonu yatak odasına girmemeli.* Yatağa aynı anda gidilmeli.
* Seks olsa da olmasa da yatağa mutlu girilse de küs olunsa da gün sonunda ayaklar birbirlerine hep kavuşmalı.
Minianne sözlüğü
Anne:
Yaz sadece boş zaman, deniz ve güneş anlamına gelmiyor. Özellikle ergenlik çağındaki kanı kaynayan bünyeler için karşı cinsle çekingen yakınlaşmaların mevsimi yaz.
Pedagog ve aile terapisti Serap Melek Çavuş Kılıç’a göre önemli olan eğlence ile geçen yaz tatili sonrasında sonbaharın etkisi ile esen soğuk ayrılık rüzgarlarını olabildiğince zararsız atlatmak. Bu da zor bir iş olduğu için şimdiden hazırlanmakta fayda var diye düşündüm.
Yaz sonunun yarattığı enerji düşüklüğü, havanın soğuması ve yazın yaptığımız eğlenceli etkinliklerden uzak kalmak bizi zaten olumsuz etkiliyor. Peki yaz aşklarımızdan ayrı kalmanın yaşattığı hüzünden nasıl kurtulacağız? İşte sizlere
yaz aşklarından ayrı kalmanın yarattığı hasarı azaltmak için Serap Melek Çavuş Kılıç’tan birkaç öneri:
· Yaz boyunca görüşemediğiniz ve özlediğiniz arkadaşlarınızla bolca vakit geçirmek ve sinema, tiyatro, yürüyüş, pijama partisi gibi
eğlenceli faaliyetlerde bulunmak size iyi gelebilir.
· Yeni eğitim öğretim
Bir Amerikan dergisinin ‘Hollywood’un en iyi giyinen küçük kızı’ seçtiği, çocuk modasını yönlendiren Suri benim de dikkatimi çekiyor epeydir. Yaşından çok daha büyük bir tarza sahip Suri. Topuklu ayakkabıları, süslü çantaları ve makyajıyla bu büyümüş de küçülmüş halleri bir yandan beni endişelendirse de, bir yandan da komik geliyor. Hatta kendi çocukluğumu hatırlayıp zaman zaman anlıyorum onun bu süslü püslü vaziyetlerini. Ancak henüz beş yaşında olmasına rağmen ne giyeceğine kendisi karar veren, “Gardırobundaki kıyafetlerin değeri üç milyon doları bulan Suri’nin tarzı diğer Hollywood ünlülerinin çocukları tarafından da taklit ediliyor” şeklinde haberler okudukça bu işte bir terslik var diyorum.
ÜNLÜ MARKALARDAN VAZGEÇMİYOR
Suri, özellikle ayakkabı seçimiyle sık sık gündeme geliyor. Henüz beş yaşında olmasına rağmen 200’den fazla çift ayakkabısı olan minik, ayakkabı takıntısı konusunda ablalarından geri kalmıyor! ‘Sex and the City’ dizisinin ayakkabı düşkünü karakteri Carrie Bradshaw’a sıkı bir rakip olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Ayakkabı dolabında Burberry’den Christian Louboutin’e kadar birçok ünlü markanın çocuk koleksiyonlarından parçalar bulunan Suri, bu özelliğiyle de Bradshaw’a benzetiliyor. Ayakkabıların 150 bin dolar, yani yaklaşık 240 bin lira değerinde olduğu söyleniyor.
ANNESİNE AKIL VERİYOR
Yaşının gerektirdiği gibi giyinmek istemeyen Suri, sürekli annesinin kıyafetlerine özeniyor. Hatta artık annesinin seçimlerine de müdahale ettiği konuşuluyor. Anne-kız, Suri’nin seçtiği model ve renkte, birbirinin aynı babetler giyiyor, plajda bile topuklu ayakkabılarıyla arz-ı endam ediyor. Annesiyle birlikte ayakkabı mağazalarını gezen Suri, topuksuz ayakkabı giymiyor. Kendisine Özel yapılan topuklu ayakkabılar tercih ediyor ve bu yüzden tepkiyle karşılanıyor.
Geçen aylarda üzerinde iki bin dolarlık bir Dolce& abbana ceketle fotoğraflanan küçük moda ikonunun annesinin 800 dolarlık Ferragamo çantasının minyatürüne sahip olduğu da biliniyor.
Geçen ay Glamour adlı derginin stil ikonları listesinde Lady Gaga ve Sarah Jessica Parker’ı geride bırakarak 21. sıraya oturan bu küçük moda canavarına kim ‘dur’ diyecek, inanın ben de merakla bekliyorum.
Saatlerce televizyon karşısında oturunca yapmaktan zevk alacağımız diğer pek çok şeyi ıskalamak mümkün. Zaten uzmanlar, televizyon seyredilen süre uzadıkça dikkat ve öğrenme sorunlarının arttığını söylüyor.
Prof. Dr. Yankı Yazgan, çok önemli olduğunu düşündüğüm bir başka konuda uyarıyor bizleri. Yazgan’a göre televizyon düşmanlığı, televizyon bağımlılığı yaratıyor. Yani biz uzak durmaya çalıştıkça ekran bizi kendine çekiyor. Peki ne yapmalı? Birkaç basit önerim var.
İZLEYECEĞİNİZ ZAMAN AÇIN
Birinci önerim, ne kadar televizyon izleyeceğinizi belirleyerek ekran karşısına geçmeniz. Çok sevdiğiniz bir program mı var? Başlamadan 5 dakika önce açın televizyonu, bitince de kapatın. Ardı arkası gelmeyen televizyon izleme seansları hem sizi yorar hem de değerli vaktinizi çalıverir elinizden.
İkincisi, önünüze gelen her şeyi izlemeyin. Biliyorum televizyonda bir sürü kanal, bu kanallarda da bir sürü ilginç program var. Ama eğer televizyonu açıp izleyecek bir program bulamadıysanız kapatın gitsin. Size uygun saatlerde yayınlanan, size göre programları seçin. Anne baba dizileri izlemekten vazgeçin. Bir gün büyüyeceğinizi ve büyüklere göre şeyler yapacağınızı ama bir daha asla çocuk olamayacağınızı, küçüklere göre şeyler yapamayacağınızı unutmayın. Çocukluğunuzun kıymetini bilin.
Son olarak televizyonu ailenizle birlikte seyredin. Ekranda her gördüğünüze de inanmayın. Seyrettiğiniz şeyler aklınıza yatmadıysa anne babanıza sorun, birlikte düşünün.
Hepinize ‘bilinçli’ ve keyifli seyirler.
Bir küçük ressam daha
Sonra 3 boyutlu bilgisayar oyunları girdi hayatımıza. Ardından televizyonun da 3 boyutlusunu ürettiler. Bugün taşınabilir oyun konsollarının da 3D özelliği var, üstüne üstlük oynarken gözlük bile takmak gerekmiyor. Her şeyi Avatar’la James Cameron’un kocaman mavi adamları başlattı diye düşünüyordum aslında. Sonra bir araştırdım, bayağı eski bir hikayesi varmış bu 3 boyut teknolojisinin. Benim gibi bilmeyenler çoktur diye düşündüm, işte meraklısına kısa bir 3D kılavuzu...
173 yıllık teknoloji
Hayatımıza girmesi ve yaygınlaşması yeni olsa da, iki boyutun insana yetmemesi aslında çok eskilere dayanıyor. Nesneleri 3 boyutlu olarak incelemeyi mümkün hale getiren kişi Sir Charles Wheatstone adlı bir İngiliz mucit. 1838 yılında icat ettiği ‘stereoskop’ adlı bir alet sayesinde 3 boyutlu hayatın temellerini atan Wheatstone, günümüzde bu teknoloji ile neler yapıldığını görse epey şaşırırdı zannımca. Bu arada, yaptığı bu ‘stereoskop’ Londra’daki Bilim Müzesi’nde hala sergileniyor, nasıl bir aletmiş diye merak edenlere duyurulur.
İlk 3 boyutlu film
Özellikle foto ğraf sanatçılarının katkılarıyla gelişen 3D teknolojisi, 1922 yı lında ilk defa bir sinema filminde kullanılmış. 1915 yılında Edwin S. Porter ve William E. Waddell çektikleri kısa 3D görüntüleri halka açık gösterimlerle yayınlamışlar. Niagara Şelaleleri ve egzotik dansçılarından oluşan bu görüntüler bazı sinemacıları 3 boyutlu film yapmak için heveslendirmiş. 1922 yılında çekilen ve yönetmenliğini Nat G. Deverich’in yaptığı ‘The Power of Love’(Aşkın Gücü) ise sinemalarda gösterilen ilk 3 boyutlu film.
Görüntü nasıl elde ediliyor
Bu sorunun cevabı hem çok basit hem de karmaşık. 3D teknolojisi görme duyumuzla ilgili çok temel bir prensipten faydalanıyor. Bu prensip bizim derinlik algımızla ilgili. Biz dünyayı iki tane gözümüz olduğu için 3 boyutlu algılıyoruz. Bu iki göz beynimize birbirinin aynı iki tane fotoğraf gönderiyor. Peki , bu iki fotoğraf arasında ki fark ne? İki gözümüz arasında bir mesafe olması, bu iki fotoğraf arasında bakış açısı yani perspektif farkı yaratıyor. Ve bu küçük bakış açısı farkı sayesinde de beynimiz etrafımızdaki eşyaların boyutlarını hesaplıyor. Günümüz 3D teknolojisi de gözümüzün yaptığı bu işlemi tekrarlamaya çalışıyor aslında. Basitçe, 3D teknolojisi her gözümüze farklı görüntü göndererek bizde derinlik algısı yaratıyor. Elbette çok değişik teknikler ve değişik aletlerle ama o kısım gerçekten karmaşık ...
Sağlığa zararlı mı
Pek çok kişi, özellikle de yetişkinler bilgisayar oyunlarının zaman kaybı olduğunu düşünebilir. Ancak yapılan bazı araştırmalar, ölçülü olmak kaydıyla oyun oynamanın insanı özgürleştirdiğini, üretken olma imkanı sağladığını, gelişimine olumlu katkıda bulunduğunu gösteriyor. Burada üretkenlikten kastedilen, klasik anlamıyla ‘somut bir şey ortaya çıkartmak’ değil elbette. Söylenmek istenen şey, oyunların insanda güçlü duygular uyandırmak yoluyla tatmin sağladığı, yeni ilişki biçimleri yaratarak ‘dünyayı değiştirmek adına’ adım atmaya teşvik ettiği. Nasıl mı?
HAFTADA 40 SAATLİK MESAİ
Bugün dünya genelinde, yarım milyardan fazla insan, günde en az bir saatini online oyunlar oynarak geçiriyor. Tahmin edeceğiniz üzere, yaş küçüldükçe, oyun oynama miktarı da artıyor. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, 18 yaşın altındaki erkeklerin yüzde 97’si, kızların da yüzde 94’ü düzenli olarak bilgisayar oynuyor. Sıkı durun, 21 yaşına kadar ortalama bir Amerikan genci 10 bin saat oyun oynamış oluyor. Bütün ortaokul ve lise hayatı boyunca hiç ders kaçırmamış bir öğrencinin sınıfta geçirdiği zamana eşit bir süreden bahsediyorum. Hâlâ şaşkınlıktan ağzınız bir karış açık kalmadıysa, araştırmaya dair en çarpıcı rakamı söylemenin vakti gelmiş demektir. Amerika’da 5 milyon kişi haftada 40 saatten fazla bir zamanı oyun oynayarak geçiriyor. Bu süre, insanların sabah gidip akşam çıktıkları ve karşılığında maaş aldıkları tam zamanlı işlerinde geçirdikleri zamana eşit.
NEDEN OYNUYORUZ
Peki hiç düşündünüz mü, niye bunca insan oyun oynamayı seviyor? Galiba her gün milyonlarca insan, gerçek hayatın sınırlarla dolu dünyasından uçsuz bucaksız oyun evrenine kaçıp özür hissetmek istiyor kendini. Hayattaki başarısızlıklarını geride bırakıp, oyunda topladığı puanlarla, atladığı seviyelerle kendiyle gurur duyabileceği bir yer bulmaya çalışıyor. Çok büyük cesaret gerektiren bir görevi, hiç tanışmadan kader ortaklığı yaptığı arkadaşlarıyla birlikte hem de evde pijamalarıyla otururken tamamlamanın ‘haklı gururunu’ yaşamak istiyor belki de. Sanal da olsa bir yere ait hissetmek, ortak bir dil konuşan bir grubun parçası olmak, birilerine yardım edebilmek insana iyi geliyor çünkü. O ya da bu sebeple, bütün bu duyguları tetikleyen bilgisayar oyunları teknolojinin de yardımıyla insanların en çok sevdikleri zaman geçirme biçimlerinden biri olmuş durumda.
Yapılan araştırmalar oyun oynarken kazandığımız becerileri gerçek hayatta kullanabildiğimizi gösteriyor. Mesela görevin bir adada çevreyi temizlemek olduğu Super Mario Sunshine gibi bir oyunu 30 dakika oynayan bir çocuğun hem evde hem de okulda etrafı kirletmemeye ve çevresindeki insanlara yardım etmeye daha gönüllü olduğuna dikkat etmiş uzmanlar. Ya da Guitar Hero veya Rock Band gibi müzik oyunları oynayan çocukların bir müzik aleti çalmaya daha istekli olduklarını ve bu enstrümanları çok daha kolay öğrendiklerini görmüşler. Kendi karakterini yarattığın oyunların en popülerlerinden biri olan World of Warcraft gibi bir oyunu çok kısa bir süre oynayan bir üniversite öğrencisinin oyundan aldığı kendine güven hissiyle sınavlarda daha başarılı olduğu da araştırmanın verileri arasında.
KÜRESEL ISINMANIN ÇARESİNİ BULABİLİRSİNİZ
Uzmanlara göre, başarı peşinde koştuğumuz bu oyunların, bizi kanserin tedavisini bulmaya, Afrika’daki açlığa çareler geliştirmeye, küresel ısınmaya dur demeye çalışan bir insan haline getirme ihtimali var. Buna ne kadar inanırsınız bilmem ama benim size önerim her zaman olduğu gibi ölçülü olmanız. Uzmanlar, haftada 21 saatten daha uzun bir süre oyun oynamanın kişiyi yalnızlaştırdığını, gerçek hayattan kopardığını hatta depresyona sürüklediğini söylüyorlar. Sevdiğiniz bir oyunu günde 1 saat oynayarak hem keyifli zaman geçirebilir hem de zorlukların üstesinden gelmenin verdiği güven duygusuyla hayata karşı daha istekli olabilirsiniz. Ne demişler; azı karar çoğu zarar! Ayrıca unutmayın bizler bilgisayar başında otururken, dışarda hayat geçip gidiyor.
Film, kendini alışveriş yapmaktan alıkoyamayan Becky’nin yaşadığı komik olayları anlatıyor. O aldıkça aldı, başını çeşit çeşit belalara soktu, biz de annemle kahkahalara boğulduk. Film güzeldi ama onu annemle izlemenin keyfi bir başkaydı. Neden mi? Çünkü bence anneler ve kızları için alışveriş, çok önemli ve hassas konuların başında geliyor.
YÖNLENDİRİCİ OLSA KEŞKEAnne kız alışveriş yapmak, hem alışverişin keyfini ve heyecanını, hem de anne kız arasındaki kimi zaman komik kimi zaman da gerilimli ilişkiyi içinde barındırıyor. Çocukluğuma dair, bana yeni ‘ciciler’ almak için güle oynaya yola düştüğümüz ve annemin ‘bir daha çıkmıyoruz alışverişe’ cümlesiyle kavga gürültü biten cumartesi günlerini hiç unutmuyorum mesela. Bir sonraki hafta hiçbir şey olmamış gibi tekrar alışveriş yapmaya gittiğimizi de tabii. Benim için annemle alışveriş yapmanın zorluğu, ne denersem deneyeyim hep ‘iyi oldu, bence al’ demesiydi. Şimdi annesi her beğendiğine bir kulp takan arkadaşların bana kızdıklarını duyar gibiyim ama kabul edin, insan biraz daha yönlendirici birine ihtiyaç duyuyor alışveriş yaparken. Bir arkadaşım almayı düşündüğü şeyi annesine gösterdiğinde hep ‘bence kumaşı kaliteli değil, baksana dikişi düzgün değil’ yanıtını alıyormuş. Başka bir arkadaşımın annesi için, alınan şey ne kadar indirimde, ne kadar ucuz olursa olsun ‘o paraya değmez’miş. ‘Bak emin misin, gerçekten ihtiyacın var mı şimdi buna?’ ‘Bir kere kullanıp bir kenara atacaksan hiç alma, dolabın kıyafet dolu’ ‘Daha geçenlerde buna çok benzeyen bir pantolon almamış mıydın sen? ‘Kızım moda diye bu giyilir mi, donacaksın bak!’ Alışveriş yaparken annelerden duymaya alıştığımız bu ve benzeri cümleleri yazmaya sayfalar yetmez. Ayrıca tam tersi örneklerle de karşılaşmak mümkün. Mesela ünlü İngiliz oyuncu Keira Knightley ve annesi. Tam bir alışverişkolik olan Knightley alışveriş konusunda kendini tutacak birine ihtiyaç duyuyormuş ve bu kişi de biricik annesiymiş.
Ancak son yıllarda bahsettiğim bu diyaloglar yerini ‘Kızım bir baksana burada yine şifre sordu ama ben daha önce girmiştim’ ‘Bir alışveriş sitesi varmış ama üye olmak lazımmış, nasıl olunuyor?’ ‘Bir mail geldi bana, okçuluk eğitimi yüzde 70 indirimle diye ama ben istememiştim’ gibi diyaloglara bırakıyor. Tüm hayatımızı değiştiren internet, alışveriş alışkanlıklarımızı da değiştiriyor. İnternet anne ile kızların yer değiştirdiği nadir alanlardan ve bu yönüyle de çok küçük yaşlardan itibaren annenin yönlendirici rolünü kızları üstleniyor. Çok örnek verilebilir ama beni en çok şaşırtan , 19 Eylül 2009 tarihli bir haber. Sidney’de daha yeni yürümeye başlayan Sienna Leigh adında 3 yaşında bir kız çocuğu nun anne babası bakmazken onların iPad’ini kullanarak bir sürü uygulama satın alması alışverişle ilgili doğru bildiğimiz bazı gerçeklerin tamamen değiştiğinin kanıtı.
ALIŞVERİŞKOLİK OLMAYINArtık yeni bir şeylere sahip olmak için annemizle yolara düşüp tabanlarımız patlayıncaya kadar yürümemiz, elimizde biriken torbaları taşırken yorulmamız, kalabalık alışveriş merkezlerinde başımız dönerek bir şeyler satın almaya çalışmamız gerekmiyor. Artık sanal dünyanın sınırsız sayıda seçenek sunan mağazaları bir tık uzağımızda. İnternet dünyasında bu aralar, kişiye özel alışveriş ve indirim siteleri popüler. Evimizden çıkmadan, sıkılıp bunalmadan, üstelik uygun fiyatlara alışveriş yapabiliyoruz bu sitelerde. Ya da yıllardır gitmek istediğimiz bir kursa çok ucuza kaydolabiliyoruz. Saat sınırı yok, bizi ihtiyacımız olmayan şeyleri almaya ikna eden tezgahtarları da. Bence en büyük, belki de tek risk, para o anda cebinizden çıkmadığı, ödeme kredi kartları ile çok ‘sanal’ bir şekilde yapıldığı için kendinizi kaptırıp fazla harcama yapmak. Keira Knightley ve onun gibi alışverişkolikler dikkat! Sanal dünyanın cazibesine kapılıp beş kuruşsuz kalmayın!
Yarın sizin bayramınız bu da eğlence rehberiniz
Çocuklara ait tek bayram gününde, bir büyük olarak sizlere uzun bir yazı yazmak yerine özel bir rehber hazırladım. Keyifli bir bayram geçirmek için ne yiyebilirim, ne alabilirim ve neler yapabilirim diye merak ediyorsanız, işte sadece size özel bir 23 Nisan eğlence rehberi. Hepinize mutlu bayramlar!
ETKİNLİKLER
Bursalı çocuklar tiyatroya davetli
Yarın ve pazar günü, birbirinden renkli gösteriler sunmayı planlayan Adile Naşit Tiyatrosu, Bursalı çocuklara tam bir bayram yaşatacak. Yıldırım Belediyesi ve Bursa Kültür Sanat Derneği işbirliği içinde organize edilen programda ücretsiz olarak Karagöz gösterisi, tiyatro oyunları, kukla ve sihirbaz gösterileri izleme imkanı bulacaksınız. Tel: (224) 368 51 20.
Yetenek Sizsiniz Eskişehir’de
Eskişehir NeoPlus AVM’de 2 gün boyunca eğlence var. Atölyeler, yarışmalar, çılgın şovlar, tiyatro oyunları, sihirbazlar, Yetenek Sizsiniz yarışmacılarının gösterileri ve birbirinden eğlenceli sürprizlere katılabilirsiniz.
Resim yapmayı öğrenin
Faber-Castell, çeşitli alışveriş merkezlerinde yaratıcı atölye çalışmaları düzenliyor. Yarın İstanbul City’s, Galleria ve Oyuncak Müzesi’nde; 24 Nisan Pazar günü ise Akmerkez ve City’s’deki aktivitelerde hem keyifli zaman geçirebilir, hem de resim yapmaya dair bir sürü şey öğrenebilirsiniz.
Operaya hiç gittiniz mi
Türkiye’nin ilk çocuk orkestrası Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası (DÇSO), İstanbullu çocuklara eğlenceli bir 23 Nisan hediyesi sunuyor. “Senfonik Kabare” adlı konseri yarın ve pazar günü, Maslak’taki TİM Show Center’da izleyebilirsiniz. Gani Müjde tarafından kaleme alınan tek perdelik müzikal komedide Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma Operası’ndan Rossini’nin Sevil Berberi’ne kadar birçok sevilen klasik müzik eseri üzerine yazılmış skeçler izleyip orkestrayı dinleyebilirsiniz. Biletler Biletix’te satılıyor. Gösteriler Cumartesi günü 17.00 ’de, Pazar günü ise 13.00’te.
12 ilde tiyatro şenliği
23 Nisan Tiyatro Şenliği ile 30 Nisan’a kadar 12 ilde, 22 oyun ve 51 temsille Migros tüm çocukları tiyatroya davet ediyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Trabzon, Diyarbakır, Antalya, Erzurum, Konya, Sivas ve Van illerindeki Migros mağazalarını ziyaret eden herkes, alışveriş yapma şartı aranmadan kasalardan rezervasyon fişi alabilecek ve ardından bulunduğu ildeki Devlet Tiyatrosu gişelerini ziyaret ederek bu fişleri istedikleri seans için ücretsiz olarak bilete çevirebilecekler. Ayrıca Migros Mağazalarında 22-24 Nisan arasında tüm oyuncak, çocuk kitabı ve kırtasiye ürünlerinde fiyatlar yarıya iniyor. İsteyen müşteriler indirimli aldıkları bu ürünleri TEGV vasıtası ile diğer çocuklara armağan edebilecek.
Tom ve Jerry ile partileyin
Tüm zamanların en sevilen çizgi film kahramanlarından Tom ve Jerry, yarın İstanbul İstinye Park’ta parti veriyor. Yarat Köşesi’nde; dolu dolu vakit geçirip partiden sonra sizlere hediye edilecek olan Tom ve Jerry desenli boyama önlüklerinizi takacak; parti şapkalarınızı, bardak ve maskelerinizi kendi yaratıcılığınızı kullanarak tasarlayacaksınız. Parti Yemeği Hazırlığı’nda ise, verilecek yemek tarifini oyun hamurlarıyla en kısa sürede, en yaratıcı şekilde hazırlamanız gerekiyor. Sonra ziyafet gerçeğe dönüşecek ve CP Kids’in enfes nugget ve sosislerini tadacaksınız.
Nasrettin Hoca İstanbul’da
Pınar Kido Çocuk Tiyatrosu’nun 2010-2011 sezonunda sergilediği “Nasreddin İnadın Sonu” oyunu, 23 Nisan’a özel olarak perdelerini açıyor. Oyun, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın organize ettiği 23 Nisan Çocuk Şenliği kapsamında, 23-30 Nisan tarihlerinde İstanbul’da Gaziosmanpaşa, Ümraniye, Fatih Reşat Nuri, Harbiye Muhsin Ertuğrul, Kadıköy Haldun Taner ve Kağıthane Sadabad sahnelerinde sergilenecek. Şenlik kapsamında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin otobüsleriyle salonlara ücretsiz ulaşım sağlanacak.
FIRSATLAR
Kardeşinin oyuncağı indirimli
35 yıllık İngiliz oyuncak markası Early Learning Centre (ELC) 23 Nisan dolayısı ile tüm Mothercare ve ELC markalı oyuncaklarda 2. ürüne yüzde 50 indirim yapıyor. Hepsi eğlenceli, sağlığa zararsız, eğitici ve çevre dostu. Mothercare mağazalarında bulabilirsiniz.
Miki ve Mini’li ayaklar
Disney’in en ünlü çizgi karakterleri Mickey ve Minnie, 2011 Birki’s terliklerini süslüyor. Birkenstock’un çocuk koleksiyonu olan Birki’s, rahat ve sağlıklı ürünler içeriyor. Bu yaz bütün kızların ayağında olacaklarına şüphe yok. Benim f1avorim ise çapraz bantlı olan. Şimdiden bir tane almakta fayda var.
Dört al üç öde
Fransız markası Z Andco’nun, yeni sezon ürünlerinden 4 tane satın alıyorsunuz, aldığınız şeylerin 1 tanesinin ücretini ödemiyorsunuz. Nasıl kıyafetler mi var? Kareli gömlekler, bermudalar, elbiseler, rüzgârlıklar ve trençkotlar… Hem de rengârenk… Yavruağzı, fuşya, turkuaz, sarı ve yeşilin her tonu var. Z Andco mağazalarını İstanbul’da Ataköy Plus ve Forum İstanbul AVM’de bulabilirsiniz.
LEZZETLER
Eğlenceli pastalar yiyin
İstanbul Tarabya’daki SMN Tat Merkezi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda çok sevimli pastalar yapıyor. Sünger Bob, Tazmanya Canavarı, Bugs Bunny, Sylvester ve Tweety gibi çok sevilen çizgi film kahramanları ile süslenmiş bu pastalar sizlere bayramın en tatlı anlarını yaşatabilir. Dev havuç dağının üzerinde duran Bugs Bunny en tatlı bayram arkadaşınız…
Hamburger ve patatesli kutlama
Hamburger ve patates denince gözleriniz parlıyorsa, GBK’nin Junior Set Menü’sü tam size göre. Bir tane junior burger, küçük GBK patates kızartması, içecek ve lolipoptan oluşan bu menü ile mideleriniz de bayram edecek.
Yeni bir şey tadın
Yeni bir şey tatmak isterseniz değişik yemekleriyle ünlü Go Mongo’ya gidebilirsiniz, çünkü burada çocuklara özel menüler var. Kıtır Kıtır Tavuk, Parmak Sosis, Pamuk Pirzola ya da Junior Burger… “Ben tatlı da isterim” derseniz özel bir menü seçeneği sunuyorlar. Parmak Sosis veya Kıtır Tavuk, içecek ve 2 top dondurmadan oluşan özel menü 25,50 lira. Moğol barbeküsü uzmanı olan zincirin İstanbul’da 4 şubesi var.