Yapılacağına ihtimal verilmeyen bir seçim

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

Seçimler gerçekten 18 Nisan 1999 tarihinde yapılacak mı? Ankara'da görev yapan gazetecilerin bugünlerde en sık karşılaştığı soru bu şekilde özetlenebilir.

Örneğin, yabancı diplomatlarla sohbet etiğinizde, söz dönüp dolaşıp, 18 Nisan tarihine geliyor.

Yabancı diplomatların meraklanmasından daha doğal bir şey yok.

Doğal olmayan, bu soruyu bizzat hükümet üyelerinin ağzından duymanız.

Sonuçta, seçimin yapılıp yapılmayacağı konusunda bakanlara ya da milletvekillerine mütalaa vermek durumunda kalan taraf gazeteciler oluyor.

* * *

Daha da ilginç bir durum var:

Ankara'da genel seçimin 18 Nisan tarihinde yapılacağına inanan, buna kesin gözle bakan hiç kimse yok gibi.

Seçimin yapılacağına, kararın altında imzası bulunup, bu yönde oy kullananlar dahi ihtimal vermiyor.

Ve herkes, sihirli bir elin dokunmasıyla seçimin ‘‘bir şekilde’’ erteleneceğini düşünüyor.

Benzer şekilde, 18 Nisan tarihinde yapıldığı takdirde, seçimin büyük riskler taşıdığına, katılacak partilerin çoğu açısından ‘‘Rus ruleti’’ne dönüşeceğine inananlar da sayıca az değil.

Bugünkünden çok farklı bir sonuç alınmayacağı, sandıktan muhtemelen daha parçalı bir Meclis kompozisyonunun çıkacağı, Fazilet Partisi'nin birinci çıkma olasılığının düşük olmadığı tahmin edilebilir.

Nitekim, bu görüşleri daha geçenlerde kabinenin nüfuzlu bir bakanından dinledik.

* * *

Tam bu noktada, sivillerin her zamanki kolaycılığı karşınıza çıkıyor:

‘‘Nasıl olsa askerler devreye girer ve bu iş yatar...’’

Birçok konuda olduğu gibi, bazı sivil kesimler seçimin ertelenmesi konusunda da umutlarını askerlere bağlamış gözüküyorlar.

Meselenin bir de pratiğe ilişkin boyutu var.

Erken seçime gidilmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nun 30 Temmuz 1998 tarihinde aldığı bir kararla kesinleşti.

Erken seçimden vazgeçilmesi, ancak TBMM'nin daha önceki kararını hükümsüz kılacağı ikinci bir kararıyla mümkün olabilecek.

Bu ise TBMM'nin zaten tartışmalı olan saygınlığını zedeleyip, gülünç gözükmeyecek mi?

Aynı şekilde, hükümetin erteleme eğilimine girmesi, muhalefetin eline ‘‘seçimden kaçıyorlar’’ şeklinde bir koz vermeyecek mi?

Bütün bu belirsizlik içinde söylenebilecek tek bir şey var herhalde:

Türkiye bir meçhule doğru yol alıyor ve galiba ne olacağını hiç kimse bilmiyor.













Yazarın Tüm Yazıları