Yalçın Bayer: Yeter! Söz milletin






Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Ertosun'dan açıklama

ADALET Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, Silivri'de cezaevi için 4.2 trilyona kamulaştırılan 1000 dönümlük tarla konusunda yazdığımız yazılara, Bakan Hikmet Sami Türk'ün Meclis'te yaptığı konuşma çerçevesinde iki açıklama gönderdi.

Bu arada dünkü soruları da kısmen yanıtlayan Ertosun, Silivri Büyükçavuşlu Köyü'nde Orman Bakanlığı'ndan tahsisli 441 dönümlük arsanın çok eğimli bir yamaç üzerinde ve zeminin de kumlu ve killi olmasından ötürü stabilite sorunu yaratacağı için teknik elemanlarca uygun görülmediğini belirterek, ‘‘Haber metninde bu yerle ilgili olumsuz görüşün sonradan ortaya çıktığı iddia edilmişse de, söz konusu rapor 6.10.1999 tarihinde düzenlenmiştir. Bu yerin raporda belirtilen nedenlerle uygun görülmemesi üzerine yeni arsa araştırmaları sürdürülmüştür’’ dedi.

Ertosun'un açıklaması şöyle devam ediyor:

- Haberde, Büyükçavuşlu Köyü ile beraber Celaliye'de de uygun Hazine arazileri olduğu belirtilmektedir. Celaliye'de bulunan 243 ve 500 dönümlük taşınmaz malların imar planında konut alanı olarak ayrıldığı, Celaliye-Kamiloba Belediye Başkanlığı'na satışı uygun görüldüğü, bu nedenle tahsis talebi doğrultusunda yapılacak herhangi bir işlem bulunmadığı Milli Emlak'ın 16.11.2000 ve 10.1.2001 tarihli yazılarıyla anlaşılmıştır.

- Haberde, Kemerburgaz bölgesindeki Hazine arazilerinin tercih edilmeme nedeni sorulmuştur. Kemerburgaz sınırlarında mülkiyeti Hazine'ye kayıtlı 44 pafta, 2851 ve 2980 parselin Alibeyköy Barajı'na yakın bir konumda dere yatağında ve İSKİ koruma alanında kaldığı, aynı yer 43 pafta, 1341 parsel ise, Alibeyköy Barajı altında kalması nedeniyle cezaevi yapımına uygun görülmemiştir.

TAKDİR KOMİSYONU

Ertosun daha sonra, -Müezzinoğlu'na ait tarla üzerinde- Valilik İl İdare Kurulu'nun 25.10.2000'deki kararı ile Kamulaştırma Kanunu'nun 5. maddesi uyarınca kamu yararı kararı alındığını; ilçe mal müdürü, kadastro müdürü, ziraat yüksek mühendisi ile ikisi halktan olmak üzere 5 kişiden oluşan Silivri Kıymet Takdir Komisyonu'nca metrekaresi 4.200.000 lira bedel biçildiğini, komisyonda bakanlıktan hiçbir temsilcinin bulunmadığını bildirerek şöyle konuştu:

‘‘Bu konuda arazi sahipleri ya da haberde ismi geçen Av. Muammer Uğur -eski hákim- dahil hiçbir vekil ile bakanlığımız arasında herhangi bir görüşme olmamıştır. Tersine bazı kişiler bu taşınmazların kamulaştırılmaması için uğraşmışlar, her türlü engellemede bulunmuşlardır. Gerçekleştirilen işlem pazarlıkla satın alma değil, yasadan kaynaklanan kamulaştırmadır. Yapılan işlemler tamamen mevzuat çerçevesinde yürütülmüştür. Kamulaştırma işlemi için Başbakanlığın uygun görüşü alınmış, Maliye Bakanlığı da ödeneği revize etmiştir. Uygun görüş yazısı uyarınca kamulaştırma bedelinin 2.8 trilyonu 2001 bütçesinden, kalan 1.3 trilyonu da İşyurtları Kurumu bütçesinden karşılanmıştır. Kamulaştırma işlemine izin veren yazı sayın Başbakanımız tarafından değil, Başbakanlık Müsteşarı'nca imzalanmıştır.

BAŞKA OLAY

Silivri Belediye Başkanı Selami Değirmenci'nin tehdit edilip, ortağı Kemal Başar'ın bacağından yaralanması olayları ise bakanlığımızın dışında tamamen adli olaylardır. Başkanın, ilçede açtığı ihaleye giremeyen kişilerce tehdit edilip kendisinden haraç istendiği ve belediye başkan yardımcısına ait Silivri sahilindeki çay bahçesini ele geçirmek amacıyla yaralamada bulundukları iddiasıyla İstanbul DGM Cumhuriyet Savcılığı'nca olay sanıkları hakkında 'Çıkar Amaçlı Suç Örgütü Kurmak', adam kaldırmak, gasp, silahla müessir fiil, 6136 sayılı yasaya muhalefet suçlarından dava açılmıştır. Tehdit ve yaralama olayının, cezaevi yapılmak amacıyla arsa kamulaştırması işlemiyle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.’’

Ertosun, ‘‘Öyle anlaşılıyor ki civardaki taşınmazları, çiftlik evleri yapılmak üzere çok daha yüksek bir bedelle satarak rant elde etmek isteyenler, bu yerlerin kamulaştırılmasını istemediklerinden aleyhte söylentiler çıkararak kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bu konudaki tüm iddia ve belgelerin ortaya konulması, kamuoyunun doğru aydınlanmasını sağlayacak ve kuşkuları giderecektir. Bakanlığımız her konuda olduğu gibi bu konuda da büyük bir titizlik ve sorumluluk anlayışı içerisindedir. Her türlü iddia ve varsayımların ciddi bir şekilde araştırılacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır’’ diyor.

Özkan ne demişti?

DSP İstanbul milletvekilleri Ahmet Güzel, Bahri Sipahi, Fadıl Ağaoğlu, Perihan Yılmaz ve Yücel Erdener kamulaştırma ile ilgili iddiaları aktardıkları zaman, ‘‘Ben bu yere kesinlikle tek kuruş ödetmem. Gerekirse Askeriye'nin elindeki arazilerden veririz. Özel şahıstan alırsanız, kimseye hesap veremeyiz’’ diyen Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, bu olaya nasıl engel olamadı? Merak bu ya; Özkan bu olayı içine sindirebildi mi?

Haberin Devamı

Tarla sahibi Müezzinoğlu kaçakçı çıktı

ERTOSUN'un hukuki çerçevedeki açıklamalarına diyeceğimiz bir şey olamaz.

Biz, çevrenin tahribatından söz ediyoruz; bu tarlanın kadastro davasına bakan hákimin, emekli olduktan sonra tarlayı 'pazarlaması'na dikkat çekiyoruz. Ve bir şey daha açıklıyoruz:

Bakanlık, tarlanın sahibi merhum Hikmet Müezzinoğlu'nun bir 'gümrük kaçakçısı' olduğundan haberdar mıdır? Tahtakale piyasasına sorulabilir.

Kayserili olan Müezzinoğlu'nun ailesi zengin değil. 1970-80'lerde Gürün Han'da yapma çiçek ve boya işi yapıyor. Ancak daha sonra gümrükçülerin deyimiyle 'sallama' işine giriyor. Yurtdışından getirdiği masa ve kol saati, çakmak gibi hırdavat malıyla Tahtakale piyasasının ünlüleri arasında yer alıyor. Hatta Hilton'da oda tutabilecek kadar varlık sahibi oluyor.

1978'lerde gümrük belgelerinde Kuveyt'e transit geçeceği bildirilen ve bu tür eşya ile dolu iki TIR, gümrükçülerle yapılan anlaşma sonucunda yurtiçinde boşaltılıyor. Müezzinoğlu ve işbirlikçileri yakalanıyor, ‘‘Mallarla ilgim yok. Bu bir komplodur’’ diyor. Ancak gümrük ve jandarma Müezzinoğlu'nun 143 ayrı belgeyle kaçakçılık yaptığı saptıyor. Ne yazık ki, 'delil çokluğundan' kaçakçılık davası 15 yıl sonra başladığında zamanaşımına uğruyor. Eski Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu'nun kardeşi olan Hikmet Müezzinoğlu, 1994'te çıkarılan bir aftan bir hafta sonra Gebze Gümrük Tasfiye İşletme Müdürlüğü'ne başvurarak, ‘‘Mallar benim' diyor. Gerekli 3 milyar 218 milyonu yatırıp tam 16 yıl sonra 'malını' çekmiş oluyor. (Bu öyküyü öğrenmek isteyenler Aksiyon'un 6.3.1999 tarihli sayısında Mehmet Baransu'nun haberini okuyabilirler.)

İşin peşini bırakmayacağız

TARLANIN alımında usulsüzlük olduğunu iddia eden ve bu işte bir yanlış olduğunu anlatmak için aylarca uğraş verdiğini söyleyen DSP İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel, ‘‘Bu arada birileri kandırıldı ama kim?’’ diye sordu. Güzel bize şunları söyledi:

‘‘Genel Müdür Ertosun'u 'Bu işte pis kokular var' diye uyardık. 'Böyle satın alma diye bir şey yok. Olursa size bildiririz' dedi. Hatta bize 'Hazine'den yer önerirseniz seviniriz' dedi. Ama bir gün sonra satışın yapıldığını öğrenince şaşırdık. Daha sonra kendisine 'Bize yanlış bilgi verdiniz' deyince de 'Doğru bilgi verseydim, kamulaştırmayı durdururdunuz' dedi. Parti içinde bu işe onay veren hiçbir arkadaşımız yok. Bakanlıkta bu işi kim takip etmiş, Kemerburgaz'da boş Hazine arazileri varken, neden özel şahıs arazisi alınmış; konunun üzerine sonuna kadar gideceğiz, gerekirse Meclis'e getireceğiz.’’

Düzene uymayanları Adalet terazisinin hangi kefesine koyalım.

Yazarın Tüm Yazıları