Yalçın Bayer: TÜSİAD Başkanı Yüceoğlu: Murat Demirel üyemiz değil

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Şeffaflık ve iş ahlakı

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erkut Yücaoğlu, ‘‘Niye sessizler’’ (12.10.2000) başlıklı yazımız üzerine bir açıklama gönderdi.

Yazımızda, yurtdışında yaşayan bir dostumuzun görüşleri arasında,‘‘TÜSİAD, son banka soygunları ve iş ahlakı konusunda ne düşünüyor? Hálá bir tepki yok. TOBB'dan da...’’ cümleleri vardı.

Yücaoğlu açıklamasına şöyle başlıyor:

‘‘TÜSİAD'ın faaliyetleriyle ilgili olarak, basınımızı bilgilendirmeye özellikle önem veren bir kuruluş olduğumuzu bildiğinizi düşünüyorum. Özellikle, 1999 yılı faaliyet raporumuzu tüm basın çalışanlarına dağıttık. Bu raporun incelenmesi sonucunda, TÜSİAD'ın faaliyet alanlarının gerçekten genişlediğini, Türkiye'nin siyasi, ekonomik, sosyal ve dış politika konularının tüm can alıcı konularına el attığını, çalışmalarını ve görüşlerini bazen rapor, bazen seminer, çoğu zaman basın temasları yoluyla kamuoyuna aktardığını görebilirsiniz. TÜSİAD tüzüğünde belirtilen misyona giren hiçbir konuyu faaliyetlerinin dışında bırakmaz.’’

Yücaoğlu, bu arada Murat Demirel'in TÜSİAD üyesi olmadığını hatırlattıktan sonra şöyle devam ediyor:

‘‘Yazınızda ‘Geçenlerde Ankara'ya bir yabancı gelmiş' şeklinde sözü geçen kişi TÜSİAD'ın 19.9.2000'de İstanbul Sabancı Center'da düzenlemiş bulunduğu ‘AB Yolunda Türkiye'de İyi Yönetişim' başlıklı seminerin konuşmacılarından AT Komisyonu Türkiye Temsilcisi, Büyükelçi Karen Fogg'dur. TÜSİAD'ın Dünya Bankası ve OECD'nin katkılarıyla düzenlediği konferansta, kamu ve özel kurumlarda, ‘iyi yönetişim' konusundaki çalışmalarıyla ünlü, yerli ve yabancı bilim adamları ve uzmanlar çeşitli ülkelerdeki deneyimlerini ve Türkiye'ye önerilerini aktarmışlardır.

TÜSAİD iş ahlakı ilkelerini 1966 yılında tüzüğüne eklemiştir. Üye İlişkileri Komisyonu bünyesindeki İş Ahlakı Çalışma Grubu, iş ahlakı konusundaki çalışmalarını uzun zamandan beri sürdürmektedir. İş etiği ve kamu yönetimindeki şeffaflık ve hesap verilebilirlik konularındaki çalışmalarımız göz önüne alındığında kendi düzenlediğimiz konferansın konuşmacısı Karen Fogg'un destek teklifini geri çevirmemiz söz konusu değildir.

TÜSİAD, yazınızda sözünü ettiğiniz ‘yeni teknolojiler, yeni ekonomi' konularındaki çalışmalarını bünyesindeki komisyonlar aracılığıyla sürdürmektedir. Teknoloji ve Kalite Yönetimi Komisyonu 1997 yılından bu yana ülkemizde yaratıcı düşünceyi yenilikçi ürüne dönüştürme çabalarını teşvik etmek amacıyla Teknoloji Ödülü'nü, yenilikçi ürün geliştirmenin rekabetçi pazarlarda başarının kaçınılmaz gereği olduğu konusunda Türkiye'nin genç sanayiini bilinçlendirmek ve kamuoyunun bu konuda duyarlılığını artırmak amacıyla da Teknoloji Kongresi'ni aynı çatı altında ve yıllık etkinlik olarak düzenlemektedir. Yine Teknoloji ve Kalite Yönketimi Komisyonu, 28 Kasım tarihinden itibaren, ‘Bilgi Ekonomisi' konusunda altı ana başlıktan oluşacak, toplam sekiz aylık bir döneme yayılacak, yerli ve yabancı uzmanların katılacağı bir seminer dizisine başlayacaktır.’’

Yücaoğlu, daha sonra TÜSİAD ortak çalışma gruplarının yaptığı konuları sıralıyor, bize örgütün bazı yayınlarını da gönderdiğini bildiriyor. Teşekkür ederiz...

Bu açıklamadan sonra kamuoyunun, savunma sanayii sektöründe iş yapan Murat Dural'ın başkanlığındaki İş Ahlakı Çalışma Grubu'nun raporunu beklemeye hakkı vardır sanırız.

Hükümetlere yol gösteren, kamuoyuna dersler veren TÜSİAD'ın yaşanan son olaylar karşısında sesinin gür çıkması gerekmiyor mu? Örneğin, varsa kimlerin siyasetçilere yakın olduğunu, kara para işlerine bulaştığını, rant peşinde koştuklarını, servetleri nasıl edindiğini, ne kadar vergi verdiklerini ve hiç rüşvetle iş yapıp yapmadıklarını sorgulasa nasıl olur?

Bankalar göz göre göre soyulurken bırakın bir işadamları örgütünü, Bankalar Birliği'nin bile suskun kalabildiği bir ülkede, kalkınmanın motoru sayılabilen özel sektör girişimcilerinin, düzgün ve ahlaklı mali kurumlarca desteklenmesi olanaksız hale gelirse hepimiz bu çöküntünün altında kalmaz mıyız?

Güven Air, o gece vızır vızır çalışmış

MURAT Demirel'in, Üniversal Holding bünyesinde kurduğu Güven Air Havacılık şirketinin uçaklarının, Egebank'a el konulduğu 21.12.1999 tarihinden sonra İsviçre'ye üç sefer yaparak torba ile para götürdüğü yolundaki iddialara yenisi eklendi.

Türk sivil havacılık sektörünü yakından tanıyan bir uzman bize ‘‘Yalçın Bey, üç sefer diye yazıyorsunuz, aslında yapılan beş seferdir’’ diyor.

Bankaya el konulduktan sonra Güven Air uçaklarının yurtdışı trafiği yoğunlaşıyor. Nedense yolcu taşımadığı dikkat çekiyor.

Uçakların o günkü operasyonlarına bakarsak şöyle bir trafik gözleniyor:

Güven Air'in TC HMD kodlu uçağı, 21.12.1999 günü 10.23'de İstanbul'dan Ankara'ya gidip geliyor. Aynı gün 22.47'de İstanbul-Köln-İstanbul seferini yapıyor. Aynı şirketin TC MDC kodlu uçağı ise, ertesi gün yani 22.12.1999'da 05.52'de yine İstanbul-Köln-İstanbul arasında uçuyor. Dördüncü uçuş; 23.12.1999'da 07.18'de İstanbul-Frankfurt-İstanbul arasında oluyor. Aynı gün beşinci uçuşu, 16.53'te, TC MDB kodlu uçak İstanbul-Frankfurt-İstanbul arasında yapıyor. Son sefer de aynı gün yapılıyor, TC MDC kodlu uçak 18.51'de İstanbul'dan kalkıp Frankfurt'a gidip geliyor.

Uçuşlar kule yetkililerine Almanya olarak gösterilirken, seferlerin İsviçre'ye yapıldığı bildiriliyor.

Ne tesadüf ki, güvenlik kameralarının görüntüleri ile uçuş tarihleri aynı güne rastlıyor.

Evet bu uçaklarla ne götürüldü, kimler gitti?

Bu arada bu notları da aktaralım:

1998'lerde beş uçakla kurulan Güven Air'e daha sonra reklamcı Nail Keçeli, bir uçağının bulunduğu Cen Air firmasıyla ortak oldu. Egebank'tan sonra Güven Air'in da reklam ve tanıtım faaliyetlerini üstlendi.

Güven Air'in adı şu günlerde Marmara Air olarak değiştirildi.

Şirketin şu anda TC MCB kuyruk numaralı 'Beech 400' jet uçağı bulunuyor. Kiralama yoluyla Irak'a tıbbi yardım götürüyor.

Demirel ile Keçeli, Egebank'tan Cen Air firmasına verilen kredi nedeniyle yargılanıyorlar.

Aptal mıyız?

EGEBANK soygununu yazıyorsunuz ama bir başka soygun hükümetin bilgisi ve gözü önünde yapılıyor.

Nedense hiç kimse şu soruların yanıtını vermiyor.

LPG'ye yapılan sübvansiyon ve dolayısıyla vergi kaybı ne kadardır?

Yarın mazotta olduğu gibi otogazın fiyatı da benzin fiyatına çıkartılırsa yapılan bu kadar yatırıma yazık olmayacak mıdır? Otomobilini benzinle çalıştırıp bir litre benzine 600 bin lira ödeyen bizler aptal mıyız? Eğer bu katkı sürdürülecekse bize motorunuza otogaz taktırın diye neden öneride bulunmuyorsunuz?

Nurettin KIZILKILIÇ-ANKARA

GÜNAHSIZ

AHALİ bir fahişeyi taşlamak ister.

Hazreti İsa ahaliye seslenmiş...

- İlk günahsız olan taşı atsın.

Kıssadan hisse..

Yazarın Tüm Yazıları