Yalçın Bayer: Suçlu sadece müteahhit mi?

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

İstanbul Ticaret Odası üyesi ve İnşaat Meslek Komitesi üyesi Hızır Ekşi, ‘‘Suçlu, sadece müteahhitler mi?’’ diye sorarak, müteahhidin tanımını şöyle yapıyor:

‘‘Müteahhit aldığı işi fen ve sanat kaidelerine göre yapıp bitireceğini taahhüt eden kişidir. Bu taahhüt ile üzerine her türlü riski almış demektir. Müteahhit öncelikle Ticaret Odası'na kayıt yaptırıp firmasını tescil ettirir. Devletin verdiği karneye sahiptir. İş tecrübesine sahip olduğunun ifadesidir bu karne... Gerekli ehil personeli kadrosunda bulunduran, ekip ve ekipmanı süratle işe sevk eden kişidir. Müteahhit için büyük ve küçük iş yoktur. Müteahhit için her bir iş aynı önemi haizdir. Zamanın büyük kısmını işini denetlemekle geçirir.’’

KULÜP BAŞKANI MÜTEAHHİTLER

Siz şu anda nerdesiniz?

- Şantiyemdeyim, güneşin altındayım. Müteahhit masa başında oturmaz. Ama bazı müteahhitler vardır, politika yapar, siyasetçi ve bürokratlarla iç içedir, kulüp başkanı olurlar, parlamentoya girerler.

Sadece müteahhitlerin suçu yok diyorsunuz, peki başka kimler suçlu?

- Yüksek harçlar alıp kontrol etmeden projeyi tasdik eden belediye; altına imza attığı projeyi ve Teknik Uygulama Sorumluluğu'nu (TUS) yerine getirmeyen mimarlar ve mühendisler; yıllardır devletin kendilerine tahsis etmiş olduğu arazilerde denizlerden kum çıkarıp satanlar ve buna müsaade edenler; üstüne üstlük bunları teşviklerle ve kredilerle mükafatlandıranlar; evsafa uygun olmayan demir ithal eden, hurda demirden evsafa uygun olmayan demir üreten haddehane ve bu sözde sanayi kuruluşlarını teşvik edenler ve bu sözde sanayi kuruluşlarına teşvik verenler; kontrolsüz ve denetimsiz imal ve ithal edilen evsafa uygun olup olmadığı bilinmeyen çimentocular; fay hatlarını imara açıp yüksek katlı binalar yapılmasına göz yumanlar; hiçbir mesleki deneyimi, bilgisi ve kadrosu olmayanlara inşaat yapma izni verenler; müteahhitlere çok ucuz fiyata iş yaptırmak isteyen kişi ve kuruluşlar; eğitimsiz, kalifiye olmayan inşaat personeli -demirci, betoncu, kalıpçı vs.) çalıştıranlar; mühendislik ve mimarlik fakültelerinde doğru dürüst eğitim verilmeden diploma verip de inşaat sektöründe çalışma hakkı kazandıranlar; bir de 7.4 büyüklüğündeki deprem...

DENİZDEN KUM ÇEKİLİYOR

Yani kimse sütten çıkmış ak kaşık değil.

- Tabii, genelde tek suçlu devlet... İmralı Adası'nın önünden bugün hálá kum alınıyor, denetleyen yok. Deniz kumu demiri çürütür, korozyona uğratır. Yıkanmadan, içindeki midye temizlenmeden kullanılmaması lazım. Demek ki, cinayet devam ediyor. Gidin bazı demir fabrikalarına bakın Rusya'dan, eski Doğu Bloku ülkelerinden getirilen hurda demirlerden hálá inşaat demiri çekiliyor. Bunlar mukavemete uygun değil ki... 1989'da çimento fabrikalarında grev oldu, iki üç ay sürdü. Bulgaristan, Romanya ve İran'dan gelen evsafa uygun olmayan çimentolarla inşaatlar sürdü. Araştırılırsa birçok binanın bu malzemelerle yapıldığı ortaya çıkacaktır.

Prefabrik yapılması konusunda ne diyorsunuz?

- Maalesef yanlış adamlara verildi. Hele biri var ki, bundan bir süre önce konkordato ilan etmişti; ancak bir 'ağası' vardı ki 900 prefabrik işi aldı. Bütün ihaleler böyle, herkes yandaşını kolluyor. Devlet, ihalelerde kárı belirleyip birim fiyatları tespit ediyor. Sonra da % 50, 60 indirim yapana işi veriyor. Al sana danışıklı bir hırsızlık.

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Salonda şakşakçılar, sahnede şeytanlar oldukça siyaset bekleneni veremez.’’

(Yekta Güngör Özden'in yeni çıkan 'Özlü/Sözde Sözler' adlı kitabından)

Müdür odaları

sınıf oluyor

DEPREM sonrası okulların sıkışık durumu nedeniyle İstanbul'da, holding patronlarının odalarına benzer büyük müdür odalarının sınıflara dönüştürülmesini, müdür yardımcılarının da tek odada toplanmasını önermiştik. İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey, öneriyi dikkate almış, ilçe müdürlerine şu talimatı göndermiş:

‘‘Okul müdürlerinin projede belirtilen 'müdür odası'nı kullanmalarını, müdür yardımcılarının da bir arada aynı müdür yardımcısı odasını kullanmalarını ve dersliklerin öğrencilere tahsis edilmesini önemle rica ederim.’’

Balıbey'in talimatını bakalım hangi müdür yerine getirecek?

Osman Durmuş'un

vefa borcu mu?

KAYSERİ Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Nusret Akyürek önce yönetmelik değişikliği yapılarak İzmir Atatürk Eğitim Hastanesi Cerrahi Kliniği'ne sınavsız şef olarak atandı. Ardından tek saat mesai yapmadan inanılmaz bir kılıf uydurularak Ankara Hastanesi Başhekimliği'ne getirildi.

Şimdi Sağlık Bakanı Osman Durmuş'a, Ankara'dan bir grup doktor okurumuz soruyor:

Doç. Akyürek'in hangi suçlardan yargılandığını biliyor musunuz? Akyürek, Yrd. Doç. Dr. Ömer Şakrak ve arkadaşlarıyla, meslektaşları Dr. Oktay Banlı'yı dövmediler mi, Prof. Yaşar Yeşilkaya'nın araba ve evinin camlarını kırmadılar mı, Dr. Halis Andaç'ı tehdit etmediler mi? Tıp Fakültesi Profesörü Zeki Yılmaz'ı kaçırmaya kalkışmadılar mı?

'Hipokrat' yemini eden bir meslektaşınızın 'çete' suçlamasıyla Kayseri 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyor olması sizi hiç rencide etmiyor mu?

Sorular devam ediyor:

Doç. Akyürek, Abdullah Çatlı'nın aile doktoru mudur?

Polise bu yöndeki ifadeleri veren Mustafa Pusmaz, Çatlı'nın ölümünden sonra rahatsızlanan babası Ahmet Çatlı'nın yattığı genel cerrahi servisinin kapısında 1.5 ay nöbet talimatını veren kişinin Akyürek olduğunu söylemedi mi? Yine o dönemde aranan Haluk Kırcı'yı, Kayseri'de ağırlayan Doç. Akyürek değil mi?

Yoksa, Doç. Akyürek'i başhekim yaparak Abdullah Çatlı'ya olan vefa borcunuzu mu ödüyorsunuz?

Bu icraatınız Genel Başkanınız Devlet Bahçeli'nin 'Partizanca atamalar yapılmadı, abartılacak bir atama yok' açıklamasına ters düşmüyor mu?

'M.Ali dolandırıcı

olamaz'

FP İstanbul Milletvekili, yazar Nazlı Ilıcak, ‘‘Bir askerden 'bedelli'ye mektup var’’ (26.9.1999) başlıklı okur mektubunda, Mehmet Ali Ilıcak'tan 'dolandırıcı' diye söz edilmesi üzerine, bazı belgelere dayalı bir açıklama gönderdi. Oğlunun gazete patronu iken 332 bin TV dağıttığını, TV'lerini alamayan 10 bin kadar kişinin taleplerinin de, hak ve vecibeleriyle devrettiği Akşam'ı yayınlayan, yani Mehmet Emin Karamehmet tarafından karşılandığını belirterek, ‘‘Bu durumda herhalde dolandırıcı olamaz. Kaldı ki, Mehmet Ali hakkında böyle bir mahkûmiyet kararı da yok’’ dedi. Bandrol alacağı konusunda ise TRT ile Aslı Gazetecilik arasında doğan hukuki ihtilafın henüz kesinleşmediğini belirten Ilıcak, ‘‘M.Ali nasıl dolandırıcı oluyor. Mehmet Ali yurtdışında çalıştığı için zaten bedelli askerlik yapma hakkı vardır. Şunu hatırlatayım, M.Ali asker kaçağı da değil, kasıma kadar tecilli’’ dedi.

MEHMET KEÇECİLER'e... İSTANBUL Gümrükler Başmüdürlüğü emrinde görev yapan bir grup gümrük personeli yazıyor: Gümrük Müsteşarı Ramazan Uludağ'ın gücünü biliyorsunuz. Bizler rotasyona tabi olmayan gümrük memurları olarak tayin edilirken; bırakın 10 yılı, 15-20 yılı veya emeklilik sürelerini İstanbul'da dolduran personelin tayinlerinin yapılmayışının arkasındaki gerekçeyi bakan olarak Uludağ'a sorabilir misiniz?



Yazarın Tüm Yazıları