Yalçın Bayer: Nerede bu savcılar?

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Gerede'deki okurumuz avukat Nurettin Kaptan, Adalet Bakanı H. Sami Türk'e şu notu gönderiyor:

‘‘Sayın Bakan, 'hedef gösterici nitelikte yayın yapanlar hakkında işlem yapılmasını ve azami titizlik gösterilmesini' içeren genelgenizin takipçisi olmanızı bekliyoruz.

Dünyanın hiçbir yerinde cumhuriyetin sivil bekçisi statüsünde kamu avukatı sayılan savcı yoktur. Dünyada örnek bir uygulamadır.

Cumhuriyetin bekçisi Silahlı Kuvvetler'dir.

Anayasamızın 6, 117-2. maddeleri, 211 sayılı TSK İç Hizmet Yasası'nın 35, İç Hizmet Yönetmeliği'nin 85. maddeleri gereği Silahlı Kuvvetler, asli görevi savunma yanında, 'laik, katılımcı, çoksesli, çağdaş, demokratik cumhuriyeti, üniter, sosyal hukuk devletini her türlü iç ve dış düşmanlara karşı kollama ve koruma' ile sorumludur.

Kollama ve koruma sorumluluğunun kapsamı, yer ve zamana eşgüdümlü olarak belirlenmelidir.

Cumhuriyetin asker bekçileri, sorumluluklarının gereğini bugüne dek başarıyla sürdürmüşlerdir. Bundan sonra da sürdüreceklerinden kimsenin en ufak bir kuşkusu olamaz.

Aynı iyimserliği cumhuriyet savcıları hakkında, cumhuriyetin sivil bekçileri olarak tekrar etmeyi çok isterdim. Özellikle sizin kişiliğinizde cumhuriyet savcılarımızın, yakın zamanda cumhuriyetin asker bekçileriyle yarışırcasına, cumhuriyeti koruyup kollamada suç oluşturan eylemlere azami titizlik göstereceğine, suçlulara göz açtırmayacağına inanıyorum. İnanmak zorundayım.

Daha da ileri giderek askeri savcıların da unvanlarına cumhuriyet eklenmesini ve 'Askeri Cumhuriyet Savcıları' nitelemesinin yasa değişikliğiyle gerçekleştirilmesini bekliyorum.’’

Kaptan, ayrıca Türk'ten dünkü 'Nuri Bey bundan haberiniz var mı?' yazısında Erzurum'daki savcının, 'Kara Ses' Cemalettin Kaplan'ın kendisini 'müminlerin lideri ve Müslümanların halifesi' gösteren mezartaşının suç olduğunu hatırlatan askeri makamlara gönderdiği karşı yazısından dolayı inceleme başlatılmasını, bu arada Ankara DGM Başsavcılığı'ndan da mezartaşının korumaya alınarak soruşturma açılmasını istiyor.

29 Ekim bayram tatili olmasın

BAŞBAKANLIK genelgesiyle yarınki resmi kutlamalar iptal edildi ama resmi tatil bugün öğleden sonra başlıyor; okul ve resmi daireler pazartesiye kadar tatil yapacak...

İstanbul'dan öğrenci velisi Meral Yalçın, ‘‘Okullar zaten geç açıldı, dersler gecikti. Resmi törenler olmayacaksa MEB bu kadar tatili neden yaptırıyor?’’ diyor.

Bir başka görüş de İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Başkanı Yahya Arıkan'dan: ‘‘29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları demokrasi düşmanlarının yüreğine korku salmalı, Türk halkının demokrasi sevgisini hiçbir yoruma meydan bırakmayacak biçimde vurgulamalıdır. Tüm demokratik güçler görev başına...’’

Siyasetçi çok ama...

YILMAZ Karakoyunlu'ya.... Kendinizi milletin iradesi olarak tarif ediyorsunuz. Eğer gerçekten milletin iradesi olduğunuzu, milleti temsil ettiğinizi dünüşünüyorsanız, toplumun canını yakan katilleri, çeteleri nasıl affediyorsunuz? Milletin iradesi bu olamaz. ‘‘Yurttaşlarımızın vazgeçilmez hakları ve özgürlüğü var’’ diyorsunuz. Sizin için yurttaş bu mu? Canları yanan, ocakları sönen sizin yurttaşlarınız değil mi? Anayasa'da bizim haklarımız yer almıyor mu?

Yanar döner partiniz ANAP da sınıfta kaldı. Ama Vural Savaş'lar, Nuh Mete Yüksel'ler sınıfta kalmayacaklar. Millet onlara bir şekilde sahip çıkacaktır. Çok siyasetçi yetişiyor ama böyle değerli insanlarımız maalesef az... Siz sahip çıkmayın, biz onlara sahip çıkmasını biliriz elbette...

Seher AYDEMİR-İSTANBUL

Amerikalı'dan tazminat davası

MERVE Kavakçı, eski milletvekili ve Güneş Gazetesi Yazarı Cüneyt Canver hakkında 5 milyar istemiyle manevi tazminat davası açtı. Canver anlatıyor:

‘‘Pişmiş Kelle başlıklı yazımı geçen 4 Mayıs'ta yazmıştım... Bu yazımdan ötürü üzüntülere gark olmuş Merve... Burada asıl üzülen ve dava açması gereken biziz. Çünkü Türk vatandaşı olmadığı halde bunu milletten gizleyerek milletvekili seçilmiştir. Ama Türk halkını kandırmıştır. Bu nedenle de DGM Savcısı kendisinden HAMAS örgütü üyesi olmasından ötürü davacıdır. Bakanlar Kurulu da onu vatandaşlıktan çıkartmıştır. Kendisi toplumu sürekli karıştırmakta ve Cumhurbaşkanı'nın dediği gibi tahrikçi bir ajan gibi davranmaktadır. Bu kadar karmaşa yarattıktan sonra bir de davacı olması yok mu, bu bana koydu. Hayatımda ilk kez bir Amerikalı'nın hakkımda dava açmasından dolayı da haz duyuyorum. Merve'ye önerim; Türkiye'de suç işleyen bütün Amerikalılar'ın yaptığı gibi apor-topar memleketine dönmesidir.’’

Yağmayı önledik

ADANA'dan Rıfat Söylemez yazıyor: ‘‘Emlakbank tarafından Milli Mensucat Fabrikası'nın 62 dönümlük arazisiyle birlikte satılması konusunda tarafımızdan yapılan haberlere göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederim. İhaleye katılanların kimlikleri, satış bedeli kısacası her yönüyle bu haber, araştırmacı gazeteciliğin bir örneğiydi. Biz devletten elini çekmeyen siyasilerin ne kadar cesurlaştığını, halktan uzak sadece kendileri için, kendi ekonomilerini güçlendirmek için milletvekili olduklarını belgeleriyle kamouyuna duyurduk. Ancak köşenizden yansıyan açıklamalarda buna ‘şantaj' deniliyor. İşte gazetecilik bu acı noktaya getirildi. Artık insanlar herkesin bir bedeli var diye düşünüyor. Biz böyle olmadığımızı gösterdik, kalemimizi satmadık, kırmadık, canımız pahasına son noktayı koyana kadar Milli Mensucat haberini -Zirve'de- yayınladık. İhale iptal edildi, devletin trilyonlarının yağmalanmasını önledik. DGM olayın üzerine gitti, bankanın Adana kadrosunda değişiklik yapıldı. Bugün tekerlerine çomak soktuklarımız haksız şekilde bizleri suçluyor. Skandala bulaşanlar kendi pisliklerini bize bulaştırmaya çalışıyorlar. Suçüstü yakalanmanın telaşı içindeler. Yağmaya, vurgun ve talana göz yummayışımızın adına 'şantaj' dediler. Şu anda doğruları yazmanın bedelini işsiz kalarak ödüyorum. Bir yanda kısa yoldan zengin olup köşe dönmek var, diğer tarafta işsiz kalıp evine ekmek götürememe. Onurumuzla, açlığı ve yokluğu paraya tercih ettik.’’

Söylemez’in suçladıklarını Adanalılar anımsadı mı?

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Bizdeki sistemde, genel başkanlar, emri hak vaki olmadan veya kendisi bırakmadıkça değişmezler.’’

(Yalım Erez)

TRT Genel Müdürlüğü'ne; istisnai akitle çalışanların notu: ‘‘Hiçbir güvencemiz olmadan sigortasız olarak 50 milyon liraya çalışıyoruz. Torpilliler kadroya alınıyor, 'dayısı' olmayanlar dışlanıyor. En ağır işleri yaptığımız biliniyor. Bugünlerde yine TRT'nin kapısını bilmeyenler alınıyor. TRT'nin adaleti bu mu?’’



Yazarın Tüm Yazıları