Yalanın böylesi!

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Dinci basının ‘‘Müslümanlık’’ adına söylediği yalanların, yapmaya kalkıştığı yutturmacaların haddi hesabı yok. Şimdi size bu konuda somut bir örnek daha vermek istiyorum. Bunların insanları nasıl kandırdığını, nasıl yalan yazdığını bir kez daha görün.

İki dinci gazetede önceki gün kocaman bir haber. Biri manşetten:

‘‘Vicdanlı bir karar. Danıştay 8. Dairesi, rektörlerin başörtülü öğrencilere verdiği keyfi cezalara dur dedi ve ekledi: Öğrencilere uzaklaştırma cezası vermek Anayasa'ya aykırıdır...’’

Ve haber yine iri puntolu harflerle devam ediyor:

‘‘Örtünen öğrencilerin öğrenim hakkını gasp eden, okuldan uzaklaştıran yasakçı rektörlere Danıştay'dan tarihi bir tokat geldi. Danıştay, başörtülülere verilen uyarı cezasının katlanarak uzaklaştırmaya varan cezalar verilmesinin ‘‘Anayasal hakkın kısıtlanması’’ olduğunu belirterek, okuldan uzaklaştırmaları durdurdu. Karar aynı zamanda, öğrencileri başörtülü oldukları için okula sokmayan yöneticilerin anayasal suç işlemeleri anlamına geliyor.

Danıştay 8. Dairesi başörtülü öğrencilere en fazla kınama cezası verilebileceğini, daha ağır ceza verilemeyeceğini oybirliği ile karara bağladı.

Bu kararla, üniversitelerde okuyan başörtülü öğrencilere verilen kınama cezasından ağır tüm cezalar iptal edilecek ve bu nedenle okuldan uzaklaştırılan öğrenciler geri dönebilecek.’’

Baştan sona yalan olan bu haberi size dinci gazeteden aynen aktardım. Şimdi bunların kendi okurlarını bile nasıl utanmadan kandırdığını görelim.

***

Gazete, bu yalan haberi ‘‘belgelemek’’ için Danıştay kararının fotokopisini de sayfanın yanında kocaman veriyor.

Yayınladıkları karar 1995 yılına ilişkin! Dava 1995 yılında açılmış ve iki yıl sonra karara bağlanmış. Tarihi 9 Aralık 1997. Yani tam bir yıl önceye ait! Haydi bunu da görmezden gelelim!

Uyarılara rağmen örtünmekte direnen ve ceza alan bir öğrenci Ege Üniversitesi Rektörlüğü'nü mahkemeye veriyor. Kendisine bir yarı yıl okuldan uzaklaştırma cezası verilmiş. Öğrenci İzmir 4. İdare Mahkemesi'nde dava açmış ve mahkeme bu kararı onamış. Bir üst mahkeme olan Danıştay kararı incelemiş ve bozmuş.

Danıştay 8. Daire Esas: 1995/4731. Karar: 1997/3847.

Şimdi bu kararı, dinci gazetenin birinci sayfasından okuyalım:

‘‘YÖK yönetmeliğinde ‘‘disiplin cezası verilmesine neden olmuş bir fiil veya halin öğrencilik süresince tekrarında bir derece ağır ceza uygulanır’’ kuralı yer almıştır...

Bu durumda öğrencinin... (suçu) tekrar durumunda kınama cezasının bir derece ağırı olan bir haftadan bir aya kadar uzaklaştırma cezasının uygulanması gerekirken, bir yarıyıl uzaklaştırma cezası verilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir’’.

***

Şimdi hadiseye bakalım: Öğrenci, üniversiteye örtülü geliyor. Kendisi uyarılıyor, aldırmıyor. Sonra kınama cezası veriliyor, yine aldırmıyor. Bu kez bir yarı yıl uzaklaştırma cezası veriliyor. Öğrenci dava açıyor, İdare Mahkemesi, rektörlüğü haklı bulup davayı reddediyor.

Bir üst mahkeme olan Danıştay, İdare Mahkemesi'nin bu kararını bozuyor. Mantık çok net:

‘‘Yönetmelik uyarınca ‘‘kınama’’dan bir derece ağır ceza, yani bir haftadan bir aya kadar uzaklaştırma verilmeliydi.’’

Yani ortada uzaklaştırmayı gerektiren bir suç var. İdare Mahkemesi de, Danıştay da aynı görüşte. Ancak hangi süreyle uzaklaştırma verileceği konusunda iki farklı görüş ortaya çıkmış.

Örneğin bir haftadan bir aya kadar uzaklaştırma cezası alan başörtülü öğrenci yine direnirse, bu kez bir yarı yıl uzaklaştırma alacak. Yani ceza adım adım ilerliyor. Bir öğrenciye birdenbire bu ceza verilemiyor.

Hadise bu kadar basit!

***

Ve dinci basın, bir yıl öncesine ilişkin bu mahkeme kararını, büyük bir maden bulmuş gibi başörtülü kızlara sunuyor, onlara yutturmaya kalkışıyor.

Hem de yalan ve aldatmacayla!

İşin o kadar farkında değiller ki, kendi yalanlarını ortaya koyan Danıştay kararını herhalde hiç okuma zahmetine katlanmadan manşet atıyorlar... Ve yırtınıyorlar:

‘‘Danıştay'dan tarihi tokat! Örtülülere verilen kınama cezasından ağır tüm cezalar iptal edilecek. Okuldan bu nedenle uzaklaştırılan öğrenciler geri dönecek...’’

Acaba sadece yalancılık mıdır, cahillik midir, kasıt mıdır? Yoksa okuduklarını anlamıyorlar mı, nedir? Dahası, aynı yalanı dün de sürdürüyorlar!

***

Müslümanlığın temelinde iyi ahlak kavramı yatar. Bu kavram yalan söylemeye de engeldir. Bizde ise maşallah, din adına piyasaya çıkanlarda yalanın ve yutturmacanın bini bir paraya gidiyor. Yersen!

Bunların yüzü hiç mi kızarmaz? Bir başörtülü öğrenci bu haberi okuyunca bunlara telefon açıp ‘‘Yav kardeşim, karar öyle değil. Siz bizi işletiyor musunuz?’’ diye sorsa, acaba ne yanıt verirler?

Bu söylediğim, Fazilet Partisi'nin yayın organı olan gazete için de aynen geçerlidir... Çünkü aynı haberi, onlar da aynı biçimde kullanmıştır. Demek ki bu dinci gazetelere tek merkezden haber dağıtımı yapılmakta, bir yıl öncesine ilişkin mahkeme kararları elden verilmekte ve bunların çarpıtılarak yayınlanması birileri tarafından istenmektedir.

Başörtülü öğrenciler üzerinden oynanan oyunların sadece bir tanesini burada size yansıttım.

O kızları kullanıyorlar, sırtlarından kişisel ve siyasal çıkar elde ediyorlar.

Türban sorunu pek çok üniversitede çözülmüşken, onları uyutmak için böyle yalanlara başvuruyorlar. Amaç, örtülü kızlarımızın sırtından sömürüyü sürdürebilmek.

Müslümanlık adına, din adına, insanlık adına yazık, ayıp, günah.



Yazarın Tüm Yazıları