Yabancı gözüyle Türk musikisi

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Walter Feldman'ın Music of Ottoman Court kitabını okuduktan sonra kendisiyle Divan Pastanesi'nde sohbet ettik.

Feldman, hem konusunu çok iyi biliyor hem de santuri.

Kitabından, konuşmalarımızdan söz etmeden önce, onun gerçekten çok önemli bir tesbitte bulunuyor, görüşüne katılıyorum.

Feldman, Türk musikisi korolarının, toplu halde çalıp söylemelerinin solistlik kurumunu yok ettiği iddiasını ortaya atıyor.

Türk musikisi, salonlara giriyor, korolar çoğalıyor, derken, Türk musikisinin bir özelliğini gözden kaçırmışım.

Yorgo Bacanos'un eşliğinde Hafız Kemal'in, Saadettin Kaynak'ın söylediği şarkıları dinlerken, korolarda, saz ve ses solistlerinin öne çıkmadığını, - çıkmalı mı acaba - topluluk içinde eridiğini farkettim. Araştırmacı bu unutkanlığımıza değindi.

Çok sesli olmayan çok sazlı koroların eşliğinde söyleyen sanatçıların da solistlik geleneğini sürdüremedikleri ortada.

Nasıl tek piyano eşliğinde lied'ler söyleniyorsa, tek saz eşliğinde de bir solist şarkılar söyleyebilir. Üstelik oda müziği olan Türk musikisi için de geçerli ve aslolan bir tarz.

***

Münir Nurettin Selçuk'un piyano eşliğinde söylediği Kanatları gümüş bir yavru kuş'unu da hatırlayınca... Türk musikisinde ses ve saz solistliğinin yok olduğunu, yeniden solist yetiştirmenin gereğine inandım.

Şimdi batı tarzı bir disiplin içine girerken, kendi geleneksel özelliklerimizi, Türk musikisine özgü bazı tavırları da unutmayalım.

İkisini bir arada yaşatalım.

Osmanlı müzik yaşamının 15'nci ve 16'ncı yüzyılda çok az bilindiğini yazan araştırmacı, lâdini müziğin oluşma sürecini anlatıyor ve başta müzik olmak üzere, sanatların gelişme yerinin saray olduğunu belirtiyor.

Osmanlı devletini yöneten, yönlendiren sınıflarla müziğin gelişimini, aristokrasi ile müziğin bağlantılarını inceleyen Feldman, bu müziği, yönetici elit sınıfın geliştirdiğini ortaya koyuyor.

Music of the Ottoman Court'un benim için ilgi çekici yanı, bu ilişkiler üzerine olan bölümü.

Müziğin sekülarizmin (din dışı, laik ) başladığı Lâle Devri'nde geliştiğini, Türk sanat musikisinin o dönemde kaliteli ürünler kazandığını savunuyor.

Araştırmanın önemi, bizim bazı kavramlarımıza bir başka gözle bakarak daha iyi değerlendirmesi. Mevlevî ve müzik bölümü de bunun örneğidir.

Ud'un gördüğü ilginin azalış sürecini anlatan Feldman'a bu sazın popülerliği konusunda bilgi verdim. Bir çok evde duvara asılı ud bulunurdu.

Ona göre ud, itibarını yeniden 19'uncu yüzyılın sonunda kazandı.

Feldman'ın enstrümanlar konusunda verdiği bilgiler, bu sazla ilgilenenler ve müzik tarihçileri için ilgi çekici notlar taşıyor.

Sanat musikisini, şöyle sınıflandırıyor:

Seküler müzik fasıl, ve Mevlevi ayin'leri.

Bu sınıflamanın, bugün taşıdığı gerçekliği tartışmalıyız.

***

WALTER Feldman'ın Music of the Ottoman Court kitabından yararlandım. Bazı bilgilerimi gözden geçirdim, bizim bakışımızla onun bakışı arasındaki farklılıklardan zenginlikler çıkardım.

Özellikle müzisyenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap.

Sadece müziği eksen alarak yazılmış bir araştırma değil, onunla siyasal, toplumsal bağlantıları da değerlendiren bir çalışma.

Yazarın Tüm Yazıları