Vergi iade edeceğine vergi alan devlet

DEVLETE ödediğimiz vergiler ve sigorta kesintileri ile bedelsiz olarak almayı hak ettiğimiz hizmetler var.

Bunlardan biri eğitim, diğeri ise sağlık.

Ben devletin sosyal güvenlik kuruluşlarına ödediğim para ile sağlık, vergimle çocuğumun eğitim haklarını alıyorum.

Ancak devlet bunları hakkıyla yerine getiremediği için, parasını ödediğim bu hakkı kullanmıyorum.

Ve gidip özel okulda eğitim alıyor, özel hastanede tedavi oluyorum.

Devlet dönüp bana teşekkür edeceğine, yükünü hafiflettiğim için bana pirim vereceğine, bana indirim yapacağına tam aksini yapıyor.

Sırtından yük alana, bir yük daha bindiriyor.

Ve benden ‘‘fahiş KDV’’ alıyor.

Ayıptır, yazıktır, vicdansızlıktır.

Özel sağlık hizmetinde ve özel eğitim hizmetinde yüzde 18'lere varan KDV olur mu?

Bana vergi iadesi yapması gerekirken, benden bir de KDV almak hangi aklın, hangi mantığın işi.

Bu rezaleti neden kimse görmez?

Petrus şarabının haber değeri


İKİ gündür ‘‘ağır eleştiri’’ yazıları kaleme aldım.

Bazıları adrese ulaştı, bazıları anlamazlıktan geldi.

Birisi ise sadece tek satırı kendisine yönelik olan yazının tamamını üzerine alındı.

Ama ne demek istediğim genel olarak anlaşıldı.

Şimdi gelelim biraz da kapımızın önünü süpürmeye.

Hürriyet ben bildim bileli halk gazetesi.

Çocukluğumun gazetesi, bir mensubu olmak için yıllarca ter döktüğüm gazete.

Peki Hürriyet halk gazetesi mi?

Yer yer ‘‘müthiş’’ bir halk gazetesi.

Yer yer ise değil.

Çok geriye gitmeye, çok dehşetli analize gerek yok.

İki hafta önce bir sayfamızın konusu şarap.

Öyle herkesin alabileceği sıradan bir şarap değil.

Şişesi 2 milyarlık Petrus şarap.

Halk gazetesinin sayfasında manşet.

Yine bir ilavemizde tavsiyeler köşesi var.

Her bir tavsiye bir servet.

Gurmeler restoran önerir. 4 kişinin yemeği bir asgari ücret.

Diyeceksiniz ki, gazetelerde böyle şeyler de olmamalı mı?

Olmalı ama bu kadar ‘‘Kör gözüm parmağına’’ olmamalı.

Petrus şarap fiyatıyla haberdir.

Ama içerde de olsa sayfa manşeti değildir.

Kişiliksiz politikanın devekuşları


IRAK'a yönelik Amerikan operasyonu adım adım geliyor. Türkiye ise müthiş bir ‘‘devekuşu politikası’’ güdüyor. Bakanlar Kurulu toplanıyor, devletin zirvesi bir araya geliyor ve ‘‘ABD'ye yönelik şartlar’’ sıralanıyor.

Bunlar haklı veya haksız Türkiye'nin talepleri.

ABD bu taleplerle ilgili somut bir yanıt vermiyor. Türkiye de ‘‘resmen’’ bir ortaklık yapmıyor ve harekáta izin vermeyecekmiş gibi duruyor.

Ama diğer yandan Türk toprakları üzerinde ‘‘hummalı’’ bir faaliyet sürüyor. Amerikalı uzmanlar gelip üsleri denetliyorlar. Mersin Limanı'nda 6. Filo'ya bağlı gemileri ağırlamak üzere düzenlemeler yapılıyor. İncirlik şimdiden bir ‘‘köprübaşı’’ gibi çalışıyor.

Kuzey Irak'a Amerikan askeri malzemeleri Türkiye üzerinden yığılıyor.

Fakat Türkiye ABD'ye destek vermiyor. ABD de durmadan Türkiye'ye ‘‘Destek vermezseniz zararlı çıkarsınız’’ tehditleri savuruyor.

Anlayacağınız Türkiye, destek denilen şey her ne olabilirse, bu konuda tam bir işbirliği içinde davranmasına rağmen, bunun adını koymadığı için tam iki cami arasında beynamaz duruma düşüyor.

Komşumuz Irak ‘‘ABD'ye destek veriyorsun. Bunu unutmayacağım’’ diyor, ABD ‘‘Beni desteklemiyorsun. Seni buna pişman edeceğim’’ diye yükleniyor.

Bu öyle tutarsız, öyle kişiliksiz, öyle iğrenç bir politika ki, aynen 1. Körfez Savaşı'nda olduğu gibi bu kez de bu savaşın tek kaybedeni Türkiye olacak gibi duruyor.

Bu ‘‘ne idüğü flu’’ tavrı dış politika diye benimsemenin kimseye faydası olmayacağını göreceğiz.

Devekuşunun başını kuma gömmesinin, açıkta kalan kıçının görünmesini engellemediği gibi.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Haber televizyonları yalan yanlış haberlerle halkı panikletme televizyonları haline gelmediği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları