Venedik, Bari, Katakolon Gondollarda aşk şarkıları

Yine canım kadar sevdiğim, kız kardeşlerim ve yeğenlerimle ile çıktım bu seyahate.

Haberin Devamı

Eee, artık biliyorsunuz, haftanın iki günü yazdığım için, daha çok gezebiliyor ve sizlere, yalnız İzmir ve Türkiye’den değil, dünyadan da renkli hayatlardan kesitler verebiliyorum... Kısmetse vermeye de devam edeceğim. Ben üç kez gittim... En son modanın duayeni Yıldırım Mayruk ve terzi yamağı Barboros Şansal ile bir hafta sonu kaçamağı yapmıştık Venedik’e.  Karnaval zamanıydı. 16 Şubat’a kadar süren karnaval, şu günlerde yaklaştığı için de size rehber olur ümidiyle yazıyorum zaten.  Mayruk ve Şansal ile gittiğimde kanal kıyısında, harika bir otelde kalmıştık. Bu kez seyahatimiz feribot ile oldu. O nedenle gecelemeler, şık kamaralarımızdaydı. Ama günümüz, gecemiz yatıncaya kadar hep sokaklarda geçti... Venedik, yeğenlerimin hayal ettiği bir şehir olduğu için biraz da onlar yüzünden gittik. Venedik’i iyi bilirim. Kuzey İtalyalıların, 568’deki işgalinden sonra doğmuş. 118 adet lagün oluşmuştur. Veneto, bölgesinin başkentidir. Dünyanın en güzel meydanlarından, St.Marco, şehrin merkezidir. Gezilecek hayli keyifli ve ilginç yerleri var...

Murano, Burano adaları

Haberin Devamı

Feribotla, çok eskiden beri cam imalatıyla ün yapmış olan Murano Adası’na gittik. Yalnız, buradan aldığım hediyelik eşyaların aynısını daha ucuza, sonradan Eskişehir’de görmem beni hayal kırıklığına uğrattı.
Yeğenler,  bir cam
üfleyicisini çalışırken izlerken, o renklere hayran kaldılar. Ardından, dantelleriyle ünlü Burano Adası’nı gezdik. Samimi söylüyorum, bizde daha güzelleri var. Ama, anı deyip, ufak parçalar alabilirsiniz. Öğle yemeğini, sıradan bir restoranda, San Marco Meydanı’nda pizza yiyerek geçiştirdik. Ardından, Venedik’in, en önemli saraylarından biri olan eski Venedik Duka’larının konutu, o Palazzo Ducale’yi  gezdik. Ama, rehber eşliğinde gezmeniz daha avantajlı. Saray, 1309 yılında inşa edilmeye başlanmış ve 1424 yılında sonlandırılmış.  Ama, 1574 yılında, bir yangın sonucu, tahrip olmuş. Sarayın, yeniden inşa edilme çalışmaları orijinal, Gotik stiline sadık kalınarak, yapılmış. 16. yüzyılda ise, meşhur “Ponte dei Sospiri” hapishanesi ile birleştirilmiş.

Haberin Devamı

Yeme, içme, eğlence ve alışveriş

 Tipik bir Venedik gondoluna binmedikçe, romantik şehir Venedik’e, yapılmış
bir ziyaretin, tam olduğu düşünülemez. Ama mutlaka pazarlık yapın. Kişi başı 75-90 Euro’dan kapı açıyorlar. Biz beş kişiydik. Toplan 125 Euro verdik.  Gondolcumuz, harika bir genç adamdı. İngilizce anlatıp, bir de aryalar eşliğinde, bizi gezdirince, yeğenler ve kız kardeşlerim çok mutlu oldular. Kanaldan kanala geçerken, binalara, saraylara “cali” olarak adlandırılan, Venedik sokaklarına, hayran kalıyorsunuz. Venedik’e karnaval ya da film festivali zamanında gitmek hayli eğlenceli. Sabaha kadar kesintisiz bir hareket ve keyif var. Özellikle de San Marco Meydanı’nda yürüyemezsiniz. Tabii, hava güzel ve sular taşmamışsa. Biz bir keresinde, kötü bir hava ve kanalların taşmasına denk geldik, burnumuzdan çıktı. Neyse, karnaval süresince, maske kullanmış, kimliklerini saklayan, fahişe, rahip,  zengin, soylu ya da fakir insan arasındaki farkın kalktığı, bir dünyanın içinde kendinizi bulursunuz. Diğer zamanlarda, eğlence ve gece yaşamı, yeni Venedik’te daha yoğundur. Çok şık bar ve gece kulüplerine burada ve San Marco Meydanı’nda, ara sokaklarda rastlayabilirsiniz. Bir deniz kenti olan Venedik’te, ben balık ve pizza yemenizi öneririm. San Marco Meydanı’ndaki, restoranlardan çok sokak aralarında olanları tercih edin. Hesabı öderken, aman  kontrol şart. Balık ve deniz mahsulü yiyecekseniz de seçin. Al Conte Pescaur, şarapları ile ünlü Le Bistrot, Antico Martini ve restorandan çok, bir eğlence merkezini andıran, Do Forni, hep San Marco Meydanı’nda yer alan, benim daha önceki gidişlerimde, yemek yediğim ve sizlere önereceğim yerler arasında... Tarih boyunca, Avrupa’nın en önemli, ticaret merkezlerinden olan Venedik’te, dünyaca ünlü Murona  cam eserlerini, karnaval maskelerini, Prada, Gucci, Cartier, Bulgari gibi uluslararası markaları, Rialto ve San Marco Meydanı’ndaki butik ve dükkanlarda bulabilirsiniz...

Bari ve Katakolon

Haberin Devamı

Güney İtalya’nın, en önemli ikinci şehri Bari. Venedik sonrası, Bari’ye geçtik. Adriyatik kıyısının, en gelişmiş şehirlerinden olan Bari, Güney İtalya’nın en aktif ve yoğun, ekonomik şehirlerinden olmasına rağmen, bize pek cazip gelmedi. Yani görseniz de olur, görmeseniz de. Eski şehir tam tarihi, yeni şehir ise uluslar arası dünya markalarının, yer aldığı bir alışveriş cenneti. Ama çok pahalı. Yürüyerek, tarihi merkez turu yapabilirsiniz. Görülecek yerler arasında, ST. Antonio ve Aziz Nikolas Kilisesi’ni ve Norman Kalesi, Murgia Bölgesinde, “trulli” adıyla bilinen, tipik silindrik, konik evleri ile meşhur, Alberobello’yı sayabilirim. Ayrıca, UNESCO tarafından koruma altına alınmış olan köyün, dar sokaklarında yürümek de, hayli keyifli. Yalnız hava çok soğuktu. Yine vaktiniz varsa ki, bizim vardı. Rehber eşliğinde, UNESCO tarafından, ilk dünya mirası olarak kabul edilen, Matera ve mağaralarda, cilalı taş devrinden, 1952’lere kadar  olan yaşanmışlığa tanıklık edebilirsiniz.  Yine, yerli medeniyetin simgesi olan bir kaya kilisesini de görebilirsiniz. Bu bölge, birçok sinema filminde doğal set olarak kullanılmış. Bunlardan en sonuncusu da Mel Gibson’un çektiği, “Tutku; Hz. İsa’nın Çilesi” filmi olmuş. Bu seyahatimizin son durağı, Pyrgos eyaletinin batı İlia’sındaki, bir sahil kasabası Katakolon’du. Ben bayıldım. Özellikle de insanlarına. Çok sıcak kanlı ve yardımseverler. Baharda ve yazın daha keyifliymiş. Katakolon, bin yıllık bir geçmişe sahip olan ve her 4 yılda bir Zeus için yapılan, Olimpiya’ya açılan bir kapı. Görülecek ve gezilecek yerler arasında, bizim de keyifle gezdiğimiz; 19. yüzyılda, Almanlar tarafından kazılmasına başlanan Olimpiya,  efsaneye göre, Tanrıların Kralı’nın, isteği üzerine, Yunanlıların, imanını güçlendirmek için yaptırılmıştır. Zeus Tapınağı Kuruta Plajı ve olimpiyat oyunlarının, ilk kez yapıldığı, Olimpiya şehrini sayabilirim. Ayrıca tüm Katakolon’u, 1.5 saatte gezdiren üstelik de 4 Euro olan turist tren turunu da öneririm. Limandan hareket ediyor. Alışveriş pek yok. Yöreye ait ufak, tefek hediyelik eşyalar, çakma çanta ve saatler, liman bölgesinde. Ama restoranlar süper. Hele de güneş varsa, uzo eşliğinde keyif yapmak, harika... Evet efendim bu günlük de bu kadar. Size bu kez İtalya ve Yunanistan’dan seslendim. Bir başka farklı turda buluşmak üzere...

Yazarın Tüm Yazıları