Uyurgezer filler aranıyor

Seçim yaklaşırken yine kulak kulağı duymuyor. Patlak kolonlardan yayılan propaganda şarkıları her yerde. Uyurgezer bir fil bulmazsak halimiz harap.

Haberin Devamı

En çok bağıranın en doğru sayıldığı bir çağdayız.
Ne kadar bağırırsak karşımızdaki de o kadar bağırıyor ve volümü sürekli artırmak zorunda kalıyoruz. Ta ki kimse kimseyi anlamaz hale gelene kadar.
Can’ın favori yazarlarından Behiç Ak’ın “Uyurgezer Fil” diye harika bir kitabı var. Bugünlerde onu sık sık okuyoruz.
Aşırı gürültülü bir şehir anlatılıyor. Herkesin bağırarak konuştuğu, kornasına asıldığı, televizyonun, teybin sesini köklediği...
Günün birinde şehre bir sirk geliyor. Tel cambazı fil ahalinin sevgilisi oluyor hemen.
Sonra anlaşılıyor ki bu filin bir hastalığı var: Kendisi tam bir uyurgezer. Çalışmadığı zamanlarda uyuyarak şehrin damlarında dolaşıyor.
Çok sevdikleri filin aniden uyanıp şok geçirmesinden korkan şehir halkı, o uykuda dolaşırken sessiz kalmayı öğreniyor. Fısıldayarak konuşmaya, araba yerine bisiklet kullanmaya, televizyonun sesini açmamaya başlıyorlar.
Zamanla anlıyorlar ki sessizlik süper bir şey. Artık bağırmak zorunda değiller mesela. Şu hayatta sakin ve huzurlu olmak da var.
Sufilerin “asil ruhlar fısıldayarak konuşur” sözü misali, birbirlerini daha iyi anlamaya, yakınlaşmaya başlıyorlar.
Ne zaman ki işgüzar doktorun teki çıkıp fili tedavi ediyor, o zaman dönüyorlar tekrar eski gürültülü, kornalı, bağırmalı günlerine.  
Behiç Ak birbirinden tatlı resimlerle kitabı süslemiş. Uyurgezer fili uyandırmamak için parmaklarının ucuna basarak dolaşan şehir halkına bakıp özenmemek mümkün değil.
Ama yine de “inşallah o sirk buralara uğramaz” diye düşünmeden edemiyor insan. Zavallı fili kaçırıp seçim otobüsü diye kullanmaya kalkarlar, belli mi olur?

Haberin Devamı

Sessizliği bozmadan

Kitap, Sai Baba’nın sözüyle başlıyor: “Konuşmadan evvel düşün. Gereği var mı? Gerçek midir? Şefkat barındırıyor mu? Kimseyi incitebilir mi? Sessizliği bozacak kadar değerli mi?”
Bahsettiğim yoga hocası Adnan Çabuk’un kitabı: Sessizliği Bozmadan: Mezopotamyalı Yoginin Yaşam Serüveni.
Müthiş bir hayat hikâyesi var karşınızda: 60 küsur yıl öncesinin Mardin’inde başlayıp Avrupa’ya, oradan Amerika’ya uzanan.
Punk ortamları, gece kulübü işletmeciliği, modellik anıları, aşklar, arkadaşlar, pişmanlıklar... Sonra Hindistan, Nepal, Katmandu... Yoga’yla ilgilenmeseniz bile merakla okunan, “her boyaya girip çıkmış” bir insanın bilgelik sözleri. Bugünlerde iyi gidiyor.

Haberin Devamı

İncir  Çekirdeği

Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlu olsun. Mümkünse.

Yazarın Tüm Yazıları