Ustaları da böyleydi...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Bu satırların yazarı eğer ‘‘tıp’’ öğrenimi yapmış olsaydı size, düz çizgiyi kırık gösteren astigmat'ın tersi bir hastalıktan söz edebilirdi.

Yani kırık çizgiyi düz gösteren bir hastalıktan...

Böyle bir hastalığın gerçekte olup olmadığı hiç önemli değil.

Siyasi liderlerimizin -özellikle Sayın Mesut Yılmaz'ın- dün ‘‘Bizim son olaylarda hiçbir kırık çizgimiz olmadı’’ sözü ancak böyle bir hastalıkla açıklanabileceği için...

Oysa bu son olayda Fazilet Partisi dışında hiçbir parti kendini ‘‘tutarlılık’’ temeli üzerinde savunma şansına sahip değil.

Aralarındaki fark sadece, bazılarının biraz daha fazla ve ötekilerin biraz daha az tutarlı kalmalarından ibaret.

Eh bu kadar manevra, bu kadar çok ayak oyunu işin içine girince, bu da kaçınılmazdı.

Ayak oyunu ve manevra deyince aklımıza geldi:

Sanmayın ki siyasi yaşamımızda böyle ‘‘kıvrak manevralar’’ yeni bir olaydır.

Tam tersine, birilerinin ötekileri (Yalım Erez olayında görüldüğü gibi) pat diye satıvermesinin pek mutena örnekleri siyasi tarihimizi süslemektedir.

Tabii hafızamız her örneği hatırlama konusunda ihanet edebilir. Ama bazılarını sayalım:

Anımsar mısınız 1995 seçimlerinden sonraki günleri...

Hani, ANAP ile Refah Partisi'nin bir koalisyon hükümeti kurmak için görüşüp anlaşıp, tam da kabineyi ilan edecekleri sırada Mesut Yılmaz'ın ‘‘Hayır’’ diyerek mutabakatı bozduğu ve Doğru Yol Partisi ile koalisyon kurduğu olaydan söz ediyoruz.

Necmettin Erbakan'ın bu olay üzerine yakınlarına ‘‘Bir doktora da bu sırada yapmış gibiyim’’ dediği hâlâ söylenir.

Sayın Demirel'in 1980'de Milli Selamet Partisi tarafından ‘‘Kudüs’’le ilgili sudan bir bahaneyle verilen gensoru önergesi üzerine kendi Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen'e sahip çıkmayıp düşmesine razı olması da unutulmayan ‘‘vefa’’ (!) örneklerindendir.

Keza... Eski Demokrat Partililer'in siyasi affını uzun süre savunan Demirel'in, 1969'da CHP de ‘‘Evet af gereklidir’’ deyince daha önceki sözlerinin tam tersi bir tutum alması da parlak bir örnektir.

Sayın Demirel'in meşhur ‘‘Dün dündür’’ formülü bu olsa gerek.

Hakkını (!) yemeyelim:

İsmet Paşa merhumun da 12 Mart 1971 müdahalesine önce çok şiddetli bir tepki gösterdikten 24 saat sonra tam 180 derece yön değiştirip aksini savunması da unutulmayacak siyaset kıvraklıklarındandır.

O nedenle Erez'in başına gelenler kimseyi üzmesin. Bu tür olaylar siyasetin mi yoksa bizim siyasetçilerin mi doğasında var bilmiyoruz ama, gerçek şu ki, var...



Yazarın Tüm Yazıları