Üretmeden ürüyoruz

BEN ülkemizdeki her türlü sorunun kaynağının, üreme-ürettirme olduğuna inanıyorum.

Haberin Devamı

Kaynak sebebini çözmediğimiz sürece, hep sonuçları çözmeye çalışarak kendimizi aldatıyoruz. Hepimiz üretmeden tüketme alışkanlığımızı devam ettirebilmek için birbirimizi rehin alıyormuş gibi yapıyor, 'şantaj' kavramıyla işlerimizi görmeye çalışıyoruz.

Bana göre Türkiye'de artık rüşvet kalmamıştır, sadece haksız kazancın bölüşümü söz konusudur.

Haksız kazancın bölüşülmesine çok büyük kitleler ortak olduğu, üretimsizlik de devam ettiği için yine bana göre Türkiye'deki hükümet 'rehin' alınmıştır. Zira bu kadar aç ve işsiz insana para yetiştirebilmek, hangi isim adı altında olursa olsun sadece yabancılara satma uygulamasıyla mümkün olur.

Sözde Kürt milliyetçilerinin ya da genel tanımıyla tüm siyasilerimizin çoğalmayı teşvik ettikleri hepimizin malumu, bunun nedeni ise oy kaygısı...

Haberin Devamı

Bu üreme ve ürettirme aymazlığı, şu anda PKK belasının da; hortumculuğun, sahtekârlığın, tembelliğin, kurnazlığın da; kalitesiz siyasetçilerle, kalitesiz demokrasiye ve kalitesiz topluma sahip olmamızın da kaynak sebebidir.

 

HİTLER'İN SÖZÜ

 

Bir bakıma Hitler'in, "Düşünemeyen bir halka sahip olmak, iktidar sahipleri için ne büyük bir şanstır" söylemi, yıllarca değişik hükümetlerin vazgeçilmez bir eylemi olmuştur.

Ama AKP bu durumu resmen ileriye götürmüş ve "Allah ne verdiyse çoğalın" demiştir.

Bu söylem söz de Kürt aydınlarının ekmeğine yağ sürmüş ve "Her İslamcı Türk, Kürt’ün dostudur" şekline dönüşmüştür.

Toplumun da kim ne derse desin çalışmaya ve üretmeye niyeti yoktur. Ama üremeyi ihmal etmemektedir.

Allah aşkına, biz üremek ve sonunda ülkemizi rehin vermek ve telef olmak zorunda mıyız?

 

İNSAN GİBİ YAŞAMAK

 

Benim naçizane bir önerim var:

Mademki sosyal devletiz ve mademki zengin değiliz ama soyumuzu da devam ettirmek zorundayız, insan gibi yaşamak istiyoruz.

Devletimiz, bir çocuğu olan ailelerin bu çocuğu için her türlü eğitim-sağlık ve iş bulma güvencesini versin. (Akraba evliliği yapanlar kesinlikle bu güvence kapsamı dışında bırakılmalıdır.) 2. çocukta bu destek yüzde 50 olsun.

Haberin Devamı

3. çocukta ilk 2 çocuğa verdiği güvenceyi bıçak gibi kessin. Mademki bu vatandaşımız 3. çocuğunu yaptı. Gel arkadaş, sen bu çocukları madem yaptın, bunların her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak sürekli bir gelirin olmalı, bunu bana ispat et desin.

Ne dersiniz?

 

ÇALIŞMADAN ÖĞRENMEDEN...

 

Hayal mi kuruyorum ya da ben mi istikbal konusunda çok karamsarım.

36 senelik eczacı, 30 senelik ilaç sanayicisi ve bir çocuğu olan bir kişi olarak, 5-10 çocuğu olanların katma değerimize, hiçbir katkıları olmaksızın haksız olarak ortak olduklarını düşünüyorum.

Sözüm tabii ki çocuğuna bakabilecek, oya gibi işleyecek, ekonomik güce sahip çok çocuklu ailelere değil.

Haberin Devamı

Atatürk'ün dediği gibi, "Çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden rahat yaşama yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş toplumlar, önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini kaybetmeye mahkûmdur".

Mehmet ŞAPÇI

 

İbret verici bir durum

 

SAĞLIK Bakanı Akdağ'ın 6. çocuktan sonra eşinin tüplerini bağlatması üzerine, dünkü 'Aile planlaması değil doğuma prim' başlıklı yazıdan sonra okurumuz Onur Bilgin, daha da ilginç bir görüş belirtiyor:

"Halen yürürlükte olan yasal prosedüre göre kalıcı sterilizasyon isteyen kişi, eşi ile birlikte bir kabul belgesi imzalamakla yükümlüdür. Ailede eğer erkek tüplerini (vazektomi) bağlatmak istese bile tek başına bu belgeyi imzalayamaz ve karısının da bu işlemin yapılmasını kabul ettiği imzası alınarak belgelendirilir. Bu belgenin alınmaması, yasanın ve tüzüğün uygulanmadığı anlamına gelir. Hastaneye giriş kaydı yapılmadan eğer böyle bir cerrahi girişim yapılmış ise böyle bir belgenin de olmadığı anlamına gelmesi gerekir. Resmen kayıtta hasta girişi yok ise bu hastanın dosyası da yoktur, karı-koca tarafından imzalanmış bir belgesi de yok demektir.

Haberin Devamı

Her yönü ile ibret verici bir durumdur."

 

“Hayvanlara zulmedene Allah lanet etsin!”

 

PROF. Dr. İsmet Sungurbey... Onu tanımlamak çok zor. Yıllarca adından çok söz edilen, binlerce öğrenci yetiştiren bir hukuk adamıydı. Türkiye'nin ilk hayvan hakları savunucusuydu. Emekli olduktan sonra hayvanlarına, özellikle de kedilerine daha çok zaman ayırdı. Yedi yıllık bir çalışmanın ürünü olarak Türk hukukuna tam 2000 sayfalık 'Hayvan Hakları-Bir İnsanlık Kitabı'nı sundu...

Ünlü mutasavvıf ve hayvansever Bayezid-i Bistami'ye hayrandı. Onun gibi yaşamak istiyor; Osmanlı'nın 'Yaralı Leylek' ve 'Yılkı Atlar' için vakıf kurmuş olmasını alkışlıyordu. Sungurbey bir de kedi kitabı yazmıştı.

Uygar ülkelerden 75 yıl gecikmeyle de olsa, Hayvan Hakları Koruma Yasası'nın çıkartılmasında büyük emeği geçti.

Haberin Devamı

Son yıllarda rahatsızdı; ona rağmen her gün 500'e yakın köpek ve kediyi besliyordu. Bir kasaba özel olarak bunları hazırlatır, ayrıca ilave olarak verdiği taze kaşar için de "Bu da pastaları" derdi.

Dün sevenleri onu yıllarca hocalık yaptığı İstanbul Üniversitesi'nden ve Beyazıt Camii'nden Edirnekapı Mezarlığı'na uğurlarken, şu sözleri kulağımızdaydı:

"Hayatta iki ilkem vardır; mutlu kılmak, mutlu olmak ve her canlının yaşama hakkına saygı göstermek."

 

CHP'de neler oluyor; çok şey oluyor...

 

CHP'de neler oluyor diye sormuştuk; çünkü kulislere bir sürü iddia atılmıştı.

Dün de CHP'de 'bombaların' geleceğini duyurmuştuk.

Bunların bazısı buradan anlattık; nelere mi? Kumburgaz Belediye Başkanı Dr. Hüseyin Çorbacıoğlu ve Büyükçekmece İlçe Başkanı Dr. Ali Şeker, 'Sarıgül'le ilişkileri' olduğu için partiden kesin ihraç istemiyle Disiplin Kurulu'na verilmişlerdi. Ama gerekçe "parti ilkelerine aykırı davranmaları' idi.

Şeker ve Çorbacıoğlu ne yapmışlardı?

Kentlerine Atatürk ve Nazım Hikmet'in heykellerini açtırmışlar, Edip Akbayram konseriyle 10.000 kişi toplamışlar ve kirada oldukları binanın kapısında 'satılık' yazan partilerine bir bina kazandırmışlardı.

Mustafa Sarıgül ile ilişkisi olana kapı gösteriliyordu.

Genel Merkez yanlıları hiddet içindeydi.

Halbuki bu iki isim, yöredeki hiçbir belde belediye başkanlığını kazanmak değil, meclis üyesi bile bulunmayan CHP'ye Kumburgaz'da Belediye başkanlığını kazanma becerisi göstermişlerdi.

Çünkü her ikisi de doktordu ve halk tarafından seviliyorlardı.

Kendilerine kimse 'hırsız-uğursuz" diyemezdi.

İhraç kararı çıkarsa hukuk yoluyla mücadele edeceklerini söylüyorlar.

Nitekim, 74 CHP Büyükşehir Meclis üyelerinden 41'i, ihraç istemlerine karşı çıkan bir bildiri yayınlıyorlardı.

Bu arada ilginç bir gelişme oluyor; CHP Büyükçekmece İlçe Başkanlığına Özkan Öztürk daha sonra görevi kabul etmediğini açıklıyordu.

Atama kararı üzerine kendisine yönelik tepkiler büyüyünce Öztürk, "Ben Amerika'ya gidiyorum" diyerek işin içinden sıyrılıyordu.

 

HOLDİNG OKUL ARSASINA TALİP OLMASI

 

Şimdi yaz ortasına gidelim ve size iki yazımızı hatırlatalım:

23.7.2006 günlü yazımızda şöyle bir başlık atmışız:

"Kamu kaynakları kamu zararına kullanılıyor.... İmar rantı gözleri kamaştırıyor."

Sarıyer Belediyesi sınırlarındaki bir iş merkezi ile redizans yapımında komşu sınırdaki ilkokulun arsasını isteyen ve yerine üç okul yapmayı öneren

holdingin İl Genel Meclisi ve Belediye Meclisi'nden istedikleri taleplerden CHP İstanbul il yönetiminin haberi olup olmadığını soruyorduk.

Ayrıca, bundan bir süre önce CHP Genel Merkezi, il ve ilçe başkanlıklarına bir genelge göndererek, yolsuzlukların mercek altına alınmasını istediğini hatırlatarak, CHP bu konuda ciddi bir araştırma yayıp yapmadığını da soruyorduk.

Ne yazık ki, ilgili taraflardan hiç ses çıkmıyordu.

Bu arada hatırlatalım; İl Genel Meclisinden bir CHP'li üye bizi arayarak, bu okulun rant uğruna bir holdinge verilmesinin kamu kaynaklarının yağma edilmesi anlamına geleceğini belirterek böyle bir şeye rıza gösteremeyeceklerini bildirmiş ve "Sayın Bayer, bu konuya AKP'li İl Genel Meclisi üyeleri baştan karşı çıktılar; ancak ne olduysa oldu, ikna edilen bu üyeler, 'olur' demeye başladılar. Biz bu talepe direnmeye devam edeceğiz" demişti.

Bu arada CHP'li bir İl Genel Meclis üyesinin, okul yerinin verilmesi girişimlerine karşı İdari Mahkeme'ye dava açtığı da öğreniliyordu.

Olay Milli Eğitim'i ilgilendirdiği için konu önce İl Genel Meclisi'nde ele alınıyordu.

Olayın bir de imar durumu nedeniyle belediyeyi ilgilendiren tarafı var.

 

ORJİN GRUPTAN AÇIKLAMA

 

Bu arada bu yazı üzerine Orjin Grup'un ortaklarından Zafer Kurşun bizi arıyor ve "Olay doğrudur ama öyküsü başkadır" diyordu.

İstinye Pınar Mahallesi'nde (İMKB'nin karşısı) 240 milyon dolara malolacak, 135.5 dönümlük arazi üzerinde Doğuş Holding'le hasılat paylaşımı esasına dayalı olarak bir alışveriş merkezi ve rezidans yaptıklarını, bunun dünya çapında bir proje olacağını belirterek "Yasadışı hiçbir ilişkimiz olamaz"

diyordu.

Zafer Kurşun'un anlatımına göre, projeye başladıklarında alt kesimdeki gecekondu kesiminde bulunan bir ilköğretim okuluna talip olmuşlardı.

Baştan 11 dönümlük okul alanı, daha sonra gecekondu yapımı ve yol geçmesi nedeniyle 3.9 dönüme kadar düşmüştü. "Bu yer içimize girmiş bir parsel durumunda kaldı. Bunu ya bedelini vererek alalım ya da Milli Eğitim'le takas edelim, diye düşündük. "İl Genel Meclisinde bazı AKP ve CHP'li meclis üyelerinin itirazları ile karşılaşıldığını, hatta bazı kişilerin kendilerini 'gaspçı' olarak nitelendirdiklerini söyleyen Zafer Kurşun "Sonuçta, Vali Muammer Güler'le pazarlığa oturduk. Devlete 32 derslik iki okul yapalım dedik, bu 2006 Bayındırlık fiyatlarıyla 6-7 trilyon ediyordu. Ancak Sayın Vali 'Tekrar yükseltin lütfen, sen ağasın' diyerek ricada bulundu. Bu 'gazla' üç okul yapmayı kabul ettik. Bir de dersliklerin sayısını 40 olarak istedi, ama yan dersliklerle bu sayı 60 dersliği buluyor. Evet üç okulun bize maliyeti 15 trilyon. Vali Bey, teminat mektubunu hemen istedi. Devlettir, ister dedik, tabii buna da evet dedik."

Orjin Grup ortağı Zafer Kurşun'a o zaman şunu soruyorduk.

- Bu durumdan çok mutlu olmalısınız! Çünkü alacağınız okul yerine 5 katlı 10 daire, bunun karşılığında da 15 trilyona üç okul yapıyorsunuz.

- Ne diyeyim, eğitimin her türlüsüne katkı bizleri mutlu eder.

-İl Genel Meclisi'nde ve Sarıyer Belediye Meclisi'nde bazı üyelerin, bu uzlaşma konusunda tepkileri ne oldu durdu mu?

- Biz gaspçı olduk, onlar ise vatansever. Bu proje maksatlı şekilde hep yanlış anlaşıldı.

Kurşun, sorular üzerine "Sarıyer'in AKP'li Belediye Başkanı Yusuf Tülün'ü delikanlı adam" olarak nitelendiriyor, "Tek kuruş talep etmedi belediyeye. Yeter ki okul yapılsın, dedi. AKP'liler durumu anladıklarından itirazlarından vazgeçtiler, çünkü her şeye vakıf oldular. Ama CHP'liler öyle değil" diyordu.

 

CHP'Lİ MECLİS ÜYELERİNİN İSTİFASI

 

Büyükşehir, yeni çalışma döneminin başlamasıyla, 15 Eylül cuma günü Sarıyer'in (Orjin) planları Büyükşehir'in gündemine geliyor.

CHP Meclis Grupu Yönetim Kurulu, Başkan Vekili Kemal Akar'ın (Beşiktaş) başkanlığında toplanıyor. Akar, CHP çevrelerinde 'uzlaşıcı' tavrı ile tanınan ve İl Başkanı Şinasi Öktem'e yakın bir isim olarak biliniyor. Bundan bir süre önce Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal'la anlaşmazlığa düşen Akar, başkan yardımcılığından istifa etmişti.

Son olaya gelirsek... Kemal Atar, Büyükşehir meclisinde, Sarıyer'in dosyasına 'evet' denilmesini istiyor.

Bazı üyeler, "Bunu yapamayız, CHP Sarıyer Meclis üyesi arkadaşlarımızın hayır dediği şeye biz evet dersek, ilkeli davranmadığımız gibi Genel Merkez'in kamu kaynaklarının korunması yolundaki parti genelgesine de karşı çıkmış oluruz"

diyorlar.

Bu arada Büyükşehir İmar Komisyonu'nda, CHP'li üye Bülent Satar'ın (Sözen döneminde Boğaziçi İmar Müdür Yardımcısı), dosyaya şerh düşerek ret oyu verdiğini de anımsatmak gerekiyor.

İmar Komisyonundaki tartışmalar sırasında, öneri AKP'lilerin oylarıyla kabul ediliyor.

69 kişilik CHP grupunda bazı üyelerin okul yerinin, işmerkezi-rezidansın arsasına katılmasıyla ilgili plan değişikliğine 17 red, 4 kabul oyu çıkıyor.

Akar ise, kabul oyu veriyor.

Çünkü bu plan değişikliği CHP'nin 'kotası' olarak sayıldığından AKP'lilerin de 'kabul' oyu verdikleri dikkat çekici bir durum değil mi?

İtirazcı üyelere göre ise "Bu plan zaten AKP'lilerin oylarıyla çıkacak. Biz niye ortak olalım? Biz bir suçun ortağı olamayız."

Konu Büyükşehir Meclisi'nde görüşülürken de, Kemal Akar, grubunun plan değişikliğine olumlu oy vereceğini bildiriyor.

Ancak CHP'li bazı üyeler, "grupta karar aldık; biz bu değişikliğe red oyu veriyoruz" diyerek itiraz ediyorlar.

Akar, AKP'lilerle kabul oyu kullanıyor; toplantıda bulunan CHP'li 17 üye ise red oyu veriyor.

Sonuçta Orjin Grup, talep ettiği plan değişikliği 'oy çokluğu' ile geçince rahatlıyor. Çünkü, sözleşmeye göre süren inşaatın 20 Ağustos 2007'ye yetiştirilmesi gerekiyor.

 

KASET Mİ VAR?

 

CHP'de işler karışıyor; sorunlar yumağı büyüyor.

Akar ve 7 kişilik grup yönetimi istifa ediyorlar.

İstifaların, İl Başkanı Öktem'in talebi üzerine yazılı olarak istendiği

kulislere yayılıyor.

Bazı üyeler, "Şinasi ve Kemal Beyler bu plan değişikliği için aynı şeyi düşünüyorlardı ama Kemal Bey'in neden istifası istediği soru olarak kalıyor. Kamuoyunun bilmediği bir şey mi var? Söylendiği gibi birilerinin elindeki bir kasetin yayınlanmasından mı korkuluyor? Bilmediğimiz başka şeyler mi var? Ama bir de şu var; Kemal Bey, gruba sözünü geçiremeyince alınganlık gösterdi ve istifa etti, arkasından da öbürleri... Bu gelişmeler artık, adı geçenleri aşmış, genel merkezin müdahalesine yol açacak kadar büyümüştür" diye konuşuyorlar.

 

İHRAÇLARA TEPKİ

 

CHP çevrelerinde, imar değişikliği önerisine karşı çıkan üyelerin tepkisinin arkasında, Büyükçekmece ve Kumburgaz Belediye Başkanlarının ihraç istemine

olan tepkileri de yatıyor. Bir hafta önce 41 Büyükşehir Meclis üyesi, il yönetimine karşı bir bildiri yayınlayarak, Dr. Çorbacıoğlu ve Dr. Şeker'i desteklediklerini bildirmişlerdi.

Son olayın bu psikilojik açıdan da değerlendirilmesi de gerekiyor.

 

HASAN GENÇ

 

Bu arada bir başka iddia da, İl Genel Meclisi üyesi ve Grup Yönetim Kurulu üyesi Hasan Genç'in (Beyoğlu) çok şey bildiği... İl yönetimince

kendisinden neden ayrıntılı 'bilgi' alınamadığı sorusu gündeme geliyor.

Hasan Genç aynı zamanda İl Disiplin Kurulu üyesi. Çorbacıoğlu ve Şeker'in ihraçları istenen yazıda imzası bulunanlardan.

 

AKP'YE MUHALEFET YAPILAMIYOR

 

CHP'de sorunlar, bir yumak haline büyüyerek kamuoyuna yansırken, başka iddialar da ortaya gündeme geliyor.

CHP'li bir üyenin sesinin yeraldığı öne sürülen kasetin yayınlanmasıyla gerçek bir 'bomba'nın patlayabileceği savunulurken, buna karşılık il örgütünün yerel yönetimlerde AKP'ye karşı yeterince sert muhalefet yapılmadığı eleştirilerine uğruyor. Bu konuda Genel Başkan'ın sözlerine dayanarak, Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen'in İstanbul örgütünü bu konuda sık sık uyardığı belirtiliyor.

Baykal'ın daha önce il yönetimini, "İstanbul'un 100 binlik planlarına neden karşı çıkmıyorsunuz?" dediği hatırlatılıyor.

Bizi arayan bir Meclis üyesi, "CHP İl Başkanı Öktem, Büyükşehir'den geçen 100 plana itiraz edildiğini söylüyor. Kendisine sorarım; bu itirazlardan sonradan kaçı geri çekilmiştir? Neden? Bu arada verilen geri çekilme dilekçelerinde hiç sahte imza olayı var mıdır?"

 

ATAŞEHİR ÖNERİSİ

 

Bu çerçevede bir başka olay da CHP kulislerini meşgul ediyor.

CHP'nin 'kotası'ndan Ataşehir'de 14 dönümlük bir okul yerinin imara açılması önerisi de CHP meclis grubunda tartışma konusu oluyor. Üye Hüseyin Sağ (Kadıköy) "Buna evet oyu veremeyiz, burası kamusal alan" diyor. Olaya müdahale eden üye Çetin Soysal, neden böyle bir öneri getirildiğinin anlaşılamadığı belirterek, dosyanın komisyona geri gönderilmesi gerektiğini söylüyor. İmar Komisyonunun da karşı çıktığı plan değişikliği ile ilgili dosya itirazlar karşısında geri gönderilmek zorunda kalınıyor. Ve birilerine verilen sözler CHP'de yeni bir tartışma kapısı açıyor.

Bu yerin imara açılmasına neden olarak Milli Eğitim'in okul yapacak kaynağının bulunmadığı bildirdiği iddia ediliyor.

 

SEÇİMLER

 

CHP Büyükşehir Meclis Grubu Yönetim Kurulu için seçimlerin önümüzdeki ay yapılacağı belirtiliyor. Başkanlık için Çetin Soysal ve Kemal Bozan'ın adları geçiyor.

Sıkıntılı günler geçiren CHP için daha yazacak çok şey var.

Ankara'ya çağrılan CHP İl Başkanı Şinasi Öktem, bakalım hangi 'haberlerle' dönecek İstanbul'a...

Rafet Yıldız’a birkaç sorum var

 

TEPECİK Belediye Başkanı Rafet Yıldız'a bir kaç sorum olacak:

- TEPEKENT Konut Yapı Kooperatifi'ndeki Salih Tatlıcı'ya ait 43 villalık yerde plan ve ruhsat tadilatı yapılarak daha önceden tek villa yapılmasına müsaade edilen bu villaların ruhsatı ikiz villaya çevrildi mi?

- BU ruhsat değişikliği eğer yapıldıysa gerekçesi nedir ve karşılığında belediyeye ne ödendi? İSKİ yönetmeliğine uyuyor mu? Bildiğimiz kadarıyla bu kooperatifteki villalar hep bağımsız villa. İkiz villa yapımına daha önceden izin verilmiyordu, şimdi verildiyse neye dayanarak verildi?

- TEPEKENT'te bulunan 30 dönümlük ticari alanı ihale yoluyla satın alan Temel Eyüboğlu bu alanın bedelini belediyeye ödedi mi? Toplam kaç para ödedi? Eğer ödeme yapılmadıysa neden tahsil etmediniz? Bu arada Eyüpoğlu firmasıyla belediyenizin başka ne tür ticari ilişkileri var?

- TEPEKENT giriş kapısına gelmeden sol tarafta bulunan yeri, bildiğimiz kadarıyla Tepecik için döküm sahası ilan edilmişti. Ama bu alana dışardan döküm yapmaya gelenlerden para alındığı da söylenmekte. Bunun aslı astarı nedir, eğer buradan para alınmışsa bu paraları kimler nasıl aldılar? Makbuz kesilip alınan paraların vergisi ödendi mi ve belediye kasasına girildi mi?

- BUGÜNLERDE hararetli bir şekilde yapımı devam eden, eski Hilal Çikolata Fabrikası’nın olduğu yerde devam eden çatı katı inşaatı ruhsatlı mı? Eğer ruhsat yoksa buna neden göz yumuluyor, belediyenizde herkes kafasına göre çatısını çatı katına çevirebiliyor mu? Ayrıca Çatalca yolu üzerinde de aynı türden hararetli çalışmalar gözümüze çarpmakta. Bu çalışmanın yapıldığı alana gittik herhangi bir yapım ve ruhsat izni görmedik. Tepecik Belediyesi'nde herhangi bir inşaat yapmak isteyenler resmi ruhsat işlemleri mi başlatıyorlar yoksa siz belediye başkanının haberi olmadan birileri kafasına göre yetkisini aşıp bu çalışmalara izin mi veriyor?

Mehmet MERT

 

Beylikdüzü'nün 'Küçük Mustafa'sı

 

İSTANBUL'un yeni beldelerinden Beylikdüzü (Kavaklı) Belediye Başkanı

AKP'li Vehbi Orakçı fiziği, konuşması ve tavırlarıyla Mustafa Sarıgül'e benzetiliyor. Bu nedenle kendisini tanıyanlar 'Küçük Mustafa' diyorlar.

"Hakkımda muhaliflerin çıkardığı imarla ilgili iddiaların gerçekle ilgisi yok. Ben gece gündüz çalışıp hizmet üretiyorum" diyor.

İstanbul'un en modern ve çağdaş pazaryerini, yaptırdığı 8 okulu, kültür merkezini, Yeşil Vadiyi, Eğitim Vadisini anlatıyor. Metronun gelmesi ve İDO seferlerinin başlamasıyla Ataköy ve Bahçeşehir'in pabucunu dama atacağız, diye iddialı konuşuyor.

Vehbi Orakçı ile zaman zaman görüşürüz;

"Ne yapıyorsun?" dediğimizde "Hizmet hamlesi devam ediyor" der.

Bu de sözlerini yineledi. "Vizyon projelerimizi görmenizi istiyoruz" diyor. Bir dönem tutuklanan eski Belediye Başkanı Orhan Tıraşoğlu'ndan sonra 'katılımcı demokrasi ve şeffaf yönetim' sözcükleri Beylikdüzü'nde farklılığı yansıtıyor.

 

NELER YAPTI

 

1994'de 2 binlik nüfusu bugün 150 bini aşmış Beylikdüzü'nün; mevcut 7 okula, 2.5 yıl içinde 8 okul daha yapmış.

"Eğitime yapılan yatırım, geleceği yatırımdır" prensibini ilke aldığını vurguluyor. 5 bin öğrenciye 25 değişik branşta hizmet verecek olan Mesleki Eğitim Merkezi'nin tamamlanmasını heyecanla bekliyor.

Başkanın, Türkiye'nin en modern ve çağdaş pazar yerini Beylikdüzü'ne açtığını ve 10 bin öğrenciye 10 bin fidan diktirdiğini biliyoruz.

30 bin metrekare alan üzerine kurulu, kredi kartı kullanılan, kumandalı takip sistemi olan ve İnternetle alışveriş imkanı sunulan İbrahim Tatlıses'le birlikte açtığı 'Beylikpazarı'nı da...

Sadece bunlar mı?

Beylikdüzü Kültür Merkezi, Cumhuriyet Caddesi Yayalaştırma Projesi, Beylikdüzü Yeşil Vadi Projesi, Beylikdüzü Eğitim Vadisi Projesi.

Tümü de İstanbul için iddiaları projeler olduğu görülüyor.

'Yeşil Vadi' pojesi, İstanbul'un akciğeri olma yolunda hayli iddialı. Kolları ile birlikte toplam uzunluğu 9 km. alanı yaklaşık 1 milyon 200 bin m2. Beylikdüzülülere geniş bir eğlence ve dinlence yelpazesi sunulacak. Yeşil Vadi projesi çerçevesinde Marmara Denizinin temizlenmesi ve Kavaklı deresinin ıslahı sonucu 2008'de devreye girmesi planlanan İDO seferleriyle Kavaklı sahilinindeniz ulaşımına açıldığını söylüyor. Vehbi Orakçı,

metronun da gelmesiyle İstanbul'un cazibe merkezi olacağı konusunda hayli iddialı beldesi için... Beylikdüzü'nün bir tiyatrosu olduğunu da belirtelim...

 

'2.KÜÇÜK MUSTAFA'

 

Anlatırken heyecanını yenemiyor.

Bazı dostları kendisine bu nedenle "Küçük Mustafa (Sarıgül)" diyorlarmış.

Gerçekten yerel yönetimlere dönük konuşması ve tavırlarıyla Sarıgül'ü anımsatıyor.

"Ben de Erzurumluyum, o da Erzincanlı; komşu illerden sayılırız" diyor.

Artık bir yerde durmalı ve 1.5 ay önce kendisine yazılı olarak verdiğimiz

bazı okur eleştirilerinin yanıtını alamdık.

Evet bunlar neydi?

- Beylikdüzü'nde İhlas-2 bölgesinde (Çukurbostan) toplu konut uygulamasında arka sahiplerini tehdit ediyormuşsunuz. Tehdit etme sebebi bu bölgeye uygulamaya koyacağınız 5.000 konutluk projeden yandaşlarınıza çıkar sağlamak içinmiş. Bu çıkar, hafriyat işi, beton santralı işi ve proje işlerine mi dayanıyor?

- Beylikdüzü'nde yaşayan herkese aynı mesafede ve her uygulamasında adaleti esas alan bir belediye başkanı olarak 'tehdit' ve 'yandaşlarınız' nitelemesinden rahatsızlık duyduğumu belirterek şöyle açıklık getirmek isterim: İhlas-2 bölgesinde yapılması düşünülen projeyle, farklı sayıda katlara sahip çarpık ve düzensiz yapılaşma yerine Beylikdüzü'nün geleninde olduğu gibi uydukent tarzında yapılaşma sağlanacaktır.

Bahsedilen bölgede 500 metrekarelik arsalar bulunmaktadır. Böyle bir arsaya, 10 katlı bina yapmak mümkün değildir. Bu nedenle, 'arazi toplulaştırma' yöntemiyle inşaat hakkı, imar planına göre artmakta, dahil olmak istemeyenlerin hakkı, mevzuat durumuna göre korunmaktadır. Kimseye dayatma yapılmamıştır. Sizden ricam, bu konuda herhangi somut bir şikayet varsa, bize yönlendirmeniz ve çözümünü yayınlamanızdır.

Beylikdüzü belediyesi olarak gerçekleştirdiğimiz ve bundan sonra da gerçekleştireceğimiz her projede, kişilerin değil, Beylikdüzü halkının çıkarları düşünülmüştür. Kimseye çıkar sağlanması söz konusu değildir.

 

BEYAŞ VE GARANTİ KOZA

 

- BEYAŞ adı altında kurulan belediye firmasının yanına işbirliği amacıyla getirilen şirket hangisidir? Sizinle bir ilgisi var mıdır?

- BEYAŞ firmasıyla birlikte yapılan işlerde, ihale mevzuatı çerçevesinde piyasadan teklifler alınmaktadır. Örneğin, şu anda startı verilen bir projede Garanti Koza çözüm ortağıdır. Kurumun yararına olan teklifler dikkate alınmaktadır. Ölçüt budur.

- Neden arsa sahiplerine dayatılan bir oran üzerinden, arsaları kat karşılığı alınmak isteniyor? Arsalarını vermek istemeyenlere "Burayı imara kapatır, inşaat izni vermeyiz" diyor musunuz?

- Arsa sahibi ya da değil, Beylikdüzü'nde hiç kimseye dayatma yapılması sözkonusu değildir. Toplu konut projelerine dahil olanların şartları değişmemektedir. Mevcut olanlar, mevcut imar haklarına sahiptir. Herkesin yasal hakkı korunmaktadır. Burada %95'e yakın bir oranı, arsalarını verenler oluşturmaktadır. Kalan %5'lik oranın da hakları korunacaktır.

- Tevhit işlemleri belediyenin tekelinde iken arsa sahiplerinin parsel bazında kalarak kat karşılığı verilmezse imarlarını düşük tutuyor musunuz?

- Hayır. Böyle bir durum yasala ve fiili olarak söz konusu değildir.

- Belediye'nin inşaat şirketi BEYAŞ'ın yaptığı sözleşmede neden devir hakları saklı tutuluyor? O saklı tutulan şirket hangisidir?

- BEYAŞ, uzun vadede kendisinin yapmayı planladığı, destek getiren durumlarda ise en iyi koşullarda çözüm getiren ortakları için esneklik sağlamaktadır.

- Okurumuzun iddia ettiği gibi, bu gelişmeler çerçevesinde Vali Muammer Güler ve İçişleri Bakanı'nın oğullarının ismi neden geçmektedir? Kendileriyle belediyenin ticari ilişkileri var mıdır?

- Sayın Güler ve Sayın Aksu, saygı duyduğum, sevdiğim büyüklerimdir. Bunun dışında kendileriyle ya da akrabalarıyla ticari bağlantımızın olduğu yalan ve iftiradır.

- Hakkınızda bazı 'karanlık' noktalar bulunduğu iddialarına ne diyorsunuz?

- Benim ne geçmişimde ne de bugün yaptığım çalışmalarda karanlık hiç bir nokta olmamıştır. Somut olarak dile getirilmeyen bu tarz iftira ve karalama maksatlı soruların gereksiz olduğu kanaatindeyim. Okurunuz, tamamıyla kin, siyasi mülahaza ve mesnetsiz iddiaları ile gazetecileri tahrik etme, bir adım daha ötesine geçerek, kendi hedefleri doğrultusunda yönlendirme amacı taşımaktadır.

 

GAZETECİ SATIN ALMAK

 

- Size atfen söylendiği gibi gazetecilere para verdiğiniz oldu mu?

- Ben Vehbi Orakçı olarak, yani hem siyasal bir kimlik hem de toplumsal bir birey olarak gazetecilik mesleğine hiçbir dönemde bu şekilde yaklaşmadım ve yaklaşmam da... Böyle bir şeye bırakın girişmek, düşünmem bile. Tamamıyla iftiradır. Sizin de bir gazeteci olarak böyle bir soruyu bana yönlendirmenizi yadırgadım. Eğer mesleğini bu tarzda yapan insanlar varsa, bir de bunlar gazeteciyse bunları ortaya çıkarıp gereğini yapmak, ilk başta siz gazetecilerin ve onların ait olduğu meslek örgütlerinin görevidir.

Ben bir siyasetçi ve yerel yönetici olarak, iletişim ortamının 'temiz', 'şeffaf', 'açık-sansürsüz' ve 'dürüst' kanallarla oluşmasını savunurum. Bunun dışındaki herhangi bir ortamda yer almam mümkün değildir. Bu iddia sanırım sizin gibi değerli gazetecileri aleyhimize tahrik etmek için atılmış bir iftiradır.

 

GÜLER-SÜNNET VE AKTUNA

 

İstanbul Valisi Muammer Güler'in, Horosan'da kaymakamlık yaparken, köyde alarak yatılı olarak okumasına neden olduğu AKP'li Belediye Başkanı Vehbi Orakçı'ya, Hürriyet'de manşet olan 1700 kişilik sünnet düğününü sormak olmazdı.

"Evet, iki oğlumu sünnet ettirdim. Kimseyi çağırmasam, eleştiriye uğrayacaktım. Çünkü bizim eşimiz dostumuz çoktur, ailemiz de geniştir.

1700 kişiye davetiye gönderdim. Gelen hediyeler merak ediliyorsa söyleyeyim; 400 çeyrek altın, 100 yarım gibi... Öyle iddia edildiği gibi düğün masraflarını da çıkarmıyordu. Bunları da bir hayır kurumuna bağışlayacağımı açıkladım. Bu işte yanlış yaptığımı özür dilediğimi de açıkladım."

Ayrılırken basın danışmanı Mete Alpman "Sayın Orakçı en önemli şeyi söylemedi" diyor.

"Nedir" diyoruz:

"Opt. Dr. Abdülhavap Karabulut'un Mutlu Bir Aile , Sağlıklı Nesiller' kitabını bastırdım. Önsözünü de, eski Sağlık Bakanlarından Dr. Yıldırım Aktuna yazdı."

 

Kumkumoğlu’ndan ilginç sorular

 

CHP İstanbul MilletvekiliAv. Ali Kemal Kumkumoğlu, İçişleri Bakanı

Abdülkadir Aksu'ya çok ilginç bir soru yöneltiyor:

Abdülkadir Aksu'ya çok ilginç bir soru yöneltiyor:

"Kurtköy Toplu Konut Bölgesi, 65.000 konutta 300.000 vatandaşın bir yerleşim alanı olarak 1987 yılında projelendirilmiştir. Proje yapılırken modern bir kentin bütün ihtiyaçları düşünülmüş, bu çerçevede 240EF3'e pafta, 3973 ada, 2 parseldeki 43.255 m2'likarsa 'yönetim' alanı olarak ayrılmıştır.

Bu parsel 25.3.2004 tarihinde 3.301.000 YTL'ye arsanın cinsi değiştirilmeden satılmıştır. Satış yapıldıktan sonra derhal imar durumu değişikliği için girişimler başlatılmış ve imar değişikliği işlemi Büyükşehir Belediyesi İmar Müdürlüğü'nün karşı oy yazısına rağmen İstanbul Büyükşehir İmar Komisyonu ve Belediye Meclisi'nden geçmiştir.

- 3.301.000 YTL'ye satılan arsanın, gerçekleşen imar değişikliği ile değeri yaklaşık 20.000.000 YTL'ye yükselmiştir. Bir yönetim alanı bölgede ihtiyaç değildiyse, imar değişikliği satıştan önce niçin yapılmamıştır?

- YAPILAN imar değişikliği, satıştan önce yapılmadığı için ortaya çıkan kamu zararı nasıl telafi edilecektir. İmar değişikliği ile yeni sahiplere sağlanan 17.000.000 YTL'lik rant haksız kazanç değil midir? Bu haksız kazancın ortaya çıkmasını sağlayan meclis kararı ile ilgili bir uygulama yapmayı düşünüyor musunuz?

-HENÜZ İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın imzalamadığı bu kararın yürürlüğe girmemesi için Büyükşehir Belediye Başkanını uyarmayı düşünüyor musunuz?

- İMAR durumu değişikliği yapılması karşılığında arsanın 10.000 m2'si Pendik Belediyesine bağışlanmıştır. Bir kamu idaresi olan belediyenin bir işlem karşılığında adeta rüşvet sayılabilecek böyle bir bağışı kabul etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz. Bu şaibeli bağışı kabul eden Pendik Belediyesi'nin bu uygulaması ile ilgili bir işlem yapmayı düşünüyor musunuz?"

Büyükşehir İmar Müdürlüğü'nün olumsuz görüşüne karşın İmar Komisyonu'ndan olumlu görüş veren Büyükşehir Belediyesi'nin İmarBayındırlık Komisyonu üyeleri Sefer Kocabaş (Başkan), Metin Karakaş, Mustafa Demirkan, Nurdoğan Yübaşıoğlu, M.Ulvi Günpınar, Temel Yaz, Bülent Tatar, R. Erman Çoban ve Hüseyin Avni Sipahi'nin söyleyecekleri bir şey olabilir mi?

Yazarın Tüm Yazıları