Üniforma, mutlaka politikadan arınmalı

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Rahmetli Turgut Özal'ın askere karşı polisi örgütlediğini yıllar önce ‘‘Özal sendromu'' kitabımda yazmıştım. Kimse aldırmamıştı.

Daha sonra, 1995 seçimleri öncesi Hürriyet'te aynı şeyi tekrar hatırlattım ve Tansu Çiller'in de Özal'ın izinden yürüdüğünü yazdım.

Buna pek kimse aldırmadı. Birkaç radyo istasyonu aradı, sorularını cevapladım. Polis ve Özel Timlerin güçlendirilmelerinin arkasında, askeri darbe korkusu bulunduğunu söyledim.

Rahmetlinin günahını almayayım ama, onun silah edinmeyi serbest bırakan yasayı çıkartmasının ardında da, askeri darbe korkusu yatıyor olabilirdi.

Nitekim, bunu askerin sezdiğini, 28 Şubat kararları sonrasında, askerin ‘‘pompalı tüfeklerin toplanması'' yolunda bastırdığını öğrenince anladım.

Ayrıca asker, Özel Timlerin kendisine bağlanmasını da istedi.

Yeni hükümetle birlikte yönetime iyice ağırlığını koyan askerin, şimdi de polisi birkaç koldan gözetim ve denetime almaya çalıştığı anlaşılıyor. Bir üst düzey polis, askeri mahkemece tutuklanıyor ve askeri cezaevine atılıyor. Bu arada, Ankara mitingi sırasında dövülen gazeteciler, polisin kıskıvrak yakalanması için can simidi oluyor.

* * *

Ben gazeteci dövülmesi olayını ilk kez yaşamıyorum. Bence polis, ne gazeteci ne de başkasını dövebilir. Mitinglerin yasadışı olması -ki bu yasalar hukuk içi mi, dışı mı o da tartışılır- polise dövme hakkı veremez.

Bu konuyu çok yazdım. Anılarım da vardır. Yıllar önce rahmetli Muammer Aksoy'un cenazesinde polis adeta gazeteci katliamı yapmıştı.

Ben Günaydın'ın Ankara Temsilcisi'ydim. Miting sonrası Ankara Emniyet Müdürü Mehmet Ağar, yardımcısı Orhan Taşanlar'la birlikte gazeteleri dolaşarak özür dilemişti.

Benim odamda polis-adliye muhabirim Göksel Polat da vardı. Onlara neler söylediğime o da tanıktır. Ağar ve Taşanlar da sanırım unutmamışlardır.

Özellikle genç gazetecileri evlatlarım, kardeşlerim gibi severim. Onların benden büyük olduklarına inanırım. Çünkü onların önünde benim önümdekinden daha uzun bir zaman vardır.

Ve yaşımız, yaşadığımız yıllar değil, bize kalan muhtemel zamanımızdır.

* * *

Ben Ankara mitinginin, yasa içi ya da dışı, aşırı uç katılımlı ya da katılımsız, demokratik katılım olduğunu ısrarla söylüyorum.

Bu mitingi, irtica hortlaması gibi göstermeye çalışan zihniyetin tek parti kafasıyla güdük bir tez dayatan zihniyet olduğunu vurguluyorum.

‘‘Benim dediğim doğrudur'' düdüğünün dayatma ile çalınmasının antitezi güçlendireceğini tekrar vurguluyorum.

Ama açıktır ki, bu miting ve bunu izleyecekler, RP'nin kapatılması için kullanılacaklardır. Bu arada polisin de askere teslimi süreci hızlandırılacaktır. Hazindir ki bunu sivil rütbesiz paşalarımız yapacaktır.

Oysa, polisin politize olması, diyalektik açıdan elbette kaçınılmazdı.

Ordunun ailelerine varıncaya kadar politize olduğu bir ortamda daha başka ne beklenebilirdi.

Demokrasi, ordunun da, polisin de siyasetten arındığı rejime derler.

TBMM'ye düşen bunu başarmaktır.

Yazarın Tüm Yazıları